Kaya: "D-8 toplantısı çay ocaklarında konuşan
sohbetten öteye geçmemiştir"
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe
Çalışma Ofisi’nde düzenlenen “Olağanüstü D-8 Dışişleri Bakanlar Konseyi
Toplantısı'nı eleştiren Kaya “Yayınlanan ortak bildiri yüreklere su serpecek
bir bildiri değildi. Bu mudur sizin imkanlarınız, bu mudur sizin kabiliyetiniz,
sizin kabiliyetiniz çağrıda bulunmak birilerinden talepte bulunmak ve sadece
şiddetle kınamaktan mı ibarettir? Daha neyi kınıyorsunuz ve kınamalardan sonuç
almayı bekliyorsunuz. İsrail'in soykırımıyla ilgili bu gök kubbe altında
söylenmedik hiçbir söz kalmadı. Bu toplantı olağanüstü toplantı diye
duyurulmuştu. Yayınlanan bildiriden anladığımız kadarıyla olağanüstü denilen bu
toplantı çay ocaklarında konuşan sohbetten öteye geçen bir toplantı
olmamıştır" dedi.
Açıklanan hububat fiyatlarını değerlendiren Kaya, "Eğer
bu hububat fiyatları Cumhurbaşkanı tarafından açıklanmamışsa ve Tarım Bakanlığı
tarafından internet sitesinden yayınlanmışsa bilin ki o kötü değil çok kötü bir
fiyattır. Yatlara bile ucuz akaryakıt verirken traktörüne mazot koyan çiftçiye
siz lüks araç kullanan kişi kadar vergi koyarsanız bu ülkede tarım ayağa
kalkmasına imkan vermiş olmazsınız" diye konuştu.
"Kayyumlar, belli bir kesimi potansiyel suçlu olarak
gördüğünüzün itirafı"
Kayyum atamalarını da eleştiren Kaya, "KHK'ların
çıkarılmasının amacı OHAL süreciyle sınırlı olarak çıkarılır. Türkiye bu OHAL
sürecini atlatalı yıllar oldu. Yasalarımızda bir belediye başkanı tutuklandığı
zaman yerine nasıl bir usulle atama yapacağı bellidir. Belediye başkanı şayet
tutuklanmışsa belediye meclisi üyelerinden biri arasından seçim yapılır ve o
koltuğa oturur. Şayet burada belediye meclisi var ama onlar da suça bulaşabilir
gibi bir önyargı ile hareket ederseniz o zaman 'Beraa-i zimmet asıldır'
kuralının ne manaya geldiğini bilmiyorsunuz demektir. O zaman belli bir kesimi
potansiyel suçlu olarak gördüğünüzün itirafı manasına gelir. Bırakın belediye
meclisi kendi içinden bir başkan seçsin. Suça bulaşmışsa ona da görevden
almanızın önünde bir engel yok" diye konuştu.
Belediye başkanı olarak valilerin atandığını vurgulayan
Kaya, "Vali hem bütçe yapan, hem karar alan hem bu kararları denetleyen
konumunda. Cumhurbaşkanında olmayan yetkileri siz kayyum olarak atanmış
valilere, kaymakamlara tanıyorsunuz. Terörle mücadeleye eyvallah ama milli
iradeye karşı gasp olan belli bir seçmen kitlesinin aidiyet duygusunu yok eden
bu uygulamalarına Türkiye derhal son vermelidir" dedi.
Davutoğlu: "Gazze İslam dünyasındaki duyarsızlığın
insanlıktaki ilkesizliğin bir sonucu"
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu konuşmasına
İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarıyla başladı, Davutoğlu, "Gazze
yüreğimizi yakan bir yangın ama Gazze bir sebep değil bir sonuç. İslam
dünyasındaki duyarsızlığın insanlıktaki ilkesizliğin bir sonucu Gazze"
dedi.
Yaklaşan Kurban Bayramı’nı hatırlatan Davutoğlu, “Sadece
Gazze değil, bayram sabahı ülke de hüzünle gidecek. Hangi dede çocuklarına
harçlık verebilecek. Hangi büyük, kaç dede, amca, dayı çocuklarına harçlık
verebilecek? Bu şartlarda emeklilerimizin ıstırap çektiği bir bayrama giriyoruz”
diye konuştu.
"O çiftçilere sesleniyorum, bir kez daha düşünün
nerede hata yaptınız"
Davutoğlu, açıklanan hububat alım fiyatlarına ilişkin de
değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu şunları söyledi:
"Eğer verilecek olan rakamlar iyi olsaydı Cumhurbaşkanı
alay-ı vala ise çıkar ilan ederdi. Hatta müjde, müjde son dakika diye... Şimdi
son dakika değil, don dakika oldu. Dondu çiftçi dondu. Konya'da bakan kaynardı
rakamlar iyi olsaydı. Tahıl ve hububatın yetiştirildiği yerlere bakın AK
Parti'ye en fazla oy çıkan yerler şimdi o çiftçilere sesleniyorum, bir kez daha
düşünün bakalım nerede hata yaptınız?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP lideri Özgür Özel'in
görüşmesine ilişkin ise, şunları söyledi:
“Bence olumlu, sürdürülmesi gereken olumlu bir gelişme. 31
Mart seçimleri sonrası şunu ifade etmiştim, Türkiye bir yol ayrımındadır. Ya 8
yıldır sürdürülen kutuplaşma stratejisiyle, Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli ve
onların paydaşları onların arkasındaki bazı güç odakları Türkiye’yi otoriter
bir rejime götürecekler ya da iktidar bu seçim neticelerinden gerekli dersleri
alıp siyaseti normalleştirme yönünde adım atacak. Benim gördüğüm Sayın
Erdoğan’ın ikinci yolu tercih etmeye çalıştığı ama birilerinin bunun üstüne
bariyer üstüne bariyer koymaya devam ettiği ve Sayın Erdoğan’ın da
davranışlarında günlük bazda borsa oynamaları gibi oynamalar olduğu. Neden
Türkiye’nin buna ihtiyacı var?
“8 yıldır Türkiye’yi kutuplaştırarak yönetmeye çalışan
bir ittifak var”
1970'li yıllarda sol sağ ayrımı içerisinde en azından sağ
partiler bir araya geliyordu. Sol sağ gerilimi cepheleşmeler, 1970'li yılların
sonunda bir ihtilale kadar götürdü ülkeyi, Demirel ve Ecevit bir araya
gelemediler iki lider olarak. Diğer liderlerde birbirlerini anlayamadılar.
90’lı yıllarda liderler bir araya gelemediği için 28 Şubat’a gelindi.
8 yıldır Türkiye’yi kutuplaştırarak yönetmeye çalışan bir
ittifak var. Siyasi hayatım boyunca hep bu yumuşamaları destekledim. Tarih
2015, 7 haziran sonrası görev verildi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile
görüştük. İhanetle suçlandık. Ve pelikan yapılanması ilk o zaman başladı. Sanki
bir suçmuş gibi bir kampanya yürütüldü. Birileri Türkiye’nin bir noktada
birleşmesini istemediği için bütün gücüyle üstümüze geldiler. Sonra 2016
yaşandı. İki gün sonra Sayın Cumhurbaşkanı’na şu tavsiyede bulundum. Bütün
siyasi liderleri bir araya getirin. Türkiye’de yeni bir siyasi dönem başlatın.
Çok iyi hatırlarlar kendileri. O zaman bütün siyasi liderler bir araya gelip,
bu ülkede biz bir daha darbe yaptırmayacıız deselerdi, son 8 yılın siyasi ve
ekonomik felaketleri yaşanmazdı. Hukuk yerle bir edilmez, bir grup çete devlete
musallat olamazdı. Yapılmadı. Yüreğim yanıyor. Eğer 2016 temmuzundan 2017
yılına kadar sivil anayasa yapılsaydı Türkiye örnek olurdu.
Emin olunuz, Sayın Cumhurbaşkanı bütün bu teşebbüsleri
vaktinde yapsaydı herhangi bir diyaloğa ihtiyaç duymadan liderlik edebilir biz
de onu alkışlardık. Hiç tereddütsüz alkışlar sonuna kadar da destek verirdik.
Ama olmadı onun üzerine Altılı Masa'da biz toplumsal barış platformu
oluşturmaya çalıştık, beş sağ parti ile... CHP ile görüşüyoruz diye Sayın
Karamollaoğlu ile hakaretlere muhatap olduk. Aşırı gidip 'kafir' diyecek ölçüde
'onlarla nasıl bir araya gelirsiniz' diyenler oldu. Yıllardır partimizle bayramlaşma
bile yapmıyor iktidar.
“Hiçbir yanlış yok doğru buluyorum”
Bakalım nereye kadar gidecek bu yumuşama. Gelinen nokta
doğru ama temel soru şu? Amaca odaklı mı bu yumuşama kalıcı ve samimi? Geçici
ve konjonktürel mi taktiksel mi? Amaca odaklı kalıcı ve samimiyse çok doğru.
Ama geçici, konjonktürel ve taktikselse yeni bir çok felaketin habercisi olur.
AK Parti ikinci parti konumuna düşmezse acaba bu yaşanacak mıydı? AK Parti birinci parti olup çoğunluğu almadığı dönemde
yani 7 Haziran seçimleri sonrasında anayasa gereği CHP ile görüştük diye
hakkımızda trol çeteleri örgütleyenlere sesleniyorum, o zaman AK Parti birinci
partiydi şimdi ikinci bir parti olarak edilgen bir şekilde neredeyse mahcup ve
mahkum olduğu için böyle bir görüşme yapıyor görüntüsü içinize siniyor mu? Ben
söyleyeyim sinsin, seçmenin oyuna saygı göstereceksiniz. Hiçbir yanlış da yok
burada, doğru görüyorum. Ne konuştuklarıyla ilgili kamuoyuna yansıyan detayları
izledim, doğru görüyorum. Hatta daha da ötesini konuşsunlar. Bunu açsınlar,
yaygınlaştırsınlar.
"Bay demeyin, Özgür Bey deyin"
Şimdi peki samimiyetin ölçüsü ne, takip edeceğiz. Adalet
konusunda ne yapacak iktidar bakacağız. 9. Yargı Paketi içindeki mayınlar, etki
ajanlığı ne olacak? Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayacak mısınız? Can
Atalay... Kutuplaştırıcı söylem terk
edilecek mi? Bakalım Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan'ın dili ne kadar
farklılaşacak? O malum şahıs denilen tabir kalkacak mı? İnsanlara ismiyle hitap
edilecek mi? Özgür Bey’e Özgür Bey deyin, 'bay' bilmem kim demeyin. Çetelere
karşı mücadele edecek misiniz? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni tartışmaya
açacak mısınız?"
"Kaybolan Dicle kenarındaki bir kuzu değil, genç bir
akademisyendi"
Davutoğlu, Sinan Ateş davasına ilişkin ise, "Hukuk mu,
çeteler mi, dağ kanunu mu yargı kanunu mu? Bunlar tespit ediliyor Sinan Ateş
davasında... Özgüveni yüksek gerçek bir Anadolu kadını Ayşe Ateş, beni ziyarete
geldi hukukçu arkadaşlarımla birlikte kabul ettim. Bana sayın Cumhurbaşkanının
kendisini davet geldiğini söyledi. O yetimlerin hukukunun hakkının aranması
bizim boynumuzun borcudur. Herhalde sayın Cumhurbaşkanının bir cevabı olmuştur. Niye o yetimin başının
okşanması için 1,5 yıl beklendi ama cumhurbaşkanı 1,5 yıl beklerse bütün yargı
ve emniyet makamlarına 'ben bu konuyla ilgilenmiyorum siz bildiğiniz gibi
yapabilirisiniz.' Onlar da bildiği gibi yaptılar. Delilleri örttüler, Ayşe
hanımın ifadelerini iddianameden çıkardılar. Ucu ülkü ocaklarına, MHP'ye gider
diye Devlet Bahçeli onları tehdit etti. Hepsi yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanı
kaybolan Dicle kenarındaki bir kuzu değildi. Kaybolan Ankara sokaklarında
hayatını kaybeden genç bir akademisyenin hayatıydı" dedi.
"Avrupa'da milyonlarca vatandaşımız tehlikede"
Davutoğlu, Avrupa Parlementosu seçimlerine ilişkin ise,
"Avrupa'daki vatandaşımızı ilgilendirecek bir seçim yaşandı. Türkiye
Avrupa'daki gelişmeleri takip etmediği aşikar. Avrupa Parlamentosu sonrasında
Avrupa'da siyasi bir deprem yaşanıyor. Bütün doğu Almanya ilk kez ırkçı
partinin etki alanına girdi. Oradaki 10 milyonlarca Müslüman bizim de
vatandaşımız her an tehlike altında demek. Ankara bunu takip ediyor mu? Hiç
açıklama duydunuz mu" diyerek eleştirdi./milligazete