Yapılan İşlerin Yeni Nesile Etkisi

GİRİŞ: 23.01.2023 11:35      GÜNCELLEME: 23.01.2023 11:35
Rasthaber -  Kuran'da birçok ayet vardır ki insanların amelleriyle, yaptıkları hal ve hareketleri karşılarına çıkan acı ve tatlı olaylar arasında tekvini ilişkiler vardır. Bu derin bağ ve ilişki Allah Teala'nın tedbiriyle gerçekleşmektedir.

“Mevlana'nın dediği gibi;
Bu dünya kısa amellerimiz bir ses ve nida.
Sesler döner kendimize nidayla.
Ameller senin canından ve bedeninden doğar.
Çocuğun,  bedenden doğduğu gibi.”

Burada birkaç ayete işaret ederek konumuzu açıklığa kavuşturmak istiyoruz:

1-“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” Şura/30

Bu ayeti kerimeye dayanarak başımıza gelen bazı acı olayların tabii olarak kendi ellerimizle hazırladığımız anlaşılıyor. Elbette Allah (c.c) bazı kötü amellerimizi de bağışlıyor. Eğer bağışlamasaydı, varlık âlemine hâkim olan illiyet kanununda olduğu gibi “her etkinin bir tepkisi yada her sebebin bir müsebbibinin var oluşu”  yaptığımız bütün işlerin sonucu kendimize dönerdi.

Burada okuyucuların zihnine şöyle bir soruda gelebilir; eğer tüm karşılaştığımız olumsuzlukların sebebi yapmış olduğumuz kötü amellerimiz ise o zaman masumların yada mükellef olmayan çocukların başına gelen bu musibetleri nasıl açıklayacağız?

Allame Tabatabai bu soruyu şöyle cevaplandırmıştır:

Ayetteki“kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir” (cümlesi musibetlerin sebebini günah olarak bildirmekte, bu ayetin kendisi kendi başına günah işlemeye yönelen kimseler için delildir. Sonuç olarak bu ayet masum ve çocuklar için delil değildir.) cümlesinden anlaşılan şudur ki o musibetlerin gelme sebebi insanın kendi yapmış olduğu günahlardan kaynaklandığı, günahı yapmaya yeltenen ya da günah işlemeye kabiliyeti olanlar içindir. Ama günah işlemeye gücü, aklı ve imkânı olmayan yada masum olanlar için değildir. O zaman demek oluyor ki, her musibetin sebebi günah değildir.

2- “İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Belki dönerler diye (Allah) onlara yapmakta olduklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır.” Rum/41

İşaret edilen ayette de fesatla günah arasında derin bir bağın olduğu anlaşılıyor. Bu irtibatın yalnızca Arap yarım adasını, Peygamber (s.a.a) zamanını kapsamamaktadır. Belki bu konuyla ilişkili olan bütün zaman,  mekân ve insanları kapsamaktadır. Farklı bir deyişle fesatın “bozulmanın” çıktığı yerde muhakkak orda insanların yanlış ve yersiz eserlerini, izlerini görebiliriz. Bu bozulmanında zararlarını görmekteyiz, bu zarar ve ziyanlar aslında insanları kendilerine getirmek için bir nevi terbiye edici bir faktördürler.

Bazıları bu ayetin Peygamber’in (s.a.a) müşriklere karşı etmiş olduğu bedduanın sonucu gelen kıtlık ve kuraklığın sebebinde inen ayet olduğunu savunuyorlar. Kıtlık, o hadde ulaştı ki yağmur yağmaz oldu, mezralar kurudu,  hatta deniz ürünleri dahi elde edilemez hale geldi.Tarihte böyle bir olayın olmuş olduğunu kabul etsek dahi bu ayet yalnızca bir mistakını açıklıyor ve bu günahla fesadın arasındaki bağı ve zararlı sonucunu yalnızca o döneme ve o insanlara sınırlamıyor.

Bazı tefsirlerde ise bu ayeti sadece bazı mistaklarla sınırlamış bulunmaktalar, elbette bu da kabul edilir bir durum ifade etmez. Mesala“karada fesat çıktı” dan maksat Habil’in Kabil tarafından öldürülmesi, “denizde fesat çıktı” dan maksat Hz. Hızır (a.s) ve Hz. Musa (a.s) döneminde gemilerin gasp edilmesi olarak tabir etmişler bu tabirlerde sadece o zamana has olarak kabul edilemez. Elbette fesadın bir mistakı bu şahıslar olabilir ama bu ayeti yalnızca bu şahıslarla sınırlamak doğru değildir.

