Rasthaber - Gazali bu konuda içgüdüsel, kazanımsal, teorik ve pratik akıl gibi kısımlandırmalardan söz etmiş ve akla dayalı kısımlandırmada ve şerh etmede, sadece kendisinden önceki filozofların etkisinde kalması bir yana, bu daldaki konuların ekserini Farabi’den iktibas etmiş1 fakat kendisi bu konuya işaret etmemiştir.
1 - İçgüdüsel ve Kazanımsal Akıl
Gazali “Mizanu’l-Amel” kitabında aklı içgüdüsel ve
kazanımsal olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Onun içgüdüsel akıldan kastı,
bilgiyi kabul yeteneği olan güçtür; kazanımsal akıldan kastı ise, ilmi kazanma
yardımıyla elde edilen güçtür. O, söylediklerini teyit etmek için, İmam Ali’den
(a.s) bir şiire yer vermiştir:
Gördüm aklı iki şekilde
Matbu2 ve mesmu3 olarak
Fayda etmez mesmu
Matbu olmayınca
Nasıl ki fayda etmez güneş
Olmayınca gözün görme gücü4
2- Teorik ve Pratik Akıl
Gazali, nefs-i natıka olan insan aklının muhtelif iki
yöne sahip olduğuna inanır. Bir yönü teorik akıl olan ve aklı idrak görevi
üstlenen yüce ufuklar ve mele-i alaya bakış ki bu açıdan aklı kendisinin
üstündeki meleklerle yorumlar ve ilimler de insana nazil olur. Nitekim Kuran-ı
Kerim şöyle buyurur:
Ve hiçbir insana söz söylemez Allah, ancak vahiyle
yahut perde ardından yahut da bir elçi gönderir de, izniyle dilediğini vahyeder
ona; şüphe yok ki o, pek yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.5
Bu açıdan akla, kuvve-i âlime (bilici kuvvet) de
denir. Kuvve-i âlime, hissi ve cüzi hadiselerden yoksun külli manaları insan
nefsine ilka eder ve kendisinden üstün yönden (melekler) yararlanır.6
Başka açıdan, kendinden aşağıdakine bakar ve buna
ameli akıl denir.7 Bu durumda amellerimizle ilişkili olan bir bilgiyi ifade
eder. Zulmün kötü olduğunu bilmek gibi. Bu tür akıl, yapanının insan olduğu
amelleri yapma şevki veren gücün tahrik kaynağıdır.8 Bu açıdan ona kuvve-i
amile (yapıcı güç) de denir. Kuvve-i amile, teorik aklın gerekliliklerine göre
harekete geçen güçtür ve insanın cüzi muayyen fiillere yönelme kaynağıdır.
İşaret etmek gerekir ki Gazali, ameli aklı sadece
kuvve-i alimenin (teorik akıl) hizmetinde
ve emrine muti
olması açısından akıl
diye adlandırır.9
Mekasidu’l-Felasife kitabında da bu konudan söz
ettiği zaman, insan nefsinin gücünü âlime ve amile olmak üzere iki kısma
ayırıyor. Şu farkla ki, üstteki kitapta kuvve-i alimeyi de iki kısma ayırmıştır:
Yaratanın varlığını ve birliğini anlamaya vesile olan kuvve-i nazari (teorik
güç) ve amellerin keyfiyetini anlamaya yarayan kuvve-i ameli (pratik güç).
Adaletin iyi ve zulmün kötü olduğu gibi. Onun kuvve-i amileden kastı, amele ait
olan kuvve-i alime-i ameliyenin (eylemsel bilici güç) işaretine dayanan
güçtür.10
Gazali Mi’yaru’l-İlm kitabında teorik ve pratik aklı
Mizanu’l-Amel kitabındaki taksimatına yakın biçimde yapmıştır. Aynı kitapta
teorik akıldan maksadın, külli fiillerin mahiyetlerinin kabulü olan kuvve-i
nefs, pratik akıldan maksadın ise kuvve-i şevkiyyenin (istek gücü) cüzi
fiillere doğru harekete geçirilmesi olduğunu belirtiyor. Pratik aklın görevi,
şehvetler karşısında riyazet, çaba ve kontroldür.11
Gazali şu noktayı da itiraf ediyor ki, akıl
kelimesinin kuvve-i amile için kullanımı, sırf lâfzî bir kullanımdır; çünkü
kuvve-i amilenin idrake dayalı kullanımı yoktur. Hayvanlardaki kuvve-i
muharrike (harekete geçiren güç) gibi rolü vardır; şu farkla ki, evvela kuvve-i
amile insanda aklın gerektirdiğine göre amel eder, saniyen hayvanlarda kuvve-i
muharrike, anlık fayda ve zarara göredir ve menşei de şehvettir. Bunun tersi
ise fayda ve zararın işlerin akıbetini ölçmede olduğu akl-ı amile (yapıcı akıl)
dir.
Teorik Aklın Mertebeleri
Gazali teorik aklı, elde ettiği ilimler açısından
aşağıdaki mertebelere ayırmıştır:
1- Heyulani
(Hayali) Akıl: Bu mertebe onun açısından, salt yetenek sayılan fakat makul
şeyleri kabule hazırlığı olmayan zümredeki zihin gibidir. Bu mertebe, insan ve
hayvanın farklılık sınırı sayılır ve bunun kıstası, henüz malumatla aşina
olmamış küçük çocuktur.
2- Bilmeleke
(kabiliyet) Akıl: Bu mertebe, insan için zaruri öncül makuller toplamının
oluşması yoluyla elde edilir. Bunun örneği, ayırt etme yaşına gelmiş ve zaruri
olan şeylerle yüzleştiğinde nefsinin o zaruri olan şeyleri bulundurduğunu bilen
mümeyyiz çocuktur.
3- Bilfiil
(eylemli) Akıl: Bu mertebede akıl, zaruri makulleri elinde bulundurmakla, bir
grup kazanımsal makullere ulaşır. Bu makuller insan nefsinde birikmiş ve insan
onun farkındadır; istediği zaman onları zihnine getirebilir ve inceleyebilir.
4- Müstefad
(Yararlanılan) Akıl: Bu mertebede makuller güç aşamasından geçip mutlak eylem
aşamasına ulaşır. Bu mertebe, insanın irade ettiği zaman ulaşabildiği ve onu
düşünebildiği hazır varlığı bilmektir.12
Hatırlatmak gerekir ki Gazali, müstefad aklın
mertebesinin, çeşitli merhaleleri ve sayısız dereceleri fakat bu mertebenin
insanlık derecesinin nihayeti ve bunun en yüksek derecesinin, varlık
hakikatlerinin iktisap ve tekellüf olmaksızın en kısa sürede kendisine
keşfolduğu İslam peygamberi Hz. Muhammed’e (s.a.a) mahsus olduğuna inanır.
Şu noktayı hatırlatmak da önemli ki, Gazali
İhyau’l-Ulum’da, peygamberin ilimleri kazanma kaynağını, onun içgüdüsü olarak
biliyordu. Bu içgüdü, ilahi enbiyaya mahsus olan tasavvur edilebilir
içgüdülerin en yüksek mertebesinde yer alır ve her tür öğrenimden yoksun elde
edilir. Bunun misali, sabahın aydınlığı ve sabah vakti parlayan güneş
yuvarlağının tam olarak doğuşudur.13
Diğer taraftan Mizanu’l-Amel’de, enbiyanın ilmine
kazanımsal makuller sınıfında yer vermiş ve akılcılığına itikat etmiştir.
Kendisi kazanımsal ilimlerin en yüksek derecesini enbiyaya has kılsa da, enbiyanın ilmini kazanımsal makuller
grubunda karar kılması, onun ünlü İhyau’l-Ulumu’d-Din kitabındaki görüşüyle
çelişkisi vardır.14
Buna göre öyle görülüyor ki Gazali’nin bu konudaki
görüşü, batıni uyumsuzluklardan uzak değil. Zira görüşüne bir delil
göstermeksizin nübüvvet ilmini bazen akıl sınıfında bazen de içgüdü sınıfında
göstermiştir.
-------------------------------------------------------
1- Farabi, Fusulun Muntezea, Tercume ve Şerh Hasan
Melikşahi, Tehran: Suruş (İntişarat-ı Seda ve sima) 1382, s. 38-43.
2- Doğuştan sahip olunan akıl.
3- Matbu akılla elde edilen.
4- Gazali, Mizanu’l-Amel, Ketebe Hevamişehu Ahmed
Şemsuddin, Beyrut, Daru’l-Kutubu’l-İlmiyye, 1989, et-Tabakatu’l-Ula, s. 126 ve
İhyau’l-Ulum, c. 1, s. 196, ve Mearicu’l-Kuds, s. 86.
5- Şura/51.
6- Gazali, Mizanu’l-Akl, s. 27, 72-75.
7- Gazali, İhyau’l-Ulum, c. 1, s. 199-200, Gazali,
Mearicu’l-Kuds kitabında ameli akıldan bahsetmiştir. Ameli akıldan maksat
siyasettir. Gazali, ameli akıl ile akılcılık arasında zati uyumsuzluk olduğuna
inanır. O, nefsin kendisinden aşağıdakilerle ilişkisine siyaset der. Siyaset ve
taakkül (sağduyu) arasında uyumsuzluk vardır. Mearicu’l-Kuds kitabında şöyle
yazar:
Nefis her zaman iki tür iş yapar. İlk tür, bedene
oranla yapılandır. Bu tür işlere siyaset denir. İkinci tür, kendi zatı ve
kaynağına göre yapılandır. Bu tür işlere ise taakkül (sağduyu) denir. Bu ikisi
birbirine zıttır. Kişi bunlardan biriyle meşgul olduğunda, diğerinden geri
kalır. İkisinin bir araya gelmesi zordur. (Mearicu’l-Kuds, s. 28)
8- Gazali, Mi’yaru’l-İlm, s. 265.
9- Gazali, Mi’yaru’l-İlm, s. 26.
10-
Gazali, Mi’yaru’l-İlm, s.
26; Mekasidu’l-Felasife, Tahkik,
Suleyman Dunya; el-Kahire: Daru’l-Mearif-i Bi’l-Mısr, bi ta, s. 359.
11- Gazali,
Mi’yaru’l-İlm Fi Fenni’l-Mantık, Kaddeme ve Alleka ve şerehe Ali Ebu Mlhem,
Beyrut: Mektebetu’l-Hilal, 1993, s. 264, 265, 266.
12- Mi’yaru’l-İlm Fi Fenni’l-Mantık, Kaddeme ve
Allaka Aleyhi Ali Ebu Melhem, Beyrut: Daru Mektebeti’l-Hilal, 1993, s. 266. Şu
var ki, teorik aklın mertebelerinin geçen şekilde sınıflandırılması, Gazali’nin
Mi’yaru’l-İlm kitabında söz ettiği sınıflandırmadır; hâlbuki Mizanu’l-İlm’de
takriben farklı bir sınıflandırma yapmıştır. Gazali Mizanu’l-Amel’de teorik
aklın üç mertebesine işaret etmiştir: 1- Mutlak yetenek mertebesi (Heyulani
Akıl) 2- Zaruri makullerden bir kısmının insan vücudunda alternatif olma
mertebesi (Bilmeleke akıl) 3- Kazanımsal makullerin eylemsel mertebesi
(Müstefad akıl) (Mizanu’l-Amel, s. 27 ve s. 75).
13- Gazali, İhyau’l-Ulum, c. 1, s. 200, Peygamber
aklının köylü sınıfı ve bedevi
zümresinin aklı gibi
olduğunu sanan kimse,
kendi nefsinde köylü sınıfından daha cimridir. İçgüdülerin
farklılığını nasıl inkar etmek olur ki, eğer insanlar anlamakta farklı
olmasalar, neden birisi öğretmenin öğretimiyle onca zahmete rağmen anlayamaz,
diğeri ise öyle zeki olur ki az bir şifre ve işaretle anlar ve başka birisi de
öyle kamil olur ki, eğitimsiz, kendinden işlerin hakikatleri yayılır.Ateş
dokunmadan da yağı, hemen ışık verecek; nur üstüne nur” ve o aynı enbiya
gibidir; işlerin sırları ve gizemleri, öğrenmeksizin ve işitmeksizin onlara
aydınlanır. (İhyau’l-Ulumi’d-Din, s. 200).
14- Suhenver, Nakş-ı Akl Der Marifet-i Dini ez didgah-ı Gazali ve Kierkegaard, s. 70-74.