Rasthaber - ŞİRKİN VE TAĞUTUN BENİMSENMESİ – TİKSİNMEMEK DE RIZA BELİRTİSİDİR
Haram olan şeylere karşı müminin iç dünyasında bir tiksinti, bir uzaklık, bir nefret oluşur. Mesela içki, haram olduğu için sadece içilmez değil; aynı zamanda kokusu, görüntüsü, mekânı, şişesi, işi, adı ve çağrışımıyla da uzak durulan, nefret edilen bir simge hâline gelir.
Hiçbir bilinçli Müslüman içki şişesinin içine kola konduğunda bile onu içmez. İçkili mekâna gitmez, içkili masaya oturmaz, içki fabrikasında çalışmaz. İçki içen bir kişiye bile mesafe koyar. Çünkü bilir ki Allah içkiyi pislik (rics) ilan etmiştir. (Maide 90)
Peki ya şirk?
Allah’ın hükmünü bir kenara bırakıp, tağutî sistemlerin kanunlarıyla yönetilmek, Allah’ın indirdiği ile hükmetmemek, O’nun emirlerini geçersiz saymak... Bunlar da aynı derecede hatta daha büyük bir pisliktir. Ancak ne gariptir ki; içkiye gösterilen bu tiksinti, şirk düzenine, tağutî yönetime, beşerî hükümlere karşı gösterilmez.
İÇKİDEN UZAK, TAĞUT’A YAKIN: BU NASIL TUTARSIZLIK?
Bir mümin içki içen bir adamla muhatap olmaktan bile
çekinir; ama tağutî sistemi ayakta tutanlarla yakın ilişki kurar.
• İçki içen birinin fabrikasına ürün vermez ama tağutun
ordusuna asker verir.
• İçki satana ortak olmaz ama tağutun sistemine kanun
yazacak adam seçer, oy verir.
• İçkiyi savunan birine kin duyar ama Allah’ın hükmünü geçersiz sayan bir bakanı, meclis üyesini, yargıcı “adam gibi adam” diye över.
Bu ne çelişkidir?
İçki haramdır, ama şirk daha büyük haramdır. İçki rics’tir
ama şirk, Allah’ın asla affetmeyeceğini beyan ettiği bir suçtur.
“Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz.” (Nisa 48)
Bir mümin içkiyi yalnızca içmez değil, benimsemez.
Aynı şekilde şirki de yalnızca işlemez değil, benimsememeli, normalleştirmemeli, saygı duymamalıdır.
TAĞUT SİSTEMLERİN “ESTETİĞİ” ŞİRKİ SEVİMLİ KILAMAZ
İçkinin çirkinliğini kokusuyla, sarhoşluğuyla, pisliğiyle kolayca kavrarız. Ama şirk sisteminin şık kravatlı bürokratları, elit jargonla konuşan akademisyenleri, karizmatik liderleri, dizilerde, reklamlarda süslenen adalet mekanizmaları, bizi kandırır.
Bir mümin içki içen birinden iğrenirken, Allah’ın hükmünü
hiçe sayan bir hakime, bir siyasetçiye hayran olabilir.
Çünkü şirk burada estetikle, hukukla, disiplinle
süslenmiştir.
Ama Allah nazarında bu da bir tağutî sarhoşluktur. Bu da bir ruhi necasettir.
BİR ŞİŞEYE KOLA KONSA DA O ŞİŞEYE EL SÜRMEYİZ – PEKİ YA BİR SANDIĞA TAĞUTUN ADAMI KONSA?
Bir içki şişesine su konduğunda bile Müslüman tiksinir,
çünkü o şişe içkinin şişesidir.
Ama aynı Müslüman, şirk sisteminin sandığına “dindar” bir
isim konunca gidip oy verir. Çünkü o sandığın kime ait olduğunu unutmuştur:
O sandık, Allah’ın değil, tağutun hüküm kaynağıdır.
Allah’ın hükmü varken başka hükümlere yol açan her sistem, her yasa, her temsilci, haramdır. Ve harama sadece kaçınarak değil, benimsemeyerek, reddedereek, alay etmeyerek, tiksinerek karşı çıkılır.
