Hak-İş, Türk-İş ve DİSK tarafından yapılan ortak açıklamada
asgari ücrete ilişkin talep ve beklentiler sıralandı.
Ortak açıklamada şöyle denildi:
"Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası’nın
girişinde, “işçinin ve ailesinin yalnızca geçimini temin eden ücret, insanca
yaşamaya yeterli bir ücret değildir. Hâlbuki işçinin insanca yaşaması için
yeterli ücrete sahip olması gerekir” ifadesine yer verilmiştir.
Üç İşçi Konfederasyonu “insan onuruna yaraşır bir asgari
ücret” belirlenmesi taleplerini bir araya gelerek ortaklaştırmıştır. Özellikle
sendikasız işçilerin önemli bir bölümünün temel sorunu olan asgari ücretin,
belirlediğimiz ve savunduğumuz ilkeler doğrultusunda karara bağlanması büyük
önem taşımaktadır.
Ücretli çalışanların yarıya yakını asgari ücret ve civarında
bir gelir elde etmektedir. Sosyal güvenlik primine esas ortalama kazanç da
asgari ücretin biraz üzerindedir. Asgari ücret belirleme çalışmaları sadece
ücretli kesimi değil toplumun tümünü yakından ve doğrudan ilgilendirmektedir.
Sadece asgari ücret alanlar değil; asgari geçim indirimi, işsizlik ödeneği,
kısa çalışma ödeneği, engelli ve yaşlılık aylığı ile bakım yardımı, genel
sağlık sigortası, bireysel emeklilik, sosyal güvenlik borçlanması, sosyal
güvenlik alt ve üst primlerinin belirlenmesi gibi çok geniş bir alanı
kapsamaktadır.
Ekonomide özellikle son dönemde döviz kurlarında yaşanan
olağanüstü dalgalanma ve başta gıda ve kira olmak üzere temel mal ve hizmet
fiyatlarında görülen artışlar, emeğinden başka hiçbir geliri olmayan ücretli
çalışanların satın alma gücünü geriletmiştir.
Bu nedenle, 2022 yılında geçerli olacak asgari ücretin,
ekonomide yaşanan gelişmeler de dikkate alınarak, insana yakışır bir yaşam
düzeyini sağlayacak şekilde tespit edilmesi gereği ortak düşüncemizdir.
Asgari ücret, emeğe gösterilen saygının bir ölçüsüdür.
Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, gelir dağılımında adaleti ve iyileştirmeyi
temel alan, refahın geniş kitlelere yayılmasını amaçlayan bir yaklaşımla tespit
edilmesi toplumsal huzur ve iş barışının sağlanması için gereklidir.
Üç İşçi Konfederasyonu “aileleri ile birlikte insan onuruna
yaraşır bir asgari ücret” belirlenmesi taleplerini yineleyerek bir kez daha bir
araya gelmiştir.
Anayasamız devlete “çalışanların yaptıkları işe uygun
adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları
için gerekli tedbirleri alma” görevi vermektedir. Ayrıca, asgari ücretin
tespitinde “çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz
önünde bulundurulur” denilmektedir.
'Düşük belirlenmesi kabul edilemez'
Asgari ücret bir pazarlık ücreti değildir. İşçinin ailesiyle
birlikte insanca yaşamasını sağlayacak gelirdir. Asgari ücretin belirlenmesi
müzakerelerinde göz önünde tutulması gereken öncelikli husus, çalışanların
karşı karşıya bulundukları geçim koşullarıdır. Çalışanlar, yaşanılan ekonomik
sıkıntıların nedeni değil mağdurudur ve “ülkenin içinde bulunduğu ekonomik
durum” gerekçesiyle asgari ücretin düşük belirlenmesi kabul edilemez.
Ülkemizdeki asgari ücret düzeyi AB üyesi tüm ülkelerin
gerisine düşmüştür. Küresel pazarlar ile rekabet edebilmek adına emek kesiminin
talepleri görmezden gelinmemelidir. Türkiye’nin rekabet şartlarını düşük ücret
politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir anlayışı olmamalıdır.
Bugün ücretliler üzerinde dayanılmaz boyutlarda vergi
yükleri bulunmaktadır. Türkiye’de gelir vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğu
ücret geliri elde edenlerdir. Kaldı ki, hem doğrudan gelir ve kazanç üzerinden
hem dolaylı olarak mal ve hizmet alımında yapılan zorunlu ihtiyaç
harcamalarından dolayı günlük yaşantısının her aşamasında vergiye maruz
kalınmaktadır.
Ücretli çalışanların net ücreti, vergi dilimlerindeki
artışlar nedeniyle ilerleyen aylarda düşmektedir. Asgari ücret alan işçiler
bile yılın son dört ayında eksik ücret almak durumunda kalmaktadır. Asgari
ücrette gelir vergisi nedeniyle meydana gelen gerilemenin telafi edilmesi
uygulaması, sadece asgari ücretle çalışan bekâr işçiler için geçerlidir. Evli,
üç çocuklu ve eşi çalışmayan bir işçi yılbaşında elde ettiği ücret düzeyini
yılsonunda alamamaktadır. Bu işçinin yılın toplamı itibariyle kaybı devam
etmektedir. Mevcut bu uygulamayla aile korunmamaktadır.
Ücretli çalışanlar için vergi matrahı farklılaştırılmalıdır.
2002 yılında gelir vergisi tarifesi brüt asgari ücretin 17,1 katı iken,
günümüzde 6,7 katına gerilemiştir. Tüm ücret gelirlerinde, asgari ücrete denk
gelen kısmına kadar olan tutarın vergi dışı bırakılması yönünde sosyal taraflar
arasında görüş birliği oluşmasına rağmen -şimdiye kadar- herhangi bir düzenleme
yapılmamıştır.
İşverenin sosyal güvenlik primi düşürülmüş ve buradan doğan
milyarlarca liralık gelir kaybı Hazine tarafından karşılanmaktadır. Ancak
işçilerin sosyal güvenlik priminde bir indirim yapılmamıştır. Sosyal devletin
koruyucu vasfı öncelikle düşük gelirli olan ücretli çalışanlar için olmalıdır.
'Asgari ücret, açıklanan net ücretin altına düşmemeli'
Bu çerçevede; işçi temsilcileri, “insan onuruna yakışır” bir
düzeyde asgari ücret belirlenebilmesi için, Komisyon çalışmaları sırasında
temel alınması gereken ilkeleri aşağıdaki biçimiyle savunmaktadır:
Asgari ücretin saptanmasında Anayasa’da yer alan “geçim
şartları” yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır. Günün ekonomik ve sosyal
koşullarına göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve
insanlık onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir.
Asgari ücret net olarak açıklanmalıdır. Bu ücretten
yapılacak vergi, sosyal güvenlik vb. kesintiler net tutarın üzerine ilave
edilmeli ve yıl boyunca asgari ücret açıklanan bu net ücretin altına
düşmemelidir. Asgari Geçim İndirimi (AGİ) işçinin medeni durumuna göre ayrıca
ilave edilmelidir.
Tüm ücretlerin asgari ücrete tekabül eden kısmı vergiden
muaf olmalıdır. Gelir vergisi tarifesi en az yeniden değerleme oranında
artırılmalıdır. Ayrıca ücretliler için damga vergisi uygulaması
kaldırılmalıdır. Asgari ücret sonrası ilk vergi basamağı için uygulanacak oran
da yüzde 10 olmalıdır.
Asgari ücret, herhangi bir ayırım yapılmadan yine ulusal
düzeyde tek olarak ve yıllık belirlenmelidir. İşçilerin arasında nitelik,
kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız
olarak ele alınmalıdır.
Asgari ücret, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret
olarak kabul edilmeli ve bu özelliği temel alınarak belirlenmelidir.
Devlet çalışanlar arasında ayrım yapmamalı, kamuda geçerli
en düşük aylık tutarını asgari ücret belirlenirken de dikkate almalıdır.
Asgari ücret ile bağlantılı olarak ve günümüz ekonomik
koşullarını da dikkate alarak;
İşverenlere sağlanan sosyal güvenlik prim desteğinin benzeri
bir destek işçilere de verilmeli ve işçilerin sosyal güvenlik haklarında bir
kayıp yaratmayacak şekilde işçi SGK prim payı 5 puan düşürülerek bütçeden
karşılanmalıdır.
“Sosyal Devlet” ilkesi gereği memurlara çalışmayan eş için
ödenen “aile yardımı” işçiler için de uygulamaya konulmalıdır.
Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı ve
asgari ücret teşviki sadece sendikal örgütlenmenin olduğu işyerleri için
uygulanmalıdır.
2022 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere
ilk toplantı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının çağrısıyla 1 Aralık 2021
Çarşamba günü (yarın) sosyal tarafların katılımıyla yapılacak.