Gazetecilere açıklamalarda bulunan Erdoğan NATO'nun terör
örgütlerine bazı NATO müttefiklerinin terör örgütü PKK/PYD'yi desteklediğini
anımsatarak şu ifadeleri kullandı:
"Finlandiya'nın ve İsveç'in NATO'ya katılım
süreçlerinde aldığımız kararlar ve tesis ettiğimiz daimi istişare
mekanizmaları, PKK başta olmak üzere terör tehdidinin boyutlarının daha iyi
anlaşılmasına vesile oldu. Ancak bazı müttefiklerimizin, bilhassa terör örgütü
PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD/YPG ile kurdukları çarpık ilişkiyi kabul
etmemiz mümkün değil. İttifakın birliğine ve bütünlüğüne zarar veren bu hatalı
politikalardan vazgeçilmesi çağrımı burada tekrarlıyorum."
Gazze'de 7 Ekim'den bu yana büyük bir katliamın yaşandığına,
çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 40 bine yakın masum insanın İsrail'in
saldırılarıyla hayatını kaybettiğine dikkati çeken Erdoğan, şu görüşleri
paylaştı:
"Yaklaşık 90 bin yaralı var. Tüm temaslarında Gazze
başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında süregiden mezalime
dikkat çektim. İsrail, Filistin meselesine kalıcı çözüm getirmeden, küresel
barış ve istikrardan bahsedilemeyeceğinin altını çizdim. İsrail, soykırım
suçlamasıyla yargılandığı Uluslararası Adalet Divanı'nın ihtiyati tedbir ile
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararlarını ısrarla uygulamıyor.
Netanyahu yönetimi yayılmacı ve pervasız politikalarıyla sadece kendi
vatandaşlarının değil, tüm bölgenin güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Gelinen
noktada şu durumun netleştiğini görüyoruz. Karşımızda savaş hukuku dahil,
hiçbir hukuk, nizam, değer ve sınır tanımayan gözü dönmüş bir yapı var. Küresel
vicdanın, Filistinli sivilleri hedef alan saldırıların durdurulması için
sokaklara döküldüğü mevcut ortamda İsrail'e askeri desteğin sürdürülmesi kabul
edilemez. Oturumdaki hitabımda, bu konunun üzerinde hassasiyetle durdum.
İttifakımızın temel değerlerini ayaklar altına alan İsrail yönetiminin, NATO
ile ortaklık ilişkisini sürdürmesi mümkün değildir. Filistin topraklarında
kapsamlı ve sürdürülebilir barış tesis edilene kadar İsrail ile NATO nezdinde
işbirliği yapılması yönündeki girişimler, Türkiye tarafından
onaylanmayacaktır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 yıllardır işgal ve zulüm altında,
kendi topraklarında acı çeken Filistinlilerin, kendi bağımsız ve egemen devletlerine
sahip olma hakları teslim edilmeden, kalıcı bir barışın tesis edilemeyeceğini
belirterek, şöyle devam etti:
"Uluslararası camianın sorumluluk sahibi üyelerinin,
1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm için el ele vermesi önemlidir. Aynı
şekilde, tüm baskılara ve yıldırma girişimlerine rağmen Filistin'i tanıyan
ülkelerin sayısının artmasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Türkiye olarak
önce ateşkesin ilanı, sonra da kalıcı barışın temini için garantörlük dahil her
türlü inisiyatifi almaya hazır olduğumuzu tekrar ifade etmek istiyorum. Buradan
tüm müttefiklerimizi, ateşkesin sağlanması ve 9 aydır açlıkla imtihan edilen
Gazze halkına insani yardımların kesintisiz ulaştırılması için Netanyahu
yönetimi üzerindeki baskılarını artırmaya çağırıyorum."
Bir gazetecinin, "Türkiye, sahada somut olarak
İsrail'in askeri yıkımını durdurmak, öldürülen insanların, çocukların
hayatlarını kaybetmesini engellemek için neler yapacaktır?" sorusu üzerine
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin konusundaki hassasiyeti nedeniyle gazeteciye
teşekkür etti.
İlk günden itibaren İsrail-Filistin arasındaki bu savaşla
ilgili her türlü adımı attıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Gıda yardımı mı dersiniz, hastanelerimizi devreye
sokmak mı dersiniz? Çocuk, kadın, yaşlı 40 bine yakın insan bu bölgede öldü.
Yaralıları söylememe gerek yok. O sayı zaten 100 bine yaklaşıyor.
Hastanelerimizi bu konuyla ilgili devreye soktuk. Şu anda hastanelerimize gelen
yaralıları tedaviye alıyoruz. Gıda noktasında ise şu ana kadar aynı şekilde 40
bine yakın tır, uçak, bütün bunlarla gıda yardımını bölgeye gönderiyoruz. Kimi
El-Ariş, kimi Refah Sınır Kapısı'nda buraya gönderiliyor. Bu yardımlarımız da
halen devam ediyor, devam edecek. Bu kardeşlerimizi yalnız başına bırakamayız,
onları terk edemeyiz. Aynı şekilde yiyecek, su, giyecek... Bu ihtiyaçları da
gidermeye çalışıyoruz. İlgili bilimlerimiz, başta Kızılay'ımız olmak üzere bu
çalışmaları yoğun bir şekilde sürdürüyor. Devlet makamları olarak bu
çalışmalara devam ediyoruz, devam edeceğiz. İsrail'i Lahey Adalet Divanı'na da
Güney Afrika ile şikayet ettik. İlgili birimlerimiz, Adalet Bakanlığımız bu
süreci çalıştırıyorlar. Dünyadaki diğer ülkelerin de şikayetçi olmasını talep
ediyoruz. Bu çalışmamız, kampanyamız sürüyor, sürecek. Zira, İsrail'in anladığı
dili kullanmamız lazım. Bu sayı ne kadar artarsa o kadar faydalı olacağına
inanıyoruz."