BİREYSEL GÜNAH VE TOPLUMSAL ŞİRK: ZARARIN KAPSAMI VE BAĞIŞLANMA UMUDU
İçki içen bir adam, kendi bedenine, aklına ve ahiretine zarar verir. Harama girmiştir, günahkârdır, ama bu günah çoğu zaman kişiseldir. Allah Teâlâ dilerse tevbe eden bir içki içicisini affeder. Çünkü içki içen adam, toplumun kaderini belirlemiyor; kendini felakete sürüklüyor.
Ama Allah’ın kanunlarıyla hükmetmeyen, beşerî yasaları üstün tutan, tağutî sistemleri savunan, şirk düzeninin parçası olmuş bir yönetici, bir bakan, bir yargıç, bir yasa koyucu, bir asker, bir polis, bir propagandacı, topluma sistematik zulüm yayıyor. Böyle biri sadece kendisini değil, milyonları etkiliyor. Allah’ın hükmünü geçersiz sayan her yasa, her uygulama, her karar, binlerce insanın adaletini gasp ediyor, haramı helal kılıyor, helali yasaklıyor. Toplumun dinden uzaklaşması tesettürün kaybolması fuhuşun yasal olarak yapılması kumarın devlet eliyle oynatılması eğitimde İslami değil şirk düzeninin milliyetçiliğin cahili renklerinin kutsal gibi öğretilmesi şirk düzeninin topluma Allah'tan uzaklaştıran bazı örnekleri değil midir? Zalime hiç ses çıkarmayan siyasetten uzak duruyorum adı altında yüklünün dünyada zayıf ve ezmesine ilgisiz kalan bir toplum tautil düzenin ürünü değil midir? Bu şirk düzeni ve ifsadı içkinin zararından daha mı azdır?
İşte bu yüzden Kur’an, şirki asla bağışlamayacağını açıkça
beyan ediyor:
“Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz; bundan aşağısını ise dilediğine bağışlar.” (Nisa 48)
MARKA MI, MİLLÎ SİMGE Mİ? – TAŞIDIĞIN LOGO SENİN TARAFINI GÖSTERİR
Bugün bir pazarda biri elinde içki markası taşıyan bir çanta ile gezse, Müslüman halkın tepkisini alır. Kimse bu logoyu hoş karşılamaz. Çünkü içki, haramdır ve bu açık bir şekilde sembolleşmiştir.
Fakat aynı pazarda biri, Allah’ın hükmüne karşı duran, tağutî yasaları savunan, LGBT’yi, faizciliği, örtüsüzlüğü meşrulaştıran bir siyasi partinin amblemli çantasıyla gezdiğinde, bu tepki çoğu zaman görülmez. Hatta bazen o amblemle övünülür.
Oysa fark şudur:
İçki markalı çanta taşımak içkiyi teşvik ediyorsa, tağutî
partinin amblemli çantasını taşımak da şirki teşvik eder.
Ve unutulmamalı: Şirk, içkiden daha ağırdır.
Çünkü içki içmek bireysel bir günahtır; ama şirk sistemine taraf olmak, onu yaymak, onu simgelemek, ilah olarak Allah’tan başkasını kabullenmektir.
HAYATTAKİ TERCİHLERİMİZ, TARAFIMIZI BELİRLER
• İçki içen adam kendini helak eder, ama bir mümin onun için
dua eder, hidayet diler.
• Ama tağutun ordusuna asker veren, sistemine meşruiyet kazandıran, Allah’ın kanunlarını yok sayan birini destekleyen kişi, hem kendini hem toplumu ifsat eder.
Bu nedenle, Müslümanın “zarar” ve “günah” algısı, sadece
bireysel haramlara değil, toplumu bozan sistemsel haramlara da yönelmeli.
Zararın kapsamı büyüdükçe, sorumluluk ve vebal de büyür.
Allah’ın hükmüyle savaşan bir yapı, içkiden daha sevimli hale geldiyse; kalpler şirkle perdelenmiş demektir.
“Kim tağutu reddetmez ve Allah’a iman etmezse, kurtuluşa eremez.” (Bakara 256)
Ali Mert