Bakan Fidan, "Sayın Putin'in Türkiye ziyaretini
bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın davetleri olmuştu. Onların ve bizim seçim
süreci oldu. Önümüzdeki günlerde bu konular oturulur, konuşulur diye
düşünüyorum" diye konuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilerleyen günlerde
Putin ile Kazakistan’da bir araya gelme ihtimalinin olduğuna işaret eden Fidan,
Rusya'yla ilişkilerde şu anda özellikle Suriye, Ukrayna, ikili işbirliğinde
enerji konuları, ticaret hacmiyle ilgili meseleler ve Rusya'daki Türk
firmaların durumunun fevkalade önemli olduğunu vurguladı:
"Bizim Rusya ile şu anda Suriye alanı fevkalade önemli,
ikili işbirliğinde enerji konuları fevkalade önemli, ticaret hacmi, Türk
firmaların durumu var. Türk firmalarıyla bir araya geldim. Karşı karşıya
geldiği konuları ele aldık. Genel itibarıyla memnunlar."
Fidan, Çin ve Rusya seyahati sırasında, savaş başka bir
ülkeye sıçramasa da giderek savaş üzerinde dünyadaki bölünmenin arttığını
gördüğünü aktararak, "Çin, Rusya, Kore, İran, bunlar artık bir diyalog
partneri olmanın ötesinde artık dayanışmaya doğru, daha böyle yapısal bir
ortaklığa doğru gidiyorlar. Tabii, bu aslında savaşın meydana getirdiği bir
yaygınlaşma" diye konuştu.
Fidan, Suriye'deki durumu da değerlendirerek,
"Suriye'yle ilgili esas itibarıyla Rusların da bizim tarafın da şu ana
kadar başardığı en önemli şey, rejimle muhalifler arasındaki savaşın şu an
itibarıyla devam etmiyor oluşu" dedi.
Rusya ve Türkiye'nin liderler düzeyinde vardığı mutabakat,
yürütülen süreç ve formatların bunu mümkün kıldığını ve en büyük kazanımın da
bu olduğunu vurgulayan Fidan, "Biz isterdik ki bu çatışmasızlık dönemini,
sessizlik dönemini, Suriye rejimi akıllıca değerlendirsin. Anayasal sorunlarını
gidermede, kendi muhalifleriyle barışmada, yurt dışına kaçmış, gitmiş, göçmüş
milyonlarca insanı tekrar ülkesine geri getirmede ve ülkeyi yeniden yapıp
ekonomisini canlandırmada bir fırsat olarak kullansın bunca yılı. Fakat biz
buradan yeterince istifade edilmediğini görüyoruz" diye konuştu.
Fidan, Putin ve diğer meslektaşlarıyla yaptığı görüşmelerde
bu konuların altını çizdiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Suriye'nin kendisi için yapması lazım bunu. Bölge için
tabii ki biz kalkınma açısından önemli görüyoruz. Mültecilerin geri dönmesi
açısından önemli görüyoruz. Biraz daha istikrare kavuşmuş, iktidarıyla,
muhalefetiyle bütünleşik bir hale gelmiş Suriye'nin özellikle PKK terörüyle
mücadelede daha etkin bir aktör olacağını düşünüyoruz. Dediğim gibi, Suriye'de
Rusya'nın bulunuşu, İran'ın bulunuşu, İsrail'in sürekli operasyon yapıyor
oluşu, çeşitli milis gruplarının bulunuşu, biraz daha meseleyi karmaşık hale
getiriyor. Bu karmaşıklık içerisinde bizim kendi milli çıkarlarımızı koruyacak
şekilde sürekli bir dinamik politika izlememiz önemli."
Bakan Fidan, "Siz Filistin meselesi başladığında 7
Ekim'de onun öncesinde Şubat 2022'de Rusya- Ukrayna savaşı başladığında bu çatışmaların
yayılma riskine bölgesel manada dikkat çekmiştiniz. Sırbistan Başkanı Vucic'in
de '3-4 ay içinde bölgesel bir savaş bekliyoruz' kabilinden açıklaması oldu.
Bir de sizin o meşhur 7 Ekim'in sonrasında 'büyük savaş büyük barış' zihinlere
kazınan söyleminiz var. Buradan bakarsak gerçekten bir 3. Dünya Harbi
beklentisi de dahil olmak üzere bölgesel küresel bir savaş beklentisi içinde
olmalı mı dünya? Bizim bu konudaki hazırlığımız nedir?" sorusuna şu yanıtı
verdi:
"Bence dünya bu senaryoyu ciddiye almalı, bu tehdidi
ciddiye almalı. Böyle bir risk var. Bunu biz baştan beri diyoruz."
Fidan, Gazze'deki "katliam ve soykırımın"
insanlığı ikiye böldüğünü vurgulayarak, "Hatta büyük bir kısmının artık
vicdanının belli bir noktada odaklandığı, aynı noktaya, aynı frekansa geldiği
bir konu ve bunun karşısında duran bir yapı var, bir grup var. Onlar bile artık
durmakta zorlanıyorlar. Bu yapının bir de Ukrayna’da devam eden savaşla ilgili
bir sorunsalı var" diye konuştu.
"Netanyahu hükümeti liderliğindeki İsrail sisteminin
Hamas'ı bahane ederek Filistin direniş hareketini tamamıyla yok etmek ve
yıllardır devam ettirdiği işgali meşrulaştırmak ve kurumsallaştırmak üzere
kurduğu politika var" ifadesini kullanan Fidan, 7 Ekim 2023'ten sonra
İsrail'in olayları kendi menfaatine çevirmek için sistemli savaş planını ortaya
çıkardığını vurguladı.
Fidan, Avrupalı devletler ile ABD’nin, İsrail'in bu
politikasını durdurmadığını, aksine desteklediğini dile getirerek, "Şimdi
dünyanın geldiği noktada özellikle iki devletli çözüm, savaşın durması, insani
yardımlar meselesi fevkalade önemli bir noktaya geldi" şeklinde konuştu.
Bakan Fidan, "Gazze'deki bu savaş, dünyanın buradan
bölünmesi ve büyük çoğunluğun Filistinlerin yanında yer alması, dünyadaki
mevcut sistemin gidişatı açısından da fevkalade önemli bir konu" diyerek,
ABD ve Avrupalı devletlerin iki devletli çözümü desteklemediğini ve İsrail'e
“başkasının toprağını çalma” konusunda tepki göstermediğini söyledi.
Fidan, bu ülkelerin Filistinlilerin devlet kurması
konusundaki çabaları desteklemesi gerektiğine dikkati çekerek, bu şekilde
Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanların bölgede barış içinde yaşamasının
sağlanabileceğini vurguladı.
Bölgedeki petrol ve doğal gazın yanı sıra altyapı
yatırımlarına işaret eden Fidan, barışın sağlanmış olması halinde bunların daha
da gelişebileceğini fakat bunun başarılamadığını anlattı.
İsrail'in Gazze'ye saldırılarıyla savaşın yayılma
tehlikesiyle karşı karşıya bulunduklarına dikkati çeken Fidan, İsrail'in
soykırımı sürdürdüğü sürece bu riskin devam edeceğini vurguladı.
Fidan, özellikle Lübnan'ın gündeme gelmesinin yayılma
riskinin habercisi olduğunu kaydederek, Ensarullah’ın devreye girmesiyle
Kızıldeniz'de de bir yayılmanın söz konusu olduğunu anımsattı.
Şu anda düşük yoğunlukla giden çatışmaların büyük bir savaşa
dönüşmesi ve başka aktörleri de içine çekmesinin söz konusu olduğuna işaret
eden Fidan, Güney Kıbrıs ile ilgili Avrupalı ve bölgesel aktörleri
uyardıklarını söyledi.
Fidan, Güeny Kıbrıs'ın Gazze'ye yönelik operasyonların
parçası olmasına ilişkin, şunları kaydetti:
"Buranın operasyon merkezi haline dönmüş olması... 7
Ekim'den sonra, İsrail'in başlattığı ilk operasyonlardan sonra biz, Güney
Kıbrıs Rum Kesimi'nin özellikle Gazze'ye yönelik operasyonlarda belli ülkelerin
kullandığı bir üs olmasını istihbari raporlarla hep görüyoruz. Orada Gazze'ye
yönelik istihbari uçuşların, askeri uçuşların sürekli yapıldığını. Bunu gündeme
getirince biz, birdenbire burayı lojistik üs ilan ettiler, Gazze'ye yönelik.
Aslında biz o zaman da dedik yani bu lojistik üs operasyonu, oranın aslında bir
askeri üs olma özelliğini gizleyen bir faaliyet haline açıkçası dönüşmüş oldu.
Buranın ve Yunan adalarının Orta Doğu'ya yönelik operasyonlar için kullanılıyor
olmasının ne Kıbrıs Rum Kesimi'ne ne Yunanistan'a faydası olur. Bizim
tavsiyemiz, Yunanlılara da söyledik, buralardan, bu işlerden uzak durması çünkü
Orta Doğu'daki devam eden savaşlara bu şekilde siz müdahil olduğunuz zaman,
taraf olduğunuz zaman bu ateş gelir, sizi de bulur. Zaten biz de aynı
coğrafyadayız, gelir bizi de bulur.
Avrupa'da yükselen aşırı sağa ve Orta Doğu'da yaşanan
gerilimlere değinen Fidan, şunları söyledi;
Avrupa Birliği'nde jeostratejik çerçeve üzerinden üyelik
ilişkilerinde teknokratlarla konuştuğunuzda Avrupa'nın daha bağımsız, kendinden
emin bir jeostratejik aktör olması için Türkiye ile beraberliği önemli. Hatta
Türkiye'nin beraberinde getirdiği dünyanın burada olması daha önce başlatılan
medeniyetler ittifakı kavramının burada somutlaşma meselesi insanlık ve Avrupa
için bir fırsat.
Bu AB'de çok rahat tartışılan konu değil. Avrupa'daki
siyasal partiler kimlik siyaseti yaptığı için. Jeostratejinin faydasını sokak
diline indirmede bir problem alanı var. Bütün demokrasilerde bu alan problemli
alan. Sahici bir deneme içine giren de yok. Sahici liderlik gösteren,
Cumhurbaşkanımıza da arkadaşlık yapmış Avrupalı liderler vardı. Şimdi
görmüyoruz. Farklı bir şey söyleyen yok.
Herkes ucuz yoldan oy alıp iktidarda kalma peşinde.
Jeostratejik olarak atmadığınız adımların halkın ekonomisini, sağlığını,
güvenliğini nasıl etkilediğini anlatmıyorsunuz. Bunu anlatmadığınız zaman
bugünkü sorunlarla karşılaşılıyor.
AB'nin karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri de
transatlantık yapı içinde ne kadar otonom hale gelecekler ne kadar ABD'ye bağlı
kalacaklar? Bu mümkün mü? Avrupa kendi barışını devam ettirebilecek mi? Daha
yaşamsal konu bu.
Bence dünya bu tehdidi ciddiye almalı. Bu gerçekten hesabı
kitabı yapılmış mesele. Gazze'deki katliam, soykırım insanlığı ortadan ikiye
bölen soykırım. İnsanlığın aynı noktaya geldiği konu. Bunun karşısında duran
bir yapı var.
Bu yapının Ukrayna'da devam eden bir sorunsalı var. İki
savaş, dünyadaki ekonomik rekabet, yapay zekanın beklenmedik atağa kalkmasıyla
'teknolojik üstünlük kimde olacak?' sorusunu birdenbire öne çekilmesi.
Normal piyasa şartlarında giden bir konu. Şimdi burada
ortaya çıkan potansiyeli o kadar büyük ki.