Ahiret Yolculuğunun Durakları

GİRİŞ: 26.06.2022 10:50      GÜNCELLEME: 26.06.2022 10:50
Rasthaber -  1- Ölüm Durağı


Ahiret yolculuğunun ilk durağı ölümdür ve bunun da iki zor geçidi vardır:


- Ölüm baygınlığı [1]


Ölüm baygınlığı, insanın son anlarında kendinden geçmesi, çırpınması ve ruhun ayrılmaya başlamasıdır. Müminler Emiri Ali (a.s), Nehcü'l-Belâğa'da bu anı şöyle anlatır:


"Başlarına, nitelendirilmesi zor şeyler gelmiş: Ölüm baygınlığı üstlerine çökmüş, kendilerinden geçmişler, renkleri atmıştır. Ölüm aralarına girmeye başlamış, kişiyle konuşması arasına girmiştir.


Kişi tanıdıkları arasında gözüyle bakar, kulağıyla işitir, aklı ve zekâsı yerindedir. Giden ömrünü zamanın götürdüklerini düşünmektedir. Topladığı malları hatırlamaktadır. İsteklerinde helâl-haram gözetmemiş, belirlisini de belirsizini de kabullenmiştir. Topladığı her şey kendisine bağlanmıştır. Onlardan ayrılmak üzere olduğunu görür. Topladıkları, nimetlenecekleri ve keyiflenecekleri şeyler olarak geridekilere kalır. Rahatlığı başkasına kalmış, yükü sırtında kalmış ve onun rehini olmuştur.


Ölüm anında kendisine açığa çıkan işlerden dolayı pişmanlık duyarak ellerini ısırmaktadır. Hayattayken istediklerinden vazgeçer, başkalarının gıpta ve hasret ettiği şeylerinin onların olmasını ister. Böylece ölüm bedeninde ilerlerken kulağı da dili gibi işlemez olur. Öyle ki artık tanıdıkları arasında diliyle konuşmaz, kulağıyla işitmez olur.


Göz ucuyla tekrar tekrar yüzlerine bakar, dillerinin kıpırdayışlarını görür, sözlerini duymaz. Ölüm iyice nüfuz edip yanaşmıştır. Böylece kulağı gibi gözü de alınmıştır artık. Ruh bedeninden çıkmış, cesedi kadavra hâline gelmiştir. Herkes onunla oturmaktan vahşete kapılmakta ve ondan uzak durmaktadır. Ne ağlayanına yardım edebilmekte, ne de çağıranına ica-bet edebilmektedir..."[2]


Dünya hayatının bu son anlarına "ihtizar anı" da denmektedir. Çünkü artık bu son anlarda gözlerdeki perdeler kalkmıştır ve insan gerçekleri görmektedir.[3] Bu insan; yüce Allah Resulü'nü (s.a.a), Ehlibeyt İmamları'nı[4], rahmet ve azap meleklerini yanında görecektir. Öte yandan İblis ve yandaşları da gelerek son işlerini uygulamaya çalışacak ve o şahsın kalbinde şüphe icat etmekle imansız olarak dünyadan ayrılmasına gayret edeceklerdir.


Can vermekte olan insan, ölüm meleğinin gelişinden dolayı korku ve dehşete kapılacak ve ter dökecektir. Bazı âlimler cenaze guslü hakkında şöyle demişlerdir: Cenaze guslü cenabet guslü karşılığında farz kılınmıştır. Vesailu'ş Şia'nın müellifi, bu kitabın taharet bölümünde ve cenaze guslü babında "Cenaze guslü cenabet guslü gibidir" adında bir başlık açmış ve burada sekiz hadis rivayet etmiştir. Bu hadislerden biri şöyledir:


İmam (Cafer) Sadık'a (a.s) şöyle soruldu: "Hangi sebeple cenaze gusledilmelidir?"


İmam buyurdu ki:

 

"İnsanın yaratıldığı ilk nütfe insandan çıkar. Onun gözünden veya ağzından çıkar."


Bir başka hadis şöyledir:


"Ebu Cafer Muhammed b. Ali'ye (a.s), cenaze guslü hakkında ve cenazenin hangi sebepten dolayı gusül edilmesi gerektiğini sordum...


İmam buyurdu ki: "Cenaze, cenabetli olduğundan dolayı gusledilir..."[5]


Merhum Feyzi Kaşanî şöyle rivayet eder:


"Hz. İbrahim (a.s), ölüm meleği Azrail'den (a.s), günahkârların ruhunu kabzettiği sıradaki yüz hâlini kendisine göstermesini istedi.


Azrail dedi ki: "Yüzünü benden çevir."


İbrahim (a.s) yüzünü döndü.


Azrail (a.s) kendisini o hâle getirdikten sonra İbrahim (a.s) ona baktı. Siyah yüzlü biri şekline girmişti; saçları diken dikendi, çok pis kokulu ve çok kötü giyimliydi, ağzından ve burnunda ateş çıkıyordu.
İbrahim (a.s) bu hâli görünce korku ve dehşetten bayılıp yere düştü.


Azrail (a.s), (mümin insana göründüğü) ilk hâline döndü ve İbrahim'i (a.s) ayılttı.


İbrahim (a.s) ayıldıktan sonra şöyle dedi: "Bunun dışında bir azap olmasa dahi, bu azap bile kâfirler ve günahkârlar için yeterli olacaktır."[6]


Canın teslim edildiği anda günahkârlar acılara ve sıkıntılara tutulacaktır. Mümin insanların ölümü ise, güzel kokulu bir gülü koklamak olacaktır ve ölümün gelmesiyle birlikte onlar, bütün dertlerden ve kederlerden kurtulacaklardır.[7]


- Şeytanın ölüm anındaki imansızlaştırma gayreti


Şeytan, ölüm hâlinde olan insanın yanına gelerek onu iman dairesinden çıkarmaya çalışır. Merhum Şeyh Abbas Kummî, bu hususta iki rivayet aktarmıştır ve bu rivayetlerde şöyle geçer:

 

"Malının zekâtını tam olarak vermeyen ve hacca gitmesi farz olduğu hâlde bu ameli yerine getirmeyen kimse, ölüm anında Yahudi veya Hıristiyan olarak bu dünyadan ayrılacaktır." [8]


Şia ve Ehlisünnet kanalıyla nakledilen mütevatir bir hadis şöyle buyurmaktadır:


"Her kim öle ve zamanının imamını tanımaya (ona biat etmeye), cahiliyet ölümüyle ölmüş olur."


Anlaşıldığı kadarıyla bu hadis de, ölüm anına işaret etmektedir.


2- Kabir Durağı


Merhum Şeyh Tusî, "Tecridu'l-İtikat" kitabında şöyle yazar:


"Kabir azabı kesinlikle gerçekleşecektir ve mütevatir hadisler bunu kanıtlamaktadır."


Allame Hillî, "Tecridu'l-İtikat" kitabının şerhinde şöyle yazar:


"Bütün İslâm mezhepleri, kabir azabının kesin olduğu yönünde icma etmişlerdir." [9]


Kabir durağının çok zor geçitleri vardır ve bu geçitlerin bazıları şöyledir:


- Kabir korkusu


Ruh bedenden ayrıldıktan sonra, her ne kadar hayvanî ruh ölüyor ise de nefsi natıka diri kalır ve bedenle olan ilişkisi tamamen kopmuş olmaz. Bu nedenle de meyyit kabre yaklaştırıldığında bütün varlığını bir korku kaplar. Bu korkuya ansızın yakalanmaması için de hadisler, meyyitin yavaş yavaş kabre yaklaştırılmasının ve böylece bir hazırlık kazanmasının müstehap olduğunu buyurmaktadır.


Hadislerden anlaşıldığı kadarıyla alışılmadık ve yeni bir durumdan kaynaklanan kabir korkusunu herkes yaşayacaktır. Mümin insan bu korkuyu çok çabuk yenecek, dünya hayatında ahireti için uğraş ve gayreti olmayan günahkâr insan ise öldürücü bir korkuya tutulacaktır.


- Kabir baskısı ve sıkıştırması


İnsanın kabirde duçar olacağı azaplardan bir diğeri kabrin sıkıştırması ve baskı oluşturmasıdır. Bu, çok çetin bir azaptır.


Yüce Allah Resulü'nden (s.a.a) soruldu: "İnsanların en zahidi kimdir?"


Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Kabirleri ve (orada uğrayacağı) belaları unutmayan kimsedir." [10]


Müminler Emiri Ali (a.s) kabir durağı ve geçitleri hakkında şöyle buyurmuştur:


"Ey Allah kulları! Ölüm sonrasında olan şeyler, bağışlanmamış biri için ölümden daha çetindir. Kabirden, darlığından, karanlığından ve gurbetinden sakının! Şüphesiz ki kabir her gün, "Ben gurbet eviyim, ben korku eviyim, ben böcekler ve haşereler eviyim." der. Mümin bir insan kabre girdiği zaman kabir ona, "Hoş geldin." der ve göz alabildiğince genişler; kâfir biri kabre girdiği zaman ise ona, "Hiç de hoşluğa gelmedin, güven bulmayacak ve rahat olmayacaksın" der ve öyle bir sıkar ki kemikleri tümüyle kırılır. Şüphesiz ki Allah'ın, "dar bir yaşam"[11] diyerek düşmanını korkuttuğu şey kabir azabıdır...


Ey Allah kulları! Güçsüz canlarınız ve nazik bedenleriniz için bu azabın bir parçacığı bile yeterlidir. Bu azabın karşısında güçsüz ve zayıfsınız." [12]


İmanlı insan kabirde zorluk yaşamayacak, yaşasa bile geçici olacaktır. Bu hususta bir hadis şöyle buyurmaktadır:


Kabir, cennet bahçelerinden bir bahçe veya ateş çukurlarından bir çukurdur.[13]


Merhum Şeyh Abbas Kummî (r.a) şöyle yazar:


"Bil ki: Kabir azabı genellikle idrardan kaçınmamaktan ve üstüne sıçramasını önemsememekten, gammazlıktan, dedikodudan ve erkeğin kendi eşinden uzaklaşmasından kaynaklanır."


Sa'd b. Muaz'la ilgili hadisten anlaşıldığına göre, erkeğin kendi ailesine karşı kötü ve sert davranması, ağır ve küfürlü sözler söylemesi de kabrin sıkmasına neden olur. [14]


Güçsüzlere yardım etmemenin ve mümin kardeşlerin ihtiyaçlarını gidermemenin de kabir azabına neden olduğu bazı hadislerden anlaşılmaktadır. [15]


- Kabirde Nekir ve Münker tarafından sorguya çekilme


Nekir ve Münker adında iki melek, korkunç bir hâlde günahkâr insanın karşısına çıkarak sorarlar:


"Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin ve kitabın nedir? İmamın kimdir? Ömrünü nerede tükettin? Malını nereden kazandın? Ayrıca namaz, humus, zekât, hac, oruç ve de kişinin arkadaşları hakkında sorular sorarlar."


Bu soruları dünya hayatında cevaplamak çok kolaydır ve dili döndürmekle bunlar yanıtlanabilir, ama kabir azabını yaşadıktan sonra bunlara cevap vermek çok da kolay olmayacaktır. Çünkü inancı kalbe yerleşmeyen birçok bilgiler akıldan çıkacak ve unutulacaktır. İnsanın, korku ve azabın şiddetinden kendi adını bile unutması muhtemeldir. İnsana huzur verecek ve soruları yanıtlama fırsatı sağlayacak şey, yüce Allah'a gerçek anlamıyla imandır. İnsanın imanı ne kadar güçlü olursa o kadar huzurlu ve rahat olacaktır.


Konuyla ilgili hadisler uyarınca, sorgu ve sualin muhatabı sadece yetkin iyiler ve kötüler olacaktır.[16] İyiler ve kötüler arasında olanlar, zekâ yoksunları, deliler, çocuklar ve -ihmal etmeksizin- hakkı teşhis etmekten aciz kalanlar, masumlar, Allah'a yakın kullar ve şehitler sorguya çekilmeyeceklerdir.


Yüce Allah Resulü'ne (s.a.a) şöyle soruldu:


"Müminler kabirde sınanacak ve sorguya çekilecekken, şehitlerin sorguya tâbi tutulmamasının nedeni nedir?"


Yüce Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurdu:


"Şehit, başının üstündeki kılıcın ışıltısı altında sınavını vermiştir ve onun hakkında bu kadarı yeterlidir."[17]


3- Berzah Durağı 


Ölüm yolculuğunun bir başka durağı, küçük kıyamet olarak da bilinen "berzah" durağı


Kur'an-ı Kerim bu hususta şöyle buyurmaktadır:


"Onların önlerinde, diriltilip mezarlarından çıkarılacakları güne dek bir berzah var." [18]


Berzah âlemi, ölüm ile kıyamet günü arasındaki hayattır. Berzah âleminde insanın amel defteri tamamen kapatılmayacak ve bazı insanlar tekâmül hâlinde olacaklardır. Bu âlemde bulunan ölüler, dünya hayatına göz dikerek oradan gelecek hayırları ve iyilikleri bekleyeceklerdir. Bu âlemdeki ölüler, geçici olarak berzah cenneti veya cehenneminde olacaklardır.


İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır:


"Ölüm sonrasında (berzah âleminde) altı şey müminin hâlinin iyileşmesine neden olacaktır:


- İşleyeceği iyi amellerle babasının bağışlanmasını isteyen salih evlatlar
- Tilavet etmiş olduğu Kur'an
- Kazmış olduğu su kuyusu
- Ekmiş olduğu ağaç
- Oluşturduğu akarsu
- Geride bıraktığı güzel gelenek." [19]


Bazı hadisler uyarınca berzah âleminde şefaat olmayacaktır, çünkü şefaat kıyamete mahsustur. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:


"Peygamber'in (s.a.a) ve vasiyyinin (a.s) kıyamette şefaat etmesi ile bütün dostlarımız cennete girecekler. Andolsun Allah'a ki ben, berzahta başınıza geleceklerden korkuyorum."[20]


4- Kıyamet Korkusu


Ölüm yolculuğunun duraklarından bir diğeri kıyametin gerçekleştiği zamandır. Bu konu bir sonraki bölümde geniş olarak ele alınmış ve kıyamet günü hakkındaki Kur'ân ayetlerine yer verilmiştir.


5- Kabirden Çıkma


Kıyametin en korkulu hâllerinden biridir ve takvalı insanlardan başka herkes çıplak olarak kabirden çıkacak, haşr edilecektir. [21]


Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:


"İşte o gün (kıyamet), Allah'ın önce gelenleri de sonra gelenleri de hesaba çekmek, amellerinin karşılı-ğını vermek için topladığı gündür. Herkes boyun eğmiş olarak ayakta beklemektedir. Ter ağızlarına gem vurmuş, yeryüzü onlarla beraber titremektedir. Onların içinde durumları en iyi olan, ayağını basacak yer bulup kendine geniş bir yer tutandır." [22]


Hz. Peygamber'den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir:


"Allah kıyamet günü Müslümanların saflarından on grubu ayıracak ve onların şekillerini de değiştirecektir:


- Gammazlar, maymun şekline girecekler.
- Haram yiyenler, domuz şekline girecekler.
- Faiz yiyenler, tepetakla mahşere çıkacaklar.
- Zalim yöneticiler, kör olarak haşr edilecekler.
- Kendini beğenenler, sağır olarak mahşere girecekler.
- Bildikleriyle amel etmeyen âlimler, dillerini çiğneyecek ve ağızlarından irin akacak.
- Komşuyu rahatsız edenler, bir ateş dalına asılacaklar.
- Şehvet düşkünleri, humus ve zekât vermeyenler, bir leşten daha kötü kokacak şekilde haşr edillir.
- Büyüklenenler, ateşten giysiler giyecekler." [23]


6- Amellerin Tartılması


Amellerin tartılması, kıyamet gününün korkunç duraklarından ve büyük gerçeklerindendir. Salih amel terazisi ağır olan kurtulacak, hafif olan ise ziyana uğrayacaktır. [24]


7- Amel Defterinin Verilmesi


Bu durakta, insanın büyüklü küçüklü bütün amelleri bir kitaba yazılacak ve insana verilecektir. İnsan, kendine verilen kitabı açıp baktığında, yaptığı her şeyin ve hatta kendi unuttuğu amellerin bile kayıtlı olduğunu görecektir. Orada yazılı olan ve hatırlamadığı bazı amelleri de melekler, filan gün ve filanca yerde yaptığın amellerdir diyerek hatırlatacaklardır.


Mümin kulların amel defteri, onların sağ ellerine ve günahkârların amel defterleri ise sol ellerine verilecektir. Müminler, "ashab-ı yemin" safında yer alacak ve bundan dolayı mutlu olacaklar; günahkârlar ise "ashab-ı şimal" safında buluşacak ve utanç hâlinde başlarını öne eğecekler.


8- Hesap Durağı


Kur'ân-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:


"İnsanların hesap günü yaklaştı da hâlâ onlar gaflet içinde, yüz çevirmedeler." [25]


Anlaşıldığı kadarıyla, kıyamet gününde amel defteri verildikten sonra bu durakta insan durdurulur ve bazı hususlarda sorgu ve hesaba tâbi tutulur. [26]


Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:


"Kıyamet günü bir kula dört şey sorulmadıkça adım atmayacaktır: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini hangi yolda geçirdiği, malını nerden kazanıp nerde harcadığı ve biz Ehlibeyt'in sevgisi sorulacaktır." [27]


Allah kulunun namazı bu durakta kabul edilirse diğer amelleri de kabul edilecek, namazın kabul edilmemesi durumunda hiçbir ameli kabul edilmeyecektir.


İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur:


"Kuldan hesap sorulacak ilk şey namazıdır, namazı kabul edilirse diğer amelleri de kabul edilecektir." [28]
Kur'an-ı Kerim hesap sorma hakkında şöyle buyurur:


"Şüphe yok ki tapımızdır gelecekleri yer. Sonra da şüphe yok ki hesaplarını görmek, bize düşer." [29]


Bu ayete derinlemesine bakıldığında, imam bilgisi konusunun inceliklerinden biri ortaya çıkar. Ziyaret-i Camia'da Ehlibeyt İmamları'na hitaben şöyle denilmektedir:


"İnsanların gelecekleri yer sizlersiniz ve onların hesabı da sizleredir."


9- Sırattan Geçme


Müminler Emiri Ali (a.s), bu durağın zorluğunu şöyle ifade etmektedir:


"Bilin ki karşılık yurduna giderken geçidiniz, ayakları kaydıran, sürçüp düşmekten korkulan ve tehlikelerle dolu olan sırattır." [30]


Merhum Şeyh Abbas Kummî (r.a) şöyle yazar:


"Ahiretteki sırat, dünyadaki doğru yolun örneğidir. Söz veya davranışlarıyla dünyadaki bu doğru yoldan sapanlar ahirette de sırattan kayar ve cehenneme düşerler. Fatiha Suresi'nde söz konusu edilen "sırat-ı müstakim" tabiri ile bunların her ikisine işaret edilmiştir." [31]


Merhum Meclisî (r.a) "Hakku'l-Yakin" kitabında, Şeyh Saduk'un (r.a) "Akâid" kitabından şöyle aktarır:


"...Bu geçitlerin tümü sırat durağındadır ve bu geçitlerden biri de "velayet" geçididir. Bütün insanlar bu geçitte durdurulur, Müminler Emiri Ali'nin (a.s) ve masum imamların (Allah'ın selâmı onlara olsun) velayeti sorulur. Bunda başarılı olan sırattan geçer, aksi takdirde cehenneme düşer. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
 

"Ve durdurun onları, şüphe yok ki sorulacak onlardan." [32]


Bu duraktaki en önemli geçit ise "mirsat" geçididir. Kur'an-ı Kerim şöyle buyurmuştur:


"Şüphe yok ki Rabbin pusudadır." [33]


Yüce Allah, izzet ve celaline and içerek, "Hiçbir zalimin zulmü benden geçmeyecektir." buyurmuştur. Bu duraktaki geçitlerden bazılarının isimleri şöyledir: Sıla-i rahim, emanet[34], namaz... Bu geçitlerin her birinde kullar durdurulur ve geçitlerle ilgili emir ve yasaklar dolayısıyla hesaba çekilirler. [35]

 

Dr. Rıza Ramazani


Kaynaklar


[1]- " Ölüm baygınlığı gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir. " (Kâf, 19)
[2]- Nehcü'l-Belâğa, 109. hutbe
[3]- " Andolsun ki gafletteydin bundan, derken perdeyi kaldırdık gözünden, artık gözün keskin bugün. " (Kâf, 22)
[4]- Müminler Emiri Ali (a.s), kendisine isnat edilen bir şiirde şöyle buyurmuştur: "Ölen her mümin veya münafık beni yanında görecektir."
[5]- Vesailu'ş-Şia, c.2, s.486, 5. hadis
[6]- Muhaccetü'l-Beyzâ, c.8, s.259
[7]- İmam Cafer Sadık'a (a.s) şöyle denildi: "Ölümü bize tanımla. İmam buyurdu: "İmanlı biri için ölüm, koklayarak rahatladığı ve bütün yorgunluk ve acılarının dindiği güzel bir koku gibidir." (Biharu'l-Envar, c.6, s.152)
[8]- Menazilu'l-Ahire [Ahiret Menzilleri], s.18
[9]- Keşfu'l-Murad Fi Şerhi Tecridi'l-İtikad, Allame Hillî, s.296
[10]- Mekarimu'l-Ahlâk, 12. bab, s.463
[11]- " Beni anmadan yüz çevirene gelince: O na dar bir yaşam var, kıy a met günü de onu kör olarak haşrederiz. " (Tâhâ, 124)
[12]- Biharu'l-Envar, c.6, s.218
[13]- Biharu'l-Envar, c.6, s.218
[14]- Menazilu'l-Ahire, s.36
[15]- Menazilu'l-Ahire, s.36
[16]- Usul-u Kafi, c.3, s.235
[17]- Kenzü'l-Ümmal, Muttaki Hindî, c.4, s.213. Mizanu'l-Hikme, c. 5, s.193
[18]- Mu'minûn, 100
[19]- Hisal, c.1, s.323
[20]- Usul-u Kafi, c.3, s.242
[21]- Muhaccetü'l-Beyzâ, c.8, s.323
[22]- Nehcü'l-Belâğa, 102. hutbe
[23]- Mecmau'l-Beyan, c.10, s.423-424
[24]- " O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin de tartıları hafif gelirse, işte onlar, ayet - lerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır. " (A'râf, 8-9)
[25]- Enbiyâ, 1
[26]- " Ama kimin kitabı, sağ yanından verilirse. Artık onun hesabı, kolayca görülür. " (İnşikak, 7)
[27]- Biharu'l-Envar, c.7, s.257, 1. hadis
[28]- Biharu'l-Envar, c.7, s.267
[29]- Gaşiye, 25-26
[30]- Nehcü'l-Belâğa, 83. hutbe
[31]- Menazilu'l-Ahire [Ahiret Menzilleri], s.109
[32]- Sâffât, 24
[33]- Fecr, 14
[34]- Bu husustaki bir hadiste şöyle geçer: "Sırat köprüsünün bir ucu sıla-i rahimdir, diğer ucu da emanet. Bu ikisini (dünyada) yerine getiren in-san cehenneme düşmeyecektir." (Biharu'l-Envar, c.22, s.410, 27. hadis)
[35]- Hakku'l-Yakin, s.536-537. Biharu'l-Envar, c.7, s.128-129

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM