Burada öncelikle bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Gazze'de devam eden katliam başta olmak üzere küresel ölçekte son derece
sancılı bir dönemden geçiyoruz.
Türkiye daha fazla kan akmaması, daha fazla yıkım yaşanmaması,
daha fazla gözyaşı dökülmemesi için elini taşın altına koymaya hazırdır.
Gerçekten de barışa özellikle adil bir barışa her zamankinden daha fazla
ihtiyaç duyduğumuz günler yaşıyoruz. Kalıcı barışı tesiste kaybedilen her günün
her anın bedelini ateşe benzin döken Batılılar değil maalesef masumlar
ödemektedir. Buna artık bir dur demenin zamanı çoktan gelmiştir.
Şu anda Gazze'de 70'i aşkın medya mensubu öldü. Nerede
dünya? Dünyanın o meşhur basın yayın organları nerede, neden sesleri çıkmıyor,
neden bu öldürülen basın mensuplarına yönelik manşetlerini atmıyorlar. ABD'nin
meşhur gazeteleri nerede? İngiltere'nin, Fransa'nın, Almanya'nın o meşhur
gazeteleri nerede? Hiç birinin sesi çıkmıyor. İnşallah önümüzdeki dönemde
atacağımız adımlarla bu zorlukların hepsinin üstesinden geleceğiz.
Gazze'de 7 Ekim'den bu yana devam eden katliamlar bize
sadece özgür değil aynı zamanda adaletli ve vicdanlı basının da önemini
hatırlatmıştır. Çoğu kadın ve çocuk masumun katledilmesinin kağıt kesiği kadar
yer bulamadığı bir medya karartması ile karşı karşıyayız. İsrail Gazze'de
sadece kadın ve çocukları değil çok zor şartlar altında görevini yapmaya
çalışan basın mensuplarını öldürmüş ve öldürmeye devam ediyor. İsrail
saldırılarında hayatını kaybeden gazeteci sayısı 70'ten fazladır. Daha vahimi
uluslararası basın kuruluşlarının bu tabloyu kabullenmesidir. Düşünebiliyor
musunuz, her gün bir gazeteci katlediliyor ancak yıllardır bize basın özgürlüğünden
dem vuran kurumların hiç birinin gıkı dahi çıkmıyor. Küresel medya kartelleri
Gazze'deki vahşeti gözlerden kaçırmaya Hamas bahanesiyle gazeteci katliamını
meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Basın özgürlüğü ve medya ahlakının ötesinde
insan onurunu yerle yeksan eden bu vicdansızlığı biz reddediyoruz.
Bugün Gazze'deki gazeteci ölümlerine ses çıkarmayanların
yarın başka bir konuda söz söyleme hakları olamaz. Aslolan bugün konuşmak,
bugün yazmak, gerçekleri bugün anlatmaktır. Aslolan mazlum ve mağdurların
feryatlarını bugün duyurabilmektir.
Burada sizlerle bir tespitimizi paylaşmak istiyorum.
Vicdanları kanatan bu sessizliğin gerisinde suçluluk duygusu var. İsrail'in
başı Netanyahu olmak üzere ona destek verenler de dahil bunlar suçludur, bunlar
terörün yardakçısı olarak teröristtir ve bunlar Lahey Adalet Divanı'nda
kesinlikle yargılanacaklardır. Biz bu işin takipçisiyiz. Miloseviç nasıl
yargılandıysa, nasıl mahkum olduysa inanıyorum ki Netanyahu ve onun
yardakçıları da aynı şekilde yargılanacaktır ve sonunda mahkum olacaklardır.
Kimi Batılı ülkeler İsrail'in işlediği suçları çok iyi bilmelerine rağmen bir
mahcubiyet duygusuyla hareket ediyor. Bizim her fırsatta insanlık dışı
bulduğumuz söylediğimiz antisemitizm siyasi çıkar hesabı ile Netanyahu ve
ortakları tarafından körüklenmektedir.
Gazze'nin genel olarak Filistin halkının geleceği borçluluk
psikolojisi içine girenlerin İsrail'e verebileceği bir tazminat değildir. Böyle
kirli, kanlı ve ahlaksız senaryoyu meşrulaştırmak için medyanın hoyratça
kullanılmasını kesinlikle kabul etmiyoruz. Buradan pervasızca işlenen insanlık
suçlarına ortak edilmeye çalışılan medya kuruluşlarına sesleniyorum. Akılla,
izanla, vicdanla, mantıkla, basın ahlakı ile hiçbir bağı olmayan bu atlama
çabasından kandan beslenen bu retorikten, bu zalim iddiadan, bu ahlaksız
dayatmadan kurtulun. Hristiyan, Müslüman, Yahudi farketmez. Hep birlikte
kimsenin kendini dışında tutamayacağı bir sorumluluk altındayız.
Amerika ve Avrupa ülkelerindeki yönetimler Filistin halkının
ve bilhassa Gazze'deki mazlumların ahına kulak tıkayarak aslında en büyük
kötülüğü kendilerine yapıyorlar. Batı üzerine titrediği güvenlik ve refah
düzenini kökten sarsacak bir sınamadan geçtiğinin hala farkında değil.