3- “Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz.”  İsra/16

Allah (c.c) o refah içerisinde yaşayan şımarık elebaşlarına itaati emreder zira Allah günaha ya da kötülüğe emretmez belki adalete ve iyiliğe emreder. O refah içerisinde yaşayan serkeşler bundan itaatsizlik ederler ve halkta bunlardan yana olunca o zaman Allah’ın kahrı onların tamamını kapsar ve azap inmeye başlar.

Allah’ın azabı ve kahrı bizlerin yapmış olduğu günahlar ve günah ortamları hazırlamamızdan kaynaklanıyor. Zira yüce Allah’ın rahmeti ve sevgisi çok büyük olduğundan dolayı bir toplumun helak olmasını irade etmez.

Amellerimizin gelecek nesillerimizin üzerindeki eserleri

Kuran'ın bizlere yol gösterdiği diğer bir nokta ise geçmiş nesillerimizin yapmış olduğu ameller gelecek nesillerin üzerindeki etkisidir. Başka bir deyişle, insanın yapmış olduğu ameller yalnızca kendisini kuşatmamakla beraber gelecek neslini de etkisi altına almaktadır. Bu ameller her iki yönüyle de olabilir yapmış olduğu günahların etkisi altında kalarak, sıkıntılar çekebilirler ve yahut yapmış oldukları iyilikler neticesinde de onun kendisi yada bir nesil boyu o iyiliğin neticesinde Allah’ın lütuf ve rahmetine de nail olabilir.

Kuran'dan farklı surelerde bu hususta ayetler bulunmaktadır. Yusuf suresinin 90. Ayeti ve Zuhruf suresinin 28 . ayeti bunlara birer örnektir.

“Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde onların durumundan endişe edecek olanlar, (öksüzlerin hakkına dokunmaktan) çekinsinler. Allah'tan korksunlar ve doğru söz söylesinler.” Nisa/9

Şayet bu ayete ilk baktığımızda Kuran'ın diğer ayetleriyle çeliştiğini göre biliriz. Zira Kuran herkesin kendi yaptıklarıyla sorgulanacağını ve kendi yükünü kendisinin taşıyacağını beyan etmiştir;

“De ki: "Allâh, herşeyin Rabbi iken ben O'ndan başka Rab mı arayayım? Herkesin kazandığı yalnız kendisine âittir. Kendi (günâh) yükünü taşıyan hiç kimse, bir başkasının (günâh) yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir; (O) ayrılığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.” Enam/164

Bu şüphenin cevabında şöyle diye biliriz: İnsanların amelleri kendilerine nispet verilir ve ondan hiçbir zaman ayrılmayacak şekilde kalıcıdırlar. Geçmişte ki atalarımızın gelecekte olan nesillerinin üzerinde mallarıyla, servetleriyle ve hatta yedikleriyle, eserleri ve etkileri vardır. Farklı bir tabirle, şimdiki insanların yiyip içtikleri, vücutta taşıdığı genleri dahi gelecek neslinin yada çocuklarının şekillenmesinde etkisi vardır. Aslında çocuk anne ve babanın vücudunun varlığını sürdürmesidir. Bundan dolayı anne babanın amelleri çocuklarının üzerinde ya da çocuklarının amelleri anne baba üzerinde etkileri vardır. Aynı şekilde Allah (c.c) Salih amelli müminler hakkında şöyle buyuruyor; onları aynı zürriyetten olanları aile şeklinde bir arada toparlayacağız ki daha çok lezzet alsınlar. “İman edenler ve soyları da imanda kendilerine tabi olanlar (var ya), biz onların soylarını da kendilerine katıp ekleriz. Onların amellerinden hiç bir şeyi eksiltmeyiz. Her kişi, kendi kazanmakta olduğuna karşılık bir rehindir.” Tur/21

Bu etki ve tepkiler sınırlı değildir, belki bizlerin yapmış olduğumuz amellerin yanı sıra yediklerimiz, içtiklerimiz dahi kendi ve gelecek nesillerimizin üzerinde eser bırakmaktadır. Bu etkilerin kaçınılmaz bir gerçek olduğuna göre aynı Nisa suresinin 9. Ayetindeki gibi yetimlerin hakkında yapılan zulümden dolayı kendi çocuklarından korkan babaların yani kendi evlatlarının da yetim kalıp ve onların haklarında zulüm yapılma korkusu gayet doğaldır ve Enam suresini 164. Ayetiyle de her hangi bir çelişkisi de yoktur.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM