Irak'ın 2003 yılındaki işgalinin ardından, ABD sıradaki
ülkelerin İran ve Suriye olduğunu ilân etmişti. Bu iki ülke, Lübnan
Hizbullahı'nın da en büyük destekçilerindendi.
2005 yılında, Lübnan'ın Sünni politikacısı Refik Hariri
öldürülünce, özellikle Suriye'ye yönelik büyük bir uluslararası kampanya
başlatılmış ve Esad yönetimi tecrit edilmişti.
Suriye ordusunun Lübnan'dan çekilmesi ile birlikte,
Lübnan'daki "direniş ekseni" üzerindeki baskı da artmaya başlamıştı.
SAVAŞIN ÖNCESİ
Ünlü gazeteci Seymour Hersh, Ağustos 2006'da yayımladığı bir
makalesinde, ABD'nin İsrail'e Hizbullah'a saldırı konusunda yeşil ışık
yaktığını yazmıştı.
Daha çarpıcı olansa, ABD ile İsrail'in bu temasları ve
planları, Hizbullah'ın İsrail askerlerini esir almasından en az iki ay önce
başlatmış olmasıydı. Yani İsrail, Hizbullah'ın operasyonu olmasa da Lübnan'a
saldıracaktı.
Bir başka gazeteci, Jonathan Cook da, dönemin İsrail
Başbakanı Ehud Olmert'in 12 Temmuz 2006'dan dört ay öncesinde Lübnan'ı işgal
planlarını yaptığını yazmıştı.
SAVAŞIN GEREKÇESİ VE BAŞLANGICI
Öte yandan, Hizbullah 2000 yılından 2006'ya kadar Güney
Lübnan'dan İsrail'e yönelik faaliyetlerini sürdürüyordu. Hizbullah açısından
bunun gerekçesi, Şeba Çiftlikleri'nin hâlâ işgal altına olması ve İsrail'in
Lübnan işgali bitmesi rağmen elinde tuttuğu siyasi tutsaklardı.
33 günlük savaşı başlatan 12 Temmuz 2006'daki "sınır
operasyonu" sonucunda 3 İsrail askeri öldürülürken, Ehud Goldwasserand ve
Eldad Regev isimli iki asker de esir alındı.
İsrail ordusu askerlerini kurtarmak için hemen Lübnan
topraklarına girdiğinde, Hizbullah 5 askeri daha öldürdü.
Hizbullah 2 İsrail askerini, şu siyasi tutsaklarla takas
etmek için esir almıştı: Samir Kuntar, Nasim Nisr, Yahya Skaf, Ali Faratan.
İSRAİL SİVİL ALTYAPISINI VURUYOR
İsrail buna, Lübnan'ın sivil altyapısına yönelik
saldırılarla cevap verdi. Köprüler ve yollar havaya uçurulurken, Refik Hariri
Uluslararası Havaalanı'nın pisti vuruldu.
İsrail Genelkurmay Başkanı Dan Halutz, "Eğer kaçırılan
askerler geri verilmezse, Lübnan'ın saatini 20 yıl geriye alırız" demişti.
Başka komutanlar da, Lübnan içindeki her hedefin meşru olduğunu kaydetmişlerdi.
HİZBULLAH ZAFER İLAN ETTİ
33 günlük savaş, BM gözetiminde bir ateşkesle sonuçlanırken,
Hizbullah ve müttefikleri zafer ilân etti.
22 Eylül günü Beyrut'ta yapılan mitingde konuşan Hizbullah
Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, "Halk, direnişe inanmaya devam ettiği
sürece, dünyadaki hiçbir ordu bizi silahlarımızı bırakmaya, silahlarımızı
teslim etmeye zorlayamaz" demişti.
Savaşta Hizbullah'ın yanında savaşan örgütler arasında
Lübnan Komünist Partisi, Emel Hareketi ve FHKC-GK gibi örgütler de yer
alıyordu.
Uluslararası Af Örgütü'nün (AI) raporuna göre, savaş boyunca
1191 Lübnanlı sivil hayatını kaybetti, 4409 kişi de yaralandı.
Buna karşılık İsrail'de 44 sivil hayatını kaybederken, 1384
kişi de yaralandı. İsrail ordusunun kaybı 121 olarak ilân edilirken,
Hizbullah'ın kaybının 250, Lübnan ordusunun ise 43 olduğu tahmin ediliyor.
Lübnan Komünist Partisi de savaş boyunca 12 militanını kaybetti.
SAVAŞ SONRASI KRİZ VE 'SÜNNİ EKSENİ'
Savaş hemen sonrasında, Aralık ayında, Lübnan yaklaşık bir
buçuk sene sürecek bir hükümet krizinin içine yuvarlandı. Başını Emel ve
Hizbullah'ın başını çektiği muhalefet partileri, erken seçim ve ulusal birlik
hükümeti isteyerek, Suriye karşıtı ve ABD-Suud yanlısı 14 Mart Hareketi'ni
mecliste işleyemez hâle getirdi.
Bu dönemde, bölgesel olarak da, ABD ve Suudi Arabistan
"Şii ekseni"ne karşı unsurları destekleme stratejisi güttü. Lübnan'da
Hariri gözetiminde, Sünni militanlar Suudi Arabistan tarafından
silahlandırıldı.
Konu hakkında ayrıntılı bir makale yazan Seymour Hersh,
Hizbullah'ın İsrail'e karşı zaferinin ABD ve Suudi Arabistan'da alarm zillerini
çaldığını, İran ve Suriye karşıtı güçlerin desteklenmesine hız verildiğini
vurgulamıştı.
O dönem, ABD'li yetkililer, Suriye'de Esad'a karşı Müslüman
Kardeşler örgütünü destekleme "aklını", Lübnanlı Dürzi siyasetçi
Velid Canbolat'tan almıştı.
Daha sonra, Suriye'de vekalet savaşının büyümesinde,
Lübnan'dan Suriye'ye geçen, özellikle Nusra Cephesi militanları hayli etkili olacaktı.
Öte yandan İran, savaş boyunca Suudi Arabistan'ın İsrail'e
istihbarat verdiğini çok kez ileri sürdü, Suudiler bunu yalanlamadı.
İsrail-Suudi Arabistan ekseni o vakitler oluşmaya başlamıştı.
YENİ SAVAŞ KAÇINILMAZ
Hizbullah'ın ise Lübnan ve Ortadoğu'daki prestijinde muazzam
bir artış yaşandı. Lübnan ulusal direnişinin en büyük parçası olduğu
tescillenen Hizbullah, bölgede de gerek Sünni gerek Şii gerekse de Hıristiyan
halklar arasında sempati topladı.
Suriye'ye yönelik vekalet savaşının başlaması, İsrail için
Hizbullah'ın en büyük müttefiki Suriye'nin harap olması ve İran'ın bölgeye
uzattığı ayağının kırılması anlamına geldi. İsrailli liderler, Hizbullah'a
desteğin kesilmesi için Suriye'nin savaşla boğulmasını destekliyor, ayrıca
Sünni-Şii kavgasının da kendi çıkarına olacağını hesaplıyordu.
Öte yandan Hizbullah'ın askeri kapasitesinin 2006 yılından
bu yana hayli arttığı da bir gerçek. İsrail tarafı açısından en
"iyimse" tahminlerde, örgütün elinde 150 bin roket ve füzenin
bulunduğu söyleniyor.
İsrail'in, olası bir Hizbullah savaşına hazırlandığına dair
işaretler de var. Lübnan sınırındaki askeri varlığın artırılması bunun
göstergelerinden birisi kabul ediliyor.
Suudi Arabistan ve Körfefz ülkeleri de, Hizbullah'ı terör
örgütü ilan ederek, İsrail ve Batı cephesinde yer alacaklarını duyurmuş
oldular. Suudi Arabistan-İsrail-Türkiye ekseninin uğursuz bir rol oynayacağı
söylenebilir.