Kendimizi Bu Hale Biz Getirdik Neye Kızıyoruz Ki?

GİRİŞ: 03.12.2021 14:01      GÜNCELLEME: 03.12.2021 14:01
Rasthaber -BismillahiRahmanirRahim

اِنَّ الْمُبَذِّر۪ينَ كَانُٓوا اِخْوَانَ الشَّيَاط۪ينِۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّه۪ كَفُورًا

Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.” (Isra-27)

Allah (cc) geçmişte nice büyük güçlü devletleri ve medeniyetleri yerle bir etti, aslında o büyük devletler ve medeniyetler kendi varlıklarını “israfçı & Ahlaksız & mütekebbir & egosantrik” arzularını prensip edinerek kendilerinin sonun getirdiler. Bizlerde geçmişteki medeniyetlerin hatalarını tekrarlayarak dünyamız yıkıcı bir kaosun eşiğine sürüklüyoruz ve bu kaos gittikçe daha da büyüyecek.

Ne yazı ki insanlık kendi tanımı olan “halife” (kendi hür iradesi) yerine teknoloji ve hürriyet yalınıyla maddi ve geçici arzularına köle olmağı tercih etmiştir. Bu ise toplumda ahlaksızlığı, adaletsizliği, fırsatçılığı, münafıklığı bir sistem haline getirmiştir.

Allah diyor ki “saçıp savuranlar (israf edenler) şeytanların kardeşleridir” çünkü bu insanlar Allah'ın verdiği nimetlere nankörlük edip, şükrü etmeyenlerdir. Şeytana kardeş olmak, onun adımlarını takip etmek, gölgesi olmak, Allah’a karşı isyan etmek, Allah'ın emrine uyumamak ve Allah'ın verdiği nimetlere karşı nankörlük etmektir. Allah (cc) diyor ki “O halde siz beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin ve sakın nimetlerime nankörlük etmeyin.” (Bakara-152) Fakat bizler Allah’a itaat yerine dünyevi varlıklara sahip olalım diye birtakım putlara itaat etmekteyiz ki toplumlarımızda bunu açık şekilde görmekteyiz. “Ama siz Allah’tan başka birtakım putlara tapıyor; bunların ilâh olduğunu söyleyerek korkunç yalanlar uyduruyorsunuz. Şunu bilin ki, Allah’tan başka taptıklarınız, size en küçük bir rızık vermeye güç yetiremez. O halde rızkı ve faydayı sadece Allah katında arayın, yalnızca O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Çünkü sonunda O’na döndürüleceksiniz.” (Ankebut-17)

Bizler öylesine bir hal aldık ki her şeyden şikâyet eden ve hak yiyerek her şey beleş konan, kişi hak ve hukukunu gözletmeden gasp edip zorbalık eden, işlerimiz ters gittiğinde sızlayan ve Allah karşı gelip arkasından şikâyette bulunup kurtuluş maddiyat ve güç sahip olmada arayan, zayıfları hakir gören, iyilikleri, güzellikleri basit & önemsiz gören ve gösteriş, riyayı yücelik sayan halimizle israfta sınır tanımayan bir toplum olduk. “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz ve helâl olanlarından yiyin! Eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin!” (Bakara-172). “Mahsulün biçilip toplandığı gün fakirlerin hakkını verin. Fakat israf etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez.” (En-am 141)

Fakat bizleri lükse alıştırdılar, kolaya (beleşçi olmaya) alıştırdılar, harama alıştırdılar, yalana alıştırdılar, Münafıklığa & fasıklığa alıştırdılar, gösterişe & riyaya alıştırdılar, zalimliğe ve zulme sesiz kalmaya alıştırdılar. Şimdide başımıza gelenlerden memnun değiliz ve şikâyet etmekteyiz! Ey kardeşim, Başımıza taş yağmadığına şükrü edelim. “Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin. Allah, iyiliklerin karşılığını bol bol veren ve her şeyi hakkiyle bilendir.” (Nisa-147)

Meşhur Dua Kümeyle de deriz ki “İsmu hu deva, itaat hu kanaat, zikri hu Şifa” yani Allah’a itaat etmek verdiği tüm nimetlere kanaat /hamt etmektir. Allah’ı anmak, hatırlamak, yüceltmek ise dertlerimize sıkıntılarımıza deva olmasıdır. Eğer biz Allah'ı unutursak! Allah’a isyan edersek! bizler nasıl Allah'ı itaat edip anabiliriz ki?

Yaşantımıza bakalım; gerçekleri ve hakikati bilmemize rağmen, Yalancılık, bencilik, aç gözlülük, gösteriş/ riya, ahlaksızlık, kibir, haset bizlerin yaşantısının temel taşları olmuş, öylesine ki çocuklarımızda bu yönde eğitmekte ve yetiştirmekteyiz. Egosantrizm bizlerin yaşantı sistemi olmuş. Dünyanı süsüne çekiciliğine kanarak şeytanin adımlarını takip edenler olmuşuz “Sonra onlara mutlaka önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Sen de onların çoğunu şükredici bulamayacaksın” dedi. (A’raf-17).

Allah (cc), bizlere Kitabi kuran kerim, Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (savs) ve kendi seçtiği Temiz & pak Önderlerini hakikati ve doğru yolu göstermek için yolladı “Biz ona doğru yolu da eğri yolu da gösterdik. Artık isterse şükreder, doğru yolda gider; isterse nankörlük edip eğri yollara sapar.” (Insan-3). Ama buna rağmen, bizler yaşantı ve hayat sistemi olarak dünyanın çekici süsünü ve hilesini tercih ettik, kendimize açık ve gizli yeni ilahlar edindik. “Hani Rabbiniz size: «Şayet şükrederseniz size olan nimetlerimi artırır da artırırım. Yok eğer nankörlük ederseniz, şunu bilin ki benim azabım çok şiddetlidir» buyurmuştu.” (Ibrahim-7). Bizler, küfrü ve zulmü “istemiyoruz” diyerek onu kendimize yaşantı şekli olarak benimsedik ve yaşamaktayız. Bir gerçeği unutuyoruz, Allah her şeyi bir “denge- uyum- gereklilik" çerçevesinde var etmiştir. Zulüm ve küfür bu dengeyi bozmaktadır.

Zulüm, Küfür (hakikati saklayıp & saptırıp, büyüklük taslamak), kabul edilmez bir niteliktir, her kim zulmü görüp, küfrü görüp eğer değiştirmez kabullenirse, cahilliği üstünlük, fazileti acizlik olarak kabul eder ve üstüne üstelikte cahilliğini de kendine bir övgü, gösteriş ünvanı yaparsa, böyle bir yapıda ki her kim olursa olsun ister zengin ister fakir olsun başına gelecek belaları beklemelidir.

Gün içinde yaşadığımız gece (karanlık), bollukta çektiğimiz zillet  (Pandemi, ekonomik krizler, zulüm, kaos..vs.) sebebi, zulmü & Küfrü bilmemize ve de görmemize rağmen değiştirmeyip böyle bir sistemi kendimize yaşam şekli olarak kabul etmemizden kaynaklanmaktadır.

Sonuç olarak, bizlerin ruhunu esir alan egosantrik arzularımızın kaynağı maddiyat hastalığında, eğer bizler kendimizi israftan, dünyaya tapınmaktan kurtaramazsak, kendimizi iyileştirmek için çaba göstermezsek şu gerçeği iyi bilelim; yaşadığımız ve yaşayacağımız bütün bu felaketlerin suç ne şeytanda ne dış güçlerde nede pendemilerde nede kuraklıkta nede klimada ki farklılıklarda bütün bu faktörleri işlev haline getiren, var eden bizlerin kabul edilmez tavırların bozduğu ilahi “denge-uyum-gereklilik" kurallardır. Bir hadiste der ki “Eğer bir zulmü gördüğünüzde elinizle değiştirin, buna kadir değilseniz ağızınızla değiştirmeye çalışın eğer bunanda kadir değilseniz kalbinizle buyuz edin bu ise imanın en aşağı seviyesidir”

Bir topluluk (kavim) kendi öz durumunu değiştirmedikçe Allah onların öz durumunu değiştirmez.” (Rad-11)

 

Mustafa Kemal TASPINAR


YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM