İslâm gayri müslimlerle mütekabiliyet esasına dayalı/eşit
koşullarda ve barış içerisinde iyi ilişkilerin sürdürülmesinden yanadır. İslâm
dininde savaş arızîdir ve sadece mütecavizlere karşı yapılır. "Fitne
ortadan kalkıncaya ve din hükümleri Allah adına tatbik edilinceye kadar onlarla
savaşın; fakat vazgeçerlerse, artık saldırgandan başkasına düşmanlık
yoktur." "Haram ayın karşılığı haram aydır; saldırmazlık kurallarına
riayet karşılıklıdır. Şu halde kim size saldırırsa, onun saldırısının dengiyle
siz de ona saldırın. Allah’ın hükmüne saygılı olun ve bilin ki Allah kendisine
saygılı olanların yanındadır." (Bakara: 193-194)
"Haksızlığa uğradığı için karşılık verenlere gelince,
onlar aleyhine bir yol tutulamaz." "Kınama ve cezalandırma ancak
insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere saldırıda bulunanlara yöneliktir.
Onlar için elem verici bir azap da vardır." (Şura: 41-42)
Ayetlerden de anlaşıldığı üzere saldıran taraf suçludur ve
zulmüne engel olunarak cezalandırılmalıdır. Saldıran taraf Müslüman dahi olsa
veya Müslüman olarak bilinse de bu böyledir. Nitekim başka bir ayet-i kerimede
saldırgana karşı nasıl bir tavır takınılacağı belirtilmekte. "Eğer müminlerden
iki grup birbiriyle savaşa tutuşursa hemen aralarını düzeltin; ikisinden biri
diğerinin hakkına tecavüz etmiş olursa -Allah’ın emrine geri dönünceye kadar-
saldırgana karşı savaşın; dönerlerse
aralarındaki anlaşmazlığı adaletle çözüme bağlayın ve herkese hakkını verin.
Allah hakkı yerine getirenleri sever." (Hucurat: 9)
Ayet gayet anlaşılır ve net. Bu durumda, yani Yüce Allah'ın
buyruğuna göre saldırgan taraf, katliam yapan taraf Suudi Arabistan rejimi ve
yedeğine aldığı diğer Arap ülkeleri olduğuna göre bunları derhâl durdurmak ve
yaptırım uygulamak gerekmiyor mu? Bunlar diplomasi ve diyalog yolu ile
saldırılarından vazgeçmiyorsa bunların üzerine muharrib güç göndermek
gerekmiyor mu? Bu nasıl bir aymazlıktır ki bazı sözüm ona Müslüman ülkeler mütecaviz
Suud ve avanesine arka çıkıyor. Böyle mi olmalıydı? Ümmet olarak mazlum Yemen
halkını naçar ve çaresiz bir vaziyette bırakmamalıydık. Yemen'de çoluk çocuk
demeden, yaşlı kadın demeden savunmasız insanlar katlediliyor. Ağır
yaralıların, kolu/bacağı kopanların haddi hesabı yok. Hayatta kalanların
feryadı arşa yükseliyor. Ümmet ise üç maymunu oynuyor. Sayın okuyucumuz
Müslümanlar olarak, ümmet olarak vebâlimiz büyük. İran İslâm Cumhuriyeti'nin
haricinde mazlum Yemen halkına sahip çıkan, yardım eden yok. İşin garip tarafı
İran İslâm Cumhuriyeti'nin yardımlarına karşılık bazı Müslüman ülke ve
topluluklar İran'a hönkürüyor. Teşekkür edeceklerine, mahcubiyet duyacaklarına
pişkince eleştirilerde bulunuyorlar. Elbette herkes şakilesine göre hareket
eder, devletler de şahıslar da.. Ancak Müslüman şahsiyet hayata ve olaylara
Kur'an ve Sahih Sünnet perspektifi ile bakması gerektiği gibi Müslümanların
başındaki yöneticiler de Allah Teâlâ'nın hukukunu gözetmek zorundadır.
Gördüğünüz gibi emir ve uyarı niteliğindeki ayetler ortada. Buna rağmen ümmetin
tutumu ve Müslümanların başındaki yöneticilerin davranışı hangi minvâl üzere?
"İmân etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe imân etmiş
olamazsınız." diye bizi uyaran bir peygamberin ümmeti değil miyiz? Allah Teâlâ, "Sizin ümmetiniz bir tek
ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, o halde bana kulluk edin." (Enbiya: 92)
demiyor mu? 57 ulus devlete bölünmüş olan ümmetin birliğini tesis etmek için
çaba sarf etmek gerekirken, bölünmüşlüğün devamını sağlamak ve düşmanlık
duvarlarını, düşmanlık bariyerlerini yükseltmek adına bombarduman yapmak,
katliam yapmak ne ile izah edilebilir? Üstelik bu katliam ABD ve Siyonist çete
adına yapılıyor. Hiç kuşkusuz, tarih ve insanlık bu ihaneti lânetle
anacaktır... Rabbimiz bize birlik olmayı
emrediyor bunlar da hilafına/aksine hareket ediyor. "Toptan Allah'ın ipine
sarılın. Tefrikaya düşmeyin, dağılıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini
hatırlayın. Hani siz bir ateş çukurunun kenarında idiniz. Sizi oradan kurtardı.
Birbirinize düşmandınız. Kalplerinizin arasını uzlaştırdı da sizi kardeş kıldı.
Onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz." (Al-i İmrân: 103)
Şimdi bu ayet muvacehesinde Suud aşiretine sormamız
gerekmiyor mu, siz Allah Teâlâ'nın hükmü ve beyanı gereği Müslüman Yemen halkı ile
kardeş değil misiniz? Mazlum Yemen halkından ne istiyorsunuz? Onları neden
katlediyorsunuz? Aslında bu soruyu o zalimlere sormak bir yönüyle abesle
iştigaldir. Zira şeytan onları öyle bir ablukaya almış ki, yaptıkları
katliamları iyi bir iş olarak görüyorlar. "Şeytan, onlara yaptıklarını
cazip gösterdi. Şeytan, o gün de bugün de onların velisidir. Onlar için acı
veren bir azap vardır." (Nahl: 63)
Hiç kuşkusuz, zalim Suud ve avanesini acı veren bir azap
beklemektedir. Allah Teâlâ Maide Sûresi'nin 32'nci ayetinde taammüden bir
insanı öldürenin bütün insanlığı öldürmüş gibi olduğunu beyan ediyor. Nisa
Sûresi'nin 93'ncü ayetinde ise taammüden bir insanı öldürenin ebedi cehennemlik
olduğu söyleniyor. Şimdi bu ayetler ışığında Suud ve avanesinin ahiretteki durumunu
varın siz düşünün. Suud ve avanesi Yemen'i bombalamaya başladığından bu yana
binlerce, on binlerce mazlum insan katledildi. Mütemadiyen saldırıyorlar. Gözü
dönmüş bu zalimler Müslüman ülkelerin kolektif iradesiyle durdurulmayınca
böylesine pervasızca kan dökmeye devam ediyorlar. Hangi kolektif iradeden
bahsediyoruz ki? Zaten kolektif irade olsa ümmet bu halde olmazdı. Ümmet
tarafından yalnızlığa terk edilen mazlum ama onurlu Yemen halkı dokuz melun
düvele karşı yedi seneden beri direnmeye devam ediyor. Bi iznillah kazanacak
olan Yemen halkı olacaktır.