Rasthaber - Merhum Allâme Muhammed Hüseyin Tabatabai Hak Teala'nın Tevhid-i Ehed (sübjektif ve objektif olarak parçalara ayrılmak) ve Tevhid-i Vahid (benzeri ve eşi olmadığını) ispatlamak için, ilk önce vacib-ül vücudun mümkün varlıklar türünden bir mahiyeti olmadığını, dolayısıyla da mümkün varlıkların özelliklerinden olan zihinsel veya objektif bölünme ve bir benzerinin olması gibi, hükümlerden uzak olduğunu ispatlıyor.
Tabatabai şöyle yazıyor: "Vacib-ül vücudun mahiyeti, varlığının kendisidir. Yani, onun hass varlığının dışında bir mahiyeti yoktur. Önceki bahislerimizde ispatladık ki, mümkün olma (imkan) mahiyete özgü bir özelliktir. O halde her mahiyet mümkündür. Bundan da, mümkün olmayan ( vacip olan) şeyin mahiyeti olmadığı sonucu ortaya çıkar. O halde vacib-ül vücut bizzattın (kendiliğinden varlığı zorunlu olanın) zorunlu olan varlığının dışında bir mahiyeti yoktur." (1)
Yani, bir şeyin mümkün olması, başka bir deyişle hem var, hem de yok olabilme imkanının olması, varlık ve yokluğun onun zatının (mahiyetinin) özü veya bir parçası olmadığını gösterir. Daha açıkçası onun varlık ve yokluk kavramlarının dışında bir mahiyeti olduğunu belirtir. Aksi takdirde eğer varlık onun zatını oluştursaydı veya zatının bir parçası olsaydı onun var olması zorunlu olurdu. Yani, vacib-ül vücut olurdu. Ve eğer yokluğun onun zatında bir etkisi olsaydı onun yok olması zorunlu olurdu yani mümteni bizzat olurdu. O halde eğer bir şey varlık ve yokluğun zorunlu olmaması özelliğiyle sıfatlanıyorsa bu onun kendi zatında varlık ve yokluktan yoksun olduğunu gösterir. Bu ise mahiyet denen kavramdan başka bir şey olamaz. Zira varlığın var olması ve yokluğun yok olması zorunludur. O halde mümkün olan her şeyin bir mahiyeti vardır. İşte filozofların "Her mümkün, mahiyet ve varlık ikilisinin bileşimidir" şeklindeki sözleri bunu ifade ediyor." (2) Bu ise varlığı kendisinden zorunlu olan şeyin böyle bir mahiyetinin olmadığı ve onun varlığın özü olduğu sonucunu doğurur.
Bu açıklamayla aynı zamanda, mümkün olan şeylerin vacib-ül vücuda muhtaç oldukları da ispatlanmış oldu.
Onların varlığı kendi zatlarından olmadığına göre, varlıklarını başka bir şeyden almaları gerekir. Açıktır ki, varlık verecek şeyin kendisinin ona sahip olması gerekir. Aksi takdirde sahip olmadığı bir şeyi nasıl verebilir?! Daha açık bir tabirle varlık veren bir şeyin varlığın özü olması gerekir. Yoksa onun kendisi de bir varlık verene muhtaç olur ve varlıktan yoksun bir şeyden bir varlık doğmaz. Nitekim rakam olmazsa sıfırlar yığınından sayı meydana gelemez.
Merhum Tabatabai ayrıca, Allah Teala'nın varlığının dışında bir mahiyeti olmayacağına birkaç delil de zikrediyor. Biz onlardan sadece birisini burada nakledeceğiz.
"Eğer Allah Teala'nın varlığının dışında bir mahiyeti olursa, varlık ve yokluğun onun zatının dışında olması gerekir. O halde var olabilmesi için bir sebebe muhtaç olur. O sebep ya kendi zatı olacaktır ya da zatının dışında bir sebep olacaktır. Bunların her ikisi de imkansızdır.
Zatının varlığına sebep olmasına gelince, açıktır ki sebep müsebbebinden (sonucundan) varlık bakımından önce olması gerekir. Bu durumda Allah'ın zatı kendi varlığından varlık bakımından önce olmalıdır ki, ona varlık verebilsin bu ise imkansızdır.
(1)- M.H. Tabatabai Nihayet-ül-hikmet s. 51
(2)- Bkz, Nihayet-ül Hikmet s. 44
tebyan