Hizbullah Genel Sekreteri, güney banliyösü Ruveyse'deki
Seyyid'uş Şüheda Kompleksi'nde merhume annesinin ölümü dolayısıyla yaptığı
konuşmada, hazır bulunanlara hitaben şunları söyledi: "Hoş geldiniz, bu
musibetteki taziyenizden dolayı teşekkür ederim ve yüce Allah'tan sizlere
dünyada ve ahirette hayırlı karşılık vermesini dilerim."
Nasrallah açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Hepinizin bildiği şartlardan dolayı huzurunuzda
olamadığım için özür dilerim, el-Rauza ve Seyyid'uş Şüheda Kompleksi'nde
bulunan herkese teşekkür ve minnetlerimi sunuyorum. Hepiniz benim durumumu
biliyorsunuz, yoksa ilk sırada olmalı ve sizi törende karşılamalıydım. Aranızda
doğrudan bulunmadığım ve hatta telefonlara cevap veremediğim için özür dilerim.
Yaptığınız iş bizim için çok önemlidir ve size minnettarım."
"Lübnan, Filistin, Suriye, Irak, İran, Pakistan,
Hindistan, Türkiye, Yemen, Bahreyn, Kuveyt, Mısır, Ürdün, Tunus, Moritanya,
Fas, Cibuti ve birçok Afrika ülkesinin yanı sıra Lübnanlı azınlıkların da
taziyelerinden dolayı teşekkür ederim. Hizbullah ve Emel hareketlerinin
liderlerine taziyeleri kabul ettikleri için teşekkür ederim. Ayrıca tüm şehit
ailelerine de teşekkür ederim."
"Merhume Hacı Mehdiyye Mekni, Ümmül Hasan lakaplı,
inançlı, sakin, kanaatkar ve razı bir kadındı. Hiçbir zaman barınma veya
yiyecek hakkında şikayet etmedi."
Hizbullah Genel Sekreteri, merhum annesinin diğer
erdemlerine ve özelliklerine değinerek, herkese hizmet ettiğini ve ilk torunu
Hadi'nin şehadetinden çok etkilendiğini, ancak her zaman Allah'a şükrettiğini
söyledi.
Seyyid Hasan Nasrallah, İmam Musa Sadr'ın ekolüne ve
hareketine olan bağlılığına değinerek şöyle dedi:
"Hizbullah'ta veya Emel hareketinde olmamız farketmez,
hepimiz kardeşiz. Sünni, Hristiyan ve Şii ayrımının olmadığı bir mahallede
yaşadık. Şerşebuk adlı fakir bir mahallede doğduk; orada cami, din alimi veya
dini faaliyet yoktu. Ancak anne ve babamızın sayesinde Allah bize lütufta
bulundu ve iman ve dindarlık kazandık. Yaşadığımız mahallede siyasi veya
mezhepsel farklılıklar bir anlam ifade etmiyordu, bugün de bunu görmeyi
umuyoruz."
Hizbullah Genel Sekreteri, konuşmasının bir başka bölümünde
Gazze'deki olaylara ve Siyonistlerin Refah'taki suçlarına değinerek şunları
söyledi:
"Refah'ta yaşananlar ve orada meydana gelen katliamlar,
Siyonist düşmanın vahşetini, suçunu ve ihanetini gösteriyor. Bu bir canavar,
vahşi bir rejimdir. Yanmış cesetlerden başları kesilmiş çocuklara kadar Gazze
ve Refah'ta gördüğümüz sahneler korkunçtur."
"Normalleşme arayanlara sesleniyorum, kiminle
normalleşmek istiyorsunuz? Sınır tanımayan cinayetler işleyen bu hainlerle
mi?"
Nasrallah, Uluslararası Adalet Divanı'nın Siyonist rejime karşı girişimlerine değinerek: "Divan, birkaç gün önce Siyonist rejimin saldırılarının sona erdirilmesini talep etti, ancak rejimin cevabı şiddetli saldırıları yoğunlaştırması oldu. Bu korkunç katliamları kınamalı ve savaşa ve Gazze halkına yönelik saldırılara son verilmesi için baskı yapmalıyız." açıklamasında bulundu.
Seyyid Hasan Nasrallah, Siyonist rejimin gerçekleştirdiği
katliam ve cinayetlerin, kendileri ve Lübnan'ı desteklemek ve korumak için
uluslararası topluma ve uluslararası hukuka güvenenler için bir ders olması
gerektiğini söyleyerek şöyle dedi: "Lübnan'ı koruyacak olan şey,
direnişimiz, silahlarımız, tüfeklerimiz, halkımız, fedakarlıklarımız ve
şehitlerimizin kanıdır. Uluslararası topluma bakın, ne kadar aciz ve zayıf
olduğunu görün, sadece bildiriler yayınlamak, endişelerini dile getirmek ve
kınamakla yetiniyor."