Husedin, önceki makalenin yazarı İsrailli Atar Porat'tan
farklı olarak İskenderun doğumlu, Kanada'da yaşayan uluslararası politika
uzmanı bir Kürt. Yazı, Kürtlerin 17. yüzyılda bölgeden bugünkü Ermenistan'a
sürgün edildiği ve İskenderun'un sözde Kürdistan'ın bir parçası olduğunu
iddiasıyla başlıyor. Buradan konuyu Yahudilere bağlayarak, her iki halkın ortak
“sürgün” kaderini paylaştığını öne sürüyor.
'YOK EDİLME TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ'
Kürtlerin Kuzey Irak'ta özerkliğe sahip olsa da “Türk veya
Fars tehditleri” altında olduğunu savunan Husedin, “Kırılgan özerkliğimiz, ABD
veya İsrail'den destek almadığımız sürece Türkler tarafından yok edilme
tehlikesiyle karşı karşıya.” gibi büyük laflar ediyor.
Suriye konusunda Türklerle anlaşmanın "Kürtlere kumar
oynamaktan" daha güvenli olacağını savunan bir önceki JP makalesine atıfta
bulunan yazar, böyle bir politikanın uygulanması halinde, Kürtlerin “duygusal
bir düzeyde” İsrail tarafından derin bir ihanete uğramış hissedeceğini
kaydediyor.
GÖZ YAŞARTAN İFADELER
Husedin, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar gibi kimi Tel
Aviv yetkililerinin açıklamalarına hatırlatarak şu “duygu yüklü” ifadeleri
kullanıyor: “Özellikle son iki ayda hem İsrail'de hem de başka yerlerde Yahudi
halkı ve devlet adamlarından gelen geri dönülmez desteği duyduktan sonra biz
Kürtler, Yahudi halkı tarafından kucaklandığımızı hissettik ve benim gibiler
kendi halkımıza yönelerek karşılığında İsrail'i kucaklamaları için onları
teşvik ettik.”
Yıkama yağlama çalışmalarını sürdüren yazar sözlerine şu
şekilde devam ediyor: “Çocukluğumdan beri, önde gelen Kürt entelektüellerinden
Yahudi halkının Kürtlerle dost olacağını duydum, ancak bu duygu hiçbir zaman
bugün olduğu kadar gerçek hissettirmedi. İsrail'in 1990'larda Türk ordusuna
dron yetenekleri sağladığını biliyoruz ve nedenini anlıyoruz. Her millet
hayatta kalmaya öncelik vermelidir ve İsrail için hayatta kalmak her şeyden
önce gelir.”
'HARİTAYI İSRAİL ÇİZİYOR'
Bu cümlerlerden sonra Husedin, aynı şekilde Kürtlerin de
hayatta kalmak için uğraşan bir millet olduğunu iddia ediyor. Ve Türklere karşı
uyarıyor: “Türk diplomasisi ihanetleriyle ve Karadeniz geçişi üzerindeki
kontrolünü kullanarak büyük güçler arasındaki ittifakları değiştirmesiyle
ünlüdür.”
İsrail'in daha güvenli Orta Doğu fikrinin yeni bir haritaya
yatırım yapmaktan geçtiğini söyleyen Husedin, bu haritanın, İsrail Devleti'nin
kurulmasıyla çizilmeye başladığını vurguluyor.
Yazar komik bir sav ortaya atarak, “İsrail için varoluşsal
tehdidin hiçbir zaman Şiilerden gelmediğini, asıl tehlikenin Sünniler olduğunu”
öne sürüyor ve ekliyor: “Türkler onların davasını savunmayı arzulamaktadır.”
'YAHUDİLERİ KÜRTLER KURTARDI'
Yahudiler ile Kürtlerin birliğine dikkat çekerek
İsraillilerin kalbine ulaşmak için tarihi yeniden yazıyor ve makalesini şu
örnekle noktalıyor:
“Kürtler İsrail için bir kumar değildir. Bölgemizin
haritasının 2 bin 500 yıldan fazla bir süre sonra nihayet yeniden çizildiğine
inanıyorum. O uzak geçmişte, Yahudilere Babil'de yardım eden Persler değil,
Perslerin yönetimindeki Medler'di. Bugün Farslarla hatalı ve haksız bir şekilde
ilişkilendirilen bir halk. Medler Kürttü. Yine, İkinci Tapınak saldırıya
uğradığında Yahudilerin yanında duranlar Kürtlerdi; bu durumda, Adiabene
Kürtleri. Bugün roller tersine döndü. Medler ve Adiabene'lerin torunları
ihtiyaç içinde. Bunlar mistik anlatılar, farkındayım ama asıl mesele bu değil
mi?”
Bir önceki bölümde...
Yazarın eleştirdiği makale, Jerusalem Post gazetesinde 22
Aralık'ta yayımlanmıştı. Gazeteci Atar Porat'ın makalesi, Tel Aviv'in
jeopolitik stratejisi, “bölgedeki düşman güçlere karşı Kürtlerle ittifak kurmak
olmalıdır.” tezine karşı çıkıyor. Bu görüşü savunanların, “sürekli değişen
Suriye manzarasında gerçekçi politik mantığı göz ardı ettikleri"
vurgulanıyor.
“Suriye, İran'ın müşterisi bir devletten Türklerin müşterisi
bir devlete dönüşüyor.” ifadesinin kullandığı makalede, Ankara'nın ülkedeki
kritik bağlantılarına dikkat çekiliyor: “Suriye hangi siyasi düzene girerse
girsin, Türkler önemli bir etkiye sahip olacak ve herhangi bir yeni düzenlemede
söz sahibi olacak. Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yeni gelen ABD yönetimi ve diğer
bölgesel aktörler üzerinde büyük bir kaldıraç sağlıyor.”
'TÜRKİYE'NİN ULUSAL ÇIKARLARI'
Ankara'nın “pragmatik” bir siyaset izlediğini savunan JP,
“Türkiye, özellikle mevcut savaş sırasında İsrail'e karşı düşmanca bir tutum
takınsa da ulusal çıkarları İsrail'le bir işbirliğine gitmeyi gerektirdiğinde
güvenlik konularında pragmatizm göstermiştir. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu
dönemde bile politikanın asıl yönlendiricisi Türkiye'nin ulusal çıkarları
oldu.” ifadelerini kullanıyor.
ORTAK FAYDA VURGUSU
“Türkler için PKK, HAMAS'ın İsrail için olduğu şeydir.”
değerlendirilmesinin yapıldığı yazıda, Kürtlerin Suriye'de kaybedenler arasında
olduğuna işaret ediliyor. Yayın, bu bağlamda şu sonuca varıyor:
“Mevcut jeopolitik manzarada, İsrail'in kaybeden ata bahis
yapması akıllıca değildir. Bunun yerine, İsrail'in stratejisi gerçekçi
olmalıdır. İsrail, İran'ı bölgesel bir tehdit ve tarihi bir rakip olarak gören
Türkiye ile paylaştığı ortak çıkarları bulabilir. Günümüzde Batı ile Şer Ekseni
(İran-Rusya-Çin-Kuzey Kore) ve Küresel Güney arasındaki jeopolitik yarışta
Türkiye, Batı’ya biraz daha yakın durarak iki tarafı da kayırmaktadır.”/aydınlık