BismillahiRahmaniRahim
"Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur.
Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur" (Hud-113). “Sakın, Allah’ı
zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne
erteliyor" (Ibrahim-42)
Müslümanlar kendi gerçeklerinin farkında mı! yoksa bizden
istediklerin bilerek veya istemeyerek yapıyoruz mu? Neden bir avuç bile olmayan
siyonist bir yapı ve sayı bakımından kendinden çok üstün olan Müslüman
ülkelerini kendi kapısına “iyi niyetli olarak söylüyorum” istemeyerek de olsa,
çok azı hariç gelmeye mecbur kılıyor. Neden bunun yapabiliyor hiç düşündük mü?
Kendimize bir bakıp “neden bu hale geldik sebebi nedir”
diyerek değişeceğimize! olanların kurdukları oyun içinde partizanlık yaparak
hakikati ıskalıyor, en kötüsü sapıtıyoruz.
Teknik olarak neden değişemiyoruz? O zihniyet tarafından
oluşturulmuş sistemin içinde kendimizi bir kimlikle bulduk. Bu kimliğin kendine
ait terminolojisi, kendine ait tarih, kendine ait sosyal, ekonomik, kültürel
yapısı ve kendine ait inanç (din) hayat anlayışı ve kendine ait kahramanları
var ve bizler bütün bunları sahiplenmişiz, benimsemişiz. Bizlerden önceki
nesiler bu yapıda asimile olmuş halde yaşarken bizler ise bu yapının bir
parçası/ögesi olarak kendimize bir yol çizdik ve çiziyoruz. Bizlere verdikleri
manipüle edilmiş bir tarih, manipüle edilmiş bir kültür ve sahte inançla
öylesine bir yapı oluşturmuşlar ki o yapıda her renge her ırka her inanca uygun
egosantrik (ırkçı, kökten dinci, muhafazakâr, alevi, modern dinci, vs.)
menünler mevcut.
Aynı zihniyet gelecek nesiler için yeni bir kimlik oluşturma
arifesinde ve bizlerde onun sancılarını yaşamaya başladık yani önceki
kurdukları dünya düzenini formatlıyorlar; tek bir kimlik, tek bir yönetim
dolayısıyla ne milletlerin ne ırkların ne cinsiyetin nede insan statünün önemi
olmayan bir yapıya “cyborg humain/ transhumain” (mekanik parçalarla
oluşturulmuş organik yapıdaki insan) doğru gidiyoruz, “(şeytan), onlara
emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi.” (4/119). Onun
içindir ki Yapay Zekâ hayatımızın her safhasına sokmuşlar ve bizlerde bedava
kullandırmaktalar, eğer hali hazırda kullandığımız sosyal ağların işletme
masraflarını bir bilsek bu adamlar aptal deriz, ama onların hesabı çok farklı,
bizlerin onlar bedava sunduğu/verdiği çok mahrem & özel bilgilerimizle
zengin oldukları gibi bizleri de istedikleri gibi yönlendirmekteler ve
bilinçlerimizi formatlamaktalar. Dolayısıyla, ideolojik & partizanla
zihniyetle yetiştirdikleri ve de her şeyin rakamlarla ifade edildiği
sosyal-ekonomik bir yapıda, bizler, evelen kendimizle ne kadar gerçekçiyiz,
samimiyiz ve de ne kadar adil & dürüst olabiliriz? En önemlisi Tevhit
inancını ne kadar yaşayabiliriz?
Bizlerin (Müslümanlara) verilen kimlik analizlerini
yaparsak, bulunduğumuz coğrafik (çevresel) şartla bağlı olarak, sosyal,
ekonomik, biyolojik, kültürel, inançsal yapımızı kendi yazdıkları tarihler
üzerinden bizlerin alt kimliklerini asıl kimlik olarak oluşturmuşlar. Örnek;
Osmanlı imparatorluğu çöküşünden bir sürü ülkecikleri/kimlikler oluşturmuşlar
ve kurdukları yapılarda (sistemler) bizleri, birbirimiz düşman ederken
kendilerine de muhtaç etmişlerdir.
Şeytani zihniyet, bizleri kendi kalıpları içinde evire
çevire istedikleri şekli vermeyi başardılar. Geçmişten günümüze baktığımız
nesilden nesille devamlı olarak kurdukları kalıplar içinde değişime uğramış ve
günümüze dek gelmişiz. Kendi terminolojilerinde değişimin adına modernlik
(çağdaşlık) denmiş. Yani ufku aydınlanmış, hür, modern insanlar topluluğu.
Çünkü bu zihniyet, bizlerin (insanların) maymunken (hayvanken) gelişerek
(evrimleşerek) onların lütuflarıyla kurdukları sistemlerin sayesinde insan
olduğumuz, modernleşmiş olduğumuz bizlere anlatılar, eğitim sistemlerimizle
bizlere inandırdılar. Ne yazık ki bizlerde bu zihniyete inanarak onların
takipçileri olduk. Bizlerin kabul ettiği ve savunduğu Demokrasin özü de budur.
Bizler (Müslüman toplumlar) bu sistem dahilinde hiçbir zaman “onların” önüne
geçip üstün olduğumuz savunmayı bırakın eşit olduğumuzu söyleme hakkını bile
vermemişiler, çünkü bizler onlar istediği için insan kategorisine girmişizdir
ve onlar istemezse insan olmaktan da çıkarız.
(Neden Türkiye'nin 40 yıldan fazla AB kapısında bir hizmetçi
gibi bekletiyorlar? Bizleri değişimden değişime uğratmalarına rağmen? Çünkü
onların arzuladığı “Modern insan” olduğumuza kanaat getirmiyorlar! Bununla
birlikte Polonya, Bulgaristan Yunanistan, Romanya gibi devlet kökeni olmayan
anten ülkeleri AB soktular, çünkü onlar doğuştan “modern insan” ve bizlerinse
öz kimliği İslam (Müslüman) ve devlet kökü olan bir ülkeyiz. Buna ek olarak,
Onlar Müslümanları katiyen sevmiyor & ebedi düşmanlar. Müslüman toplumları
kitleler halinde yok ediliyor, sesleri bile çıkmıyorken kendilerinden bir sinek
ölse dünyayı aya kaldırıyorlar ve ne yazık ki bizler bunu görerek, bilerek
gözümüze bağladıkları demokrasi bandıyla onlarla körebeyi oynuyoruz, gelen bizi
kandırıyor, giden kandırıyor cık diyemiyoruz. Ne yazık ki şu an bile bizi
kandırıyorlar ve bizler bile bile hep lades oluyoruz)
Darvin teorisi “insan maymundan türedi” okullarda hep
okutulmuştur ve halada okutulmaktadır. Okutmalarının 2 ana sebebi vardır;
1-) Yaratıcı (Allah) yoktur; Her şey etki & tepkiyle
doğanın gücüyle oluşmuştur. Kâinatta bir patlama (big ben) sonuç meydana
gelmiştir. Dolayısıyla 2-) İlahi din & İnanç yoktur. Din (inanç) insan
uydurması bir hikayedir (mitolojidir). Fakat buna rağmen, onlar kendilerine
itaat ettirecek inanç hikayesini yazmayı da unutmamışlar. Adına Hürriyet ve insan
haklarının simgesi “Demokrasi” demişlerdir.
(İnsanlara vahşice zulüm eden, köle olarak alıp satan, bir
nesne gibi kullanan bizzat Demokrasi tanımını yapan “kolonyal beyaz ırk”,
şimdide insanlığa Hürriyet tanımını yaparak lütuf edenleri de kendilerini
göstermekteler. Kadınları insan yerine
koymayan, şeytan gören kendileriydi fakat bugün kadın haklarından dem vuranlar
yine onlar.
Onlarda ne değişti?
Yaptıkları tek şey sistemi allayarak süsleyerek güncellemek oldu,
“Kolonyal Aile sistemini” * (*Reis ve ailesi, onlara hizmet eden uşakları ve
sahip olduğu her varlığı yöneten ağlar ve ağların emri altından binlerce
çalışan köleler), hürriyet & özgürlük, insan hakları gibi süslü kelimelerle
üniversal sisteme dönüştürdüler ve sadece bir kısım insanları değil tüm dünya
insanlığını modern köleye dönüştürdüler. Bugünkü sistemleri de yönlendiren,
değiştiren de birkaç aile. Sizce bu hürriyet ne kadar gerçekçi bir hürriyet
olur? Demokrasi adını kullanarak uyguladıkları çifte standartlarını gördük,
yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Dünyanın en zengin alt & üst madeni
yataklarına sahip olan Afrika açlık ve sefalet içinde yaşmakta fakat tüm
zenginlikleri eski adıyla kolonyal yeni adıyla demokrasi patronlarına
gitmektedir.)
Bu zihniyet kendi inançlarını insanlara kabullendirmek için
tevhitte saldırmışlardır. İlahi inancı, hurafe, yobazlık, gericilik, vahşet,
kan dökmek, ilme & bilme karşı diyerek tarihler boyunca lanse ederek
okullarda, özelikle Müslümanları bu hikayelerle eğitirler, aynı anda senaryonun
eğitmenlerini ve de toplum içindeki figüranlarını “Bakın, biz demedik mi!”
dercesine finanse ettiler.
Senaryomuzun iyi adamı (kahramanı); modern & çağdaş
insan “Batı”. Diğer tarafta senaryonun kötü adamı (canavar); yobaz, gerici,
terörist “Müslüman” figürünü oluşturdular. Hedefleri, Müslümanları aşağılık
kompleksiyle/duygusuyla zihinsel olarak yenmek ve kendilerine taparcasına
yönelmelerini sağlayarak Tevhidi & İlahi inancı insanların kalbinden ve
zihninde söküp atmak, yok etmek kendi var ettikleri putlara (sahte dinler
dahil) tapınmalarını sağlamak.
Şeytani gücü elinde bulunduran bu zihniyet, nefsini ilah
edinmiş organik yapılarla züllümü, korkuyu, ihaneti, şehveti, lüks yaşamı,
yalanlan vaatleri kurumsallaştırarak isimler vermiş; Askeri güç (NATO), Finans
& Bankalar (IMF), Medya & İletişim
(Büyük haber merkezleri), Moda & Show (Hollywood, TV), Teknoloji
(yapay zekâ, sosyal ağlar), Silah & sağlık endüstrisi ve bunlara paralel
olarak Masa altı özel vurucu güç (Terörist gruplar), bu kurumlarıyla insanlar
topluluğunu istese de istemese de istedikleri gibi yönlendirmekteler ve bizler,
böyle bir ortamda kimileri bilinçli, kimleri bihaber, kimileri umursamaz bir
halde kendimize iyi veya kötü sosyal & ekonomik bir statü edinmiş ve bu
halimizi daha da iyileştirmek için canla başla uğraşıyoruz. İroni olarak aynı
anda yapını bize müsaade ettiği ölçüde “hakikati” savunmaya çalışıyoruz ki o da
doğal olarak seyirci, en aktifi halimiz lafta kalıyor. Bu zihniyete karşı/
zalimlere karşı dik durmak gerçek, sahih & ihlaslı iman ister ki onlar
şatafatlı yemek sofralarında yumuşak döşeklerde, lüks & israf içinde
Cenneti aramazlar. Onlara katiyen yapılan zulme hiçbir halleriyle ortak,
zalimler karşısında aciz olmazlar. Onlar şahıslarla uğraşmazlar, kişiler
sistemde bir parçadır. Fakat şeytani zihniyet insanlara pislik atar, iftira atar,
yalan & kirli senaryolarla kişileri kötülerler, şeytanlaştırırlar.
Netice olarak; Bizler şeytanı düşman olarak katiyen
algılamıyoruz, gereken ilahi öğütleri küçümsüyor, basite alıyor, ilgilenmiyor,
hor görüyor, yaşıyormuş gibi yapıp yaşamıyoruz, tam aksine dost & müttefik
diyerek peşine takılıyoruz ve bizleri ateşin ortasına doğru götürüyorlar.
Bunula birlikte bizlerin tek yaptığı onların sağladığı & müsaade ettiği
(sosyal-ekonomik-medya) olanakları ölçüsünde bol keseden atıyor, reklam
yapıyor, Arslan kesiliyoruz. “O vakit şeytan onlara yaptıklarını güzel
göstermiş ve ‘Bugün insanlar arasında sizi yenecek kimse yoktur, ben de sizin
yanınızdayım’ demişti. Ardından iki güç birbirini görünce hemen dönüş yaptı ve
‘Şüphesiz benim sizin sorumluluğunuzla ilgim yok, kuşkusuz sizin görmediğinizi
görüyorum ve elbette Allah’tan korkuyorum, Allah’ın cezası çetindir’ dedi.”
(Enfal-48)
Dünya, şeytani bir kalıp içinde şekillenmeye devam ederken
Allah dostları da yol almaktadır, fakat şeytani güçlerin yaygaralarıyla hakikati
gizlemeye çalışılmaktadırlar. Kim şeytanın takipçisi olursa, ondan medet umarsa
kesin bilsin ki Ateşe doğru yol almaktadır. Şeytan her zaman yalan vaatte
bulunur. Bunu bilerek, göz göre-göre onu takip etmek, kendi varlığına karşı en
büyük ihanettir dolayısıyla Allah’a karşı isyan ve şirk koşmadır.
Allah (cc) der ki; Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de
ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur” (Hud-113) Hz.
Rasulullah (saa) der ki “Haksızlık/zulüm karşısında susan/sesiz kalan dilsiz
şeytandır”. Hz. Ali (as) der ki; “Haksızlığa karşı eğilmeyiniz, zira
eğilirseniz hem hakkınızı hem de şerefinizi kaybedersiniz”
Son söz: Yaşadığımız bu günler, biz Müslümanların büyük
imtihanıdır. Züllüm yapanların çürük yumurtaları ortaya çıkarttığı ve ayrıştırdığı
bir ortamdayız. Kafirler bir hesabi varsa Allah'ında onların hesabı üzerinden
hesabı var. “Hatırlar mısın? İnkâr edenler seni hapis etmek/ öldürmek/
yurdundan çıkarmak için tuzaklar kuruyorlardı; onlar tuzak kuruyorlardı Allah
da (tuzakları üzerinde) tuzak kuruyordu. Tuzak bozma/kurma işini en iyi yapan
Allah’tır.” (Enfal-30)
Mustafa Kemal TASPINAR
10 Nisan 2022