Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a salatu ve salam O’nun Resulü
ve temiz Ehli beytine olsun.
Öylesin bir zaman dilimine girdik ki neyin nasıl
olacağını kestirmek mümkün değil ama hiç değişmeyen gerçekler var ki onu canlı
olarak yaşamaktayız. Doğamız artık “modern insanın” sahiplendiği aşırı bencil,
aşırı sadik, akılı geçine kara cahil, egosantrik arzularına köle olmuş,
kendisini dünyanın merkezi sayıp sorumsuz ve riyakâr tavırlarını kabul etmiyor.
Yaratıcının insana karşılıksız verdiği tüm güzellikleri sorumsuzca, açgözlü ve
kibirli yapısıyla bozgunculuk çıkarak yok etme yarışına girmiş kara cahil insan
tipi yaratıklara karşı doğa artık kendini savunmaya geçmiştir. (Oto defans)
“Hani Rabbin, Meleklere: 'Muhakkak ben, yeryüzünde
bir halife var edeceğim' demişti. Onlar da: 'Biz seni şükrünle yüceltir ve
(sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birini mi
var edeceksin?' dediler. (Allah:) 'Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim'
dedi.” (Bakara-30)
Melekler insanın fiziksel özelliklerini çok iyi biliyordu
dolaysıyla Allah’a neden böyle bir varlık yaratıyorsun diyerek serzenişte
bulunmuş ve çekincelerini söylemişlerdi. Allah (cc) meleklere; ‘sizin bilgi
sınırınız kısıtlı, sizlere, size verilen kadarını biliyorsunuz’ demiş
olmasına rağmen, şeytan, Âdem secde etmedi ve “Dedi ki: 'Ben ondan
hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”
(A’raf-12) ve de üstünlüğün ispatlamak için “Dedi ki: 'Senin izzetin
adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka kışkırtıp azdıracağım. 'Ancak
onlardan, muhlis olan kulların hariç.’ (Hicr-39-40/sad-83)
Bilinen hakikat, İnsanın fiziksel yapısından oluşan
zaafları insanda kötülüğün tanımını oluşturacak olmasıdır. Fakat bunula
birlikte zaafların kontrolü insani yüceltecekte ana faktör olmasıdır.
Meleklerin bilemediği fakat şeytanın bildiği konu ise Allah'ın seçtiği özel
kulların mevcut olmasıdır.
Hep sorduğumuz bir soru vardır; “Melekler nasıl oldu
da insanın kan dökücü ve bozgunculuk çıkartacak bir varlık olduğunu
bilmişlerdi?” ve de şeytan, “az bir kısmı hariç hepsini saptıracağım
derken nereden “o az bir kısmı” bile bilmişti?”
Açıklamaya girmeden önce, bizi çevreleyen
tabiatın/Doğanın kendine has var oluş kurallarının hatırlamamızda fayda var ki
biz bu kurallar “ilim/bilim” ve uygulamasına “teknoloji” diyoruz.
Bu kurallar kendin doğada “Uyum & Denge & Gereklilik” olarak
göstermektedir. Doğamızı oluşturan ana elementler “Hava, su, toprak, ateş”
bu elementlerden oluşan değişimler “katı, sıvı, gaz (buhar/duman)”
olarak doğamızda buluyoruz. Bizler, 4 elementlerin yapısını oluşturan “denge
& uyum & gereklik” bağlamında yaşantımıza yön ve şekil veriyoruz. Buna
ek olarak farklı bir boyut olan “Ruh ve can” eklememiz gerekir ki Meleklerin
canın tanımlarken Ruh konusunda bilgilerinin olmadığı görülmektedir.
Bu tanımlamadan sonra meleklerin ve şeytanın insanın
hakkında sahip oldukları bilgilerini sebebini açıklayabiliriz. Şöyle ki;
biz, insanın sahip olduğu tüm uzuvlarıyla 1/1 benzer bir kardan adam
yapalım. Bir insana da diyelim ki “bu kardan adam senden üstün ve ona
tapacaksın!”
Sizce o şahısın tepkisi ne olur? “Ben et ve
kemikten yaratılmışım o ise kardan (suyun soğukla karışımı), o sıcakta hemen
erir, soğukta buz kesilir ve yağmurlu havda hemencecik dağılır, yok olur” diyerek
kardan adamın fiziksel zaafların bildiğinden dolayı “ben ona istediğimi
yaptırım çünkü ben ondan üstünüm” der. Dolaysıyla kardan adamı nasıl
halt edeceğinde çok iyi bildiğinden kendini üstün görerek kardan adamı
küçümser. Melekler ve şeytan kardan adam örneğindeki gibi, insanın temel yapısını
oluşturan elementleri (toprak & su karışımı) fiziksel ve kimyasal
özeliklerini oluşturduğu zaafları çok iyi bilmeleri, kendilerini insana karşı
üstün görmelerini sağlamıştır.
Meleklerin bilemediği konu, Allah’ın seçtiği kullarının*
olmasıdır. Fakat şeytan, Allah'ın seçilmiş kullarına hükmedemeyeceğini, onların
üzerinde bir etkisi olmayacağını bilmektedir. “Kardan adam” misali
sıcakta erimeyecek, yağmurda dağılmayacak olan Allah'ın seçtiği, “şahit
& masum & veli” olan muhlisin kulların varlığı. Allah tarafından
seçilmiş olan kulları ki her türlü zulme ve zorbalığa hiçbir değişime uğramadan
göğüs gererek yaşayıp, insanlara Allah’ın mesajını tebliği edecek, insanlara
doğru yolu gösterecek, insanları sapıklıktan hakikate yönlendirecek ve bununla
birlikte her türlü evrendeki ve dünyada ki ilmi bilen, Allah’ın seçtiği
önder/imam kullarıdır. *"Biz, gerçek ve şüphesiz bilgiye sahip olması
için İbrahim'e, göklerdeki ve yeryüzündeki kudret ve saltanatı, tasarruf ve
hikmetini böylece göstermekteydik" (Enam-75) (Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti.
Sonra bunları meleklere gösterip “Sözünüzde doğru iseniz şunların isimlerini
bana söyleyin” dedi. “Seni tenzih ederiz! Bize öğrettiğinden başka hiçbir
bilgimiz yoktur... cevabını verdiler. “Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara
bildir” dedi. Onlara bunların isimlerini bildirince de “Size ben göklerin ve
yerin gizlisini kesinlikle bilirim; yine sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi
de bilirim demedim mi!” buyurdu.) (Bakara: 31,32,33)
Yaşadığımız zaman dilimine gelirsek, Her şeyden önce,
Doğa, kendini ilah gören insanın aşrı egosantrik arzularına bir son verecektir.
Aynı anda, insanları sapıklıktan hakikate yönlendirecek Allah'ın seçtiği önder
ve yarenleri dünya insanlığını görsel refah bataklığından çıkarmak için
mücadele ederken, buna karşın şeytana hizmet eden, insanlığı sapıklığa
sürükleyen, kendilerine “ıslah edici, ışık saçan, elit, seçilmiş, çağdaş,
Özgür” diye adlandıran deccalın hizmetkarları şeytani planlarını hızlıca
uygulamaya koyulacaklar.
Final; Allah taraftarlarının
“La ilahe” tüm beşerî ilahlık taslayan yapılarına HAYIR, “İllallah”
sadece tek olan Allah’a teslim oluruz” diyerek şeytan ve taraftarlarını
hilelerine ve de ilahlık planlarına son verecekleri ne ırkımızın ne rengimizin
ne milletimizin nede sosyal statümüzün ne de şu an kadar birçoğunun inandığı
inançların bir anlam ifade etmediği, her şeyin aslına döndüğü zaman dilimine
girmiş bulunmaktayız.
Son söz;
eğer zilletten kurtulmak istiyorsak ki buna mecburuz, o halde kendimizi
Allah'ın seçtiği, insanları doğru yolla illetten, muhlisin, hakikat önderini
tanımamız ve takip etmemiz üzerimize farzdır. Bunlar ne NATO ne Rusya ne Çin ne
de Arap emirlikleridir. Allah'ın ayete
belirtiği gibi “Onları, emrimizle doğru yol gösteren önderler yaptık ve onlar
yalnız bize kulluk ederlerdi." (Enbiya:73.) “(Her türlü
zorluklara) Sabrettikleri* ve ayetlerimize tam bir bağlılık gösterdikleri
için, onlardan buyruğumuzla doğru yola ileten önderler /İmamlar kıldık...”
(Secde :24) “Kim Allah’ı, Resul'ünü ve iman edenleri dost (veli)
edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır.”
(Maide-56)
Eğer Dünya menfaat ve çıkarlarını kendine hedef eden
yapılarda yerimizi alırsak (NATO, Laiklik, kolonyal Demokrasisi... vd.) hem bu
dünyada hem de ahiret kaybeden zilletten yana taraf olur ve kaybederiz. «Ve
onları, halkı ateşe çağıran rehberler yaptık ve kıyamet günü de yardım edilmez
onlara.» (Kasas-41)