Türkiyeli Şiilerden Liderlik İddialarına Tepki

GİRİŞ: 11.10.2022 22:42      GÜNCELLEME: 11.10.2022 22:42
Rasthaber -  BASIN BİLDİRİSİ

11.10.2022

----------------

Bismillahirrahmanirrahim,

Son günlerde bir takım medya organlarında “Türkiye Caferileri'nin Lideri” ünvanlıyla yapılan açıklama ve konuşmalar, ülkemizde yaşayan Caferi mezhebi mensubu vatandaşlarımız ile Ehl-i Beyt dostlarını derinden üzmüş ve rencide etmiştir.

Bu sebeple Ehlibeyt /Şia mezhebi mensubu özel ve tüzel olarak aşağıda belirtilen hususlarda kamuoyunu aydınlatmayı ve başta medya kuruluşları olmak üzere tüm tarafları bu konuda dikkatli olmaya çağırmayı görev telakki ediyoruz:

1- Demokratik bir ülkede her vatandaş ülke içi, bölgesel ve uluslararası çeşitli konularda görüşünü belirtmekte, eleştiriler yapmakta, teklifler sunmakta özgürdür. Her vatandaş yasalar çerçevesinde kurulmuş dernek, vakıf, parti v.b. kurum ve kuruluşlara başkanlık yapabilir, o kuruluş tarafından lider olarak tanınabilir. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak hiç kimse kendinden menkul "Türkiye Caferilerinin Lideri" ünvanını kullanmak, birilerinin kendisine böyle bir unvan vermesine susarak onay vermek veya milyonlarca kişi adına konuşmak hakkına asla sahip değildir.

2- Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir mezhep mensubu için (Hanefi ve Şafii'ler gibi) böyle bir makam belirlenmezken, bu tip bir ifadenin sadece Caferiler için kullanılması ister istemez birtakım şüphelere yol açmakta ve işin arka planında farklı projeler olduğu düşüncesini güçlendirmektedir.

3- Selahattin Özgündüz adlı kişi yasal çerçevede bir derneğin, vakfın veya kurumun başkanı, lideri olabilir. Dolayısıyla o kurum adına istediği şekilde açıklamalar yapabilir. Ama milyonlarca mensubu olan bir mezhep veya camia adına temsil yetkisi olmadığı için, "lider" ünvanını kullanarak veya kullanılmasına izin vererek hiç bir açıklama yapamaz.

4- Bu durum gerek yasal, gerek örfi, gerekse de etik ilke ve kurallara kesinlikle uygun değildir.

Türkiyeli  Şia mezhebi mensupları ve Ehl-i Beyt dostları olarak aşağıda imzası bulunan bizler böyle bir ünvan veya makamı tanımadığımızı, ayrıca bu ünvanın yetkisiz bir şekilde kullanılmasını da kınadığımızı kamuoyuna ilan ederiz.

ÖZEL KİŞİLER:

1-     Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

       Hüseyin Erdil

       Cihan Taş

       Ufuk Dede

H     Ahmet Daldal

Feyzullah Güney

Ali Tunay

Av. Teoman şahin

Av. Uzm. Arb. Bayram YAZICI

Ali kıran

Fatih Bilgin

İbrahim Demir

Alper Basmaz

Muhammed Can

Aydın Atay

Murat Nazlı

Bahir Aydın

Av. Ziya Türkyılmaz

Atakan Çelik

İbrahim Pirgaip

Necati Topçu

Şenol Akyüz

Seref Ertekin

Korkut Conkuroglu

Celalettin Yurtoğlu

Erol Gök

Yaşar Yüksel

Emre Eker

Recep İlker Demir

Hüseyin Türkoğlu

Mesut Angi

Ebuzer Demir

Saliha Demir

Zeki Kiraz

Ertem Bilgin

Adem Namlı

Sedat Doğan

Cemil Çetin

Mustafa Kemal Taşpınar

Erdoğan Yılmaz

Ali Gültekin

Hüseyin Kılınç

Ercan Alagöz

Mehmet Mavi

Hacı Yeğin

Cüneyt Ekmen

Nadir Ersoy

Zekeriya Aktürk

Segbetullah Nasır

Murat Akkılıç

Mehmet Genç

Mehmet Hanifi

Cihan Kahveci

Haluk Aydemir

Medet Önler

Hacı Taner Demircan

Kenan Beyazıt

Tuncay Bölükgiray

Çetin Kotancı

Emin Alakuş

Murat Korkutata

Mahmut Güven

Yazgülü Vural

Serdar Sercan

Aliye Söğüt

Halil Görgülü

Kayhan Açıkol

Galip Özmen

M. Emin Amedi

Ferhat Aydoğdu

Murat Daştan

Talip Özçelik

Mikail Derbendi

Kemal Cesur

Abdurrahman Aydoğan

Volkan Kemal Ergenekon

Bahar Yavuz

Can Öztürk

Süleyman Ak

Mustafa Özsomuncu

Vedat Beyazşahin

Metin Yıldızel

Savaş Çiçek

Serkan Ünlü

Arzu Çetinkaya

Yavuz Endoğan

Kemal Kılıç

Şeref Keleş

Neşe Taştan

Hüseyin Ak

Muharrem Ak

Nafi Çelik

Yurdakul Tarhan

Aytekin Akdemir

Av. Karahan Gültekin

Volkan Bayat

Masume Melike

Ramazan Darendevi

Kemal Ababey

Hüseyin Gül

Muhammed Nur Atsat

Öztürk Salman

Hilmi Turgut

Şeyğ Nesimi (Azerbaycan)

Gökhan Şasi

Mehtap Tunç

Recep Gündoğdu

Azer Ergün

Mustafa Çubukçu

İsmail Keleş

İbrahim Kıran

İsmail Akbulak

Esma Kayaaltı

Ahmet Doğan

Leyla Akar

Mehmet Tunç

İsmail Aydın

Aziz Güven

Tunay Akdoğan

Abbas Göleli

Muhammet Mehdi Dereçiçeği

Özlem Akdoğan

Burçin Erbuğ

Seyyid Dersimi

Burhan Merdam 

Hakan Erdem

Çetin Çaça

Haydar Hatemi

İbrahim Sarıkaya

Sedat Atabay

Selami Demir

İlker Sır

Mehmet Nacar

Muhammet Aydemir

Merziye Setareh

Fatma Karakuş

Ahmet Talmaç

Kadir Burunlu

Musa Aycin

Hasan Egribayir

Fatih Çömert

Reşit Aygün

Meltem Çağlar

Ramazan Ülker

Muhammed Ruhullah Ülker

Muhammed Ülker

Muhammed Beheşdi Hüseyin Ülker

Mahmut Ülker

Şefika Ülker

Hörmet Ülker

Fatma Ülker

Havva Ülker

Gamze Ülker

Sevde Ülker

Betül Ülker

Zehra Ülker

Okan Canibek

Mikail Lale

Harun Çukurkuyulu

Ali Savaş Aktaş

Hamza Çağlar

Yurdakan Tarhan

Rüssam Velayeti

Hamit Kalkanlı

Samet Koslis

İdris Kaçmaz

Seyyid Nuri Sevim

Muhsin Uğurlu

Masume Aras

Hayrettin Özen

Zafer Ata

Zehra Gültek

Hesen Nebiyev

Levent Acarlı

Gaffar Karadağ

Mehmet Demirer

İdris Kaçmaz

Alpaslan Candemir

Ali Müdüroglu

Murat Turan

Kureys Tepe

Metin Kalın

Serkan Ergen

Kemal Kangal

Volkan Erbakan

Murat Beyzade

Ruhullah Candemir

Seval Türkeli

Ayten Zaman

Nisa Günsoy

Dilek Günsoy

Ülker Günsoy

Ali Günsoy

Gülsafa Günsoy

İbrahim Günsoy

Furkan Günsoy

Hilal Günsoy

Hicran Günsoy

Halil İbrahim Günsoy

Neziha Baçıl

Suzan balım

Serdar Günsoy

Kader Günsoy

Muhammed Günsoy

İsmet Günsoy

Zeynebi Kübra Günsoy

Nazife Günsoy

Rugeya Günsoy

Muzaffer Günsoy

Berat Günsoy

Tuncay Günsoy

Dilan Günsoy

Derya Günsoy

Sakine Günsoy

Kıyamaz Günsoy

Yılmaz Günsoy

Fatma Günsoy

Nisa Günsoy

Serkan Günsoy

Funda Günsoy

Gülşen Günsoy

Bediha Günsoy

Dilek Demir

Cahil Demir

Can Demir

Bircan Demir

Nurcan Demir

Ramazan Suheda

Huzeyfe Yüksel

Hüseyin Polat

Derya Aras

Fatıma Canik

Muhammed Furkan

Sayit Eser

Aysel Angi

Sevda Vurgun

Fırat Özdemir

Şentürk Gülen

Gülhan Gülen

Büşranur Gülen

Burak Gülen

Zeyneb Masume Gülen

Münin Atalar

Harun Karadeniz

Adnan Günaydın

Ahmet Güzel

Yusuf İsmailov

Hayal İsmailov

Zamin İsmailov

Razi İsmailov

Cemşit Guliyev

Perviz Guliyev

Keramet Ceferli

Entigam Ceferli

Ferman Sultanov

Vugar Sultanov

Terlan Agayev

Resul Agayev

Helim Agayev

İmad Gurbanov

Reza Gurbanov

Sadullah Aydın

Abdulkadir Çuhacıoğıoğlu

Yasemin Demir

E. Turan Özcan

Hüseyin Polat



TÜZEL KİŞİ VE GRUPLAR

Çağrı Gençlik Merkezi

Van Ehlibeyt Derneği

Elbistan Şefkat Eli Ehlibeyt Derneği

Toplumsal Araştırma ve Yardımlaşma Derneği (TAYDER)

Ehli Beyt SMS Grubu (700kisi)

Mehdilik Grubu (750 kişi)

Ehl-i Beyt Medya 313




Not: Bildiriye katılmak isteyen özel ve tüzel kişiler 0542 351 98 96 numaralı telefona bildirebilirler.

YORUMLAR

Metin YILDIZEL 1 ay önce
Selam. Allah'u Ehad razı olsun. Ves Selâm.
Aytekin Akdemir 1 yıl önce
🔥 İLHAM İSRAİLEV ŞEHİD KANLARI KARABAĞ TOPRAKLARINDA KURUMADAN, AVRUPA EFENDİLERİ'NİN EMRİYLE KARABAĞ TOPRAKLARININ BİR BÖLÜMÜNÜ ERMENİSTAN'A VERMEYİ KABUL ETMİŞ.. İLHAM ALİYEV'E "BAŞKUMANDAN" "DİYENLER" İYİ DİNLESİN...👇 https://youtu.be/FvlpvwwXQ2g
Aytekin Akdemir 1 yıl önce
Değerli Ehlibeyt Âlimi Seyyid Hasan Amuli'nin 2020'deki hutbesi: "Teessüf ile öğrendik ki geçen hafta Azerbaycan meclisinde 3 tane milletvekili İran’a karşı ağıza alınmayacak sözler sarf etmiş. Bizim milletimize, hükümetimize, ülkemize ve her şeyden daha da önemlisi rehberimize (İmam Hamenei’ye) bizim yüreğimizi çatlatacak ağır hakaretlerde bulunulmuş. Buna çok üzüldük. Ey Azerbaycan, İran sana hangi hizmeti sunmaktan geri durdu. Dünyada hangi ülke İran gibi sana hizmet etti. Toprağımızı sizin hizmetinize sunduk. Nahçıvan ile Azerbaycan’ın irtibat köprüsü İran’dır. İran olmasa Nahçıvan yıkılır. Karabağ’da İran size az mı yardım etti? Azerbaycan milletinin bunu bilmesi lazım, bizim milletimiz bunu biliyor gerçi. Bize diyorlar ki İran Ermenistan ile ilişkilerini neden kesmiyor? Bakın eğer biz bütün konuları burada açarsak Azerbaycan devletinin yöneticilerinin haysiyetleri yerle bir olur. Şimdi bunlar konuştukları için bize de bazı sözleri, gerçekleri açıklama fırsatı doğdu. Ben ilk önce şunu söylemek isterim; eğer camdan köşkte oturuyorsan başkalarına taş atmayacaksın. Kendileri de biliyor ki Ermenistan’a silahı Rusya vermektedir. Bu sorunun arkasında Rusya vardır. Ermenistan parayı da Amerika’dan almaktadırlar. Amerika 2 milyar dolar bunlara para verdi. Ayrıca Ermenilerin kurduğu sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ne de 200 milyon dolar para verdi. Bu sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni sadece Amerika Birleşik Devletleri resmiyette tanımıştır. Bunun anlamı şudur; ABD Karabağ’ı Azerbaycan toprağı olarak tanımamaktadır. Azerbaycan’ın milli hakimiyetini tanımamaktadır. Amerika’nın Dışişleri Bakanı Azerbaycan’a geldiğinde bir kelime dahi senin toprak bütünlüğünden konuşmadı. Sen orada ona niye itiraz etmedin. Amerika bunu yaparken de sözde insani değerlerin arkasına sığınmaktadır. Amerika başka yerlerde niye insani değerleri göz önüne almamaktadır da sadece Karabağ’da Ermeniler söz konusu olunca insaniyeti hatırlamaktadır. Öte yandan Ermenistan’ın temel ihtiyaçlarını Türkiye temin etmektedir. Erivan’da pazara bir çık ne görürsen Türk malıdır. Bu konuda Türkiye’nin büyükelçisinden sordular dediler ki, ‘siz diyorsunuz ki Türkiye’nin Ermenistan ile hiçbir ilişkisi yoktur fakat Ermeni pazarındaki malların hemen hemen tamamı Türkiye menşelidir?’ Büyükelçi ilginç bir cevap verdi bu soruya dedi ki, ‘Türkiye’nin siyaseti ile ticareti birbirinden ayrıdır. Bizim siyasetimizin ticaretimizi gölgelemesine izin vermeyiz. Bu yüzden Ermenistan bizden ne istese satarız.’ Şimdi Azerbaycanlı yetkililere soruyoruz bu konuda Türkiye’ye neden itiraz etmediniz. Sürekli dilinize İran, İran, İran diye dolamışsınız. Tabii burada bir plan var. Şimdi bizim aleyhimizde konuşan Azerbaycanlı milletvekillerine ben sormak istiyorum; Ebulfez Elçibey’in zamanında Karabağ’da kıyamet koparken, savaş varken Türkiye Ermenistan’ın ihtiyaçlarını karşılarken siz neredeydiniz?’ Kelbecer muhasara altında olduğunda Türkiye’ye ne kadar yalvardınız helikopter verin de buradaki Azerileri tahliye edelim diye. Onlar sizi ka’le bile almadılar, o zaman neredeydiniz? (Türkiye’de 1993’de Süleyman Demirel’in başbakan olduğu dönem) Avrupa Birliği ve Amerika da Ermenistan’a destek verdi. Ermenilerin soykırım iddialarını resmiyette tanıdılar. Siz o zaman neden sesinizi çıkarmadınız? Sarkozy, Bakü’ye geldiğinde ne sizin toprak bütünlüğünüz ile ilgili bir kelime etti ne de Haydar Aliyev’in kabrini ziyaret etti. Bakü’den sonra da Ermenistan’a geçti ve soykırımı resmen tanıdığını ilan etti. Bunlara rağmen siz hâlâ İran, İran, İran deyip duruyorsunuz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda hiçbir batılılı ülke Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ile ilgili lehte oy kullanmadı. O zaman sesiniz niye çıkmadı? Siz bu ülkelerin aleyhine bir tek kelime sarf etmiyorsunuz habire İran’ı karalıyorsunuz. Bunda bir iş var, bunun ortaya çıkarılması lazım. Ben buradan Azerbaycan halkına sesleniyorum. Bu gerçeklerin konuşulmasını engelliyorlar fakat bu kürsüyü engelleyemezler. Azerbaycan halkı artık gerçekleri duysun. Azerbaycan, Gürcistan üzerinden Ermenistan’a benzin satıyor. Yani Azerbaycan yöneticileri böyle stratejik bir ürünü Ermenistan’a satıyorlar. Eğer Azerbaycan bu benzini Ermenistan’a vermeseydi Ermenistan felç olmuştu. Şimdi sen Ermenistan’ı kendi elinle güçlendiriyorsun sonra utanmadan İran’ı suçlamaya kalkıyorsun. Peki bunlar neden bu kadar İran üzerine hassastırlar, bunda bir sır var elbette! Bu sırrın bugün ortaya dökülmesi lazım. İran’ın Azerbaycan’a yaptığı hizmetler az değil ki! Evvelen ülkemizin topraklarını Azerbaycan yönetiminin hizmetine sunmuşuz. Karabağ’da bizim komutanlarımız ne kadar çok iş gördüler. Haydar Aliyev’in elinden ne kadar çok iftihar belgesi aldılar. Başka hangi ülke size bu kadar hizmet etti? Biz 70 bin Azeri kardeşimizi koruma altına almasaydık o savaşta, onlar ölmüşlerdi. Tahran’da bir yer kurdular orada Azerbaycan cumhurbaşkanına videosu gösterildi, bizim komutanlarımız Haydar Aliyev’in önünde eğittikleri Azerbaycan gençleri ile birlikte askeri geçit töreni yapıyordu. O sırada komutanlarımızdan biri döndü Azerbaycan cumhurbaşkanına dedi ki; ‘Sayın cumhurbaşkanı siz Avrupa ülkelerinde gezip tozarken ben Karabağ’da savaşıyordum.’ Bu sözün üzerine Azerbaycan cumhurbaşkanı, komutanımızı alnından öptü. Şimdi Azerbaycan meclisinde bize ettiğiniz hakaretler, küfürler Allah’tan reva mıdır? En son meclislerinde, bizim ülkemize diyorlar ki, sizin memleketiniz de dininiz de uydurmadır. 80 milyonluk İran’a bundan daha ağır bir hakaret olabilir mi? Eğer Karabağ’da İran olmasaydı Allah’a andolsun ki Ermeniler Bakü’yü de işgal etmişti. Siz bilirsiniz ki Ermenilerin hiçbir şecaatı yoktur toprak işgal etsinler. Onlar şayia ile hareket ediyorlardı. Bu şayia yüzünden Ermeniler gelince Azeriler kaçıyorlardı. İşgal etmek istedikleri her şehirde, ‘Ermeniler geliyor’ diye şayia yaydılar ve Azeriler kaçtı. Allah’a andolsun ki Azerileri bizim gönüllü kuvvetlerimiz korudular. Peki bizim gönüllü güçlerimizin yaptığı bu hizmete karşılık Azerbaycan yönetimi bize karşı hangi ihanetlerde bulundu? 3 tane ihaneti sadece burada söyleyeceğim size ve hutbemi sona erdireceğim. Bizim istihbarat bakanımız dedi ki; ‘İran’ın nükleer enerji alanındaki bilim insanlarını şehit eden teröristlere İsrail, Azerbaycan’da eğitim vermiş.’ O teröristlerden biri de bunu itiraf etti. Duymuşsunuzdur dedi ki, ‘İsrail bana Azerbaycan’da eğitim verdi.’ Evet bizim mükafatımızın bu mu olması gerekirdi? Bizim bilim insanlarımızın kanı sizin elinizden akmaktadır. Hal böyle iken şimdi bize hakaret mi ediyorsunuz? İkinci olarak da bir tane İHA bizim ülkemizin hava sahasına girdi ve biz o İHA’yı İsfahan’ın üzerinde uçarken düşürdük. Araştırdık bu İHA kime ait gördük ki İsrail’in. Peki bu İHA nereden havalanmış gördük ki Azerbaycan’ın Lenkeran ilinden. Biz, size İsrail’in bizim ülkemize İHA göndermesi için mi yardım etmiştik? Madem onlar sırların açılmasını istiyorlar. Evet buyurun biz de sırları açıyoruz. Bizim savunma bakanımız, cumhurbaşkanı Aliyev’in yanına gitti ve bu konu hakkında açıklama istedi. Aliyev ilk önce bu konuyu reddetti. Fakat savunma bakanımız, Aliyev’in önüne belgeleri koyunca Aliyev terledi ve başını öne eğerek şunu söyledi: ‘Benim etrafımdakiler bana ihanet ediyor....
Aytekin Akdemir 1 yıl önce
Gündemdeki; (Hâşâ) İmam Zeynelâbidin (A.S.) Yezit(L.A.) ve Mervan'a(L.A.) Dua Etmiştir İddiasına Kısa Bir Bakış 👇 Konuya evvel Kur'an-ı Kerim’den bazı ayetleri okuyarak girelim: Nisâ, 93. Ayet: "Kim bir mü'mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır." Tevbe, 68. Ayet: "Allah, erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kâfirlere, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşini va'detti. O, onlara yeter. Allah, onlara lânet etmiştir. Onlar için sürekli bir azap vardır." Hûd, 18. Ayet: "Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? İşte bunlar, Rablerine arz edilecekler ve şâhitler de, "Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır" diyeceklerdir. Biliniz ki, Allah'ın lâneti zalimler üzerinedir." Bu ayeti kerimelere teveccüh ettiniz. Kur'an'da lânet edilenlerin çirkin vasıflarının tümüne sahip olan Yezit(L.A.) ve Mervan(L.A.) emsali zalimlere bir Masum İmam'ın(A.S.) hayır dua etmesi ve onun selamet, muzaffer olmasını dilemesi haşa mümkün olabilir mi?! Bu akıllara zarar bir düşüncedir. Şimdi Şeyh Sadukun (A.S.) İlelu-ş Şerayi eserinde kaydettiği şu rivayete dikkat edelim: أَبِي رَحِمَهُ اَللَّهُ قَالَ حَدَّثَنَا سَعْدُ بْنُ عَبْدِ اَللَّهِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عِيسَى عَنْ يُونُسَ بْنِ عَبْدِ اَلرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي اَلْحَسَنِ عَلَيْهِ السَّلاَمُ قَالَ: قُلْتُ لَهُ جُعِلْتُ فِدَاكَ إِنَّ رَجُلاً مِنْ مَوَالِيكَ بَلَغَهُ أَنَّ رَجُلاً يُعْطِي اَلسَّيْفَ وَ اَلْفَرَسَ فِي اَلسَّبِيلِ فَأَتَاهُ فَأَخَذَهُمَا مِنْهُ ثُمَّ لَقِيَهُ أَصْحَابُهُ فَأَخْبَرُوهُ أَنَّ اَلسَّبِيلَ مَعَ هَؤُلاَءِ لاَ يَجُوزُ وَ أَمَرُوهُ بِرَدِّهِمَا قَالَ فَلْيَفْعَلْ قَالَ قَدْ طَلَبَ اَلرَّجُلَ فَلَمْ يَجِدْهُ وَ قِيلَ لَهُ قَدْ شَخَصَ اَلرَّجُلُ قَالَ فَلْيُرَابِطْ وَ لاَ يُقَاتِلْ قَالَ لَهُ فَفِي قَزْوِينَ وَ اَلدَّيْلَمِ وَ عَسْقَلاَنَ وَ مَا أَشْبَهَ هَذِهِ اَلثُّغُورَ فَقَالَ نَعَمْ فَقَالَ لَهُ يُجَاهِدُ فَقَالَ لاَ إِلاَّ أَنْ يَخَافَ عَلَى ذَرَارِيِّ اَلْمُسْلِمِينَ أَ رَأَيْتَكَ لَوْ أَنَّ اَلرُّومَ دَخَلُوا عَلَى اَلْمُسْلِمِينَ لَمْ يَنْبَغِ لَهُمْ أَنْ يُتَابِعُوهُمْ قَالَ قَالَ يُرَابِطُ وَ لاَ يُقَاتِلُ فَإِنْ خَافَ عَلَى بَيْضَةِ اَلْإِسْلاَمِ وَ اَلْمُسْلِمِينَ قَاتَلَ فَيَكُونُ قِتَالُهُ لِنَفْسِهِ لَيْسَ لِلسُّلْطَانِ قَالَ قُلْتُ فَإِنْ جَاءَ اَلْعَدُوُّ إِلَى اَلْمَوْضِعِ اَلَّذِي هُوَ فِيهِ مُرَابِطٌ كَيْفَ يَصْنَعُ قَالَ يُقَاتِلُ عَنْ بَيْضَةِ اَلْإِسْلاَمِ لاَ عَنْ هَؤُلاَءِ لِأَنَّ فِي اِنْدِرَاسِ اَلْإِسْلاَمِ اِنْدِرَاسَ ذِكْرِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ . Merhum Şeyh Saduk (r.a.) İlelu-ş Şerayi eserinde diyor ki: "Babam (Allah ona rahmet etsin), bu hadisi Saad bin Abdullah'tan, Muhammed bin İsa'dan, Yunus bin Abdurrahman'dan, Hz.Ebul Hasan'dan(İmam Rıza (A.S..)) naklediyor ki, onun huzuruna gider ve der ki : Fedan olayım! Sizin dostlarınızdan birine haber yetişti ki, bir kimse kılıç ve atını Allah yolunda savaşması için birine(askere) veriyor, daha sonra bu adamın arkadaşları bu asker ile karşılaşınca : "Savaşmak istediğiniz bu grupla cihad caiz değildir öyleyse kılıcı ve atı geri ver," derler, bu durumda askerin vazifesi nedir? İmam Rıza(AS.):"At ve kılıcı iade etmelidir" buyurdu. Soruyu soran diyor ki: Bu adam(asker) atı ve kılıcı iade etmek için gittiğinde, onu bulamadı , şimdi ne yapmalı? İmam Rıza (A.S.) : “O gözcülük/müşahede ile meşgul olmalı ve cihadı terk etmelidir” buyurdu. Soru soran dedi ki: Kazvin, Deylem, Aşkelon ve benzeri sınırlarda devriye gezebilir mi? İmam (A.S.) buyurdu : "Evet. " Soru soran sordu: Cihat yapmalı mı? İmam Rıza (A.S.).buyurdu : "Hayır, ancak müslümanların nesilleri ve oğulları için korku duyarsa cihad edebilir." Soruyu soran kişi şöyle dedi: Eğer Roma, müslümanların memleketlerini işgale kalkarsa, müslümanlar onları takip edip onlarla savaşabilir mi? Hazret buyurdu: "Müslümanlar kendilerini savunmak için onlarla savaşabilir/cihad edebilirler, zira bu savaş zalim hükümdara yardım ve onun korunması için değil, kendilerini savunmak içindir. Askerlerin zalimleri savunmak için değil, müslümanları ve İslam'ı korumak için düşmanla savaşmalıdır. İslam'ı ve müslümanları savunmanın sebebi ise, Sevgili Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed'in (S.A.A.) adının ezanlarda anılmasının zayıflamasına engel olmak içindir." Yukardaki sahih senetli hadise dikkat edersek konu aydınlanmış oluyor zaten. Buna ilave olarak Aşura Ziyareti Duası'nın büyük bölümü İmam Hüseyin(A.S.) ve ashabına (A.S.) zulmedenlere lanet oluşturuyor. Aşağıda okuyacağınız Aşura Ziyareti'ndeki lanet edilenler Hz.İmam Zeynelâbidin'in(A.S.) Sahife-i Seccadiye'nin 27.duası olan "Sınır Bekçilerine Duası"nda adları geçmiyor. Hatta işaret bile edilmiyorlar. Dönemin hükümdarlarının (gaspçı sahte halifelerin), sırf o sınır bekçilerinin başkomutanları sayıldıklarından dolayı İmam Seccad (A.S.) tarafından kendilerine dua edilmiş olabilir mi ?! Halbuki onlar zamanın en büyük zalimleri ve canileri idiler. Dini yoketmek için İmam Hüseyin'i(A.S.), seçkin seyyidleri, sahabeleri, Kur'an-ı Kerim hafızlarını, müfessirlerini ve seçkin alimlerden olan Allah'ın salih kullarını hunharca katletmişlerdi. Hatta mübarek nââşlarına bile acımamış mübarek başlarını kutsal bedenlerinden ayırmışlar, sonra onları atlarına ezdirmişlerdi. Peygamber kızları ve evlatları olan ailelerini Rum esirleri diye kamçılar altında şehir şehir gezdirmişlerdi. İmam Zeynelâbidin (a.s.) bu zulümlere hem maruz hem de şahitti. Bu zulmü babası Hz.Hüseyin(A.S.) ve ashabına(A.S.), kendilerine yaşatan bu zalimler, münafıklar, fasıklar ve mürtetler topluluğunun başlarına nasıl dua etmiş diyebiliriz?! Eğer öyle dersek buda Kerbela Vakıası'nın yeni bir tahrifi olmaz mı? O büyük zalimlere dua etmiştir düşüncesi tamamen Kur'an, hadislerle, akıl ve İslam'ın ruhu, hakikatleri, öğretileriyle taban tabana zıttır. Hz. İmam Zeynelâbidin'in(A.S.) bu duasının haline şamil olduğu kimseler; Öncelikle batini açıdan bu mübarek dua İslam ve Ehl-i Beyt(A.S.) mektebinin sınırlarını muhafaza eden dinin hakiki sınır bekçileri olan mûttaki, mücahid, emri bil maruf ve nehyi anıl münkerden asla vazgeçmeyen ulema ve müminlerdir. Zahiri açıdan bakarsak İmam Zeynelabidin (A.S.) Duası'nın kapsamında olanlar; 1)Elleri Kerbela Şehitleri'nin(A.S.) kanlarına bulaşmayanlar, o zamanda yaşadığı halde hatta Kerbela'da zalim Yezit ordusunun(L.A.) safında bulunmayarak O'na (L.A.) destek vermiş olmayanlar, 2) Sadece İslam memleketinin müşriklerle olan sınırlarında vatani hizmetini yapanlar, 3) Mervan benzeri melunların hükümranlığı zamanında nâsibi ve câni olmayan sınır bekçileri (hatta genelde sünni oldukları halde), (Ama Allah ve Ehl-i Beyt’in düşmanı Mervan ve avaneleri(L.A.) asla bu duanın kapsamında değildir.) 4) Kıyamete kadar tüm İslam memleketlerini küffar ve müşriklerin, ecnebilerin tecavüz, işgal ve istilasından koruyan/ koruyacak olan hudut muhafazasıyla muvazzaf bekçiler/askerlerdir. 💥İmam Zeynelabidin (A.S.) tağutu seven askerlere dua etmemiştir. Takiye halindeki mümin sınır muhafızlarına veya mustazaf olanlara da dua edilmektedir. Ancak bu duadan tağutlara, diktatörlere, küresel emperyalizmin/siyonizmin maşalarına, zalim kral ve padişahlara bir pay düşmez. Bunu düşünmek bile en hafif tabirle abesle iştigaldir ve tüm bu naslarla tezat içindedir. Sözü daha fazla uzatmadan sizleri Aşura Ziyareti'nin lânetleme ve teberri cümlelerini okumaya davet ediyorum:👇 ".....Siz Ehl-i Beyt’e(A.S.) yapılan zulüm ve haksızlığın temelini atan topluluğa Allah lânet etsin, sizi ilahi makamınızdan uzaklaştıran ve Allah’ın size tayin ettiği mertebeleri elinizden alan topluluğa Allah lânet etsin, sizi şehit eden topluluğa Allah lânet etsin, sizinle savaşabilmek için (zalimlere) zemin hazırlayan topluluğa Allah lânet etsin. Ben Allah’a ve siz (Ehl-i Beyt’e) doğru, o (zalimlerden) ve onların izleyicilerinden, takipçilerinden ve dostlarından beriyim. Ey Eba Abdillah, hiç şüphesiz ben kıyamet gününe kadar sizin ile barışık olanlarla barışığım, sizinle savaşanlarla savaş halindeyim. Allah lânet etsin Ziyad soyuna ve Mervân soyuna. Allah lânet etsin Ümeyye oğullarının hepsine. Allah lanet etsin Mercâne oğluna (İbn-i Ziyâd’a). Allah lanet etsin Ömer b. Sa’d’a. Allah lanet etsin Şimr’e. Allah lanet etsin senin ile savaşmak için at eğerleyen, dizgin çeken ve nikap bağlayan topluluğa. Anam, babam sana feda olsun; senin için musibetim çok büyüktür. Şu halde senin makamını yücelten ve beni seninle değerli kılan Allah’tan istiyorum ki, Muhammed’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’inden olan muzaffer imam (Hz. Mehdi) ile birlikte senin intikamını almayı bana nasip buyursun! Allah’ım, beni dünya ve ahirette İmam Hüseyin (A.S.) ile şerefli kıl. Ey Eba Abdillah, hiç şüphesiz ben, Allah’a, Resulü’ne, Emir-ül Mu’minin’e, Fâtıma’ya, Hasan’a ve sana, senin sevginle ve sizin (Ehl-i Beyt’in) düşmanlarından beri olmakla yakınlaşıyorum. Onlar ki bu haksızlığın temelini atıp binasını kurdular ve size ve takipçilerinize karşı zulüm ve haksızlıklarını devam ettirdiler. Ben, Allah’a ve size doğru onlardan beriyim ve önce Allah’a sonra da size, sizi ve dostlarınızı sevmekle ve düşmanlarımızdan, size savaş açanlardan ve onların izleyicilerinden beri olmakla yakınlaşıyorum. Ben, sizinle barışık olanla barışığım, sizinle savaşta olana karşı savaştayım. Size dost olana dostum; size düşman olanla düşmanım. Şu halde sizi ve dostlarınızı tanımakla beni şereflendiren ve düşmanlarınızdan beri olmayı bana nasip eden Allah’tan istiyorum ki beni dünya ve ahirette sizinle birlikte kılsın ve dünya ve âhirette sizin yanınızda bana sebat versin. Beni, sizin Allah katında sahip olduğunuz beğenilmiş makama ulaştırsın. Bana, hidayet imamı olan zuhur etmiş halde hakkı söyleyen (Hz. Mehdi) ile birlikte intikamınızı almayı nasip buyursun...... Allah’ım, benim hayatımı Muhammed ve Âl-i Muhammed’in hayatı, ölümümü de Muhammed ve Âl-i Muhammed’in ölümü gibi kıl. Allah’ım, bu öyle bir gündür ki onu, Ümeyye oğulları ve ciğer yiyen (Hind’in) oğlu mübarek saymışlardır. O öyle bir kimseydi ki kendisi de babası da, Senin ve Resulü’nün dili ile lanetlenmiştir. Peygamber’in (Allah’ın salât ve selamı Onun ve Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun) bulunduğu her yerde ve durduğu her durakta onlara lanet okumuştur. Allah’ım, Ebu Süfyan’a, Muaviye’ye ve Yezid b. Muâviye’ye lanet et. Senin lanetin ebediyyen onların üzerine olsun. Bu, öyle bir gündür ki onda Ziyâd ve Mervan soyu, Hüseyin’i (Allah’ın salâvatı onun üzerine olsun) öldürdükleri için sevindiler. Şu halde, lanet ve acı azabını onların üzerine kat kat artır. Allah’ım, ben, bu gün ve durduğum bu yerde ve bütün hayat günlerimde o (zalimlerden) beri olmakla ve onları lanetlemekle ve Peygamber’ini ve Ehl-i Beyt’ini (A.S.) sevmekle sana yakınlaşıyorum. Sonra yüz defa şöyle söylersin: Allah’ım, Muhammed ve Âl-i Muhammed’in hakkına ilk zulmeden kimseden, ona bu konuda en son tâbi olan kimseye kadar hepsine lanet et. Allah’ım, Hüseyin’le savaşan ve onu öldürmek için birbirleriyle işbirliği yapan ve sözleşen topluluğa lanet et. Allah’ım, onların hepsini toplu olarak kendi lanetine mazhar eyle. Sonra şöyle devam edersin: Allah’ım, (Resul ve Ehl-i Beyt’ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle. Bunun için de, önce birinci, sonra ikinci, sonra üçüncü ve sonra da dördüncüden başla. Sonra da… Yezid’e lanet eyle. Ziyad’ın ve Mercâne’nin oğlu Ubeydullah’a, Sa’d oğlu Ömer’e, Şimr’e, Ebu Süfyan’ın, Ziyâd’ın ve Mervân’ın soyuna kıyamet gününe kadar lanet et. Lanetle İlgili Bir Nükte * Lanet: Aşura ziyaretinde Şia imamları ve onların hükümetlerine karşı savaşa kalkan ve düşmanlık güden imamet mukabilindeki tayfa, lanete müstahak olmuştur. Bu tayfanın sembolü olarak Beni Ümeyye, Ziyad Ailesi ve Mervan Ailesi zikredilmiş, Ubeydullah b. Ziyad, Ömer b. Saad ve Şimr ise sembol isimler olarak ele alınmıştır. Bu siyasi gücün temel görevi, topluma yapabildiği kadar zulüm yapmak ve savaş çıkararak, düşmanlık güderek ve kan dökerek korku hakimiyeti kurmaktır. Aşura Ziyareti'nde yer yer ümmetin bir bölümü de lanete uğramış ve onlardan şiddetle uzak durulması istenmiş ve hatta ziyaretin sonlarına doğru iki pasajda bu lanet, tarih boyunca Muhammed (S.A.A.) ve Al-i Muhammed’e (A.S.) zulmeden tüm zalimleri de içine alacak şekilde genişletilmektedir. Bu lanetlerin amacı müslümanların Allah’a tabi olarak Muhammed(S.A.A.) ve Al-i Muhammed’e(A.S.) zulüm yapan zalim tayfadan –yani İmamet Hükümeti'ne muhalif olanlardan- uzak durması ve hatlarını Muhammed ve Al-i Muhammed’in (S.A.A.) hattıyla uyumlu hale getirmesidir. * اللهم صل على محمد وآل محمد وعجل فرجهم و فرجنا بهم. Murtaza Akbulut
Aytekin Akdemir 1 yıl önce
🌹🇮🇷🌹 İran İslam Cumhuriyeti ordusu ve halkı özellikle 1979 İslam İnqılabı'ndan beri mazlumun yanında zalimin karşısındadır; bunu inkâr eden ya kandırılmış yada satılmıştır. İran İslam Cumhuriyeti halkının ırkının onlara da başkalarına da bir faydası yoktur, olamazda. İran İslam Cumhuriyeti'nde Fars, Azeri, Ermeni, Kürt gibi ırklara mensub kimseler var. Bir insanda zerre kadar 'onur' , vicdan olsa mazlumun yanında zaliminde karşısında olur. İkincisi aklı başında olan bir insan ırkçılık yapmaz, her milletin içinde iyi olanlarda var, kötüler de var. Bir milletin hepsini kötü yâda hepsini iyi ilan etmek akla mantığa uygun değildir ve bu büyük bir yalandır. Sevgili Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed(S.A.A.) :"Irkçılık yapan dinden çıkmıştır; Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap'a üstünlüğü yoktur, üstünlük takvadadır." buyurmuşlardır. "...Kavmi , dini, cinsiyeti, ırkı ne olursa olsun; mazlumun yanında durup, zalimin karşısında dikilmek , İslam Dini'nin tanımladığı insan olmanın vazgeçilmez gereğidir." Bizi Türkiye yaratmamış ki Türkiye için ölelim, bizi , Türkiye 'yi canlı, cansız tüm alemleri yaratan Allah yaratmıştır ve biz ancak Allah yolunda yaşayıp Allah yolunda ölürsek vazifemizi yapmış ve şehid olarak Rabbimize kavuşmuş oluruz. Allah, sonumuzu hayırla bitirsin. Allah, zamanımızın imamı İmam Mehdi'nin (A.S.) zuhurunu acil etsin. Allah, biz günahkar kullarını da İmam Mehdi'yi(A.S.) gerçek bekleyenlerden karar kılsın 🤲 Allah'a emanet olun 🤲
Aytekin Akdemir 1 yıl önce
Bismillahirrahmanirrahim Soru: Resulullah’tan (s.a.a) nakledilen “Vatan sevgisi imandandır.” hadisi doğru bir hadis mi? Doğruysa bu hadisi nasıl anlamalıyız? Cevap: Bahsedilen hadis meşhur bir hadistir. Biz burada hadisin senedi üzerinde durmak istemiyoruz. Hadisin doğru olduğunu farzederek mantıklı ve İslami ölçülere uygun bir şekilde yorumlamaya çalışacağız. Bu hadise getirilen yorumlardan iki tanesini burada aktarmaya çalışacağız. Bu iki yorumun birbiriyle herhangi bir çelişkisi yoktur ve ikisi de hadisten kastedilmiş olabilir. 1- İnsan doğal olarak doğup büyüdüğü yere kalbi bir ilgi ve alaka duyar. Orada bulunduğunda kendini rahat hisseder. Başka yerde bulunduğunda oranın özlemini çeker. İşte İslam insanın bu fıtri temayülünden istifade ederek bunu imanla alakalandırmış ve manevi yönde bundan yararlanmak maksadıyla “Vatanı sevmek imandandır.” düsturunu benimsemiştir. Bu sözle aslında Müslüman kimseye şu mesaj verilmek istenmiştir: Eğer gerçekten vatanını seviyorsan, o halde onun hakkında imanının gereğini yerine getir. Yani orayı imanına hizmet edecek bir duruma getirmeye çalış. Evet, mümin bir kimse imanının gereği vatanını imansızlıklardan, fesat ve fitnelerden maddi ve manevi bütün olumsuzluklardan arındırmaya çalışmalıdır. Yoksa mümin sıfatıyla bunu yapmıyorsa, vatanını imansızlara ve imansızlıklara bırakıyorsa ve bu konuda duyarsız davranıyorsa, gerçek anlamda vatanını sevmiyor demektir. Tıpkı bir anne babanın evladına olan sevgisi gibi, bir insanın malına mülküne olan sevgisi gibi.. Bu sevgi doğal ve fıtrî bir sevgidir. Ama İslam bu sevginin kutsal ve Rahmani bir sevgiye dönüşebilmesi için, ondan manevi yönde yararlanmış ve anne babaya “Eğer gerçekten evladınızı seviyorsanız, onu Hakk’ın rızası yönünde eğitip yetiştirmeye çalışın.”; insana “Mal mülkünle ebediyeti kazanmaya, Hakk’ın rızasını, cenneti kazanmaya, namerde muhtaç olmamaya çalışın; böyle olursa helal rızk kazanmak, bir ibadet sayılır, cihad sayılır.” düsturunu benimsetmeye çalışmıştır. Evet, Kur’an-ı Kerim evladı ve malı fitne-imtihan vesilesi olarak tanıtmıştır. Dolayısıyla imtihanı kazanan da olur, kaybeden de. Onlara olan doğal sevgiyi iyi yönde yönlendirip rızay-ı İlahi’yi kazanmaya vesile ederse, imtihanı kazanmıştır, aksi takdirde kaybetmiştir. Vatan konusu da bunun gibidir. Dolayısıyla vatanı hakkında imanî kaygılar taşımayan ve vatanın başına ne gelirse gelsin, kimin eline geçmiş, hangi değerler oraya hâkim, imanî mi şeytani mi, bunları hiç önemsemeyen kimse, gerçek anlamda vatanını sevmiyor demektir. Onunki kuru bir iddiadır, ya da imanî kaygıdan kaynaklanan bir sevgi değildir, dolayısıyla böyle bir sevgiye “imandandır” hükmü asla verilmez ve söz konusu hadisi böyle bir sevgiye asla teşmil edemeyiz. Öte yandan biliyoruz ki İslam insanın imanî görevlerini yerine getiremediği yerden uzaklaşmasını ve İslami tabiriyle hicret etmesini emretmiştir. Özetlemek gerekirse, mümin için inancı her zaman öncelik taşır. Dolayısıyla birinci vazifesi doğup büyüdüğü, yaşadığı toprakları hakkın ve imanın hâkimiyetine hazırlamaya gayret etmektir. Hiçbir şekilde bunu yapamıyorsa ve orada yaşaması imanını tehlikeye düşürüyorsa, ikinci vazifesi devreye girer ve oradan hicret etmesi farz olur. Evet, vatanda bulunup da imkânı olduğu halde oraya imanı hâkim kılmaya çalışmayanın sevgisi imanî ve Rahmanî bir sevgi olmadığı gibi, imkânsızlık halinde ve imanı tehlikede olduğu zaman hicret etmeyen kimse de imanî vazifesini yerine getirmemiş sayılır. 2- Bir diğer yorum şudur: Vatan insanın rahat ettiği, huzur bulduğu ve kaygılardan uzak yaşadığı yere denir. Sefere çıkan bir kimse, vatanına dönmediği müddetçe rahat edemez. Nitekim Hz. İmam Hüseyin (a.s), Mekke’den Irak’a doğru hareket ettiği zaman hacılara hitaben şöyle buyurdu: “Kim bizim yolumuzda canını vermek istiyorsa ve Allah’a kavuşmayı kendisine vatan edinmişse, bizimle birlikte hareket edebilir..” Yani Allah dostlarının vatanı likaullahtır. Ancak Allah’a kavuşunca gerçek rahatlık ve huzura kavuşurlar; onun dışında hiçbir şey onları tatmin edemez, dalgalı ruhlarını sükûnet ve huzura kavuşturamaz. Bu manadan hareketle “Vatan sevgisi imandandır” sözünün anlamı şöyle olur: İnsan nerede imanını daha iyi koruyabilirse, imanî görevlerini ifa edip manevi huzur ve rahatlığa kavuşabilirse, orası onun vatanıdır ve orayı sevmek imandandır. Yani orası hakkında bu sevginin gereğini yerine getirmelidir. Orası tehlikeye girdiğinde üzerine düşen her görevi, hatta gerektiğinde canını vermeyi bile göze almalıdır. İşte o zaman bu sevgi imanî bir sevgi olur. Bu sevginin insana yüklediği külfetler kutsal ve ibadet sayılır. Bu sevgi uğruna öldüğünde şehid olur. Ama böyle olmadığında, ya da olması mümkün olmadığında, oradan uzaklaşmak, hicret etmek gerekir. Görüldüğü gibi her iki yorumda da iman ve imanî görevler, manevi durum ön plandadır. Aslında malum ve meşhur sloganı şöyle tashih edebiliriz: Vatanı vatan yapan, iman rengidir iman Böyle bir vatan varsa, ona can kurbandır can Musa AYDIN
Aytekin Akdemir 1 yıl önce
🏴💔🏴İMAM HUSEYN'İN(A.S.) İSMİNİ YERYÜZÜNDEN SİLMEK İSTEYEN ZALİM İLHAM İSRAİLEV KİMİN DOSTU !!! https://youtu.be/Yfmq_Fakih4
Aytekin Akdemir 1 yıl önce
🏴💔🏴İMAM HUSEYN'İN(A.S.) İSMİNİ YERYÜZÜNDEN SİLMEK İSTEYEN ZALİM İLHAM İSRAİLEV KİMİN DOSTU !!! https://youtu.be/Yfmq_Fakih4
Aytekin Akdemir 1 yıl önce
İRAN İSLAM CUMHURİYETİ'NİN MAZLUM AZERBAYCAN HALKINA YARDIMLARINI NE ÇABUK UNUTTUNUZ!!!! İmam Xameneinin heç yerdə yayılmamış Qarabağ çıxışı “UNUTDURULMUŞ HƏQİQƏTLƏR" Sənədli film https://www.youtube.com/watch?v=WelEWgNmCr4
Aytekin Akdemir 1 yıl önce
🔥🏴‍☠️🇮🇱🏴‍☠️🔥SİYONİST-KATİL-İŞGALCİ-TERÖR ÖRGÜTÜ İSRAİL'İN DOSTU ALİYEV'İ İSLAM DOSTU İLAN EDENLER BU VİDEOYU İYİ İZLESİN... ALİYEV'İN İSLAM'A OLAN DÜŞMANLIĞI ŞİMDİ DAHA FAZLA..."Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az..."👇 https://youtu.be/SWHqXorkkgg
Aytekin Akdemir 1 yıl önce
"Ben yarım asırdır yaptığım yanlışdan dönüyorum ve bende diyorum ki Türk'ün türk'ten başka dostu yoktur..." Selahattin Özgündüz Bu söze göre Selahattin Özgündüz'ün dostu olmanız için türk olmanız yeterli. Selahattin Özgündüz 'ü kendisine lider, önder diyenlere sadece bir sorum var: Selahattin Özgündüz 'ün "Türk'ün türk'ten başka dostu yoktur" sözüne göre Arap olan Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (S.A.A.) ve Arap olan 12 Ehlibeyt İmam'ı(A.S.) Türk olmadığı için Selahattin Özgündüz'ün dostu olamaz. Siz bu durumu onaylıyor musunuz? Sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed (S.A.A.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur:" Arab'ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arab'a üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır... Irkçılık yapan İslam Dini'ni kabul etmemiştir..." Bu hadise göre adaletli karar vermeliyiz. Birbirimize iyiliği emretmek ve birbirimizi kötülükten sakındırmak Allah tarafından insanlara farz kılınmıştır. Allah sonumuzu hayırla bitirsin. Allah, İmam Mehdi'nin (A.S.- A.F.) zuhurunu acil etsin 🤲
Ali Toyrsn 1 yıl önce
Benim İçtihadi Liderim evvela Zamamın İmamı Mehdi (af) ve Mercii Taklidim Seyyid Ali Hamaneydir Siyasi Liderim Vatandaşı olduğum Ülkenin herhangi seçilerek gelen yöneticisidir Seçmediklerim liderim değildir Saygılarımla
MESUT ANGİ 1 yıl önce
selahattin özgündüz benim liderim olamaz
Celal cesur 1 yıl önce
Selahattin özgündüz isimli şahıs benim liderim değildir olamaz ,
Zaman sayan 1 yıl önce
40 yıldır defalarca dile getirdiğimizde bize tepki gösterenler bizleri tenkit edenlere şimdi günaydın demek istiyorum. Ayrıca hatemi gibi bir hukuk Prf.’nün önce Selahattin özgündüzle daha sonra Rahmani konla şimdide Kadir akarsala yol yürümesini anlamış değilim bir hukuk Prf. İlk,orta enfazla lise mezunlarına oyuncak oluyor onlar tarafından yönlendirmeyi kabul ediyorsa yazıklar olsun diyorum.iranın gönderdiği rantını bölüşme yarışına girenler bir birlerine düşmüş olmaları şia( Azeri) toplumuna yarar değil zarar vermektedir.şu an oynanan oyuna çıkar menfaat için boyun eğenler aldananlar toplumun nasıl yara alacağını gençlerin nasıl tuzaklara itileceğinin farkında değiller aslında farkındalar çıkar ve menfaatleri daha ağır basıyor.şu an özelliklede büyük şehirlerde metropol şehirlerde yaşayan şia(Azeri)gençleri üzerinde nasıl oyunlar oynandığını göremeyen rant çıkar sahiplerine. Sesleniyorum her üç(3) şia(Azeri ) gencinden birinin uyuşturucu batağına saplandığını bu gençler üzerinde oynanan oyunu görmeyen sözde alim akademisyen iş adamı vs vs gibi insanları kınıyorum.çıkar menfaat peşinde koşanlar şia(Azeri) gençlerin geleceğini karartma gençlerin bölünme bataklığa saplanmasına zemin hazırladıklarını unutmasınlar.hz.aliden örnekler hadisler verip şatafat ,saltanat ,zevkü sefa içinde yaşayanlar hiç çalışmadan İran’dan ıraktan gelen milyon dolarla milyon TL ilk. Araca binenler lüks daireler alanlar oğluna,kızına,gelinine,damadına yakınlarına iş kuranlar bu dünyada olmasada öbür dünyada hesap vereceklerinden asla kaçamayacaklar.ıraktan,İran’dan gelen rant ‘ın el değiştirmesi insanların bölünüp parçalanmasına vesile olduğuda AP açık ortadadır.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM