Rasthaber - “Yeryüzündeki ağaçların hepsi kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz ona destek olarak (mürekkep olsa), Allah’ın kelimeleri bitmez. Şüphesiz, Allah üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz, ancak bir tek kişi(nin yaratılması ve diriltilmesi) gibidir. Muhakkak ki Allah, işiten ve görendir.”
Yaratılış âleminin şaşırtıcı azamet ve genişliği insanoğlunun onu idrak etmesinden daha öte bir şeydir. Doğal olayların karmaşık sırları, bilim adamlarının ihata edebileceğinden çok daha üst düzeydedir. İnsanoğlu daha bir hücrenin sırlarını tam olarak çözmüş değildir. Henüz kendi bedeninin birçok sırrını anlamış değildir. İnsan vücudu baştan ayağa sırlarla doludur. İnsanın bunca ilerlemesine karşılık elde ettiği bilgi, dünyamıza ve dünyamızın biraz üstüne aittir. Oysaki yaşanan ortam, güneş sistemindeki gezegenlerin tamamı ve onun uyduları yaratılış âleminin şaşırtıcı azameti karşısında bir hiçtir. Biz öyle bir âlemde yaşıyoruz ki, yüzbinlerce galaksisi var ve güneş sistemimiz bütün uydu ve gezegenleriyle birlikte galaksilerden birinin küçük bir parçasıdır. Âlemde bulut parçası gibi görünen galaksiler vardır. Ancak bu bir parça bulut, küçük teleskoplarda bile yıldızlar kümesine dönüşmektedir. Bizden yaklaşık dokuz yüz bin ışık yılı uzaklıkta ve genişliği kırk beş bin ışık yılı olan “Andromeda” diye adlandırılan büyük bir sahabi bunlardan biridir. Sadece bu galaksinin birkaç milyon güneşi vardır. Bizimle bu galaksinin arasını kar taneleri gibi yıldızlar örtmüştür. Varlık âleminin genişliğini ve sırlarını idrak etmek, beşer aklının dışındadır. İnsan sadece bunu biliyor ki, milyarlarca kara ve deniz canlıları, çiçek ve bitkiler yaratılış âleminin büyük okyanusundan oldukça küçük bir örnektir. Bu sonsuz büyük okyanusun tanıtılması hususunda en açık ve en güzel cümle ele aldığımız ayette şöyle buyrulmuştur:
“Yeryüzündeki ağaçların hepsi kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz[1] ona destek olarak (mürekkep olsa), Allah’ın kelimeleri bitmez. Şüphesiz, Allah üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Yani, kalemler kırılır ve mürekkepler son damlasına kadar tükenir ama mahlûkatın ve yaratılış âleminin sırlarının açıklaması ve onların sayısı bitmez. “Allah’ın kelimeleri bitmez” cümlesi bu hakikati gösterebilecek en güzel cümledir. Ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir rakam bu cümlenin yerini alamaz. Eğer “varlıkların sayısı ve yaratılış âleminin sırları arkasında bir milyon sıfır bulunan bir sayı kadardır” denilseydi, yine de bunların sayısının sınırlı olduğu anlaşılırdı. Oysaki “Allah’ın kelimeleri bitmez” cümlesi bir sınır bulunmadığını daha açık bir şekilde ulaştırmaktadır. Kur’ân’da bu hakikat bir kez daha hatırlatılarak, Kehf suresinde şöyle buyrulmuştur:
“De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa, bir o kadarını daha destek olarak getirsek, Rabbimin sözleri bitmeden deniz biter.”[2]
Eğer âlemin var olduğu andan itibaren şimdiye kadarki ve gelecekteki var olacağı zaman süresini ve meydana gelecek sayısız olayları dikkate aldığımızda bu beyanın azameti daha da aydınlanmaktadır.
Âlemdeki Varlıklar Allah’ın Kelimeleri midir?
Eğer ağızdan çıkan sözcüklere “kelime” diyorsak, şu açıdandır, her biri zihni kavramların hayattaki bir takım hakikatlerini ve konuşanın zihinsel algılarını ifade etmektedir. Dolayısıyla eğer böyle bir sonuç herhangi bir varlıktan ortaya çıkıyorsa, yani her varlık dakik düzeniyle kendi yaratıcısının sonsuz ilmine ve kudretine şahitlik eder. Bu durumda ona “kelime” denilmelidir. Buna göre varlık âlemindeki varlıklar, yüce Allah’ın kelimeleridir. Zira her yaratılanın varlık yapısı büyük bir kudreti göstermektedir. Bir hücrenin karmaşık yapısı, canlıların şaşırtıcı düzeni, çiçeklerin güzel yapıları, galaksilerin büyüklüğü, denizlerin sayısız canlıları ve her insanın esrarengiz yapısı, O’nun sonsuz kudretinin azametini ifade ediyor. Sanki onların her biri tekvin diliyle O’nun kudretini, ilmini, cemalini ve celalini anlatmaktadır. Hz. İsa da (as) Kur’ân’da “Allah’ın kelimesi” olarak, ifade edilmektedir:
“Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah’ın peygamberi, Meryem’e bıraktığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur.”[3]
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Allah olmasını irade ettiği şeye, ol der ve o da hemen oluverir. Ancak bu arada herhangi bir ses yoktur ve Allah’ın sözü, O’nun işidir.”[4]
Dağ ve Saman Ağırlığının Bir Olduğu Yer
Ele aldığımız ilk ayet Allah’ın sonsuz ilmini anlatmakta ve diğer ayet yani; “Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz…” ise O’nun sonsuz kudretini beyan etmektedir. Ayetin anlamı şudur: bütün insanları yaratmak ve onları diriltmek, kolaylık açısından sizlerden birini yaratmak ve diriltmek gibidir. Hakikat şudur ki maksat, küçük ve büyük, az ve çok olmak üzere yaratılış âlemi baştanbaşa O’nun sonsuz kudreti karşısında birdir. İstediği her şeyi istediği anda var edebilen böylesine sonsuz bir güç için zor ve kolay ifadelerinin bir anlamı yoktur. Bu ifadeler, gücü sınırlı olan kimseler için geçerlidir. Böyle bir durumda bir ön hazırlığa ihtiyaç duyan hadiseyle on tane ön hazırlığa ihtiyaç duyan hadise arasında fark ortaya çıkacaktır. Birincisi kolay ve ikincisi zor görünecektir. Ancak iradesiyle dilediğini var eden güçlü yaratıcı için bu iki durum birdir. Dolayısıyla milyarlarca varlığı yaratmak ve diriltmek, bir kişiyi yaratmak ve diriltmek gibidir. Bu hakikat açık bir şekilde Müminlerin Emiri Ali’nin (as) sözlerinde şöyle geçmektedir:
“Büyük ve küçük, ağır ve hafif, güçlü ve zayıf, O’nun Kudreti karşısında birdir.”[5]
............................................
[1] Araplarda yedi sayısı çokluğu ifade etmek için kullanılır. Bu durum yetmiş sayısı için de geçerlidir.
[2] Kehf, 109.
[3] Nisa, 171 ve Âl-i İmran, 39 ve 45.
[4] Nehcü’l-Belağa, hutbe 186.
[5] Nehcü’l-Belağa, hutbe 185.