Karar TV'de konuşan Babacan, 2014 yerel seçimlerine 3 ay
kala eş zamanlı olarak yapılan operasyonun "iyi niyetli bir şey
olmadığını" söylerken, bunun bir oyun olduğunu iddia etti.
17- 25 Aralık olaylarının iki yüzü olduğunu belirten Babacan
şöyle konuştu:
"Birinci yüzüne baktığımız zaman bu adeta bir darbe
teşebbüsü. Ben bunu o günlerde de ifade ettim. Bir ülkenin yargı mensuplarıyla
kolluk kuvvetlerinin bir koordinasyon içerisinde yıllarca sürdüğü iddia edilen
yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını biriktirip 2014 yerel seçimlerine 3 ay kala
eş zamanlı olarak basına ve belli TV kanallarına haber olacak şekilde vermeleri
bu operasyonları yapmaları, bu iyi niyetli bir şey değil. Bu bir oyun. Daha
sonra iddia dosyaları internete yayıldı herkes baktı okudu. Bir kişinin
gözaltına alınması için 17 defa rüşvet almasını beklemezsiniz ki. Bir iki
üçünde operasyon yapılır değil mi? Neden kiminde 17sinde bekliyorsun kiminde
5'inde yapıyorsun. Hepsini paket ediyorsun, bir anda eş zamanlı operasyonlarla
memleketin gündemine düşürüyorsun ve bunu da yerel seçimlerden 3 ay önce
yapıyorsun. Bu FETÖ terör örgütünün bir kumpası. Bununla ilgili kim varsa
sonuna kadar hesaplaşılmalı, cezalarını görmeli.
Gel gelelim bir de meselenin öbür yüzüne. Bu dosyaların
içeriği... Burada çok ciddi iddialar var. Benim 17-25 Aralık'tan hemen sonra
Meclis'te yaptığım uzun bir konuşma var. 2014 yılının bütçe görüşmelerinin
kapanış konuşması ve hükümet adına kapanış konuşmasını ben yapıyorum. Ve orada
da açık açık söylüyorum; "Bu bir oyundur ama ciddi iddialar vardır ve
yargının bu iddiaların sonuna kadar üzerine gitmesi gerekir. Bağımsız ve
tarafsız yargı bu iddiaların hepsine bakması lazım." Sedat Peker videoları
çıktığında da ben aynısını söylemiştim. Daha sonra kamuoyuna açık yaptığım
onlarca konuşma var. Bakın bu partinin ismine biz neden AK dedik? Ak ne demek,
lekesiz temiz... Partinin adına ak deyip de yolsuzlukla mücadele konusunda
gerekli duruşu ortaya koymazsanız, bu konu partinin bekası haline gelir dedim.
Sadece partiye değil memlekete de olan oluyor. Bir de bu
arkadaşlar Yüce Divan'a gönderilmedi değil mi? Bu toplumun vicdanında da bir iz
bıraktı. Önce Soruşturma Komisyonu kuruldu. (9'u iktidar partisi, 6'sı
muhalefetten) O dönem Soruşturma Komisyonu'na üye olan arkadaşlarla konuştuk
tek tek. Hepsinin yolsuzluk olduğuna dair güçlü ve olumsuz kanaatleri vardı.
Daha sonra iş hukuki değerlendirmeden yavaş yavaş döndü
siyasi bir değerlendirmeye ve bir siyasi hesap başladı. Ve o malum arkadaşlar
sağı solu tehdit ettiler. Yakarız da yıkarız da... Ve iş döndü dolaştı hukuki
mecradan çıktı bir siyasi hatta düştü. Ve benim tutumum çok açıktı herkes
biliyor o dönemde. Ben çok siyasi hesabı bilmeyebilirim ama büyük bir hesap
günü var buna inanırım bir de hukuka inanırım dedim ama ağırlıklı görüş öbür
taraftaydı maalesef. Soruşturma komisyonunun olumsuz oylayarak Genel Kurul'a
gönderdiği bir şeyden daha farklı bir şey çıkması çok kolay değil. Komisyon
aylarca herkesi dinledi, iyice uzmanlaştı. O dosyalarla yatıp kalktılar. Ama iş
nihai oylamaya geldiğinde hukuki mecradan siyasi hatta düştü."