soL’da da sıkça vurgulandığı gibi, İsrail’in emperyalizmin
savaş örgütü NATO ile ilişkileri de bu ülke için vazgeçilmez düzeyde. NATO
üyesi olmayan İsrail bu örgütün stratejik ortağı konumunda. Peki, İsrail neden
NATO üyesi değil?
Bu soruya yanıt vermek için öncelikle İsrail’le NATO
arasındaki ilişkilerin tarihini kısaca ele almakta yarar var.
İsrail devletinin ilan edilmesi ile NATO’nun kurulması
arasında yalnızca birkaç yıl var. İsrail devletinin 1948’deki ilanı, Batı
emperyalizminin Sovyetler Birliği’ne karşı başlattığı soğuk savaşın
başlangıcını izledi. NATO ise bundan hemen sonra, 1949’da kuruldu.
İsrail’in “kurucu babası” olarak anılan ve ilk başbakanı
olan David Ben-Gurion, 1950’li yıllarda ülkesinin NATO üyesi olmasına sıcak
bakıyordu. Bu dönemde NATO üyeliğinin ülkeyi yalnızlıktan kurtaracağı,
bölgedeki “tehlikelere” karşı koruyacağı ve Batı’nın bir parçası haline
gelmesini sağlayacağı umut ediliyordu. Ancak bu yaklaşım pek de uzun ömürlü
olmadı. ABD, o dönemde Arap ülkelerinin Sovyetler Birliği’ne yakınlaşmasından
ve İsrail’in NATO üyeliğinin bu açıdan sorun yaratmasından çekiniyordu. Ayrıca
NATO’nun Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerini içermesi gerektiği, İsrail’in Asya
kıtasında yer alması nedeniyle üyeliğe uygun olmadığı da değerlendiriliyordu.
İsrail NATO üyeliği sevdasını devam ettirmedi. Bunun yerine,
ABD’nin dışında Fransa, Federal Almanya gibi önde gelen NATO ülkeleriyle ikili
ilişkilerin hızla geliştirilmesi için girişimlerde bulundu. Britanya ile zaten
ülkenin kuruluşundan çok öncesine dayanan tarihi ilişkiler vardı. Bütün bu
ilişkilerin Batı ülkelerinin birbirine karşı kullanılması açısından da yararı
olacağı düşünüldü. Örneğin İsrail 1962’de Federal Almanya’nın nükleer silaha
sahip olma isteğini desteklediğini açıkladı. Ülkenin, ABD’nin tam anlamıyla
koruması altına girmesi 1967’deki Arap-İsrail savaşından sonra gerçekleşti.
İsrail-NATO ilişkisinde 1987 yılı kritik bir eşik oluşturdu.
Dönemin ABD başkanı Reagan, İsrail’i ABD’nin başlıca NATO üyesi olmayan
müttefiki ilan etti. Bundan sonra İsrail, başta teknoloji olmak üzere pek çok
alanda NATO ile işbirliği yapmaya başladı.
İbrahim anlaşmalarının zemini: Akdeniz Diyaloğu
Bir başka önemli tarih 1994. 1993’te İsrail ile Filistin
Kurtuluş Örgütü arasında yapılan Oslo 1 anlaşmasından bir yılı biraz aşkın bir
süre sonra NATO bünyesinde Akdeniz Diyaloğu isimli bir oluşum ortaya çıktı. Bu
oluşum, NATO’nun Akdeniz üzerinden Afrika ve Asya’ya doğru uzanmasını
sağlıyordu. İlk üyeleri arasında İsrail, Mısır, Moritanya, Fas ve Tunus vardı.
Daha sonra Ürdün ve Cezayir de üye oldu. Akdeniz Diyaloğu aynı zamanda
İsrail’in bölge ülkeleriyle görüşme platformu olarak da işlev gördü. Bu, günümüzden
birkaç yıl önce İsrail’le bir dizi Arap ülkesi arasında imzalanan İbrahim
anlaşmaları gibi bir uzlaşmanın zemini olarak görüldü.
2001’de İsrail, NATO’yla bir güvenlik anlaşması imzalayan ve
gizli bilgilerin korunması için bir çerçeve oluşturan ilk ülke oldu. 2006’da
Akdeniz Diyaloğu çerçevesinde ilk Tekil İşbirliği Programı, İsrail’le
oluşturuldu. İki yıl öncesinde ilk kez NATO-İsrail ortak tatbikatı
düzenlemişken, bu programla birlikte İsrail NATO tatbikatlarına, adeta bir üye
gibi katılmaya başladı.
İlerleyen yıllarda İsrail çok sayıda NATO tatbikatına
katıldı. Bunların arasında 2018 yılında, Rusya sınırlarındaki Polonya ve Baltık
Cumhuriyetlerinde yapılan tatbikat da vardı.
2000’li yılların başlarına Batı ülkelerinde, İsrail’in
NATO’ya katılmasına yönelik bir lobi faaliyeti yürütüldü. Bu faaliyetin
gerekçesi, üyeliğin Filistin’de iki devletli çözümü kolaylaştıracağı ve İran’ın
nükleer programını engelleyeceğinin düşünülmesiydi.
Türkiye vetoyu çekti, İsrail'in ilk kalıcı NATO
büyükelçisi atandı
Önemli bir başka eşiğe 2016 yılında gelindi ve İsrail’in ilk
kalıcı NATO büyükelçisi atandı. Bunu sağlayan şey, Türkiye’nin bu konudaki
vetosunu geri çekmesiydi. “One minute” döneminin sonu bu tarihte gelmişti.
Böylece İsrail, üye olmadan mümkün olan en üst ilişki düzeyine ulaşmış oldu.
Bundan iki yıl sonra da İsrailli şirketlerin NATO ihalelerine katılmasına izin
verildi.
Bu koşullar altında İsrail’in NATO üyesi olması neredeyse
gereksiz hale geliyor. İsrail zaten başta ABD olmak üzere bütün NATO üyesi
ülkelerde yakın ilişkiler geliştirmiş durumda. En gelgitli ilişki Türkiye ile
olmakla birlikte, bu gelgitlerin sınırları da herkesin malumu. Türkiye de
İsrail’le işbirliğinden vazgeçemiyor.
Ayrıca İsrail NATO’ya üye olup bazı konularda diğer üyelerin
onayını aramak zorunda kalmıyor. Benzer bir nedenle başka herhangi bir
uluslararası askeri örgüte de bugüne kadar dahil olmadı.
Bütün bu koşullar İsrail’in dış politikasında NATO
üyeliğinin ve NATO ile kurumsal ilişkilerin hiçbir zaman odak noktası
oluşturmamasını açıklıyor.
İsrail ve NATO: İki terör odağı arasındaki ilişki hız
kesmeden sürüyor
Peki bu durum İsrail’in NATO ile ilişkilere ve NATO’nun
desteğine muhtaç olmadığı anlamına mı geliyor? Bu soruya son derece net bir
hayır yanıtı verilebilir. NATO üyelerinin desteği olmadan İsrail’in savaş
makinesini işletmesi, saldırganlığını sürdürmesi mümkün değil. Nihayetinde
İsrail küçük ve kaynakları sınırlı bir ülke. Evet, Yahudi sermayesi bütün
dünyada, nüfus içinde sahip olduğu konuma göre yaygın ve güçlü. Bu, İsrail’in
gücünün altyapısını da oluşturuyor. Ancak Batı emperyalizminin desteği olmadan bu
olgu tek başına yeterli değil.
Kısacası, İsrail’in NATO üyesi olmasına, en azından şimdilik
gerek yok. Ama İsrail’in NATO’ya şiddetle ihtiyacı var. O yüzden bu iki terör
odağı arasındaki ilişki hız kesmeksizin devam ediyor.
2020’de imzalanan İbrahim anlaşmaları, NATO’nun yeni
stratejik konsept tanımlaması ile aynı döneme denk geldi. Her ikisi de
İsrail-NATO ilişkilerinde yeni bir dönemin açılmasını sağladı. Ukrayna’daki
savaş ile birlikte NATO’nun yeni bir konsolidasyon sürecine girmesi de bunu
destekledi.
Bir parantez açarak Doğu Akdeniz’deki doğal gaz yataklarının
emperyalizmin iştahını kabarttığını, bölgedeki gerilimlerde ve Batı ile İsrail
arasındaki ilişkilerde bu olgunun da etkili olacağını hatırlamakta yar var.
İsrail’in NATO üyeliği gelecekte gündeme gelebilir mi?
Koşulların bu doğrultuda gelişmesi mümkün. Ama en azından şimdilik böylesi bir
üyelik ufukta görünmüyor./sol