“Geçtiğimiz dönem Fransa büyükelçisi ile aramızdaki ilişkiden dolayı bu iki okul kamuoyunda çokça tartışıldı. Charles De Gauelle Lisesi ile Pierre Loti Fransız Okulu kuruluşundaki öğrencilerin yüzde 90’ından fazlasını Türk öğrenciler oluşturuyor. Yani sistemimizdeki okullara zorunlu olarak gitmesi gereken çok sayıda öğrenci, bu iki Fransız okuluna gidiyor. Bu durum hukuksuzluğa da sebebiyet veriyor çünkü bu iki okuldan mezun olan çocuklar yabancıların üniversite eğitimi almak için girdiği Türkiye Yurt Dışından Öğrenci Kabul Sınavı (YÖS) hakkından faydalanıyor.

Ayrıca bu mezunlar Galatasaray Üniversitesi’ne diğer öğrencilerden daha farklı bir prosedürle gidiyor. Burada bir adaletsizlik var. Daha da önemlisi özellikle Fransa ve Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarımız bize ‘çocuklarımıza Türk kültürü ve dili derslerini öğretmek istiyoruz ancak öğretemiyoruz” diyerek geliyor. Biz de özellikle Fransa’ya bu durumu aktarıp gelin bir anlaşma yapalım diyor ve ‘Türkiye’deki bu okullarınızı meşru kabul edelim, karşılığında da Fransa’da okuyan çocuklara Türk kültürü ve dili dersi verin’ önerisinde bulunuyoruz. Ancak ‘kanunlarımız buna müsaade etmiyor’ cevabını alıyoruz. Ben de haliyle onlara ‘bizim kanunlarımız da sizin varlığınıza müsaade etmiyor’ diyorum. Onlarla böyle bir tartışmaya girdik. En son Fransız büyükelçisine ‘anlaşmayı getiriyorsanız getirin’ dedim.

Diğer yandan tartışma farklı şekilde yansıdı. Sanki ben bu iki okulda din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin okutulmasını istemişim ve onlar da kabul etmemiş, biz de bu okulların kapatılması yönünde karar vermişiz gibi gösterildi. Fransız okullarıyla ilgili onlarla yaptığımız toplantılardan hala bir sonuç elde etmiş değiliz. O nedenle bu yıl eğer uluslararası sözleşme imzalanmazsa iki Fransız okuluna öğrenci alınmayacağını duyurduk. Öte yandan şu an Yunanistan’da Türk azınlık olarak tanımlanan soydaşlarımızın kullandığı okul sayısı Lozan imzalandığı zaman 4’te 1 oranında azaldı. Ancak biz bu okulların devamlılığını sağlıyoruz.”

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde yer alan programlar hakkında da şunları söyledi:

“Tarih kitaplarında çocuklarımıza göç konusunu anlatırken ‘tehcir’ kelimesini kullanıyorduk. Ancak tehcir ‘zorla göç ettirme’ demek. Fakat orada aslında dönemin iskan politikaları anlatılıyor. O nedenle bu ve buna benzer uluslararası camiada Türkiye’ye yönelik asılsız iddialaraneden olan konularlarla ilgili komisyon oluşturduk. Ayrıca çocuklar yapılan bir araştırmaya göre aldıkları tarih dersinin sonunda ne öğrendiniz sorusu sorulduğunda sadece birkaç savaş ismi söyleyebiliyor. Çocuklar neden bizi at sırtında elinde kılıçla savaşan bir toplum olarak tanımlasın? Biz koca bir medeniyet inşa ettik. Bu medeniyet inşa sürecinde yapılanlar ve cumhuriyet sürecinden günümüze kadar atılan adımlar da programlarda yer aldı. Ayrıca öğrencilerin gönül bağı coğrafyamız konusunda da duyarlı olmasını istiyorum. O nedenle kitaplarda ‘Orta Asya’ diyen geçen bölgeye ‘Türkistan’ denilmesini sağladık. Çocukların, Filistin’den Balkanlar’a ve Orta Doğu’ya kadar bilgi sahibi olması gerek. Gelecekte onlar ‘bizim Kudüs’le, Filistin’le ve Kıbrıs’la ne alakamız var’ demesinler. Ayrıca mavi vatan gibi kavramları da programlarımıza yerleştirdik. Bu konuda beni hem muhalefet hem de Yunanistan eleştirdi. Bu tartışmalara şaşırıyorum.”