Mü’min Güven Verir

GİRİŞ: 28.11.2021 08:51      GÜNCELLEME: 28.11.2021 08:51
Rasthaber -  İman, güven ve emniyeti içinde barındırır. Mümin demek aynı zamanda, güvenen, güven veren; Rabbine itimat ve tevekkülden kaynaklanan bir güven duygusu içinde bulunan kişi demektir. Bu husus kerim kitabımızda şöyle ifade edilmektedir:

"İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır."[1]

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.a.) ashabı ile beraber bulunurken, "Size hanginizin hayırlı, hanginizin kötü olduğunu haber vereyim mi" diye sordu. Ashab-ı kiramın "Evet Ya Resulallah" diye cevap vermesi üzerine; "Hayırlınız, kendisinden iyilik umulan ve kötülüğünden emin olunandır. Kötünüz de, kendisinden iyilik beklenmeyen ve kötülüğünden emin olunmayandır." buyurdular.

Her türlü ahlaki erdemde olduğu gibi, bu konuda da Hz. Peygamberimiz (s.a.a.) bize en güzel örnekliği miras bırakmıştır. Kaynaklarımız bize şu çarpıcı hadiseyi aktarmaktadır: Mekkeli müşrikler Hz. Peygamberi öldürmeleri için her kabileden bir gencin bulunduğu bir topluluğu görevlendirirler.

Bundan haberdar olan Resulüllah (s.a.a.), Medine’ye hicret etmeden önce, yerine Hz. Ali'yi (as) bırakarak müşriklerin emanet olarak verdikleri değerli eşyalarını onlara teslim etmesini emreder. Yani Hz. Peygamber, kendisini haksız yere öldürme kararı almış düşmanlarına bile, doğruluk ve güvenilirliğin yüksek fazileti ile cevap vermiştir. Öte yandan İmam Ali'ye (as) olan güvenini de bu şekilde bir kez daha göstermiştir. Bu durum, kıyamete kadar gelecek bütün Müslümanlara uygulamalı bir ders niteliğindedir.

Her iddia, doğruluğunun te'yidi için ispata muhtaçtır. "Ben iman ettim" iddiasında bulunan kimseden de bunu ispat etmesi beklenir. İşte güvenilir olmak, imanın çok önemli bir alameti ve delili konumundadır. Nitekim Hz. Peygamber, "Güvenilirliği olmayanın imanı yoktur. Sözünde durmayanın da dini yoktur”buyurmuştur.

Güneş ışıksız olmadığı gibi de mümin güven vermeksizin olamaz. Nasıl ki "Güneş doğdu" sözünü duyan birisinin gündüzün oluştuğundan hiçbir şüphesi olmuyorsa, kendine mü'min diyen birinin de güvenilir olduğundan hiç kimse şüphe duyulmamalıdır.

Allah Resulü (s.a.a.) "Mümin, insanların canları ve malları konusunda güvende olduğu kişidir."buyurmuştur.

Emniyetli bir ortam, diğer bütün nimetlerden faydalanabilmenin ön şartıdır. Emniyet olmazsa ne ticaret, ne eğitim, ne akrabalık ilişkileri ne de sosyal hayat sağlıklı bir şekilde yürütülebilir. Güvenliğin olmadığı bir yerde, zenginlik ve ekonomik refah bulunsa bile, bu imkânlar özgürce kullanılamaz. Mü'minler ise adaletli ve güvenli bir ortamın sigortasıdır.

Müminler olarak bize düşen, peygamberler zincirini örnek almak, Sevgili Peygamberimizin ahlakıyla bezenmek, emin peygamberin emin ümmeti olmaktır. Unutmayalım ki, güvenilir olmanın şartı imana ve Rabbimizin emanetlerine sahip çıkmaktan geçer. Ama insan emanete hıyanet ederse, huzur da, güven de yok olur. İnsan emin oldukça, haneler emin olur. İnsan emin oldukça, beldeler emin olur. İnsan emin oldukça, ülkeler emin olur. Yüreğimizdeki iman ve güven, kâinatın, tabiatın, dünyamızın emin bir yer olmasının teminatıdır.

Ancak diğer adı ‘Daru’s-Selam’ yani ‘Barış Yurdu’ olan Kudüs ve Filistin ile ilgili alınan kararlar ve bu çerçevede yaşanan gelişmeler, Yemen, Nijerya, Suriye, Irak, Afganistan, Bahreyn, Azerbaycan’da vuku bulan acı olaylar insanlığın ihtiyaç duyduğu güven iklimine zarar vermektedir.

Binlerce yıldır birlikte barış içinde yaşamanın yurdu olmuş topraklar, bu yeni gelişmelerle huzursuzluğun girdabına atılmakta ve topyekün insanlık ailesi büyük bir tedirginliğe sürüklenmektedir.

Türkiye’de yaşayan Müslümanlar olarak, bölgenin ve dünyamızın güven iklimini ortadan kaldıran bu yanlış kararlardan, başta Amerika, İsrail ve bölgede asayişi bozan Suudi Arabistan’ın bu eylemlerinden dönmesini beklemek; basiret sahibi insanlar için geçerli değildir. Mü’min güvenilir olduğu gibi aynı zamanda da basiretli olmalı, yaşadığı dönemi iyi tahlil de etmelidir.

Güven ve huzurun yeniden dünyamıza hâkim kılınması istemek bizim en büyük hakkımız ve adalet güneşinin doğacağı güne değin İslam düşmanlarına karşı el ele birlikte hareket etmek bizim en büyük görevimizdir.

[1] En’am 6/82

ehlader

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM