Rasthaber - Hacamat (iki omuz arasından kan aldırma), bedeni salim kılar ve aklı güçlendirir. Bıyığı kısaltmak, temizliktendir; aynı zamanda (Peygamber salla'llâhu aleyhi ve alih'in) sünnetidir. Bıyığa güzel koku sürmek, kâtipler (amelleri yazan melekler) için bir saygıdır; aynı zamanda sünnettir de. Yağ sürmek, deriyi yumuşatır; akıl ve beyin gücünü artırır; gusül ve abdest suyunun akışını kolaylaştırır; saçın karışıp keçelenmesini giderir ve rengi parlatır. Misvak kullanmak Allah'ın rızasına, ağzın güzel kokmasına sebep olur ve sünnettir. Hatmi bitkisi (hanım çiçeği) ile başı yıkamak, kiri temizlediği gibi pisliği de giderir. Abdest alırken, mazmaza ve istinşak etmek (ağza ve buruna su almak), ağzı ve burunu temizler. Enfiye, baş için sıhhat, beden ve baştaki dertler için şifadır. Hamam otu, bedenin sağlamlığına ve temizliğine sebep olur.
Tırnakları kesmek büyük dertleri önler, rızk getirir ve onu çoğaltır. Koltuk altının tüylerini almak, kötü kokuyu giderir, aynı zamanda temizlik ve sünnettir de. Elleri yemekten önce ve sonra yıkamak, rızkı artırır. Bayram gusülleri, Allah'tan bir şey dileyen ve sünnete uymak isteyen kimsenin temizliğidir.
Geceleyin (sahur vakti) kalkmak, bedenin sıhhatine ve Allah'ın rızasına sebep olur; aynı zamanda rahmete yönelmek ve peygamberlerin ahlâkına sarılmaktır.
Elma yemek, mideye güzel koku verir. Akgünlük[1] çiğnemek, dişleri sağlamlaştırır, balgamı yok eder ve ağzın kokusunu giderir. Şafak söktükten sonra gün doğana kadar, camide oturmak, rızk elde etmek için, yeryüzünde koşup yolculuk yapmaktan daha tesirlidir.
Ayva yemek, zayıf kalbi kuvvetlendirir, mideye güzel koku verir, zekâyı geliştirir, korkağa cesaret verir ve çocuğu güzelleştirir. Her gün aç karnına yirmi bir tane kuru üzüm yemek, ölümden başka her hastalığın önünü alır.
Müslümanın, Ramazan ayının ilk gecesinde hanımıyla cinsel ilişkide bulunması müstehaptır. Çünkü Allah-u Teâla buyurmuştur ki: "Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı."[2]
Parmaklarınıza, gümüş olmayan yüzük takmayın. Çünkü Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih buyurmuştur ki: "Allah-u Teâla, parmağında demir yüzük olan eli tahir kılmaz."
Allah'ın isimlerinden birini yüzük taşına nakşeden kimse onu, istinca ettiği (necaset temizlediği) ele takmamalıdır. Herhangi biriniz, aynaya baktığında şöyle demelidir: "El-hamdulillah'illezi halekanî fe-ahsene halkî ve savveranî fe-ahsene sûretî ve zane minnî ma şane min ğayrî ve ekremenî bi'l-İslâm."[3]
Yabancılara, en güzel şekilde görünebilmek için süslendiğiniz gibi, sizi görmek için yanınıza gelen kardeşleriniz için de süsleniniz.
Her ayın üç gününün ve Şaban ayının (tamamının) orucu, göğüsün vesvesesini giderdiği gibi kalbin ıstırabını da yok eder. Soğuk suyla istinca etmek (tuvalette kendini temizlemek) basuru keser. Elbiseyi temizlemek, üzüntüyü giderir ve namaz için bir temizliktir. Sakaldan beyazlaşan tüyü koparmayın; çünkü o bir nurdur. Her kim İslâm dininde iken ihtiyarlarsa, kıyamet günü onun bir nuru olacaktır. Müslüman kimse cünüplü olarak uyumaz, taharetli (abdestli) olarak uyur. Eğer su bulamazsa toprakla teyemmüm eder. Zira müminin ruhu uyuduğu zaman Allah'a (c.c) yücelir; O da onu kabul edip mübarek kılar; eğer eceli gelmiş olursa, onu güzel bir surette karar verir; eğer eceli gelmezse, onu, ona emin olan meleklerle birlikte geri çevirir ve bedenine geri döndürür.
Müslüman kimse kıbleye doğru tükürmez; eğer unutarak yaparsa, Allah'tan mağfiret diler. İnsan secde yerine, yemeğine, içtiği şeye ve muskasına (dua yazılı pazı bandına) üflememelidir. Sizden hiçbiriniz cadde üzerine gaita yapmamalıdır. Damın üzerinden havaya ve akarsuya idrar edilmemelidir. Kim öyle yapıp bir zarar görürse, sadece kendisini kınamalıdır. Çünkü suda ve havada yaşayan varlıklar vardır. İdrar ettiğinizde yukarıya ve rüzgâra doğru idrar etmeyin. Sırt üstü uyumayın.[4] İnsan tembellik ederek ve göğsünü öne çıkararak namaz kılmamalıdır.[5] Kul, Allah'ın huzurunda durduğu vakit (dünya hakkında) az düşünmelidir. Çünkü onun namazdan olan hissesi, huzur-u kalple kıldığı miktarıncadır. Allah'ı zikretmeği hiçbir yerde ve hiçbir hâlde terk etmeyin. Namazda sakın başka bir şeye teveccüh etmeyin; zira kul başka bir şeye teveccüh ettiğinde Allah-u Teâla ona şöyle buyurur: "Kulum bana teveccüh et, bana teveccüh etmen başkasına teveccüh etmenden daha hayırlıdır."
Sofraya dökülen ekmek parçalarını toplayıp yiyin. Çünkü onları şifa niyetiyle yemek, Allah'ın izniyle her hastalık için şifadır. Pamuk elbise giyin; çünkü Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih'in elbisesidir; Resulullah hastalık dışında yün ve tüyden yapılan elbiseyi giymezdi. Sizlerden biriniz yemekten sonra, yemek yediği parmaklarını yaladığında Allah-u Teâla şöyle buyurur: "Barekellah fike" (Allah sana bereket verir).
Allah-u Teâla cemali sever ve nimetinin eserini kulunda görmeyi de sever. Selâm vermekle olsa bile, sıla-ı rahim (akrabalarla ilişki kurup onlara muhabbet) edin. Çünkü Allah-u Teâla şöyle buyurmuştur: "Sakının Allah'tan ki, O'nunla haklarınızı dilemektesiniz ve akrabalardan ilişkiyi kesmekten de çekinin."[6]
Günlerinizi maceralar anlatmak, "şöyle böyle yaptım" demekle geçirmeyiniz. Çünkü amellerinizi koruyan muhafızlar sizinle birliktedir. Allah'ı her yerde anın. Peygamber'e ve Ehlibeyt'ine -Allah'ın salât-ı Ona ve onların üzerine olsun- salâvat getirin. Zira Allah-u Teâla, o Hazreti andığınızda ve saygıda bulunduğunuzda duanızı kabul eder. Sıcak yemeği bırakın soğusun ve yenilecek bir hâle gelsin. Zira Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih sıcak yemek getirdiklerinde şöyle buyurdu: "Bırakın soğusun ve yenilir bir hâle gelsin. Allah-u Teâla sıcak yemeği bize yedirmez; bereket soğuk yemektedir; sıcak yemeğin bereketi olmaz."
Çocuklarınıza Allah'ın onlara yarar vermesini sağlayacak ilimleri öğretin ki, "mürcie"ye[7] yenik düşmesinler.
Ey insanlar! Dillerinizi koruyun. (Hak karşısında) kayıtsız şartsız teslim olun. Emanetleri, peygamberlerin katilleri bile olsalar sahiplerine iade edin. Pazara girdiğinizde ve halkı ticaret işleriyle meşgul olarak gördüğünüzde, Allah'ı çok anın. Çünkü bu amel, günahların keffareti olduğu gibi hasenatın da artmasına sebep olur. Gafillerden olmayınız. Ramazan ayı ulaştığında kula yolculuğa çıkmak yakışmaz. Çünkü Allah-u Teâla buyurmuştur ki: "Sizden her kim Ramazan ayında hazır bulunursa o ayı oruç tutsun."[8]
Şarap içmede ve ayakkabının (mest'in) üzerine mesh etmede takiye yoktur (yani bu işler takiye olarak bile yapılmaz). Sakın hakkımızda gulüv (ifrat) etmeyin. Bizi Allah'ın kulları bilin; sonra faziletimizden dilediğiniz şeyi söyleyin. Bizi seven, yaptığımız ameli yapmalıdır ve vera' (günahlardan ve şüpheli şeylerden kaçınıp çekinmek) ile bu makama ulaşmaya çalışmalıdır. Çünkü haramlardan çekinmek, dünya ve ahirette yardım dilenilecek en iyi vesiledir. Bize ayıp isnat eden kimselerle bir arada oturmayın. Düşmanımızın yanında bizi açıkça överek bize olan sevginizi aşikâr etmeyin ki kendinizi yöneticilerinizin yanında hakir düşürürsünüz. Doğruluğa sarılın. Çünkü o, kurtuluş vesilesidir. Allah'ın indinde olan şeye, rağbet edin. Allah'ın rızası ve itaatini talep edin; bu yol uğrunda sabırlı olun.
Müminin ayıpları ortaya çıkıp horlanarak cennete girmesi ne de kötüdür. İşlediğiniz günahlarınızın affedilmesi için, kıyamet günü size şefaat dilemekten dolayı bizi zahmete düşürmeyin. Kıyamet günü kendinizi düşmanlarınızın yanında utandırmayın. Allah katındaki makamınızı bırakıp bu değersiz dünyaya kapılarak kendinizi tekzip etmeyin. Allah'ın size emrettiği şeye, sıkıca sarılın. Çünkü can verirken sizinle, imrenilen cennet nimetlerini görmeniz arasındaki fasıla, ancak Resulullah'ın (can çekişme vakti yanınızda) hazır olması miktarıncadır. (Siz ölür ölmez cennet nimetlerine kavuşacaksınız). Allah indinde olan şey daha hayırlı ve kalıcıdır. Allah'a andolsun ki (ölüm vakti) ona müjde verilir, gözü aydınlanır ve likaullah'a âşık olur.
Maddi durumları zayıf olan kardeşlerinizi küçümsemeyin; kim bir mümini küçümserse, Allah da onu küçümser ve kıyamet günü de o ikisini bir araya getirmez; ancak tövbe edip pişman olması hariç. Kardeşinin kendisine muhtaç olduğunu gören kimse, ihtiyacını karşılamak için, onu talepte bulunma zahmetine düşürmemelidir. (Yani istemeden ihtiyacını karşılamalıdır.) Birbirinizi ziyaret edin, birbirinize şefkatli davranın, birbirinize bağışta bulunun. Söyleyip amel etmeyen münafık gibi olmayın. Evlenin; zira Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih buyurmuştur ki: "Sünnetime uymayı seven mutlaka evlenmelidir. Çünkü evlenmek sünnetimdendir. Evlat sahibi olmaya çalışın, zira ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı övüneceğim."
Evlatlarınızı zinakâr ve deli kadının sütünden koruyun. Çünkü süt bulaştırıcıdır. (Bazı ruhî ve cismî özellikleri çocuğa aktarır.) Taşlığı, mahmuzu ve kursağı olmayan kuşun etinden uzak olun. Azı dişi olan yırtıcı hayvanın ve pençesi olan kuşun etinden sakının. Dalak yemeyin; çünkü dalak bozuk kandan oluşur.[9] Siyah elbise giymeyin. Çünkü siyah elbise Firavun'un elbisesidir.[10] Etin urundan sakının. Zira o cüzam damarını tahrik eder. Dinde kıyas etmeyin. Çünkü dinde kıyas yapılmaz. Pek yakında bazı kimseler gelir ki, dinde kıyas ederler; bunlar dinin düşmanlarıdır. İlk kıyas eden şeytan'dı. Ucu sivri ayakkabı giymeyin. Çünkü o Firavun'un ayakkabısıdır. Bu Çeşit ayakkabıyı ilk icat eden şahıs odur.[11]
Şarap içenlere karşı çıkın. Hurma yiyin. Çünkü hurma dertlere dermandır. Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih'in sözüne uyun; o şöyle buyurmuştur: "Kim kendi yüzüne dilencilikten (başkalarına ağız açmaktan) bir kapı açarsa Allah da fakirlikten onun yüzüne bir kapı açar."
Çok mağfiret dileyin. Çünkü bu amel, rızkı çoğaltır. Gücünüz yettiği kadar ahiretiniz için iyi amel gönderin. Zira onu yarın hazır bulursunuz. Cedelleşmek ve tartışmaktan sakının. Çünkü tartışmak şüphe doğurur.[12]
Allah'tan bir şey dileyen, onu şu üç saatte dilemelidir: 1- Cuma gününde. 2- Öğle vaktinde ki rüzgâr eser, göklerin kapıları açılır, rahmet iner ve kuşlar öter. 3- Gecenin son saatlerinde şafak söktüğü vakit. Bu vakitte iki melek şöyle çağrıda bulunurlar: Tövbe edecek var mı tövbesi kabul edilsin? İhtiyacı olan var mı karşılansın? Mağfiret isteyen var mı bağışlansın? Ve dileği olan var mı? Öyleyse Allah'ın davetçisine icabet edin.
Şafağın sökmesinden güneşin doğuşuna kadar rızk talep edin. Çünkü bu, rızk kazanmak için yeryüzünde dolaşmaktan, daha faydalıdır. İşte bu vakit Allah-u Teâla'nın kulları arasında rızkı taksim ettiği vakittir. Fereci (kurtuluşu) bekleyin. Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah katında amellerin en sevimlisi fereci (kurtuluşu) beklemek ve müminin sürekli olarak yaptığı (asla terk etmediği) amelidir. Sabah namazını kıldıktan sonra Allah'a tevekkül edin. İşte o zaman büyük bağış ve ihsanlar verilir. Kılıçla haremlere (Mescidü'l-Haram ve Mescidü'n-Nebi'ye) girmeyin. Kılıç önünüzde (olduğu hâlde) namaz kılmayın. Çünkü kıble emniyet yeridir.
Hacca gittiğinizde, Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih'in kabrini ziyaret edin. Bu ziyareti terk etmek zulümdür ve siz buna emrolunmuşsunuz. Üzerinizde hakları olanların kabirlerinin ziyaretine gidin; bir müddet orada kalın, o kabirlerin kenarında Allah'tan rızk talep edin. Zira onlar sizin ziyaret etmenizle sevinirler. Kişi anne ve babasının kabrinin kenarında onların hakkında dua ettikten sonra (Allah'tan) kendi isteğini dilemelidir. Büyük günahları işlemeye gücünüz yetmediğinde, küçük günahlarınızı, az saymayın. Çünkü küçük günahlar toplanır büyük olur. Secdeleri uzatın. Kim secdeyi uzatırsa, Allah'a itaat etmiş ve kurtuluş bulmuş olur.
Ölümü, kabirden çıkacağınız ve Allah'ın huzurunda duracağınız günü çok anın ki, karşılaştığınız musibetler size kolay gelsin. Göz ağrısına tutulan Ayete'l-Kürsi'yi şifa niyetiyle okusun, inşallah şifa bulur. Günahtan sakının. Çünkü bütün belalar ve rızkın azlığı, hatta derinin çizilmesi, ayağın taşa çarpması ve (bütün) musibetler günah sebebiyledir. Allah-u Teâla buyuruyor ki:
"Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizin kazandığı (günahlar) yüzündendir. Allah ise günahların birçoğunu bağışlıyor (bunlardan dolayı musibet vermiyor)."[13]
Yemek yerken Allah'ı çok anın, konuşmayın. Çünkü yemek, Allah'ın nimet ve rızklarından biridir; şükrü ve hamdı ise size farzdır. Nimet elinizden çıkmadan, ona iyi davranın (kadrini bilin, şükrünü yerine getirin); zira nimet (sahibinden) ayrılır ve sahibinin kendisine nasıl muamele ettiğine dair şahadet eder. Kim Allah'ın az rızkına razı olursa, Allah da onun az ameline razı olur. Tefritten (kusurdan) sakının; çünkü pişmanlığın yarar sağlamayacağı bir zaman pişmanlığa sebep olur.
Savaş alanında düşmanla karşılaştığınızda, az konuşun; Allah'ı çok anın; düşmana sırt çevirmeyin; zira (bu işinizle) Allah'ın gazabını hak etmiş olursunuz. Savaş meydanında kardeşlerinizden birinin yaralandığını, felakete uğradığını veya düşmanın onun canına kıymak istediğini gördüğünüz zaman, canınızla onu güçlendirin.[14] Gücünüz yettiği kadar, hayır iş yapın. Çünkü hayır iş, insanı kötü ölümden korur.
Kim Allah katında makamının nasıl olduğunu bilmek istiyorsa, günah işlediği zaman Allah'ın kendi yanındaki makamının nasıl olduğuna baksın.
Evde beslenecek en iyi hayvan, koyundur. Kimin evinde bir koyun olursa melekler her gün bir defa onu takdis eder; her kimin iki koyunu olursa, melekler onu iki defa takdis eder; keza üç koyunu olanı da ve Allah-u Teâla şöyle buyurur: "Yaşantınız bereketli olsun." Bir Müslüman zayıf ve güçsüz olduğunda sütle et yemelidir. Çünkü Allah-u Teâla gücü bu ikisinde bırakmıştır. Hacca gitmek istediğinizde, gitmeden önce yolculuğun bazı ihtiyaçlarını alıp hazırlayın. Zira Allah-u Teâla (cihattan kaçmak isteyenler hakkında) şöyle buyuruyor: "Savaşa çıkmayı kastetselerdi, elbette bir hazırlıkta bulunurlardı."[15]
Güneşli havada oturduğunuzda güneş sırtınıza vuracak şekilde oturun. Çünkü güneş gizli hastalıkları aşikâr eder.
Hacca gittiğinizde Allah'ın evine çok bakın. Çünkü Allah'ın, Beytü'l-Haram'ının nezdinde yüz yirmi (çeşit) rahmeti vardır. Altmış tanesi tavaf edenler, kırk tanesi namaz kılanlar, yirmi tanesi de bakanlar içindir. Beytullahi'l-Haram'ın kenarında, aklınızda olan günahları itiraf edin, aklınıza gelmeyen günahlar hususunda ise şöyle deyin: Allah'ım! Bizim unuttuğumuz, fakat senin unutmadığın günahlarımızı sen affeyle. Zira kim o mekânda günahlarına ikrar eder, onları sayar, onları hatırlar ve onlardan dolayı Allah'tan mağfiret dilerse, o günahları bağışlamak Allah'a hak olur. Bela inmeden önce dua etmeye koyulun. Altı vakitte göğün kapıları açılır: Yağmur yağdığı vakit, cihad vakti (saldırı zamanı), ezan vakti, Kur'ân okunduğu vakit, öğlenin ilk vakti ve şafak söktüğü vakit.
Kim ölünün cesedi soğuduktan sonra ona el sürerse, gusletmesi gerekir. Bir mümine gusül ettirenin onu kefenledikten sonra, gusledip artık ölüye dokunmaması gerekir; dokunursa tekrar gusletmesi farz olur.[16] Kefenleri (güzel kokuyla) tütsülemeyin. Ölülerinize kâfur dışında koku sürmeyin. Çünkü ölü ihrama giren kimse gibidir (güzel koku kullanmak ihramda olan kimseye haramdır). Ailenize, ölünün yanında güzel konuşmayı emredin.
Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih'in kızı Fatıma aleyha selâm babası vefat ettiği zaman, Benî Haşim kızları kendisine matem elbisesi getirdiklerini bildirdiklerinde şöyle buyurdu: "Matem elbisesini (cahiliye âdetlerini) bir kenara bırakın, (onun yerine) dua edin."[17]
Müslüman, kardeşinin aynasıdır; kardeşinizde bir yanlışlık gördüğünüzde, ona yüklenmeyin; onu irşat edin; ona nasihatte bulunun ve onunla iyi geçinin. İhtilaftan sakının. Çünkü ihtilaf dinden çıkıp dinin hükümlerine uymamaya sebep olur. Orta halli olun (ifrat ve tefritten sakının). Birbirinize şefkatli ve merhametli davranın.
Hayvanıyla yolculuğa çıkan (konaklayacağı yere ulaştığında) ilk önce onun otunu ve suyunu vermelidir. Hayvanın yüzüne vurmayın. Çünkü o da Rabbini tenzih ve tespih ediyor.
Kim yolculukta yolunu yitirir veya canından korkarsa; "Ey Salih yardımıma koş" diye çağrıda bulunsun. Zira cinden olan kardeşlerinizin arasında sesinize cevap verecek, yolunu şaşırana yol gösterecek ve hayvanını koruyacak kimseler vardır. Kim aslandan, canı, hayvanı (atı, devesi) veya koyunu için korkarsa, onların etrafına daire şeklinde bir çizgi çizip şöyle demelidir: "Allah'ım! Ey Danyal'ın,[18] kuyunun ve her yırtıcı aslanın Rabbi! Beni ve koyunumu koru."
Boğulmaktan korkan şöyle demelidir. "Bismillahi mecraha ve mürsaha inne Rabbî leğafûrun rahim."[19] Vema kaderullahe hakke kadrihi ve'l-erzu cemîan kabzetuhu yevme'l-kıyameti ve's-semavatu metviyyatun bi-yemînihi. Subhanehu ve Teâla amma yuşrikûn"[20] Akrepten korkan şu ayeti okumalıdır: "Selâmun ala Nuhin fi'l-âlemin. İnna kezalike neczi'l-muhsinîn. İnnehu min ibadine'l-mu'minîn."[21]
Yeni doğan evladınız için yedinci gününde akike (kurban) kesin. Saçlarını tıraş ettiğinizde saçlarının ağırlığı kadar gümüş sadaka verin. Bu iş, her Müslüman için gereklidir. Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih de Hasan ve Hüseyin için böyle yaptı. Dilenciye bir şey verdiğinizde ondan hakkınızda dua etmesini isteyin; zira duası sizin hakkınızda kabul olur, ama kendi hakkında kabul olmaz. Çünkü (dilenciler genellikle) yalan konuşurlar.
Kendisiyle sadaka verdiğiniz elinizi öpün; zira sadaka dilencinin eline geçmeden önce Allah onu alır. Nitekim Allah-u Teâla (Kur'ân'da) buyurmuştur ki: ("Bilmezler mi bizzat Allah kullarından tövbeyi kabul eder) ve sadakaları alır."[22] Sadakayı gece (vakti) verin. Çünkü gece verilen sadaka Allah'ın gazabını yatıştırır.
Sözlerinizi amellerinizden sayın ki, hayır işlerin dışında, konuşmalarınız azalsın. Allah'ın size verdiği rızktan (fakirlere) infak edin; zira infak eden kimse, Allah yolunda cihad eden kimse gibidir. Mükâfata yakini olan, cömertçe infak eder.
Bir şeye yakini olup da sonra şüpheye düşen, önceki yakini üzere amel etmelidir. Çünkü şüphe yakini gidermez ve onu bozmaz. Yalan yere şahitlik yapmayın. Şarap içilen sofrada oturmayın. Çünkü insan ne zaman alınıp götürüleceğini (öleceğini) bilmez.
Yemeğe oturduğunuzda köleler gibi oturun, yerde (oturarak) yiyin; bacak bacak üzerine atmayın ve bağdaş kurup oturmayın; çünkü böyle oturmak Allah'ın sevmediği bir oturuştur ve böyle oturana Allah gazap eder. Peygamberlerin akşam yemeği yatsı (namazın)dan sonra idi. Akşam yemeğini terk etmeyin. Çünkü onu terk etmek bedeni çökertir.
Bedenin ateşi, ölümün öncüsü ve Allah'ın yeryüzündeki zindanıdır. Allah-u Teâla kullarından istediği kimseyi onda mahpus eder, o, devenin hörgücünden tüylerin dökülmesi gibi günahları döker. Yara ve ateşten (sıtmadan) başka bütün hastalıklar, bedenin dâhilindedir, ama bunlar bedenin zahirinde olurlar. Bedendeki ateşi menekşe ve soğuk suyla düşürün. Çünkü bu ateşin sıcaklığı cehennemin sıcaklığındandır.
Müslüman bir kimse, hastalığı sıhhatine galip olmadıkça ilaç kullanmamalıdır.
Dua, kesinleşen kaza ve kaderi geri çevirir. Öyleyse onu hazırlayın ve okuyun. Temizlendikten sonra alınan abdestin on hasenesi vardır; öyleyse kendinizi temizleyin. Tembellikten kaçının. Çünkü tembellik eden kimse Allah'ın hakkını eda edemez. Bedenin pis kokusunu, suyla temizleyin.
Kendinizi kontrol edin; Temizliği riayet etmediği için birlikte oturduğu kimsenin rahatsızlığına sebep olan kulu, Allah sevmez. Namazda sakalınızla ve sizi oyalayan herhangi bir işle uğraşmayın.
Başka bir işle meşgul olmadan önce, hayır iş yapmaya koşun. Müminin nefsi kendi tarafından meşakkattedir, (fakat) başkaları ondan rahattırlar. Sözlerinizin çoğu Allah'ın zikri olmalıdır.
Günahtan sakının. Çünkü kul günah işler ve rızk ondan kesilir. Hastalarınızı sadakayla tedavi edin. Mallarınızı zekât vermekle koruyun. Namaz, her takvalının (Allah'a) yaklaşma vesilesidir. Hac her güçsüzün cihadıdır. Eşine iyi davranmak, kadının cihadıdır. Fakirlik en büyük ölümdür.[23] Aile azlığı, iki kolaylıktan biridir. Takdir (ölçülü davranmak), geçimin yarısıdır. Üzüntü, ihtiyarlığın yarısıdır. İktisatlı (orta halli) davranan kimse, fakir olmaz. İstişare eden, helak olmaz. Şerefli ve dindar kimselerden başkasına ihsan etmek uygun değildir. Her şeyin meyvesi vardır, hayır işin meyvesi ise onu çabuklaştırmaktır.
Mükâfata yakini olan, cömertçe bağışta bulunur. Musibet vakti bacaklarına vuranın, mükâfatı hiç olup gider. Müminin en iyi ameli, fereci (kurtuluşu) beklemektir. Ana babayı üzen, onlara asilik yapmıştır. Rızkı sadakayla indirin.
Çeşitli belaları, duayla defedin. Bela inmeden önce, duaya sarılın. Taneyi (tohumu) yaran ve insanları yaratan Allah'a andolsun ki, belanın mümine saldırısı, selin tepenin yukarısından aşağıya dökülmesinden ve beygirin koşuşundan daha süratlidir.
Belaların zorluğundan kurtulmayı Allah'tan dileyin. Çünkü belanın çetinliği dini yok eder. Mutlu kimse, başkalarının başına gelenlerden ibret alan kimsedir.
Riyazetle, güzel ahlâkı kendinize kabullendirin. Çünkü mümin bir kul, güzel ahlâkıyla, gündüzleri oruç tutan ve geceleri namaz kılan kimse derecesine erişir.
Bilerek şarap içen kimse bağışlanmış olsa bile, Allah-u Teâla cehennem ehlinin bedenlerinden akan sarı suyu ona içirir. Günah işlemek için adanan adak geçersizdir. Akrabalık ilişkisini kesmek için edilen yemin geçersizdir. Amelsiz dua eden, yaysız ok atan kimseye benzer. Kadın, sadece kendi kocası için güzel koku sürmelidir. Malını savunma yolunda ölen, şehittir. Aldatılan, ne övülür ve ne de görüşü alınır.
Evladın babasının, kadının da kocasının izni olmaksızın yemin etmeleri geçersizdir.
Allah'ı zikir etmeden akşama dek konuşmayı terk etmek, (susma orucu tutmak) doğru değildir. Hicretten sonra taarrub (küfür vatanına dönmek) caiz değildir. Mekke fethinden sonra hicret etmek, farz değildir.
Allah katında olanı talep edin; çünkü Allah katında olan şey, sizi halkın elinde olan şeyden ihtiyaçsız kılar. Allah-u Teâla, mesleğinde güvenilir olan kimseyi sever. Allah indinde, namazdan daha sevimli bir iş yoktur. Sakın dünyevi işler, sizi namazı vaktinde eda etmekten alıkoymasın.
Allah-u Teâla, namazı vaktinde eda etmeye itina göstermeyenleri kınayıp şöyle buyurmuştur: "Vay o namaz kılanların hâline ki, namazlarından gafildirler."[24]
Biliniz ki, düşmanlarınızın salihleri riyakârdırlar; Çünkü Allah-u Teâla onları (ihlâsla amel yapmaya) muvaffak kılmaz ve rızası için yapılmayan hiçbir ameli de kabul etmez.
İyilik eskimediği gibi günah da (kötülük de) unutulmaz. "Şüphe yok ki, Allah-u Teâla sakınanlar ve iyilik edenlerle beraberdir."[25]
Mümin, kardeşini ayıplamaz; ona hıyanet etmez; ona iftirada bulunmaz; (zorluklarda) yalnız bırakarak yardımını kesmez ve ondan teberri etmez (uzaklaşmaz). Kardeşinin mazeretini kabul et, mazereti olmadığı takdirde ona bir mazeret bul.[26]
Dağları yerinden söküp atmak, süresi gelmemiş saltanatı yerinden söküp atmaktan daha kolaydır.
"Allah'tan yardım isteyin; sabredin. Şüphe yok ki yeryüzü Allah'ındır, kullarından dilediğini ona mirasçı kılar ve sonuç (zafer) sakınanlarındır."[27]
Vakti gelmeden önce bir işe başlamakta acele etmeyin, sonunda pişman olursunuz. Vakit (ömür) uzun görünmesin size, yoksa kalbiniz sertleşir. Güçsüzlerinize rahmedin ve Allah-u Teâla'dan rahmet dileyin.
Gıybetten sakının; Müslüman, kardeşinin gıybetini etmez; Allah-u Teâla gıybet etmeyi nehyetmiş ve şöyle buyurmuştur: "Bazınız, bazınızın gıyabında kötülüğünü söylemesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz."[28]
Mümin namazda elini bağlamamalıdır... Ayakta iken su içmeyin. Zira insanı çaresiz bir derde düşürür; ancak Allah şifa vermiş olması hariç. Namaz hâlinde üzerinizde bir böcek gördüğünüzde onu toprağa gömün veya namaz bitene kadar elbisenizde tutun. (Yani namazda onu öldürmeyin.)
Haddinden fazla kıbleden yüzü çevirmek, namazı bozar; böyle yapan bir kimsenin ezan, ikamet ve iftitah tekbiri ile yeniden namaza başlaması gerekir.
Kim güneş doğmadan önce, on defa İhlâs, o kadar da Kadir Suresi'ni ve on defa da Ayete'l-Kürsi'yi okursa, malını korktuğu şeyden korumuş olur. Ve kim İhlâs ve Kadir surelerini güneş doğmadan önce okursa, şeytan onu günaha düşürmek için çaba gösterse dahi günaha düşmez. Borcun sizi yenmesinden Allah'a sığının.
Ehlibeyt, Nuh'un gemisine benzer; o gemiden geri kalan helak olur.
Elbiseyi (yerlere sürünen kısmını) katlamak namaz için temizliktir. Allah-u Teâla buyurmuştur ki: "Elbiselerini temizle."[29] Yani (temiz kalması için) çemre. Bal yalamak şifadır. Allah-u Teâla buyurmuştur ki: "O arıların karınlarından çeşitli renkte ballar çıkar, onlarda insanlar için şifa vardır." [30]
Yemeye tuzla başlayın, tuzla da bitirin. Eğer insanlar tuzda olan yararı bilselerdi, ona panzehirden daha çok değer verirlerdi. Kim yemeğe tuzla başlarsa, Allah-u Teâla kendisinden başka hiç kimsenin bilmediği yetmiş belayı ondan uzaklaştırır.
Her ayın üç günü, oruç tutun. Zira böyle bir amel, ömür boyu oruç tutmayla eşittir. Biz ayın ilk ve son perşembe günlerini ve bunların arasındaki çarşamba gününü oruç tutarız. Allah-u Teâla cehennemi çarşamba günü yaratmıştır; öyleyse ondan Allah'a sığının.
Bir ihtiyacı olan, perşembe günü sabah erken onun peşine gitmelidir. Çünkü Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih şöyle dua etmiştir: "Allah'ım! Perşembe gününün sabahını ümmetim için mübarek kıl."
Biriniz evinden çıktığında: "İnne fî halki's-semavati ve'l-arzi vehtilafi'l-leyli ve'n-nehar" ayetinden "İnneke la tuhlifu'l-mîad" ayetine kadar[31] ve Ayete'l-Kürsi'yi, Kadir ve Hamd surelerini okumalıdır; çünkü bunları okuması ihtiyaçlarının karşılanmasına sebep olur.
Kalın dokunmuş elbise giyin. Çünkü elbisesi ince olanın, imanı zayıf olur. (Bu tür elbise insanın vücudunu göstermesi yönünden iffete aykırıdır.) Namaza durduğunuzda bedeni gösteren elbise giymeyin.
Allah'a tövbe edin. O'nun muhabbetine girin. Zira Allah-u Teâla tövbe eden ve temiz olan kimseleri sever. Mümin, Allah'a dönen ve çok tövbe eden kimsedir.
Mümin kardeşine öf dediğinde, onların arasındaki (kardeşlik bağı) kesilir. Yine ona sen kâfirsin dediğinde, onlardan biri kâfir olur. (Elbette maksat zahiri küfür değildir.)
Müminin kardeşine iftira etmesi, ona yakışmaz; iftira ederse tuzun suda erimesi gibi aralarındaki iman da erir. (Yani iftira edenin imanı erir.)
Tövbe kapısı, tövbe etmek isteyen kimse için açıktır. Öyleyse, Allah'a Tövbe-i Nasuh (halis olarak günahı tekrarlamamak düşüncesiyle tövbe) edin; umulur ki Rabbiniz kötü amellerinizi bağışlar.
Bir anlaşma yaptığınızda anlaşmanıza bağlı kalın. Çünkü hiçbir kavimden, hiçbir nimet ve bolluk günaha düşmedikçe alınmamıştır. Allah-u Teâla kulları hakkında zulmedici değildir. Eğer bela inmeden önce duada bulunurlarsa, nimetleri ellerinden çıkmaz. Eğer bela indikten veya nimet elden çıktıktan sonra samimi olarak Allah'a yönelirlerse, gevşeklik ve israfta da bulunmazlarsa, Allah-u Teâla onların bütün kötülüklerini ıslah eder ve elden çıkmış tüm nimetlerini de kendilerine geri çevirir.
Müslüman sıkıntıya düştüğünde Rabbinden şikâyet etmemelidir; ama (sıkıntılardan) dolayı O'na şikâyet etmelidir. Çünkü bütün işlerin anahtarı, yerdeki ve gökteki ve bunların arasındaki bütün şeylerin tedbiri O'nun elindedir. O büyük arşın Rabbidir ve bütün hamtlar âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. İnsan uykudan kalkıp oturduğunda ayağa kalkmadan önce şöyle demelidir: "Hasbiye'r-Rabbu mine'l-ibad, Hasbî Huve hasbî ve ni'me'l-vekîl."[32]
Herhangi biriniz, gece yarısı uykudan kalktığında göğün etrafına bakıp: "İnne fî halki's-semavati ve'l-arzi vehtilafi'l-leyli ve'n-ne-har" ayetinden "inneke la tuhlifu'l-mîad" ayetine kadar okumalıdır.[33]
Zemzem kuyusunun suyundan içmek, hastalığı giderir. Öyleyse Hacerü'l-Esved taşının önünde o sudan için. Dört nehir (çok bereketli ve yararlı olduklarından dolayı sanki) cennet nehirlerindendir: Fırat, Nil, Seyhan ve Ceyhan.
Müslüman bir kimse, hükmüne güvenmediği ve toplumda Allah'ın emrini icra etmeyen bir kimsenin emri altında cihada gitmemelidir. Gidip ölürse, hakkımızı gasp ve kanımızı dökmekte düşmanımıza yardımda bulunmuştur; ölümü de cahiliye ölümüdür.
Biz Ehlibeyt'i anmak, pisliğe, hastalıklara, şüphe ve günah vesvesesine şifadır ve bizim sevgimiz Allah'ın rızasıdır. Emirlerimizi dinleyen, yolumuza koyulan ve yolumuzu kabullenen kimseler, yarın Firdevs cennetinde bizimle beraber olacaklardır. Bizim hükümetimizi bekleyen, Allah yolunda kendi kanına boyanan kimse gibidir.
Kim bizi bir savaşta görür ve yardım dileme feryadımızı duyar da yardımımıza koşmazsa, Allah-u Teâla onu yüzü üstü cehenneme atar. İnsanların yeniden dirilip yolların daraldığı zamanda (kıyamet günü), cennetin kapısı biziz. Biz Hıtta (mağfiret) kapısıyız; o kapı selamet ve kurtuluş kapısıdır; o kapıdan giren kurtuluşa erer; ondan geri kalan ise helak olur.[34]
Allah-u Teâla bizimle (insanların yaratılışını) başlatmıştır; bizimle sona erdirecektir.[35] Bizimle istediği şeyi yok eder; bizimle zamanın zorluklarını uzaklaştırır ve bizim vesilemizle yağmur yağdırır. Sakın aldatıcı şeytan sizi aldatmasın. Eğer Kaim'imiz (Hz. Mehdi) kıyam ederse, gök yağmurunu yağdıracak; yeryüzü otlarını bitirecek; kulların kalbinden düşmanlık silinecek; evcil ve yırtıcı hayvanlar birbirleriyle uzlaşacaktır, kaynaşacaktır; öyle ki, bir kadın başında sepet, Irak ile Şam arasında gidip geldiğinde, ayağını yeşillikten başka bir şeyin üzerine basmayacaktır; hiçbir yırtıcı hayvan onu ürkütüp korkutmayacaktır. Eğer düşmanlar arasında kalmanın ve duyduğunuz incitici sözlere karşı sabretmenin mükâfatını bilseydiniz, gözleriniz ışıklanırdı.
Eğer beni kaybederseniz, benden sonra karşılaşacağınız zulüm, tecavüz, ayrım, ilahi haklara itinasızlık ve can korkusu gibi (tatsız) olaylardan dolayı ölümü arzulayacaksınız. İşte böyle bir zamanda hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'ân'a) sarılın ve tefrikaya düşmeyin; sabra, namaza ve takiyeye sarılın. Bilin ki, Allah-u Teâla kullarının (söz ve amellerinde) çeşitli renklere girmelerini sevmez.
Haktan ve hak ehlinden ayrılmayın. Başkasını bizim yerimize seçen kimse, helak olur, dünyasını kaybeder ve günahkâr olduğu hâlde bu dünyadan ayrılır.
Evinize girdiğinizde evdekilere selâm verin; evde kimse olmadığında ise "Esselâmu aleyna min Rabbina" deyin.[36] Evinize girdiğinizde "Kul huvellahu ehad" Suresi'ni okuyun. Çünkü onu okumak fakirliği giderir.
Çocuklarınıza namaz öğretin; sekiz yaşına girdiklerinde namaz kılmadıkları takdirde bu işten dolayı onları sorgulayın.
Köpeklerden uzak durun; her kimin elbisesine kuru olarak köpek dokunursa elbisenin üzerine su serpsin; eğer yaş ise elbiseyi yıkasın.
Bizden tefsirini anlamadığınız bir hadis duyduğunuzda onu bize bırakın ve durun (kendi görüşünüzü söylemeğe yeltenmeyin); hak aşikâr olduğunda da teslim olun; aceleci ve sırrı ifşa eden olmayın; aşırı gidenler (gulüv ehli), bize dönmelidirler; geri kalanlar (Ehlibeyt'in makamını olduğundan aşağı bilenler) da bize ulaşmalıdırlar.
Bize sarılan, bize ulaşır; bizi terk eden de helak olur. Emrimize uyan, bizimle olur; yolumuzdan gitmeyen ise ezilir.
Dostlarımız için Allah'ın indinden fevç fevç rahmet akınları vardır; düşmanlarımız için de Allah indinden fevç fevç gazap vardır. Yolumuz orta yoldur; emrimiz ise hidayettir.
Beş şeyde şüphe caiz değildir (onlarda şüpheye düşülürse namaz bozulur): Vitir namazı (gece namazındaki son bir rekât), kıraatin (Fatiha ve surenin) farz olduğu her farz namazın birinci ve ikinci rekâtları, sabah namazı, akşam namazı, seferi olsa bile bütün iki rekâtlı farz namazlar.
Akıllı adam, temiz olmadıkça Kur'ân okumaz. Namazda okuduğunuz surenin, rükû ve secde hakkını verin. (Namazda sure okunduktan sonra rükû ve secdeye gitmek o surenin hakkıdır. Bir rekâtta bir sureden fazla okunmamalıdır, ama nafile namazlarında bir rekâtta iki sure okumak caizdir)
Erkek, namazda gömleğini (kılıç hamaili gibi) kendisine sarmamalıdır. Çünkü bu, Lut kavminin yaptığı bir ameldir. Erkek, iki tarafını boynuna düğümleyerek veya düğmeleri kapatılmış kalın bir elbiseyle namaz kılabilir.
İnsan, resim ve resimli olan bir serginin üzerine secde etmemelidir. Ama resim ayağının altında kalır veya üzerine onu örtebilecek herhangi bir şey atarsa, caizdir. Kişi namaz hâlinde resimli olan parayı elbisesine bağlamamalı (ve onunla namaz kılmamalıdır). Ama para bir kesede veya dış elbisede olursa caizdir.[37]
İnsan buğday ve arpa yığınının veya yiyilecek herhangi bir şeyin ve ekmeğin üzerine secde etmemelidir.
Herhangi biriniz helâya gitmek istediğinde şöyle demelidir: "Bismillah. Allahumme emit anni'l-eza ve eiznî mine'ş-şeytani'r-racîm."[38] Oturduğunda da şöyle demelidir. "Allahumme kema et'amtenîhi tayyiben ve sevveğtenîhi fekfinîh."[39] Temizlendikten sonra da şöyle demelidir: "Allahumme'r-zukni'l-helal ve cennibni'l-haram."[40] Zira Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih buyurmuştur ki: Allah-u Teâla her kulu için meleklerden bir vekil kılmıştır; kazay-ı hacet yaptığında bu melek onun kendi hadesine bakması için boynunu aşağı doğru eğer, bu anda kulun Allah'tan helal mal istemesi yerinde olur. Melek (o anda insana) şöyle der: "Ey insanoğlu, işte senin heveslenip arzu ettiğin şey budur, nereden aldığına ve şu anda ne hâle geldiğine bir bak."
İnsan, abdest alırken elini suya sokmadan (elini yıkamadan) önce şu duayı okumalıdır: "Bismillah, Allahummec'alnî mine't-tevvabîn vec'alnî mine'l-mutatahhirîn."[41] Abdest aldıktan sonra da şöyle demelidir: "Eşhedu en la ilahe illallah vahdehu la şerike leh ve enne Muhammeden abduhu ve Resûluh, salla'llahu aleyhi ve alihi ve sellem."[42] Bu durumda mağfirete müstahak olur. Kim namazın hakkını bilerek kılarsa, Allah-u Teâla onu bağışlar.
Kişi nafileyi (müstahap namazı) farz namazın vaktinde kılmamalıdır; özrü olmaksızın da onu terk etmemelidir. (Mazeretten dolayı kılmamışsa) mümkün olduğu zaman onu kaza etmelidir. Zira Allah-u Teâla (namaz kılanların vasfında) şöyle buyuruyor: "Öyle namaz kılanlar ki, namazlarını daima kılarlar."[43] Bunlar, gecenin kaza olan nafilelerini gündüz, gündüzün de kaza olan nafilelerini gece kılan kimselerdir. (yani nafileleri asla ihmal etmeyen kimselerdir)
Farz namazın vaktinde nafilenin kazasını kılmayın. Önce farzı kılın, daha sonra dilediğiniz namazı.
Mekke ve Medine hareminde kılınan namaz bin namaza eşittir. Hac yolunda harcanan bir dirhem (başka yerde harcanan) bin dirheme eşittir. İnsan namazında huşu içinde olmalıdır; huşu içinde olan kimse ise namazda bir şeyle oynamaz.
İki rekâtlı olan her namazın kunutu (cuma namazı hariç) ikinci rekâtın rükûundan öncedir. Cuma namazında iki kunut vardır; biri ilk rekâtın rükûundan öncedir; diğeri ise ikinci rekâtın rükûundan sonradır.
Cuma namazının ilk rekâtında Fatiha'dan sonra Cuma Suresi, ikinci rekâtında ise Münafikun Suresi okunmalıdır. Secdelerden sonra bedeniniz sakin olacak şekilde (birazcık) oturun; daha sonra ayağa kalkın; işte bizim amelimiz böyledir.
Sizden biriniz Tekbiretu'l-İhram getirdiğinde ellerini göğsünün hizasına kadar kaldırsın; Allah'ın huzurunda durduğunda en azından farz miktarına riayet etsin; düz dursun ve eğilmesin; namazdan sonra, dua ederken elini göğe doğru kaldırıp düz tutsun.[44]
İbn Seba: "Ey Emire'l-Müminin, Allah her yerde yok mu?" diye sorduğunda İmam Ali aleyhi's-selâm: "Evet Allah her yerde vardır." buyurdular. İbn Seba: "Öyleyse neden elimizi göğe doğru kaldıralım?" dedi. İmam Ali aleyhi's-selâm buyurdular ki: "Yazıklar olsun sana; bu ayeti hiç okumuyor musun? "Rızkınız ve size sözü verilen şey göktedir."[45] Öyleyse rızkı, Allah'ın Vaat ettiği üzere gökte olduğu hâlde, gökten talep etmeyip de nereden talep edelim?
Hiçbir insanın, Allah'tan cenneti istemedikçe, cehennemden O'na sığınmadıkça ve Huru'l-iyn'le evlenmeyi O'ndan talep etmedikçe, namazı kabul olmaz.[46] Namaza durduğunuzda vedalaşanın namazı (son namaz) gibi kılın. Tebessüm, namazı bozmaz; ama kahkaha bozar.
Uyku kalbe musallat olursa, abdestin yenilenmesi gerekir. Eğer namazda iken uykudan gözlerin açılmazsa, namazı boz ve uyu. Çünkü sen (artık ne söylediğini) bilmiyorsun; kendi zararına dua da edebilirsin.
Kim, kalbiyle bizi sever, diliyle bize yardımda bulunur ve eliyle bizim yanımızda savaşırsa, cennette bizimle aynı derecede olur. Kim, bizi kalbiyle sever, ama diliyle bize yardım etmez ve eliyle bizim yanımızda savaşmazsa, o bir derece aşağıda olur. Kim, bizi kalbiyle sever, ama eli ve diliyle yardımda bulunmazsa, cennette bizimle beraber olur.[47]
Kim, kalbinde bize düşmanlık besler, dili ve eliyle de aleyhimizde olursa, cehennem ateşinin en aşağı tabakasında olur. Kim, kalbinde bize karşı düşmanlık besler, diliyle muhalefet eder ama eliyle aleyhimizde bulunmazsa önceki tabakadan bir derece yüksekte olur. Kim, kalbinde bize düşmanlık besler, ama dili ve eliyle aleyhimizde olmazsa, o da ateşte olur. Cennet ehli, insanın gökte yıldızları seyrettiği gibi, cennette Şiamızın bulundukları makamları seyrederler.
Tesbih (Yusebbihu veya Sebbehe) ile başlayan sureleri okuduğunuzda "Subhane Rabbiye'l-a'la"[48] deyiniz. "İnnellahe ve me-laiketehu yusellûne ale'n-nebiy"[49] ayetini okuduğunuzda Peygamber'e çok salâvat gönderin; (ister) namazda olsun, ister namazın dışında.
Bedende gözden daha az şükreden bir uzuv yoktur; öyleyse isteklerini kabul etmeyin; zira sizi Allah'ın zikrinden alıkor.
Tin Suresi'ni okuduğunuzda, sonunda "Ve nahnu ala zalike mine'ş-şahidin."[50] deyiniz. "Kûlû amenna billah"[51] ayetini okuduğunuzda "Amenna billah" (Allah'a iman ettik) deyin ve "Ve nahnu lehu muslimûn." ayetine kadar okuyun. İnsan farz namazın son teşehhüdünde "Eşhedu en la ilahe illallah vahdehu la şerike leh ve enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu ve enne's-saate atiyetun la reybe fiha ve ennellahe yeb'asu men fi'l-kubûr"[52] okuduktan sonra kendisinden abdesti batıl edecek bir şey çıkarsa, namazı tamamdır; yenilemesi gerekmez.[53]
Allah'a, namaz için (camiye) yaya gitmek kadar daha ağır bir ibadet yapılmamıştır.[54]
Hayrı, suyolunda gidip gelen develerin boynunda ve tırnaklarında arayın.[55] Nebiz'e (acılığını gidermek için içerisine hurma veya kuru üzüm dökülen su) nebiz-i sikaye (hacılara verilen su) denilmesinin sebebi şudur: Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih'e Taif'ten kuru üzüm getirdiklerinde Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih zemzem suyunun acılığını gidermek için o üzümün, zemzem suyuna dökülmesini emretti.[56] Eğer bir müddet kalırsa onu içmeyin.
Kişi çıplak olduğunda şeytan ona bakıp tamah eder; öyleyse kendinizi örtün. Kişinin elbisesini dizlerinden yukarıya toplayarak halkın önünde oturması doğru değildir. Kim kokusu diğerlerine eziyet eden bir şey yerse camiye yaklaşmamalıdır. İnsan namazın secdesinde sırtını yüksek tutmalıdır.
Sizden birisi, gusül etmek istediğinde önce ellerini dirseğe kadar yıkasın. Yalnız olarak namaz kıldığında, kıraat, tekbir ve tespihin sesini kendine işittir. Namaz kılıp bitirdiğinde yüzünü sağ tarafa çevir.
Dünyadan takva azığı toplayın. Çünkü takva, dünyadan topladığınız en iyi azıktır. Kim, üç gün hastalığını halktan gizleyip Allah'a (o acıdan dolayı) yakarırsa Allah'ın, ona şifa vermesini hak eder. Kulun, Allah'tan en uzak olduğu hal, bütün kaygısının karnı ve tenasül organı olduğu zamanki halidir.
İnsan, dininin tehlikeye düşeceğinden korktuğu bir yolculuğa çıkmamalıdır.
Duada dört şeye dikkat et: Peygamber'e ve Ehlibeyt'ine salâvat getirmeye, cenneti Allah'tan istemeye, cehennemden O'na sığınmaya, huru'l-iyn'i O'ndan dilemeye.
Kişi namazını kılıp bitirdikten sonra, Peygamber salla'llâhu aleyhi ve alih'e salâvat getirmeli; cenneti Allah'tan dilemeli; ateşten O'na sığınmalı, huru'l-iyn'le (cennet kızıyla) evlenmeyi O'ndan istemelidir. Çünkü kim Peygamber'e salâvat getirmezse, duası geri döner. Kim cenneti Allah'tan dilerse, cennet onu duyup şöyle der: Allah'ım, kulunun dilediği şeyi ona bağışla. Kim cehennemden Allah'a sığınırsa, cehennem şöyle der: Allah'ım, kulunun senden güvence istediği şeyde, ona güvence ver. Kim huru'l-iyn'i Allah'tan dilerse, huru'l-iyn onu duyup şöyle der: Allah'ım kuluna istediği şeyi ver.
Teganni (şarkı), şeytanın cennete olan ağıtıdır. Sizden biri, uyumak istediğinde sağ elini, sağ yanağının altına koyup şöyle desin: "Bismillahi veza'tu cenbî lillahi ala milleti İbrahime ve dîni Muhammedin ve velayeti meni'fterazallahu tâatehu, ma şâellahu kane ve ma lem yeşe' lem yekun."[57]
Kim, uyuduğu vakit bu duayı okursa, yağmacı hırsızdan ve enkaz altında kalmaktan korunur ve melekler uykudan kalkana dek ona mağfiret dilerler.
Kim yatağa girdiğinde "İhlâs" Suresi'ni okursa, Allah-u Teâla elli bin meleği, gece onu korumak için görevlendirir.
Sizden yatmak isteyen bir şahıs şu duayı okumadan yatağa uzanmasın: "Uizu nefsî ve ehlî ve dinî ve malî ve vuldî ve havatîme amelî ve [ma] havvelenî Rabbî ve razekanî bi-izzetillahi ve azametillahi ve ceberûtillahi ve sultanillahi ve rahmetillahi ve râ'fetillahi ve gufranillahi ve kuvvetillahi ve kudretillahi vela ilahe illellahu ve erkanillahi ve sun'illahi ve cem'illahi ve bi-Rasulillahi salla'llâhu aleyhi ve alih ve bi-kudretihi ala ma yeşau min şerri's-sâmmeti ve'l-hâmmeti ve min şerri'l-cinni ve'l-insi ve min şerri ma zeraa fi'l-erzi vema yahrucu minha ve min şerri ma yenzilu mine's-semâi vema ya'rucu fîha ve min şerri kulli dabbetin ente ahizun bi-nasiyetiha. İnne Rabbî ala siratin mustakîm ve huve ala kulli şey'in kadir vela havle vela kuvvete illa billah."[58]
Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih Hasan ve Hüseyin'in korunması için bu duayı okurdu ve bize de bu duayı okumayı emretti.
Biz, Allah'ın dininin hazinedarları ve ilim kandilleriyiz. Bizden bir kandil söndüğünde, diğer kandil yanar. Bize uyan sapmaz. Bizi inkâr eden, doğru yolu bulmaz. Bize karşı düşmanımıza yardımda bulunan da kurtuluşa ermez.
Bizi yalnız bırakana yardım edilmez. Zevale uğrayacak olan dünya metaı (malı) tamahıyla, bizi bırakmayın. Kim, dünyayı bize tercih ederse, yarın üzüntüsü çok olur. İşte Allah-u Teâla'nın: "(Farkına varmadığınız bir sırada size ansızın azap gelmeden) ve nefsin: "Allah hakkında kusur edişimden dolayı vah bana. Hakikaten ben alay edenlerdendim" demesinden önce (Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun)."[59] buyruğunun anlamı budur.
Çocuklarınızı yıkayarak yedikleri etin kötü kokusundan ve yağından temizleyin. Çünkü şeytan ondaki kötü kokuyu alırken çocuk uykuda korkar; ameli yazan iki kâtip de ondan eziyet görürler.
Kadınlara ilk bakış (farkında olmadan gözün çarpması), serbesttir. Ama o bakışı sürdürmeyin ve fitneden kaçının. Şaraba alışkın bir kimse, puta tapıyormuş gibi Allah Azze ve Celle'yi (ölüm vakti) mülakat eder. Hucr İbn Adiy: "Ya Emire'l-Müminin şaraba alışkın kimdir?" dediğinde, "Bulduğu vakit onu içen kimsedir." buyurdu.
Kim, sarhoş edici bir şey içerse, kırk gece namazı kabul olmaz.
Kim, bir Müslümana haysiyetini zedelemek kastıyla bir söz söylerse, dediği sözden kendisini kurtaracak bir delil (bir mazeret) gösterene dek Allah-u Teâla onu, cehennem ehlinin bedenlerinden çıkan irininin içerisinde hapseder.
İki erkek veya iki kadın bir örtünün altında uyumamalıdırlar; uyurlarsa onlara tazir (hâkimin uygun gördüğü şer'i ceza) uygulanmalıdır.
Kabak yiyin; çünkü kabak insanın akıl gücünü çoğaltır; Peygamber salla'llâhu aleyhi ve alih de ondan hoşlanıyordu. Yemekten önce ve sonra turunç yiyin. Zira Âl-i Muhammed salla'llâhu aleyhi ve alih onu yiyorlardı.
Armut kalbi aydınlatır ve Allah'ın izniyle onun ağrılarını durdurur.
İnsan, namaza kalktığında, şeytan Allah'ın rahmetinin onu sardığını gördüğünden dolayı hasetle ona bakar.
İşlerin en kötüsü, yeni çıkan bidatlerdir. İşlerin en hayırlısı Allah rızası için olanlardır. Dünyaya tapanın ve onu ahirete tercih edenin akıbeti vahim olur.
Eğer namaz kılan insan, (baştan aşağıya) kendisini kuşatmış olan Allah'ın rahmetinden haberdar olsaydı, namazı bitirmez ve başını secdeden kaldırmak istemezdi.
Hayır ameli ertelemekten sakının; mümkün olduğu kadar onu yapmakta acele edin. Mukadder olan rızk, güçsüz de olsanız, size ulaşacaktır. Mukadder olan ziyanı, tedbir almakla da geri çeviremezsiniz. İyiliği emredin, kötülükten sakındırın.
İnsan ayağını üzengiye koyduğunda şu ayeti okumalıdır: "Subhanellezî sehhara lena haza ve ma kunna lehu mukrinîn ve inna ila rabbina le-munkalibûn."[60]
Yolculuğa çıkmak istediğinizde şöyle deyin: "Allahumme ente's-sahibu fi's-sefer ve'l-hamilu ala'z-zahri ve'l-halifetu fi'l-ehli ve'l-mali ve'l-veled."[61]
Konakladığınızda şöyle deyin: "Allahumme enzilna munzelen mubareken ve ente hayru'l-munzilîn."[62]
Bir iş için pazara gittiğinizde de şöyle deyin: "Eşhedu enla ilahe illellah, vahdehu la şerîke leh ve enne Muhammeden abduhu ve rasûluh salla'llâhu aleyhi ve alih. Allahumme innî eûzu bike min safkatin hâsiretin ve yemînin fâciretin ve eûzu bike min bevâri'l-eyyim."[63]
İkindi namazını kıldıktan sonra (camide oturup) akşam namazının vaktini bekleyen kimse Allah'ın ziyaretçisidir; Allah ise ziyaretçisine ikramda bulunur ve istediği şeyi ona bağışlar.
Hac veya Umre için Allah'ın evinin ziyaretine giden, Allah'ın misafiridir; Allah kendi misafirine ikramda bulunur ve mağfiretiyle ona ihsan eder.
Kim iyiden kötüyü ayırt edemeyen bir çocuğa sarhoş edici bir şey içirirse, Allah-u Teâla onu, yaptığı işten kurtaracak bir mazeret getirene dek cehennem ehlinin bedenlerinden çıkan irin içerisinde hapseder.
Sadaka, büyük bir siperdir; Mümin için cehennem ateşinden koruyan bir engel, kâfir için ise malının zayi olmasını önleyecek bir koruyucudur. Onun bedeli hemencecik kâfire verildiği gibi bedeni hastalıkları da giderilir, ama ahirette onun için hiçbir pay yoktur.
Cehennem ehlini yüz üstü cehenneme düşüren dil olduğu gibi, kabir ehlini nura layık kılan da yine dildir. Öyleyse dilinizi koruyun ve onu Allah'ın zikriyle meşgul edin.
Heykel yapan, kıyamet günü yaptığı işten sorumludur. Bir kimse çerçöp ve dikeni sizden uzaklaştırırsa (bulunduğunuz yeri temizlerse) şöyle deyin: "Allah-u Teâla sevmediğin şeyi senden uzaklaştırsın."
Bir adam, hamamdan çıktığında (Müslüman) kardeşi ona: "Sıhhatler olsun." demelidir; onun da cevaben: "Allah sana huzur versin." demesi gerekir.
Eğer bir kimse birine: "Allah'ın selâmı sana olsun." derse, o da cevabında: "Sana da Allah'ın selâmı olsun ve yerin cennet olsun." demelidir.
Önce meth, sonra rica (olunur). İlk önce Allah'a hamd-u sena edin; sonra ihtiyaçlarınızı isteyin. Talep etmeden önce meth-u senada bulunun.
Ey dua eden (şahıs), olmayacak ve haram olan bir şeyi (Allah'tan) isteme.
Bir kimseye, yeni doğan erkek çocuğundan dolayı tebrikte bulunmak istediğinizde şöyle deyin: "Allah-u Teâla bu bağışı mübarek etsin. Onu kemale eriştirsin ve hayrını sana nasip etsin."
Sizden biri, Mekke'den geldiğinde gözlerinden ve Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih'in öpmüş olduğu Hacerü'l-Esved taşını öptüğü ağzından, secde yerlerinden ve alnından öpün. Hacdan geleni tebrik ettiğinizde şöyle deyin: "Allah-u Teâla ibadetlerini kabul etsin; sa'yına (çabalarına) karşılık versin; yaptığın masrafın yerini doldursun; bunu en son haccın kılmasın."
Alçak kimselerden korkun. Çünkü onlar Allah'tan korkmazlar.
Allah-u Teâla (yeryüzüne) bakıp bizi seçti, bizim için de Şiamızı seçti; onlar bize yardım ederler; sevincimizle sevinirler; üzüntümüzle üzülürler; mal ve canlarını bizim yolumuzda feda ederler; onlar bizdendir; dönüşleri de bizedir. Şiamızdan birisi yasakladığımız bir işi yaptığı takdirde kesinlikle ölmeden önce, günahlarının temizlenmesi ve günahsız olarak Allah'ın huzuruna çıkması için malında, evladında veya canında bir belaya duçar olur. Eğer günahlarından bir miktar kalırsa, ölüm anında ölüm ona zorlaştırılır ve böylece günahı tamamıyla temizlenmiş olur. Taraftarlarımızdan ölen (kendi eceliyle de ölse) sıddık ve şehittir. Çünkü o, Allah ve Resulüne iman etmiş olduğu hâlde Allah'ın rızası için velayetimize inanmış, bizim için sevip bizim için nefret etmiştir.
Her kim sırlarımızı ifşa ederse, Allah-u Teâla ona demirin şiddetli azabını tattırır (yani kılıçla katledilir).
Yeni doğan çocuklarınızı yedinci günü sünnet edin; soğuk ve sıcak sizi bu işten alıkoymasın. Çünkü bu amel bedenin temizliğine sebep olur. Şüphesiz yeryüzü sünnet edilmemiş kimsenin idrarından Allah'a feryat eder.
Sarhoşluk dört çeşittir: Gençlik sarhoşluğu, servet sarhoşluğu, uyku sarhoşluğu, saltanat sarhoşluğu.
Müminin on beş günde bir defa hamam otu kullanmasını severim.
Balık yemeyi azaltın (az balık yiyin). Çünkü çok balık yemek bedeni eritir; balgamı çoğaltır; kanı katılaştırır. Süt aşı, ölüm hariç, her derdin devasıdır.
Narı, içerisindeki perdesiyle yiyin. Zira mideyi sepiler; kalbi diriltir ve şeytanın vesvesesini giderir.
Hindiba otu yiyin. Zira her sabah vakti cennet suyundan bir damla su onun yaprağının üzerinde toplanır.
Yağmur suyu için. Çünkü yağmur suyu bedeni temizlediği gibi dertleri de giderir. Nitekim Allah-u Teâla şöyle buyurmuştur: "Sizi arıtmak, sizden şeytanın pisliğini gidermek için gökten bir yağmur yağdırdı."[64]
Çöre otu, ölümden başka her derdin dermanıdır. Sığırın eti derttir; sütü, yağı ise şifadır.
Hamile kadın için taze hurma yemeden daha iyi bir şey yoktur. Zira Allah-u Teâla (Hz. Meryem'e) şöyle vahyetti: "Hurma ağacını silk, sana teru-taze hurmalar dökülecek."[65]
Yeni doğan çocuğun damağına hurma sürün. Zira Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih Hasan ve Hüseyin'e böyle yaptı.
Biriniz hanımıyla cinsi münasebette bulunduğunda acele etmesin, zira kadının da erkek gibi isteği vardır. Bir kadına gözü çarpıp ondan hoşlanan kimse, kendi hanımıyla cima etsin. Zira gördüğü şeyin bir benzeri hanımında da vardır. Şeytana kendi kalbine musallat olacak bir yol bırakmasın. Gözünü namahremden çevirsin. Hanımı olmadığı takdirde, iki rekât namaz kılıp Allah'a çok hamt etsin.[66]
Cima yaptığınız vakit az konuşun. O esnada konuşmak çocuğun dilsiz olmasına sebep olur. Hanımın fercinin içerisine bakmaktan sakının. Çünkü bu iş (çocuğun) abras olmasına sebep olur. Cima vakti şöyle deyin: "Allahumme innî istahleltu ferceha bi-emrike ve kabiltuha bi-emanike, fe-in kazeyte minha veleden fec'elhu zekeren seviyyen ve la tec'el li'ş-şeytani fîhi şirken ve nesîben."[67]
Tenkiye, Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih'in tavsiye ettiği dört şeyden biridir. Tenkiye, kendinizi tedavi ettiğiniz şeylerin en iyisidir; karnı genişletir; batındaki dertleri giderir; bedeni de kuvvetlendirir.
Menekşe çiçeğinden enfiye yapın. Zira Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih buyurmuştur ki: "Eğer insanlar menekşede olan özelliği tanısaydı (onun suyunu) yudum yudum içerlerdi."
Ayın evvellerinde ve yarısında cima etmekten sakının. Çünkü şeytan bu iki vakitte çocuk ister (nütfede ortak olur). Çarşamba ve cuma günleri hacamat yapmaktan sakının. Zira çarşamba daima uğursuz bir gündür ve bugünde cehennem yaratılmıştır. Cuma gününde de öyle bir vakit vardır ki, o vakitte hacamat yapan bir kimse ölümle karşılaşır.
[1]- Bir çeşit ağaç sakızı.
[2]- Bakara / 187.
[3]- "Beni güzel olarak yaratan ve bana güzel bir şekil veren, başkalarında çirkin olan uzuvları bende güzel kılan ve beni İslâm'la şereflendiren Allah'a hamdolsun."
[4]- Hisal ve Mevaizü'l-Adediye kitaplarında, "yüz üstü uyumayın" diye geçmiştir; bu nakil daha sahihtir.
[5]- Hisal ve Mevaizü'l-Adediye'nin naklettiğine göre: "Üşenerek ve uyuklayarak namaza durmayın."
[6]- Nisâ / 1.
[7]- Mürcie, iman olduğunda artık hiç bir günah işlemenin sakıncası olmadığını ileri süren akım; bu akım özellikle Ümeyye Oğulları döneminde yaygınlaşmıştır.
[8]- Bakara / 185.
[9]- Mevaiz kitabının nakline göre: "bozuk kan üretir." Hisal kitabının nakline göre de: "bozuk kan merkezidir."
[10]- Normal şartlarda siyah elbise giymek mekruhtur. Ancak birincisi, bu sadece erkeklere has bir husustur. Dolayısıyla kadınların siyah elbise özellikle siyah çarşaf giymeleri mekruh olmamakla birlikte en iyi giysi ve hicap türüdür. Yine hadislerde haf (bir çeşit ince deri ayakkabı), sarık ve kisâ bundan istisna edilmiştir. (İstisna, kerahetin zatî olmadığını gösterir.) Ayrıca matem ve yaslarda giymenin sakıncası yoktur. Özellikle Ehlibeyt'in, bilhassa Hz. Hüseyin'in (a.s) mateminde giymek müstehaptır. Nedeni ise açıktır, "Allah dostlarının sevinçli gününde sevinçli, yaslı ve hüzünlü gününde hüzünlü olun." buyruğu gereği, dostluğun ve taraftarlığın bir nişanesidir. (M. Aydın)
[11]- Hisal ve Mevaiz kitabında "sivri ayakkabı" yerine "düz ayakkabı" nakledilmiştir. Giyim adabında şöyle bir hadis geçmiştir: "Tabanı ayak ayası gibi olan ayakkabı giymek müstehaptır."
[12]- Kendi nefsi isteklerini tatmin için yapılan cedel ve tartışmalar kastedilmiştir. Genelde cedel bu özelliğe sahip olduğu için mutlak olarak kınanmıştır.
[13]- Şûrâ / 35.
[14]- Mevaiz kitabında: "canınızı ona siper edin" diye geçmiştir.
[15]- Tevbe / 46.
[16]- Bu cümlenin son bölümü Hisal ile Mevaiz kitaplarında geçmiyor. Ayrıca bu hüküm diğer hadislerde yer alan hükme de aykırıdır.
[17]- Matem ve yas tutarken Allah düşmanlarının simgesi ve şiarı hâline gelen tutumlardan kaçınmak gerekir. Bu sadece matemle sınırlı değildir. Onlara benzemek unvanı taşıyan her şey bu unvanı taşıdığı sürece İslâm'a göre sakıncalıdır. Ancak bu unvanı taşımadığı zaman bir mahzuru kalmaz. Bu ise zamanlara ve niyetlere göre değişebilir. Hz. Fatıma'nın bu tutumu cahiliye âdetlerini kaldırmaya yöneliktir. Daha fazla bilgi için siyah elbise giyme ile ilgili 73 numaralı dipnota bakınız.
[18]- Nakledildiğine göre İsrail oğulları'nın büyük peygamberi olan Hz. Danyal'ı, Buht-un Nasr zamanında esir alıp Babil şehrine götürdüler ve içerisinde aslan bulunan bir çukura attılar. Allah-u Teâla Hz. Danyal'ı o yırtıcı hayvandan kurtardı ve ertesi günü onu salim gördüler.
[19]- "Onun akıp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphe yok, benim Rabbim bağışlayandır, esirgeyendir. " (Hûd / 41.)
[20]- "Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de, kudretiyle dürülüp-bükülmüştür. O, onların şirk koşmakta oldukları şeyden münezzeh ve yücedir." (Zümer / 67.)
[21]- "Âlemler içinde selâm olsun Nuh'a. Gerçekten biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz. Şüphesiz o, bizim Mümin olan kullarımızdandı." (Sâffat / 79-81).
[22]- Tevbe / 104.
[23]- Fakirlikle ilgili 60 numaralı dipnota bakınız.
[24]- Maun / 5.
[25]- Nahl / 128.
[26]- Yani insan, mümin kardeşiyle ilişkisini, devamlı hüsn-i zan üzerine kurmalıdır. Bu iş, ferdi planda insanın bazen zarar görmesine sebep olsa bile müminler arasındaki muhabbet bağının kopmasını önlediği için riayet edilmelidir.
[27]- A'râf / 128.
[28]- Hucurat / 12.
[29]- Muddessir / 4.
[30]- Nahl / 69.
[31]- Âl-i İmrân / 190-194.
[32]- Yani: "Kulların yerine Allah bana yeter. Yeter O bana ve O ne güzel vekildir."
[33]- Âl-i İmrân / 190-194.
[34]- Hıtta kapısı, Hz. Musa zamanında Benî İsrail'in o kapıdan geçmeye emrolunduğu bir kapı idi. O kapıdan geçen kurtuluşa ererdi.
[35]- Çünkü yaratılış gayesiz olmaz; yaratılışın gayesi ise insan-i kâmildir. Ancak onunla insanlara ilahi hüccet tamamlanmış olur.
[36]- Rabbimizin selâmı bize olsun.
[37]- Hisal ve Mevaiz kitabındaki tabir daha açıktır; o kitaplarda şöyle nakledilmiştir: "Hırsızdan korkarak parayı, kesenin içerisine bırakıp arkasına bağlar ve böylece onunla namaz kılarsa sakıncası olmaz."
[38]- Allah'ın adıyla. Allah'ım, eziyeti benden uzaklaştır ve taşlanan şeytandan bana sığınak ver.
[39]- Nimetini temiz ve helal rızk olarak verdiğin gibi bu konuda bana yardımcı ol.
[40]- Allah'ım, bana helal rızk ver ve haramdan uzaklaştır beni.
[41]- Allah'ın adıyla. Allah'ım, beni tövbe edenlerden ve temizlenenlerden kıl.
[42]- Şahadet ederim ki Allah'tan başka bir ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur. Ve yine şahadet ederim ki şüphesiz Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah'ın salât ve selâmı ona ve Ehlibeyt'ine olsun.
[43]- Maaric / 23.
[44]- Hisal ve Mevaiz kitabında: "elinizi göğe doğru kaldırıp dua edin ve duada gayret gösterin" diye nakledilmiştir.
[45]- Zariyat / 22.
[46]- Bunları namaz kılarken Allah Teâla'dan istemenin önemi şundan kaynaklanıyor ki, Bunları Allah Teâla'dan istemek insanın ahiret nimetlerine yöneldiğini gösterir. Bir kimse, dünya hayatına kalbi bağlılığı azalırsa, Allah'tan, onu ahiret azabından kurtarmasını ve cennet nimetlerine eriştirmesini isterse Allah'a yönelmesi kolaylaşır ve böyle birinin namazı kabul olur. Ama insan genelde dünya nimet ve zevklerine bağlılığı yüzünden gerçek anlamda ahiret nimetlerine önem vermemekte ve Allah'a yönelememektedir.
[47]- İkinci ve üçüncü kısım: Mevaizü'l-Adediyye kitabında şöyle nakledilmiştir: "Kim bizi kalbiyle sever, diliyle de yardımda bulunur, ama savaşta bizimle beraber düşmana karşı savaşmazsa, bir derece aşağıda olur. Kim bizi kalbiyle sever, ama eli ve diliyle yardımcı olmazsa, iki derece aşağıda olur." Bu rivayet daha doğrudur. Büyük bir ihtimalle yukarıdaki metinde bir yanlışlık vardır.
[48]- Yüce Rabbim pak ve münezzehtir.
[49]- Ahzab / 56.
[50]- Biz de buna şahadet edenlerdeniz.
[51]- Bakara / 131.
[52]- Şahadet ediyorum ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Tektir, ortağı yoktur. Gerçekten Muhammed O'nun kulu ve elçisidir ve şüphesiz kıyamet gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir.
[53]- Bu hadise, fıkıh ve fetva açısından amel edilmez. Zira diğer hadisleri de nazara alan müçtehitlerin görüşüne göre, selâmdan önce çıkan hades namazı batıl eder.
[54]- Bu hadis Mevaiz ve Hisal kitablarında şöyle nakledilmiştir: "Allah'a, O'nun evine yaya gitmek kadar daha meşakkatli bir ibadet yapılmamıştır."
[55]- İnsanları deve beslemeye teşvik etmek için söylenmiştir. Çünkü o zamanlar deve, diğer hayvanlardan daha yararlı idi, insanlar onun etinden, sütünden, tüyünden, taşıma gücünden faydalanırlardı.
[56]- Zemzem suyu hacılara verildiği için ona nebiz-i sikaye denmiştir. Daha sonra acılığı bu şekilde giderilen her suya nebiz-i sikaye denildi. İçine üzüm konan bu tür su, çok kaldığında bir çeşit şaraba dönüşüp sarhoş edici olurdu. Bazı kimseler bunun önceki ve sonraki hâlini göz önünde bulundurmadan nebiz içmek helaldir, diyorlardı. Nitekim bu yanlışlık, Ehlisünnet fıkhının bazı kollarına sirayet etmiştir ve günümüzde de bunun helal olduğunu sanmaktadırlar.
[57]- Allah'ın adıyla. Hz. İbrahim'in ve Hz. Muhammed'in dini ve Allah'ın itaatini farz kıldığı kimsenin velayetiyle Allah için sağ yanım üzerine yatıyorum. Allah'ın dilediği her şey olur, dilemediği hiçbir şey de olmaz.
[58]- Ben, kendimi, ailemi, dinimi, malımı, çocuklarımı, amelimin akıbetini, Rabbimin bana lütufta bulunduğu ve beni kendisiyle rızıklandırdığı şeyleri; zehiri öldürücü olan ve olmayan haşerelerin, cin ve insanların, Allah'ın yeryüzünde üretip-bitirdiği, gökten inen ve göğe çıkan ve Allah'ın, perçeminden yakalayıp- denetlediği her canlı varlığın şerrinden koruması için; O'nun izzetine, azametine, ceberutuna, saltanatına, rahmetine, ra'fetine, bağışına, kuvvetine, gücüne birlik ve tekliğine, erkânına, (kıyamet günü insanları bir araya) toplamasına, Resulullah'a ve dilediği her şeye olan gücüne havale ediyorum.
[59]- Zümer / 56.
[60]- Bunu bizim için boyun eğdiren (Allah) ne yücedir, yoksa biz bunu (kendi hizmetimize) yanaştıramazdık. Ve biz elbette, Rabbimize döneceğiz. (Zuhruf / 12-14).
[61]- Allah'ım, yolculukta bizimle birlikte olan, bineğin sırtında bizi taşıyan, aile, mal ve evladımıza vekil olan sensin.
[62]- Allah'ım, bizi mübarek bir yerde yerleştir. Sen en hayırlı yer verensin.
[63]- Şahadet ediyorum ki Allah'tan başka bir ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur. Ve şüphesiz Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah'ım, zararlı alış-verişten, yalan yere ant içmekten ve günahın azabından sana sığınırım.
[64]- Enfâl / 11.
[65]- Meryem / 25.
[66]- Mevaiz kitabında da şöyle geçiyor: "Peygamber'e çok salâvat getirin, sonra Allah'ın fazl ve ihsanından talep edin; elbette ki Allah kendi lütfünden ihtiyacınızı giderir."
[67]- Allah'ım, bu kadını senin emrinle kendime helal bildim ve senin emanetin olarak kabullendim. Bu kadından bana bir evlat verilmesini takdir etmişsen, onu noksansız bir erkek çocuğu kıl ve şeytanı o çocukta ortak ve pay sahibi kılma.
Ehlader