Kendimizi Zulümden Nasıl Kurtarırız?

GİRİŞ: 29.05.2021 21:18      GÜNCELLEME: 29.05.2021 21:18
Rasthaber -  

Bisimillahirahmanirahim

Daha önceki yazımızda hayatın ve hayatımızın yönün belirlemek için temel prensiplerden bahsetmiştik.

1-) “Hayat”ın anlamını kavramak. 2-) “Hayatımız”ın Anlamını kavramak. Bunu da iki şekilde yaptığımızı söylemiştik 1-) Hakikat üzeri “La ilahe illallah” veya 1’-) Yalan üzeri “La Allah illa ilahlar”. Hakikatin simetrisi olan yalan kendisini hakikat üzerinden var etmiştir demiştik. Fakat yalanında asimetrisinin olduğunu o ise yalanın yalanı demiştik. Onu da açıklarken “Yalanı başka yalan ile gerçekçi kılmak” demiştik ve bizler hayatımızı “Hakikat & yalan” madalyonun iki yüzü mantığı dahilinde kavrıyor, algılıyor, yönlendiriyoruz ve yaşıyoruz diyerek açıklama getirmiştik.

Bu açıklamaları Filistin'de Yemende Kaşmirde ve dünyanın her ücra bir köşesindeki mazlum ve masum insanların verdiği mücadele ile ilintilemiştik. Özet olarak, Tevhit inancımıza olan bilinçli, güçlü, samimi bağımızla bu sorunların üstünden gelebiliriz diyerek neticelendirmiştik.

Şimdi tevhit inancımızla nasıl tüm sorunların üstünden gelebiliriz? bu Kısımı açmamak isterim;

Daha önceki yazımda Tevhit inancımızı 4 ana başlık altında ele almıştık: Bilmek (tanımak), İnanmak, Samimi yaşamak ve Ortak koşmamak. Eğer bizler bu 4 ana başlığı hayatımızın özünü kapsayan olarak alırsak, bizlerin korkacağı hiçbir maddi manevi güç & engel yoktur. Dünyanın nimetleriyle nimetlenmemize rağmen beklentimiz dünyadan olmadan yüceliriz, yükseliriz ve zafere ulaşırız. “Görmedin mi! Allah nasıl bir benzetme yaptı: (Tevhit ve marifetullah) güzel söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir.? Ki o (ağaç), Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir.” (Ibrahim-24,25) “kötü bir sözün (yalan/batıl ve sahibinin) durumu da (gövdesi) yerin üstünden kolayca sökülüp koparılan, bu sebeple kalıcı olması mümkün olmayan kötü bir ağaç gibidir.” (Ibrahim-26)

Peygamberimizin bilinen ve çokça tekrarlan bir hadis derki;

Bir yerde kötülük gördüğünüzde Onun elinizle değiştirin, eğer ona muktedir değilseniz ağzınızla değiştirin eğer ona da muktedir değilseniz kalbinizle buyuz edin ki bu imanın en düşük seviyesidir.” Bu hadis aslında bizim imanımızı /inancımızı ölçen bir barometredir.

Iman'ın kalbimizde oluşması için her şeyden önce kötülük karşısında duyarlı olmamız şart ki onu değiştirmek isteyelim, aksi takdirde sadece kötülüğe seyirci kalır hata “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığınla yapılan kötülüğü umursamayız destekleriz.

Bugünkü İslam toplumlarına global olarak baktığımızda ki zannımız şudur; Müslümanlar, Tevhit inancını “bilmekte, inanmakta ve yaşamaktalar” çünkü kendilerinin Müslüman olduklarını ilan ediyorlar”.  Fakat bu pratikte ne kadar gerçekçidir?

İslam toplumları, peygamberimizin vefatından günümüze dek her ortamında ve her fırsata yalan/batıl tarafından değiştirilmeğe çalışılmıştır. İslam toplumları üzerinde bu değiştirme baskısı iki türlü gerçekleşmiştir.

1-) Kültürel (inançsal). 2-) Fiziksel (zulüm).

Bu iki yol, “durum ve ortama” göre “Zalim & yalancılar” tarafından nesilden nesille sistematik olarak uygulanmıştır. Nesillere aktarılan inanç, her defasında “Zalim & yalancılar” sistemleri (krallık, sultanlıklar, demokrasi, beşerî teoloji) terminolojisi & kodlamasıyla farklı tanımlamalar, kavramlarla sulandırılmış, neticesinde ayrılıklar & sapıklıklar doğal olarak kendini göstermiştir. Oluşan Farklıklar, inancın (tevhit) simetrisini (ateizm) ve asimetrisini (deizm & yalancı dini) oluşturmuştur. Dolayısıyla İlahi kitabın, Peygamberin olmadığı ya da saptırıldığı, açık ve gizli olarak Allah’a ortak koşulan bir “Allah inancı & yaşantısı” oluşmuştur. Nesilden nesiler aktarılan inanç anlayışı & tanımı, toplumu kendi öz inancından (kimliğinden) “teknoloji & modernite & demokrasi & dünya makamları & fakirlik” adı altında bilinçli ve şuursuzca uzaklaştırılması sağlanarak her yeni nesil “hayatı” ve “hayatlarını” materyalist zihniyetin (yalan/batıl) inanç olarak kavramaları ve yaşamaları sağlanmıştır. Fakat Allah (cc), buyuruyor ki “Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı (tevhit dini) kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” (Hicr-9)

Bugünkü genel olarak (istisnalar hariç) İslam toplumlarının inancı İslam değildir. Toplumlarının kültürel yaşamına İslam denmiştir. İslam toplumlarında ki inanç tanımı/ kavramı batıl zihniyetin “terminoloji ve kodlamasını” çizdiği çerçeve içinde mezhepçilik adı altında, kültürel zenginlik, folklorik renk, nostaljik hobi, tarikatçılık ve kavmiyetçilik olarak yerini almaktadır. Kısaca İslam, bize atalarımızdan kalan çok paylara bölünmüş bir mirasıdır. Bizlerde bölünmüş mirası yiyen “İslamcılarız”.

(Yanlış anlaşılmamak için bir parantez açmak isterim; İblîs, “Rabbim! Benim sapmama imkân verdiğin için yemin olsun ki ben de yeryüzünde onlara (günahları) şirin göstereceğim ve aralarından senin samimi kulların hariç- onların topunu kesinlikle yoldan çıkaracağım.” (Hicr-39,40). Allah şöyle buyurdu: “İşte bu (ihlâs ve teslimiyet yolu), bana varan dosdoğru yoldur.” (Hicr-41))

Ne yazık ki “hayatın ve hayatımızın” tanımlamasını, algılamasını Tevhit inancı doğrultusunda yaptığımızı söylememize rağmen tevhit inancına göre yaşamamaktayız. Tam anlamıyla Asimetrik (İşimize & çıkarımıza geldiği gibi) bir inancımız var. Kültürel mirasa sahip olduğumuz için bizlerin inancının tevhit olduğunu sanıyoruz, çünkü Annemiz & babamız kendine Müslüman diyordu ve Müslüman bir toplumda dünyaya geldik dolaysıyla kimliğimiz İslam ve bizde Müslümanız, birde Müslüman olmak için sadece şehadet getirmeyi de yeterli görüyoruz.  Ama Allah (cc), bir ayetinde diyor ki Bedeviler, inandık dediler de ki: İnanmadınız ve fakat Müslüman olduk deyin ve inanç, henüz gönüllerinize girmedi sizin ve Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz yaptığınız iyiliklerin sevabından hiçbir şey eksilmez,” (Hucurat-14)

Allah ayetinde açıkça iman etmenin sadece “biliyoruz ve inandık” demekle olmadığını açıkça göstermekte, bu ne zaman Allah ve Resulüne her şart & ortamda itaatle yaşamak olursa, o zaman inancın bütün güzelliklerine sahip olabiliriz. Fakta dikkat etmemiz gereken bir diğer husus yaşantımızda Allah (cc) hiçbir unsuru ortak koşmadan ihlaslı (samimi) bir bağlılıkla itaat ederek yaşamamız gerekmektedir.

Asimetrik bir inanç, sadece kendimiz kandırmaktan başka bir şey değil. Mesela; “Ben Allah’a inanıyorum fakat günümüzde dinin insanlığı yönlendirmek için yetersiz”, veya “Müslümanları yönlendiren İslam liderleri münafıkta olsa, zalimde olsa itaat şarttır.” veya “Bir Müslümanın feryadını işitip de banane demek, seyirci kalmak, o benim derdim değil” diyerek hakikati çıkarı için yalan ile gizlemek ve yalanı da yalanla gerçek kılmak bizlerin kendisini “yalanla” kandırmasıdır. Yani asimetrik bir inanca sahip olmamız demektir.

Ne yazık ki yaşadığımız bu ortamda Allah ortak koşmak sistematik bir hal almış ve daha da kötü bir hal almaya da yönelmektedir. Hayata ve hayatımıza yön veren kavramları ve algılamaları tanımlamak için kullandığımız terminoloji ve kodlama ilah değil! Yalandır. Üstüne üstelik Teknolojiği elinde bulunduranlar, teknolojiyi şeytani arzularına alet ederek insanları teknoloji bağımlısı yapıp, kendilerine (ilahsız, şeytani bir hayata) köle etmekteler, daha açık söylersek Allah’a inancı (Tevhit) ortadan kaldırmaktadırlar.

Ne yazık ki Gelecek nesiller yaşantılarında seçim hakları olmadığı gibi düşünme özgürlükleri “hür iradeleri” de elinden alınmış olacaktır. Böyle bir ortamda bırakın Filistin'i, Yemeni, Kaşmiri...milleti, vatanı, “insandan ve inancından” bile bahseder halde olamayacağız ya da sistemin sunduğu e-İnancı yaşayacağız ki şu an bir nevi onu yaşıyoruz.

 İnsanlığın önünde sadece iki seçenek vardır;

1-) Hakikat, İlahi sistem. Allah’tan başka ilah yoktur. Her türlü ilahlar hayır.

2-) Yalan/Batıl, Beşerî sistemler. Sadece her türlü İlahlara evet. Allah’a hayır.

Artık ne ülkeler nede milletler ne cinsiyet nede farklı inançlarını olmayacağı bir devre doğru gidiyoruz. Yaratılışın değişmez kanunu “denge & uyum & gereklilik” prensibi gereğince her şey aslına “Hakikate” dönecektir. Fakat bu arada birçokları ise “Materyaliste konfor & özgürlük & demokrasi” diyerek yalan/batıl tarafında yerini alacak.

Bilmemiz gerekir, Bizler, Müslüman toplumları bu şeytani güçlerin hedefinde olmamızı tek sebebi Tevhit inancının göstermelikte olsa temsilcileriyiz. “Onlar”, Tevhit inancını kökten silmek istemektedirler. Çünkü tevhit inancını gerçek olarak yaşayan, savunan, sahiplenen kişilerin olması, İslam toplumlarında tevhit inancını daim kılmaktadır. Dolaysıyla Tevhit düşmanlarının Yemende, Kaşmirde, Afganistan'da, Nijerya'da, İran'da, Türkiye'de, Lübnan'da tüm Müslüman diyarların da yaptıkları her türlü baskıların, (zulüm, kaos, sosyal & ekonomik sorunlar & kültürel sapıklık, fitne, nifak, geri kalmışlık ve komplekslerinin) tek ana sebebi budur. “Ekonomik çıkar” savaşları, “demokrasi & özgürlük” sloganları göstermelik bir vitrin, kandırmaca ve onların istedikleri oyunu oynamadır. Bizler, “hayatın ve hayatımızın” tanımını ve algılamasını onarlın kullandığı terminoloji ve kodlamayla yapmamızdır. Fakat “Onlar”, açıkladığımız gibi “hayat & haytalarını” tanımını katiyen bu şekilde tanımlamaktadırlar. “Şeytanın durumu gibi; çünkü insana 'İnkâr et' dedi, inkâr edince de: 'Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım' dedi.” (Hasr-16)

Netice olarak; Şeytani güçlerin bir hesabi varsa Allah’ında bir hesabı vardır ki Allah'ın hesabı şeytani güçlerin planı üzerinden oluşmaktadır. Şeytani güçler Tevhidi yok etmek için yaptıkları tüm planlar, onların kendi yıkımları için yaptıkları çetin ve amansız Allah'ın bir plandır. Allah (cc) arzusu “Biz yer yüzündeki mazlum ve masum halkları iktidar sahibi yapmak arzusundayız” (Kasas-5) Allah (cc), kendine itaat edenleri onurlandırmak ve yüceltmek istemektedir. Galip gelen, (İnsanlığın, Filistin ve diğer tüm İslam diyarlarını kurtuluş, gücü, başarı temeli, zaferi) sadece “Allah taraftarları” olacaktır.

Müslümanların & insanlığın kurtuluşu yakındır fakat;

1-) Vahdet; Tüm dünya insanlarının (tevhit inancına sahip olanlar), tevhit bayrağı altında tek bir ses olması. Her türlü (irk, renk, dil, meşrep, etnik, mezhep) farklılıkların bir kenar itilmesi ve şeytani güç deccala (Siyonistlere, ateistlere, mürtedinler & münafıklar, Kafirler & müşrikler) karşı tevhit inancına samimi iman ederek tek yürek olmak. “Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.” (Al-i Imran-139)

2-) Allah & Resulüne ve sizden olan hakikat yönlendiren öndere itaat* etmek; Tevhit bayrağı altında tek bir yumruk olarak hakikate yönlendiren öndere (kurtuluşa) tabi olarak hareket etmek. *(“Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık,” (Enbiya) “Ve onların içinden, sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı...” (secede-24))

3-) Düşmanı kötü niyetinden caydırmak için Teknolojik ve silah olarak gelişmek, En son Filistinli kardeşlerimizin taş atma yerin basit Füze fırlatması bile siyonist İsrail’in artık kolay kolay savaşa girmesini engellemiştir fakat savaşı terör eylemleriyle yürütecektir. 

4-) Şeytan & Siyonist ABD & Israil'den korkmamak. Siyonist devlet, Elindeki tüm teknolojiye rağmen gerçekten bir ekran bir devlettir. Siyonistlerin gücü Hollywood filmlerindeki kahramanlıktır. Bunu Lübnanlı Hizbullah kardeşlerimiz Temmuz 2006 da ve bugünde Mayıs 2021 de Filistinli Hizbullah kardeşlerimiz ispatlamıştır. Direniş/kurtuluş cephesiyle artık Hollywood efsaneleri bitmiştir. Fakat ABD & AB & Şeytani şeyh ve batı uşakları/ köleleri “demokrasi & insan hakları” adıyla Tevhide karşı savaşmaya kendi taşeronlarıyla devam edecektir.

5-) Sosyal İletişim Ağları (S.I.A); Sosyal iletişim ağlarını Siyonistlerin tam olarak kontrol edememesi. Haberlerin anında ve direk değiştirilmeden, çaptırılmadan tüm dünyayla paylaşılması ve S.I.A haberlerinin yöneticilere yaptığı toplumsal baskı. Fakat dikkat edilmesi gereken husus sosyal iletişim ağları nefsimiz gibidir. Eğer kontrolünü kendimiz yapamazsak bizleri çok farklı mecralarda götürebilir.

Buradan varacağımız; Eğer Biz Tevhit bayrağı altında Birlik olursak, her türlü mezhebi, ırkçı, etnik farklılıklarımız bir kenara iterek sadece Allah’a hiçbir ortak koşmadan O’nun Resulüne ve doğru yola ileten önderine teslim olursak, İslam & insanlık dünyasındaki her türlü züllüme, kaosa, ekonomik ve sosyal problemlere en hızlı şekilde son veririz. Fakat, Dünya mevkisi, mala & mülke & iktidar sevgisi kalbimize yer etmişse ve hesaplar bunu üzerin kurulmuşsa, bizlerin aldığı zaferler rağmen “onlar” bizlerle oynamaya ve bizleri yönlendirmeye & kandırmaya devam edeceklerdir.

Sonuç olarak; “İnsanlık & Müslümanlar” bir seçimi yapma zorundadır, Ya Allah'ın seçtiği ve emriyle insanları doğru yola ileten İlahi önder tarafında yere alacak ya da şeytanin emrindeki deccalın ordusuna hizmetkar olacak. Asimetrik inanç olmaz. Buradan ülkemizi yönetenlerin dikkatini çekmek isterim.

Mustafa Kemal TASPINAR

21 MAYIS 2021

YORUMLAR

EBU HUSEYIN 2 yıl önce
ÇOK YERINDE GUZEL BIR ANALIZ. HAYATIMIZIN HER MERHALESI "HAKIKAT VE KOPUGU YALAN" ETRAFINDA DONUYOR. "ASIMETRIK INANÇ" YERINDE BIR TERIM MUNAFIKLAR KENDILERINE ASIMETRIK INANIYORUM/STRATEJI DIYORLAR. DOLAYSIYLA MUNAFIKLIKLARI GOZUKMUYOR. KALEMINIZE ALLAH DAHADA GUÇ VERSIN.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM