FİLİSTİN, İSLAMA DİYARLARI & İNSANLIK ZÜLÜMDEN NASIL KURTULUR?

GİRİŞ: 25.05.2021 10:41      GÜNCELLEME: 25.05.2021 10:41
Rasthaber - 

BismillahiRahmaniRahim

Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a salatu ve salam O’nun Resulü ve temiz Ehli beytine olsun.

Öylesin bir zamanı yaşıyoruz ki “Hakikat ve Yalan” birbirine girmiş gibi gözüküyor. İnsanlar artık gerçeklerden uzak görsel (Virtüel) yalan bir dünyada yaşıyor, hani eskiden derlerdi “Yalan dünya” işin aslı, yalan olan dünya değil, insanların kendi öz benliklerinden uzak, sahte “popülist” kimlik üzeri isteyerek oluşturdukları yaşamları yalan. Bunun iki basit 2 ana temel sebebi var;

1-) Hayatın (varlığı) anlamını kavramamak.

2-) Hayatının (var oluşunu) sebebini kavramamak.

Her şey basit bir denge üzerine yaratılmış, bu denge çok akıllıcı bir programla geliştirilmiş ve otomatik güncellemelerle mükemmelliğe gitmekte. Her canlı & cansız yaşam temelini oluşturan, gözle görünmeyecek kadar ve elektronik mikroskop ile görülebilen milyonlarca elektronlar, onu kapsayan moleküller ve molekülerin birleşmeleriyle oluşan canlı yapılardır.

Her canlı & cansız yapı kendine biçilmiş bir görev süresi programı dahilinde varlığını sürdürür ve görev süresi bitiminde ilk var oluş sebebi olan o güce geri döner. Dolaysıyla doğanın yapısında var olan hiçbir şey yok olmaz ve her şey ilk halini geri alır. Hakkaniyet temeline dayalı, akıllıca ve mükemmel çalışan doğa sistemini orkestra eden, programlayan insan üstü bir gücün varlığını kavramak, hayatın ve hayatımızın tanımını yapmak ve kavramak olacaktır.  Bunu inkâr etmek ise gerçekleri sapıtmak olacak, yalan olacaktır ki yalan kendi varlığını hakikat üzerine inşa etmektedir.

Temel olarak, İnsanın manevi bir görüşe sahip olması kaçınılmaz ve mutlaktır. Yoksa insan, hayatın & hayatının ne anlamını nede yönünü anlaması katiyen mümkün değildir.

İnsanlar, hayatına “değer ve yön” veren tanımlamalara genelde şu iki başlık altında yapar:

-           Hakikat: “Tüm ilahlara hayır, sadece Allah teslim olmak” ya da simetrisi

-           Yalan  : “Allah yok, sadece bizim ilahlarımız var”  

İnsan oğlu hayatına anlam ve yön vermek için ya “Hakikat” üzeri bir yaşam şekli oluşturur ya da “Yalan” üzeri bir yaşam şekli oluşturur.  Hayatında değer & anlam verdiği her şey bu çerçevede gelişir ve yaşam mücadelesinde ona göre yapar.

İlahi yaşam; Allah, insanlık için ilahi yaşam sistemini İSLAM olarak ilahi kitaplar & Peygamberleriyle tanımlanmış ve insanlığın varlığından şu ana kadar bizleri yalnız bırakmamıştır. Peygamberlerden sonra kendi seçtiği önderleri yollamıştır ki sapıtmayalım hakikatten uzaklaşmayalım.

İslam dininin mutlak temel yapısı Tevhittir. İslam dini Tevhit inancından başka hiçbir yapıyı kabul etmez. Tevhit inancı ise her türlü ilahları ret eder çünkü tek ilah ALLAH tır. “De ki: O Allah tektir. Allah her şeyden müstağni ve her şey O’na muhtaçtır. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir.Bu çerçeveden olup bitenlere bakarsak “Hakikat & Yalan” tanımın daha net yaparız, dolaysıyla ne için ve de kim için yaşadığımız görürüz. Yaşadığımız ve daha önce yaşananlar daha üst bir seviyeden bakış açısına sahip olur, kendimizi yalanlar yumağı içinde bulmayız şayet bulsak bile kendimiz yalancı yapmayız.

Asıl soru bizler tevhit inancımızın neresindeyiz? Tabi bu soru tevhit inancına inananlar için! Asıl hitabımız kendini Müslümanım diye lanse eden bizlerdir.

Tevhit inancını belirli başlı etapları var ki bu inancımızın da etaplarıdır.

1-) Bilmek, tanımak; biz, inancımızı Tevhitti ne kadar biliyoruz ve tanıyoruz? Tevhit inancı nedir ne değildir?

2-) İnanmak; Biz, bildiğimiz inancımız Tevhitte ne kadar inanıyoruz? İnanmaktaki amacımız nedir? Ve Kime İnanıyoruz?

3-) Yaşamak; Biz, bildiğimiz inandığımız inancımız Tevhitti ne kadar yaşıyoruz? İnancımı yaşarken referanslarım nedir neye göre yaşıyorum?

4-) Ortak Koşmamak; Biz, Bildiğimiz, inandığımız yaşadığımız Tevhit inancına ne kadar samimiyiz ve bağlıyız? Tevhit inancımla bütünleştim mi? Dünya işleri dünya da ki patronlarla Ahiret işleri Allah ile mi görülür! veya nasıl çıkarıma uyarsa öylemi olsun diyorum?

Bizlerin samimi & bilinçli olarak cevaplaması gereken sorulardır bunlar.

Buna karşın, İnsanlığı Tevhitten uzaklaştıran, varmış gibi gözüken fakat gerçekçi olmayan “virtüyel hakikat” vardır o ise yalandır. Yalan, hakikat üzerinde, denizdeki bir köpüğün çalkantılı fırtınalı havada oluşması gibi oluşur. Yalan, hakikatin özününden kendini ayrıştırılarak “virtüyel gerçekler” oluşturmaktır. Daha görsel açıklarsak Yalan hakikatin simetrik halidir. Örnek: Beyaz & siyah, Güzel & çirkin...vb. Birde yalan kendi içinde de Asimetrik halini oluşturur ki o ise yalanın yalanıdır. Demokrasi inanç hürriyettir, inancını sadece kalbinde yaşamak kaydıyla.  “Demokrasi Allah inancına karşı çıkmıyor, demokrasi sana özgürlük veriyor.” diyerek örnek veriyorsun; Alkol & uyuşturucu satıp aynı anada fuhşu yapılan bir mağazada, sahibi, mağazanın giriş kapısına “besmele & nazar duası” yazan tabela asmış, adam inançlı, demeye benzer. Simetrik olanlarda bir uyum vardır “acık ve net” ama asimetrik yapıda gerçeğin olmadığı gibi yalanı yalanla korunması vardır. Avrupa'nı İslam'a uyguladığı çifte standarttın ana sebebi budur. “Biz, Allah inanca karşı değiliz ama Allah’a olan inancın yaşanmasına karşıyız. Yani bizim “ilahlarımızın” dediğini yapacaksın ve yaşayacaksın fakat sen, Allah inancını kalbinde tutmakta hürsün” Bunu adına da özgürlük diyorlar. 

               Filistin'deki & Yemendeki & Kaşmiri’ deki & Afganistan'daki ve dünyanın her ücra bir köşesindeki mazlum ve masum insanları korumak & kurtarmakla bu söylediklerinin ne alakası var diyeceksiniz?

Ben diyorum ki bizler gören gözümüze taktığımız yalan, ayarı bozulmuş gözlüklerle hakikati arıyoruz. Ben diyorum ki bizlerin hakikati ararken kullandığımız terminoloji ve kodlama ilahi değil dolaysıyla bizleri hakikat katiyen götürmeyeceği gibi bizleri sadece slogancı, İslamcı alışkanlıkları olmuş bir kültürü yaşatacak, üstüne üstelik buna da tama olarak yalan adına müsaade ememeyecek.

“Üst akıl & Küresel güç & Siyonistler & şeytani localar” şeytani güçler yalanı bizlere hakikat olarak kabul ettirmiş ve üstelik “karşı olmamıza” rağmen yalanı bizlere ölümüne savundurtmaktalar. Dolaysısıyla bugün Siyonist terörist İsrail istediğini istediği gibi milyarlarca Müslüman kütleleri olmasına rağmen yapmaktadır. Çünkü bizleri kendi Yalan sistemlerine bölük pörçük ederek inandırmış olarak yaşattırıyorlar ve Müslümanı Müslümanla savaştırıyorlar! Ne & kimin adına? Hakikat adına mı? Yoksa demokrasi (yalan) adına mı? Sosyal yaşantımızdan basit örnekler vereyim; Zina suç değil, homoseksüellerin evliliğini resmi olarak tanımakta, kadını toplumun “kullan & at” malı olmakta ve buna özgürlük denmekte, arkasından da kadınlarımıza “kadına şiddet uygulanıyor, kadın hakları” diye bağırmaktalar.  Özet olarak; hayatın & hayatımızın varlığı kurdukları yalan “sistem, terminoloji & kodlama” üzeri kavramamızı ve yaşamamızı sağlayıp, gerçek sorunumuzu görmemiz engellenmektedir.

Bizler, Filistin ve tüm İslam diyarlarını zalimlerin zulmünden kurtarmak istiyorsak, ilk önce kendimizi yalandan kurtarmalıyız. Kendimizi kandırmayı bırakmalıyız. Samimiyetimizi yalanı yüceltmek veya güçlendirmek için değil kendimiz değiştirmek için kullanmalıyız. Filistin sorunu dünkü sorun değil! yapılan manifestasyonlar dünkü yapılmış manifestasyonlar değil! Siyonistlerin Filistin halkına, dünya Müslümanlarına ve insanlığa yaptığı zülüm dünkü zülüm değil! Şayet bizler Tevhit inancımızı kâmil olarak yaşamayı arzulamaksak (yaşarsak demiyorum) ne Filistin nede diğer İslam diyarları nede insanlık huzura katiyen kavuşamayacaktır. Bizler istediğimiz kadar kahrolsun sloganları atalım.

 

Mustafa Kemal TAŞPINAR

20 Mayıs 2021

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM