DİKKAT ATEŞ BİZE DOKUNACAK

GİRİŞ: 13.04.2022 09:01      GÜNCELLEME: 13.04.2022 09:01
Rasthaber -   

BismillahiRahmaniRahim

"Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur" (Hud-113). “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor" (Ibrahim-42)

Müslümanlar kendi gerçeklerinin farkında mı! yoksa bizden istediklerin bilerek veya istemeyerek yapıyoruz mu? Neden bir avuç bile olmayan siyonist bir yapı ve sayı bakımından kendinden çok üstün olan Müslüman ülkelerini kendi kapısına “iyi niyetli olarak söylüyorum” istemeyerek de olsa, çok azı hariç gelmeye mecbur kılıyor. Neden bunun yapabiliyor hiç düşündük mü?

Kendimize bir bakıp “neden bu hale geldik sebebi nedir” diyerek değişeceğimize! olanların kurdukları oyun içinde partizanlık yaparak hakikati ıskalıyor, en kötüsü sapıtıyoruz.

Teknik olarak neden değişemiyoruz? O zihniyet tarafından oluşturulmuş sistemin içinde kendimizi bir kimlikle bulduk. Bu kimliğin kendine ait terminolojisi, kendine ait tarih, kendine ait sosyal, ekonomik, kültürel yapısı ve kendine ait inanç (din) hayat anlayışı ve kendine ait kahramanları var ve bizler bütün bunları sahiplenmişiz, benimsemişiz. Bizlerden önceki nesiler bu yapıda asimile olmuş halde yaşarken bizler ise bu yapının bir parçası/ögesi olarak kendimize bir yol çizdik ve çiziyoruz. Bizlere verdikleri manipüle edilmiş bir tarih, manipüle edilmiş bir kültür ve sahte inançla öylesine bir yapı oluşturmuşlar ki o yapıda her renge her ırka her inanca uygun egosantrik (ırkçı, kökten dinci, muhafazakâr, alevi, modern dinci, vs.) menünler mevcut.

Aynı zihniyet gelecek nesiler için yeni bir kimlik oluşturma arifesinde ve bizlerde onun sancılarını yaşamaya başladık yani önceki kurdukları dünya düzenini formatlıyorlar; tek bir kimlik, tek bir yönetim dolayısıyla ne milletlerin ne ırkların ne cinsiyetin nede insan statünün önemi olmayan bir yapıya “cyborg humain/ transhumain” (mekanik parçalarla oluşturulmuş organik yapıdaki insan) doğru gidiyoruz, “(şeytan), onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi.” (4/119). Onun içindir ki Yapay Zekâ hayatımızın her safhasına sokmuşlar ve bizlerde bedava kullandırmaktalar, eğer hali hazırda kullandığımız sosyal ağların işletme masraflarını bir bilsek bu adamlar aptal deriz, ama onların hesabı çok farklı, bizlerin onlar bedava sunduğu/verdiği çok mahrem & özel bilgilerimizle zengin oldukları gibi bizleri de istedikleri gibi yönlendirmekteler ve bilinçlerimizi formatlamaktalar. Dolayısıyla, ideolojik & partizanla zihniyetle yetiştirdikleri ve de her şeyin rakamlarla ifade edildiği sosyal-ekonomik bir yapıda, bizler, evelen kendimizle ne kadar gerçekçiyiz, samimiyiz ve de ne kadar adil & dürüst olabiliriz? En önemlisi Tevhit inancını ne kadar yaşayabiliriz?

Bizlerin (Müslümanlara) verilen kimlik analizlerini yaparsak, bulunduğumuz coğrafik (çevresel) şartla bağlı olarak, sosyal, ekonomik, biyolojik, kültürel, inançsal yapımızı kendi yazdıkları tarihler üzerinden bizlerin alt kimliklerini asıl kimlik olarak oluşturmuşlar. Örnek; Osmanlı imparatorluğu çöküşünden bir sürü ülkecikleri/kimlikler oluşturmuşlar ve kurdukları yapılarda (sistemler) bizleri, birbirimiz düşman ederken kendilerine de muhtaç etmişlerdir.

Şeytani zihniyet, bizleri kendi kalıpları içinde evire çevire istedikleri şekli vermeyi başardılar. Geçmişten günümüze baktığımız nesilden nesille devamlı olarak kurdukları kalıplar içinde değişime uğramış ve günümüze dek gelmişiz. Kendi terminolojilerinde değişimin adına modernlik (çağdaşlık) denmiş. Yani ufku aydınlanmış, hür, modern insanlar topluluğu. Çünkü bu zihniyet, bizlerin (insanların) maymunken (hayvanken) gelişerek (evrimleşerek) onların lütuflarıyla kurdukları sistemlerin sayesinde insan olduğumuz, modernleşmiş olduğumuz bizlere anlatılar, eğitim sistemlerimizle bizlere inandırdılar. Ne yazık ki bizlerde bu zihniyete inanarak onların takipçileri olduk. Bizlerin kabul ettiği ve savunduğu Demokrasin özü de budur. Bizler (Müslüman toplumlar) bu sistem dahilinde hiçbir zaman “onların” önüne geçip üstün olduğumuz savunmayı bırakın eşit olduğumuzu söyleme hakkını bile vermemişiler, çünkü bizler onlar istediği için insan kategorisine girmişizdir ve onlar istemezse insan olmaktan da çıkarız.

(Neden Türkiye'nin 40 yıldan fazla AB kapısında bir hizmetçi gibi bekletiyorlar? Bizleri değişimden değişime uğratmalarına rağmen? Çünkü onların arzuladığı “Modern insan” olduğumuza kanaat getirmiyorlar! Bununla birlikte Polonya, Bulgaristan Yunanistan, Romanya gibi devlet kökeni olmayan anten ülkeleri AB soktular, çünkü onlar doğuştan “modern insan” ve bizlerinse öz kimliği İslam (Müslüman) ve devlet kökü olan bir ülkeyiz. Buna ek olarak, Onlar Müslümanları katiyen sevmiyor & ebedi düşmanlar. Müslüman toplumları kitleler halinde yok ediliyor, sesleri bile çıkmıyorken kendilerinden bir sinek ölse dünyayı aya kaldırıyorlar ve ne yazık ki bizler bunu görerek, bilerek gözümüze bağladıkları demokrasi bandıyla onlarla körebeyi oynuyoruz, gelen bizi kandırıyor, giden kandırıyor cık diyemiyoruz. Ne yazık ki şu an bile bizi kandırıyorlar ve bizler bile bile hep lades oluyoruz)

Darvin teorisi “insan maymundan türedi” okullarda hep okutulmuştur ve halada okutulmaktadır. Okutmalarının 2 ana sebebi vardır;

1-) Yaratıcı (Allah) yoktur; Her şey etki & tepkiyle doğanın gücüyle oluşmuştur. Kâinatta bir patlama (big ben) sonuç meydana gelmiştir. Dolayısıyla 2-) İlahi din & İnanç yoktur. Din (inanç) insan uydurması bir hikayedir (mitolojidir). Fakat buna rağmen, onlar kendilerine itaat ettirecek inanç hikayesini yazmayı da unutmamışlar. Adına Hürriyet ve insan haklarının simgesi “Demokrasi” demişlerdir.

(İnsanlara vahşice zulüm eden, köle olarak alıp satan, bir nesne gibi kullanan bizzat Demokrasi tanımını yapan “kolonyal beyaz ırk”, şimdide insanlığa Hürriyet tanımını yaparak lütuf edenleri de kendilerini göstermekteler.  Kadınları insan yerine koymayan, şeytan gören kendileriydi fakat bugün kadın haklarından dem vuranlar yine onlar.

Onlarda ne değişti?  Yaptıkları tek şey sistemi allayarak süsleyerek güncellemek oldu, “Kolonyal Aile sistemini” * (*Reis ve ailesi, onlara hizmet eden uşakları ve sahip olduğu her varlığı yöneten ağlar ve ağların emri altından binlerce çalışan köleler), hürriyet & özgürlük, insan hakları gibi süslü kelimelerle üniversal sisteme dönüştürdüler ve sadece bir kısım insanları değil tüm dünya insanlığını modern köleye dönüştürdüler. Bugünkü sistemleri de yönlendiren, değiştiren de birkaç aile. Sizce bu hürriyet ne kadar gerçekçi bir hürriyet olur? Demokrasi adını kullanarak uyguladıkları çifte standartlarını gördük, yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Dünyanın en zengin alt & üst madeni yataklarına sahip olan Afrika açlık ve sefalet içinde yaşmakta fakat tüm zenginlikleri eski adıyla kolonyal yeni adıyla demokrasi patronlarına gitmektedir.)

Bu zihniyet kendi inançlarını insanlara kabullendirmek için tevhitte saldırmışlardır. İlahi inancı, hurafe, yobazlık, gericilik, vahşet, kan dökmek, ilme & bilme karşı diyerek tarihler boyunca lanse ederek okullarda, özelikle Müslümanları bu hikayelerle eğitirler, aynı anda senaryonun eğitmenlerini ve de toplum içindeki figüranlarını “Bakın, biz demedik mi!” dercesine finanse ettiler.

Senaryomuzun iyi adamı (kahramanı); modern & çağdaş insan “Batı”. Diğer tarafta senaryonun kötü adamı (canavar); yobaz, gerici, terörist “Müslüman” figürünü oluşturdular. Hedefleri, Müslümanları aşağılık kompleksiyle/duygusuyla zihinsel olarak yenmek ve kendilerine taparcasına yönelmelerini sağlayarak Tevhidi & İlahi inancı insanların kalbinden ve zihninde söküp atmak, yok etmek kendi var ettikleri putlara (sahte dinler dahil) tapınmalarını sağlamak.

Şeytani gücü elinde bulunduran bu zihniyet, nefsini ilah edinmiş organik yapılarla züllümü, korkuyu, ihaneti, şehveti, lüks yaşamı, yalanlan vaatleri kurumsallaştırarak isimler vermiş; Askeri güç (NATO), Finans & Bankalar (IMF), Medya & İletişim  (Büyük haber merkezleri), Moda & Show (Hollywood, TV), Teknoloji (yapay zekâ, sosyal ağlar), Silah & sağlık endüstrisi ve bunlara paralel olarak Masa altı özel vurucu güç (Terörist gruplar), bu kurumlarıyla insanlar topluluğunu istese de istemese de istedikleri gibi yönlendirmekteler ve bizler, böyle bir ortamda kimileri bilinçli, kimleri bihaber, kimileri umursamaz bir halde kendimize iyi veya kötü sosyal & ekonomik bir statü edinmiş ve bu halimizi daha da iyileştirmek için canla başla uğraşıyoruz. İroni olarak aynı anda yapını bize müsaade ettiği ölçüde “hakikati” savunmaya çalışıyoruz ki o da doğal olarak seyirci, en aktifi halimiz lafta kalıyor. Bu zihniyete karşı/ zalimlere karşı dik durmak gerçek, sahih & ihlaslı iman ister ki onlar şatafatlı yemek sofralarında yumuşak döşeklerde, lüks & israf içinde Cenneti aramazlar. Onlara katiyen yapılan zulme hiçbir halleriyle ortak, zalimler karşısında aciz olmazlar. Onlar şahıslarla uğraşmazlar, kişiler sistemde bir parçadır. Fakat şeytani zihniyet insanlara pislik atar, iftira atar, yalan & kirli senaryolarla kişileri kötülerler, şeytanlaştırırlar.

Netice olarak; Bizler şeytanı düşman olarak katiyen algılamıyoruz, gereken ilahi öğütleri küçümsüyor, basite alıyor, ilgilenmiyor, hor görüyor, yaşıyormuş gibi yapıp yaşamıyoruz, tam aksine dost & müttefik diyerek peşine takılıyoruz ve bizleri ateşin ortasına doğru götürüyorlar. Bunula birlikte bizlerin tek yaptığı onların sağladığı & müsaade ettiği (sosyal-ekonomik-medya) olanakları ölçüsünde bol keseden atıyor, reklam yapıyor, Arslan kesiliyoruz. “O vakit şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve ‘Bugün insanlar arasında sizi yenecek kimse yoktur, ben de sizin yanınızdayım’ demişti. Ardından iki güç birbirini görünce hemen dönüş yaptı ve ‘Şüphesiz benim sizin sorumluluğunuzla ilgim yok, kuşkusuz sizin görmediğinizi görüyorum ve elbette Allah’tan korkuyorum, Allah’ın cezası çetindir’ dedi.” (Enfal-48)

Dünya, şeytani bir kalıp içinde şekillenmeye devam ederken Allah dostları da yol almaktadır, fakat şeytani güçlerin yaygaralarıyla hakikati gizlemeye çalışılmaktadırlar. Kim şeytanın takipçisi olursa, ondan medet umarsa kesin bilsin ki Ateşe doğru yol almaktadır. Şeytan her zaman yalan vaatte bulunur. Bunu bilerek, göz göre-göre onu takip etmek, kendi varlığına karşı en büyük ihanettir dolayısıyla Allah’a karşı isyan ve şirk koşmadır.

Allah (cc) der ki; Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur” (Hud-113) Hz. Rasulullah (saa) der ki “Haksızlık/zulüm karşısında susan/sesiz kalan dilsiz şeytandır”. Hz. Ali (as) der ki; “Haksızlığa karşı eğilmeyiniz, zira eğilirseniz hem hakkınızı hem de şerefinizi kaybedersiniz” 

Son söz: Yaşadığımız bu günler, biz Müslümanların büyük imtihanıdır. Züllüm yapanların çürük yumurtaları ortaya çıkarttığı ve ayrıştırdığı bir ortamdayız. Kafirler bir hesabi varsa Allah'ında onların hesabı üzerinden hesabı var. “Hatırlar mısın? İnkâr edenler seni hapis etmek/ öldürmek/ yurdundan çıkarmak için tuzaklar kuruyorlardı; onlar tuzak kuruyorlardı Allah da (tuzakları üzerinde) tuzak kuruyordu. Tuzak bozma/kurma işini en iyi yapan Allah’tır.” (Enfal-30)

Mustafa Kemal TASPINAR

10 Nisan 2022

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM