Heyet-i Tahrir-i Şam isyancıları, kendilerini eski aşırılıkçı ve terörist geçmişlerinden uzak, ılımlı bir grup olarak ve küresel etkileşimlerde güvenilir bir aktör olarak sunmaya çalışsalar da onların terörist nitelikleri değişmemiştir ve bu örgütün iktidarı bölgesel ve uluslararası güvenliğe ciddi bir tehdit oluşturacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu dönüşümün
uluslararası toplum için hayati bir ikilemi ortaya çıkarmasıdır ve o da şudur; BM
Temmuz 2024'e kadar Suriye'nin kuzeybatısında bu grubu terör örgütü olarak
tanımlamış ve meşrulaştırmamışken, Suriye halkına nasıl destek olunabilir ki?
Bu grubun, İdlib'deki iktidarının tarihine bakıldığında, bu
isyancıların yansıtmaya çalıştığı esnek imajın, daha önceki baskıcı
politikalarıyla büyük bir tezat oluşturduğu görülüyor.
Birleşmiş Milletler Suriye Soruşturma Komisyonu'nun hazırladığı raporda, Tahrir-i-Şam'ın İdlib'deki yönetimlerine karşı çıkan aktivistlere, gazetecilere ve kadınlar ve çocuklar da dâhil sivillere yönelik keyfi tutuklamalar ve işkenceler de dahil olmak üzere sivil özgürlükleri sistematik olarak ihlal ettiği belgelendi.
2024 yılı Şubat-Mayıs arasında İdlib, Suriyeliler tarafından
Tahrir-i Şam'ın politikalarına ve liderliğine karşı yaygın protestolara şahit
oldu. Protestocular, bu grubun bölgedeki otoriter yönetiminin keyfi
tutuklamalarına, kısıtlamalarına, özgürlüklerin ellerinden alınmasına ve karar
alma süreçlerinin onların tekelinde olmasına karşı öfkelerini dile getirerek, bu
grubun lideri Ahmed Şara’nın (el-Colani) görevden alınmasını talep etti.
Ancak ilginç olan, Tahrir-i Şam'ın bu protestolara yanıt olarak daha şiddetli bir baskıya başvurması ve bunun uluslararası alanda eleştirilere yol açmasıdır. O dönemde ABD'nin Şam Büyükelçiliği, Heyet-i Tahrir-i Şam'ın barışçıl protestoculara yönelik sindirme ve vahşetini kınayan bir bildiri yayınlamıştı.
Suriye'de geçiş hükümetinin Şara’ya sadık isimlerin kontrolündeki Heyet-i Tahrir-i Şam'ın hâkim olduğu bir rejim olacağı söylenebilir. Her ne kadar Şara, dört yıl içinde seçim yapma planlarını açıklasa da başlangıçta 4-5 Ocak 2025'te yapılması planlanan Ulusal Diyalog Konferansı'nın süresiz ertelenmesi, Heyet-i Tahrir-i Şam'ın gerçek hedefleri hakkındaki tahminleri artırdı.
Bu grubun gerçek niyetinin iktidarını pekiştirmek, demokratik süreci geciktirmek ve Suriye'yi Tahrir-i Şam yönetimi altında bir İslam emirliğine dönüştürmek için daha geniş bir strateji geliştirmek olduğu yönündeki endişeler artık daha belirgin hale geldi.