Allah’ın Adıyla
Müslüman’ın en büyük vasfı ilkelerinin olmasıdır. O anlaşma
ehlidir. İlkelerle davranır onlarla yaşar ve onlara göre sözleşme yapar. Önce
Rabbiyle sözleşme yapmıştır ve onun ilkelerine teslim olduğunu beyan etmiştir.
Bu yüzden ona Müslüman, yani “teslim olan” denmiştir. O Rabbiyle yaptığı bu
sözleşmedeki ilkeleri esas alarak nefsiyle ve kendisi dışında tüm evrenle
sözleşme yapar. Doğayla devletlerle insanlarla; ama her tür insanla. Kafirlerle
münafıklarla Müslümanlarla fasıklarla ehli kitapla… Onun ilkeleri belli olduğu
için dünya alem bilir ki Müslüman sözleşmesine sadıktır. Bu yüzden onun nerede
nasıl davranacağı bilinir.
Bu ilkeler gereği Şii Müslümanlar Mehdevisttirler. İçinde
yaşadığımız zamana denk gelen, Zamanın İmamı Mehdi (a.s)’a bağlıdırlar. Ona
biatlıdırlar. Dinlerini, yaşam ilkelerini hep O Hazretten alırlar. O Hazreti
merkeze alıp öyle düşünür inanır ve davranırlar. Yaşamlarındaki değer yargıları
helal ve haramları bu merkeze göre şekillenir. Çünkü Mehdi (a.s) onlara göre
Zamanın Allah tarafından atanmış İmamıdır. Ona biat etmeyen onu tanımayan Şii
olamayacağı gibi ahiret hesabını da veremez, cahiliye ölümüyle ölmekten de
kurtulamaz.
İMAM (A.S) İŞ BAŞINDA
Gaybette oluşu Mehdi (a.s)’ın dünyadan, ve insanlıktan kopuk
olduğu anlamına gelmez. O bulut ardındaki güneş misali insanlığa fayda
vermektedir. İslam’ın devamını sağlamaktadır. Güneş ardındaki bulut nasıl
görünmediği halde dünyaya ısı ve ışık göndererek canlıların yaşamını sürdürmesini
sağlıyorsa Mehdi (a.s) da kendisinden ilahi hüküm, ilke, fetva, siyasi tercih,
duruş vs ne isterlerse onlara bunları açıklamak suretiyle İmametini sürdürmekte
ve insanlığa fayda vermektedir.
Mehdevi Projede İlahi hükümler geçerli olduğundan akli çıkarımlar
sığ bakışlar kişisel değerlendirmeler yer almaz. Bu yüzden aynı lidere bağlı
iki kişinin ihtilafa düşüp farklı yollara girip birbiriyle ortak hareketten
uzaklaşması mümkün olmaz. Çünkü her siyasi olayda, her itikadi durumda her
pratik yaşamda tek merkezden emir ilke direktif almış olacaklarından ihtilaf
mümkün olmaz. Zaten Allah, Ali İmran 103’te “Toptan Allah’ın ipine sarılın
dağılmayın.” buyurarak insanları tek lider olan Ehlibeyt İmamına çağırmıştır.
Bu sayede onları dağınıklıktan ve yanlış yollara sapmaktan kurtarmayı murad
etmiştir.
Türkiye Müslümanları birkaç haftadır Filistin konusunda yek vücut
aynı hedefe doğru bakmanın aynı heyecanı duymanın birlikteliğiyle hareket
ettiler. Ancak sonrasında oluşan iç gündemde iktidara karşı mafya çıkışı ile
ihtilafa düştüler. Bir kısım bunları gündeme almak ve bir Mafya Liderinin
açıklamalarını yaymak takip etmek doğruların topluma iletilmesi adına bir
fırsattır derken diğerleri ise bunların boş olduğunu ifade ettiler.
Mehdevi Projesi olmayanların her gündem değişikliğinde savrulması,
tüm yaşamı haramlarla geçmiş azgın mafya liderinden medet umacak bir kötü
konuma düşürür. “Mafya liderinin iktidara dair yolsuzluk ve yanlışları dile
getirmesi neden kötü olsun biz bunda neden mafya liderine sempati duymaksızın
onun kötü olduğunu da unutmadan söylediklerinin yayılmasına katkı sunmayalım
ki?” diyebilirler. Oysa bunun bir çok zararları vardır:
İYİ OLSUN KÖTÜ OLSUN YASALAR BİR SÖZLEŞMEDİR
1- Bunu diyenlerin bir çoğu oy kullanmışlardır. Geçen seçimlerde
iktidar partisine olmasa da bir başka partiye oy vermişlerdir. Oy kullanmak
sistemi kabul etmek demektir. Sistemle sözleşme yapmanız demektir. Hangi parti
çok oy alırsa ya da iktidar olursa; “Bir dahaki seçim zamanına kadar o iktidar
olacak biz de ona vatandaş olacağız, onun politikalarıyla yönetileceğiz.”
Demişlerdir. Bu sözleşme, iktidar iyi olursa tutulacak, kötü olursa fesih
edilecek bir sözleşme değildir. Eğer siz bir Müslüman olarak sözleşme
yaptıysanız o sözleşmeye uymanız İlahi bir görevinizdir. İster yararınıza olsun
ister zararınıza. Çünkü; “Öl söz verme, öl sözünden dönme.” denmiştir. Sistemi
kabul et ama iktidar işine gelmeyince mafyavari çıkışlarla onu devirmeye çalış,
bu ilkesizliktir Müslümana yakışmaz.
2- Mafya Liderinin Seçilmiş yönetici karşısında yasallığı da
makbuliyeti de yoktur. İmam Ali (a.s)’ın, 3. Halife’nin isyan hareketiyle
öldürülmesini engellemek için oğullarını onun kapısına koruma olarak koyması
halk iradesine olan saygısı sebebiyledir. Halk bozuk da olsa bir yönetici seçti
mi artık o yasaldır. İyi de olsa kötü de olsa o tüm terörist mafyavari ve
anarşist hareketlerden üstündür faydalıdır. “En kötü düzen bile düzensizlikten
daha iyidir.” denmiştir.
3- Mafya lideri olarak günah çıkartıyormuşçasına konuşan ve
videoları reyting rekorları kıran bu kişi benim şahsi görüşüme göre İktidar
dakilerden çok daha kötüdür. İktidar
yöneticisi yasal sözleşme ve mücadelelerle bir yere gelmiş iyi kötü bir şeyler
yapmaktadır. Ama mafya lideri, tüm yasaların insanların geleneklerin zıddına
hareket etmiş zorbalık katliam cinayet rüşvet namussuzluk dahil her türlü
iğrençliği yaparak, kısacası zulüm ve zorbalıklarla bir konum elde etmiştir.
İktidar partisi buna yardım bile etmiş olsa biz zahire göre hareket ederek
sözleşmelerle, yasaları çiğnemeleri ayırt etmeliyiz. Yasal olandan tarafa
olmalı yasaları hiçe sayarak bir yerlere gelenlere asla iltifat etmemeliyiz.
Eğer siz bu gün yasal bir harekete karşı mafyayı desteklerseniz, yarın siz
yasal bir konumdayken size de mafyavari bir çıkışı onaylamış olursunuz, demektir;
ki bu hal, İmam Ali (a.s)’ın bu kötü gelenek oluşmasın diye yaptığı fedakarlığa
zıttır.
4- İktidar partisi dini kullanıyor deniyor. Dinin adını kötüye
çıkartarak kişisel menfaatler elde ediyor deniyor. Kısacası onlara göre iktidar
münafık. Hadi diyelim öyle. Bu durumda bile Mehdevistlerin hareket tarzı
bellidir. Mehdevi tercihler Peygamberin tercihleriyle aynıdır. Peygamber
(s.a.a) münafıklarla birlik olup müşriklere (kitapsız dinsiz ya da gayri
Müslim) karşı mı savaştı, yoksa gayri Müslim ya da Müşriklerle birlik olup
münafıklara karşı mı? Tabi ki ilkini yaptı. O zaman bu gün yaşamında dine beş
para etmez diye bakıp, zerre yer vermeyen din karşıtı muhalefet ile mi birlik
olmak gerekir, yoksa münafık olduğu kabul edilse bile, “dini para eden, menfaat
sağlayan bir değer” olarak görenlerle mi birlik olmak gerekir. Peygamberimiz
münafıklarla birlikte hareket etmedi mi? Onlar ordunun donanmasında, vergide
mescide gelmede eğitim öğretim etkinliklerinden yararlanmada, yani yaşamın her
alanında yok muydu? Bu birliktelik sayesinde nice münafıklardan salih evlatlar
da yetişmedi mi? Yaşadığımız zaman aralığında
iktidarın dışında olan, onaylamayan bizler belki de hiçbiriyle...
MEHDEVİ PROJE TEK İLAHİ SİSTEMDİR
Mehdevi proje ilahidir. Kıyas gibi akılla çizilecek bir yöntemi
yoktur. Eğer kıyas ya da akıl yürütme yoluyla Mehdevi metottan sapılır beşeri
tercih ve kısır akıl yürütmelerle amaca ulaşmak için yol çizilirse bu hareket
artık Mehdevi olmaktan çıkar. Tamamen beşeri bir ideoloji haline dönüşür. Beşeri
ideoloji ile İslam olan Mehdevi ideolojinin yolları tamamen birbirinden
ayrıdır. Beşeri ideolojide akıl yürütmeler kişisel tecrübe ve sığ
değerlendirmeler varken, Mehdevi metotta ilkeler vardır. Allah ile yapılan
sözleşmeler vardır. Bu sözleşmede geçen ilkelerde zamanın İmamına biat dışında
hiçbir beşeri lidere biat etmek yoktur. Mehdevi onay almayan tüm liderler Tağut
olarak nitelenir ve bunların reddedilmesi şarttır. Tağut reddedilmeden Allah’a
iman mümkün değildir. Bu ilkeye göre Allah’a iman demek Zamanın İmamına biat
demektir. Tüm inanç ve yaşam ilkelerimi, hedef ve metotlarımı, değer
yargılarımı, sevinç üzüntü ve heyecanlarımı, kişilerle ilişkilerimi
belirleyecek olan Zamanın İmamı’dır demektir.
“Dinde zorlama yoktur. Hak batıldan tamamen ayrılmıştır. Artık kim
Tağutu reddedip Allah’a iman ederse o kopması mümkün olmayan bir kulpa tutunmuş
olur. Allah işitendir bilendir.” (Bakara 256) Bu ayete göre kopması mümkün
olmayan kulp Ehlibeyt İmamlarıdır denmiştir hadislerde. Tağut ise Allah’ın
yasalarını reddedip başka yasalarla hükmeden yöneticiye denir. Ya da İlahi
hükümlerle hükmetme iddiasında olan ama Zamanın İmamından onay almayan
yöneticiler de Tağut hükmündedir. İnsanlar Tağutları reddetmeden ne Allah'a
iman etmiş olur ne de Allah’ın yönetici olarak atadığı Zamanın İmamına itaat
edebilir.
Bu gerçek, ayetle hadislerde belirtilmesine ve günümüz Mehdevi
metodu oluşturmasına rağmen Müslümanlar hala kıt akıllarıyla mafya gibi şer
odağından medet umabilmektedirler. Allah’ın bir zalimle diğer zalimi topluma
tanıtma imkanı doğurabileceği gibi bir yanlış bir varsayımın tuzağına
düşmektedirler. Kıt akıl dediğimiz kıyas yöntemiyle hareket tarzı tam da budur.
Kim demiş ya da tarihte hangi İmam buyurmuş ki bir zalime karşı diğer zalimin
yanında mücadele edin.
Tersine dünya Müstekbirleri her dönemde yanlışa karşı başka bir
yanlışı öne sürerek toplumları bir yanlıştan doğruya geçmesin diye, alternatif
olarak diğer yanlışa mahkum ederler. "İki yanlıştan bir doğru
çıkmaz." kuralı var. Toplumlar doğruyu görmedikçe yanlışların
çatışmasından doğruyu çıkartamazlar. Çünkü sunulan ikinci yanlış, onlara yanlış
diye sunulmuyor. Hatta toplumlar onun da yanlış olduğundan kuşku
duymadıklarında, “Başka alternatif mi var, mecbur bunu seçeceksiniz!” diyerek
diğer yanlışa mahkum ediliyorlar.
Oysa Mehdevistler, bir beşeri sistem, ideoloji, parti, hareketten
diğer bir beşeri sisteme geçeceklerine
direk İlahi metot olan Mehdevi projeyi gündeme getirmeli ve alternatif olarak
onu sunmalılar. Onu tanımalı ve tanıtmalılar. Onu gündemde tutmalılar. Tek
çıkar yol ve çözüm budur. Toplumlara Mehdevi hareket hedef ve gelecek
sunulmadıkça ne kadar batıl batılla çatışsa da toplumların Mehdeviliği tanıması
imkansızıdır. Sanki şimdiye kadar bu yığınlar, bir yanlıştan diğer yanlışa
defalarca mahkum edilip taşınmadılar mı? Hangi toplum Rüştüne erdi!
O halde tek çıkar yol önce kendimizin her ortam şekil ve şartta
Mehdevi metoda sahip olmaktır. Sonra bu bakış açısı ve değer yargısını
yakınlarımıza anlatmaktır. Topluma Mehdevilik artık bir çözüm olarak sunulmayıp
da daha ne zaman sunulacak? Bu ülkenin ümitleri 50 yıl din karşıtlarıyla
yöneltildi, 50 yıl da dini kullananlara.. şimdi sıra yine diğerine mi geldi?
Artık bu gidişe bir dur deme zamanı gelmedi mi?