BismillahiRahmaniRahim
“Ey insanlar! Allah’ın verdiği söz gerçektir.
Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, o aldatma ustası da Allah hakkında sizi
kandırmasın. Şüphe yok ki şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman bilin.”
(Fatir-5,6)
Konuma girmeden önce bir gerçeği size tekrardan hatırlatmak isterim;
Plan kurucu: şeytandır. Hedefi:
İnsanları Tevhit inancından saptırarak Allah şirk koşturmaktır. Uygulayıcılar:
şeytanin dostlarıdır. Onların hedefi: Her türlü küresel güçleri
ellerinde tutarak şeytanin planın uygulamaktır. Sıfatları: yobazdırlar,
zalimdirler, münafıktırlar (mürtedinler), yalancıdırlar, sahtekârdırlar,
sinsidirler. Irk & dinler: ırk ve dinler onlar için önemli değildir,
çünkü bunlar sadece birer araçtır. Kullandıkları araçlar: Irkçılık &
dincilik & ekonomi & Finans üzerine kurdukları her türlü sistemlerdir. Kalıcı
Küresel iktidarı için; Kaba güç (savaşlar, terörizm), Ekonomi (her
türlü ağır endüstri sanayi ve teknoloji), Finans (Bankalar, her türlü
değerli madenler), Medya (yazılı-sözlü-görsel ve her türlü görsel ekranlar;
sinema & TV) aracılıyla “Özgürlük & bağımsızlık ve demokrasi”
sloganları & vaatleriyle kendilerine hizmet eden sistemler & kurumlarla
elinde tutmaktır. Dolaysıyla bu çağrılarına insanlardan çoğu isteyerek ve
cahiliyetlerinden cevap vermektedir. Şeytanin dostları: Siyonist
Yahudiler, Hristiyanlar, Ateistler, mürteddinler & münafıklar ve ilahi
inancı kendi oyuncağı gibi kullana nefsini ilah eden zalimler görmekteyiz.
Bu uzun girişten sonra 43 yıl önceden günümüze kadar gelişen olayları
hatırlayalım; 1979-1988, Iran İslam devrimi:
8 yıl suren Irak-Iran savaşı sonrası, Irana karşı aşırı
silahlandırılan Irak'ın 1990 yılında “Körfez savaşı” olarak adlandırılan
Saddam'ın Kuveyt'i ABD’ni kışkırtmasıyla (dolmuşuyla) istila etmesi, arkasından
Sosyalist Sovyetler birliğin dağılması 1991, Daha sonra İkiz kulelerin
sivil uçaklarla bilinmeyen ellerle kamikaze yaparak yıkılması arından ABD’nin
Afganistan’ı vahşice istila etmesi 2001, ve Irak'ta kimyasal &
biyolojik silah üretimi var bahanesiyle Irak istila edip Saddam'ı devirerek,
Irak petrollerini ve parasını gasp eden Amerika'nın Ortadoğu'ya zalimce
yerleşmesi (2003).
Yıl 2011, Arap Baharı “özgürlük rüzgârları”: Tunus, Mısır, Yemen, (2011 ocak), Libya,
Bahriyen (2011 Şubat) ve son durak Suriye (2011 Mart). Yemende ki
Özgürlük mücadelesi, Suudi kraliyet
ailesi ve şeyhler çetesi ortaklığıyla zalimce ve vahşice yapılan ve devam eden (kadın, çocuk çoluk yaşlı demenden)
soykırımı operasyonlarını ve İyileşmeyen yara, 1948 yılında BM
& GB'ın eliyle şeytanice kurulan (virüs) siyonist yapı. Filistin
topraklarını “insan hak savunucuları” batının eliyle gasp etmesi ve bitmeyen
insanlık dramı, ne yazık ki üstüne üstelik Müslüman toplumlarının gözüne
parmaklarını sokarak yapmaları ve de Müslüman toplumlarını duyarsızlığı, ses
çıkarmayıp Siyonistleri desteklemesi.
Avrupa'da gerçekleşen “Avrupa baharı”; Sarı yelekliler hareketi Kasım 2018; Paris'te yönetime &
sitemin adaletsizliğine karşı başlayan manifestasyonların toplumsal bir hareket
everilmesi, Avrupa genelinde yayılmaya başlamasıyla (Belçika, Hollanda,
Almanya, İspanya... vs.) dünya halkları arasında küresel cevap buldu, bu
gelişme Avrupa'daki yönetimleri aşır tedirgin ediyordu ki kurtarıcı geldi “Covid-19”,
VIVA Covid19.
KornaSars-2 (covid-19) Epidemisi; Yalanlarla ve şüpheli şekilde (meydanın eliyle & gücüyle) önce
korkusu beynimize sonra dünyamıza ışık hızıyla yayılan, bizleri zehirleyen
KoronaSars-2 epidemisi, insanları evlerine hapis etti. Sağlık krizin
oluşturduğu sosyal ve ekonomik yaralar ve şoklar dünya ekonomisin derinden
etkiledi, krizin yaratığı hammadde, enerji, gıda tedarik zincirindeki spekülatif
& spekülasyondan oluşan kırılmalar, dünya genelinde ekonomik çöküşe
safsına girmiş kapitalist sistemin format edilmesi sağlanırken,
fırsatçıların/hırsızların bayram etmesine fırsat sağladı. (Özelikle
ülkemizdeki fırsatçıların hesaplaması; açgözlülük oranı= “Döviz artış oranı +
Dünya Enflasyon artış oranın” da bi-hayli üstünde)
Ukrayna krizi: daha nefse
almadan Ukrayna krizin oluşturulması var olan sosyal & ekonomik
sıkıntıların üzerine eklene vişneli kaymak oldu ve dünya daha da çok krize
sokuldu, dolaysıyla bizler, ABD & AB'deki kapitalist sistemin hem toplumsa
(demokrasi) yönden hem ahlaki (inanç) yönden dibe vurduğunu (çöktüğünü)
görmemiz engellenerek kendi oluşturacakları yeni bir sistem everilmemiz
sağlanmakta. Bizler sıkıntılarla (ekonomik &sosyal) boğuşurken haberimiz
olmadan kendimizi yeni bir sistemin içine taşındığımızı göreceğiz. Gelişen tüm
bu olaylar (dünyanın kaosa sürüklenmesi) Dünya halklarını tek bir sistem
altında toplayarak yapay zekanın yönettiği ve kontrolünün de şeytanın
elinde olduğu, şeytani güçlerin hazırladığı, İnsanın hür iradesini ve ilahi
inancını servis dışı bırakıldığı uzun soluklu bir planı gerçekleştirilmesini
yaşıyoruz.
“Doğrusu, Allah, size gerçek olan vadetti, ben de size vaade bulundum,
fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca
sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi
kınayın.” (Ibrahim-22)
Fakat buna karşın, biz inanların bildiği, hafife aldığı veya unuttuğu; “içlerinden
emrimizle doğru yola ileten önderler çıkardık.” (Secede-24). “Ve onları,
kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık” (Enbiay-73). “Onlar,
Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, kendi nurunu
tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile.” (Saff-8) “Ağızlarıyla
Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemese de Allah, kendi
nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” (Tevbe-32) “Bir zikir olan
Kuran'ı biz indirdik ve onun koruyucusu da biziz” (Hicir -9) “Muhakkak
ki O, Elbette Çok Şerefli Bir Kur'an'dır. Koruma Altında Olan Bir Kitaptadır”
(Vaika-77,78) Ama şeytani güçlerin bildiği bu gerçekler onları aşırı derecede
tedirgin ederken bizler bunları bilmemize, görmemize, yaşamamıza rağmen
kendimizi şeytanin vaatleriyle oyalamaktayız ve onların tarafında
konumlandırmaktayız. Neden bunu yapmaktayız? Çünkü, İnsanın her şeyden önce
kendisini tanımasını ve var oluş sebebin hatırlatması (bilmesi) şarttır. Ben
kimim? Kim için varım? Neden varım? Ne için varım? Nasıl varım? Biline
klasik sorular ama o derecede önemli olmasına rağmen ne yazı ki unutulan, gale
alınmayan önemsenmeyen sorular oldu. Her bir insan, bu sorularını cevabın
kendinde vermeli ki hayatının (yaşamının) kontrolünü eline alabilsin (elinde
tutsun) ve aynı anda hür iradesine sahibi olabilsin. Kendini, kelimeler,
kavramlar kargaşası ve kirliğinden soyutlayabilsin ki o kişi kendini şeytanın
yalan vaatlerinden, telkinlerinden (vesvese) koruyabilsin, en azından şeytan
dostlarının kendisine nasıl musallat olduğunu, ebedi düşmanı olduğunu
bilsin/görebilsin. “Ya Rabbi, şeytanı ve cinleri benim aklıma ve
düşüncelerime musallat olmasına müsaade etme ve Beni, nankör nefsim ve şeytanla
yalnız baş başa bırakma”
Beni derinden düşündüren şeytanin Allah (cc) karşı kendini savunduğu şu
sözü; “(Şeytan), sadece onları (bizler) çağırdım.” demesidir. Ne kadar
basit & kolay, hiç yorulmamış, hiç zorlanmamış, insanı hiç gale almamış! Nerden
anlıyoruz o kadar basit /kolay olduğunu! (Şeytan); “Benim size karşı
zorlayıcı bir gücüm yoktu” derken demek istiyor? Diyor ki; sizler beni
takip etmeyi istemeseydiniz (can atmasaydınız), benim size karşı hiçbir
yaptırım gücüm olmazdı. Hatta beni ilahlaştırmanıza da karşı çıktım. “Ben
daha önce, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim.” (Ibrahim-22)
Bir Müslüman şeytanın çağrısına neden cevap verir?
“Ben kimim ve neden şeytanin çağrısına muhatap oluyorum?”
sorusuna cevap vermeliyiz. Elbet “insanim ve el Hamdullah Müslümanım”
diyeceğiz ama! “El Hamdullah Müslümanım” cevabına açıklık getirmemiz lazım.
1-) Neden benim isimi Mustafa
iken Amerika'daki benim gibi olan insanın adı Michael! neden Mustafa değil?
2-) Neden Mustafa’nın sosyal
& toplumsal (ahlaki & kültürel; yaşam tarzı, düşünce tarzı, hukuksal
..vs.) yaşantısı Michael'le birebir aynı oluyor?
Buranda görüleceği üzeri biz, Müslümanların sorunu; “iki dere arasında
kalarak (hapis) bir yaşam sürdüren koyun” misali gibiyiz. Sebepleri; Ruhumuzun (hür irademiz)
dünya ve bedenimizle olan ilişkilerinde var olan ilahi kanun
(Uyum-denge-gereklilik) şeytanın çağrısına verdiğim cevaptan ötürü oluşan içsel
etkileşimiler sayesinde “İhtilaflar, tereddütler, egosantrik arzular”
yeri almış, dolaysıyla bizlerin gerçek anlamda “öz kimlik, dost ve düşman”
tanımlaması yapmamıza engel olmasıdır.
Bizler neye dayanarak Dost ve düşman tanımının yapıyoruz? Dostu ve düşmanı
ayırt edecek referanslarımız nelerdir? Biz, bu referansları ve tanımlamaları
hangi terminolojiyi kullanarak yapıyoruz? Ve neden “o” terminolojiyi
kullanıyoruz? Burada ki önemli olan soru “Ben kimim?” Şayet Öz kimlik
tanımını yapmazsam “dostu ve düşman” tanımını da doğru dürüst yapmam.
Dolaysıyla “serseri mayın gibi dost veya kendimden olan bir gemiyi
batırabilirim”. Şeytanın varlığına inanılmaması ya da şeytanı dost olarak
görülmesi, şeytanın kullandığı araç ve gereçlere & vaatlerine (şehvet,
şöhret, zenginlik, iktidar) taparcasına bağlı olunması, İnsanların/
Müslümanların bencil & çıkarcı davranarak şeytanın çağırısına isteyerek
hata taparcasına itaat ederek cevap vermesini sağlamaktadır.
Neden insan şeytana uymaktadır? şeytan açıkça beyan ediyor; “ben onlara
sahte vaatte bulundum ve yalan söyleyerek kandırdım” (Ibrahim-22)
Yazımın girişinde bahsettiğim gibi Kimileri çoktan şeytanin
vaatlerine uyarak hizmet etmeyi kendine bir görev addetmiştir, kimilerine
atalarının bıraktığı kültürel mirası ilahi inanç olarak yaşatmaktadır,
kimilerine partizanlığı (demokrasi) kurtuluş göstererek şeytanla ortaklık
yapmaktadır. Kimileri dünyanın gücün eline almak için şeytandan medet ummaktadır. Kimiler de “sözde” Allah'ın rızasını
hâkim kılmak için şeytanla iş birliği (müttefik) yapmaktadır ki bunu da
kullandıkları terminolojiye “Simetrik, Asimetrik, Konjonktürle, kendi
(milli) menfaatlerimiz doğrultusunda” diyerek ispat etmeye
çalışmaktadırlar. Fakat insanlar bunu yaparken kendi egosantrik arzularını
“Şehvet, Şöhret, Zenginlik, İktidar” duygularını tatmin için yapmaktadır.
Allah'ın rızası katiyen yoktur var gibi görünse de sadece kılıftır. Netice
bunların hepsi, şeytanın insanları hakikaten uzaklaşmaları/ unutmaları/
sapmaları için çağrısında kullandığı yalan vaatlerden başka bir şey değildir.
Buna uyan Müslümanlarsa bilmeyerek ya da bilerek şeytanın çağrısına cevap
vermektedir.
Bir gerçeği iyi bilelim, şeytan kendi asli/gerçek dostların çoktan seçmiş
ve onları tarihler boyunca güçlendirmiş ve dünya iktidarı sahibi yapmıştır.
Dostlarıyla değişik düzenler kurarak âdem atamızdan bugüne kadar insanları ve
Müslümanları/inananları saptırmak için mücadelesini vermektedir.
İnsanlık ve İslam toplumların bugün yaşadığı zaman, gerçek bir ayrışımın
(ya siyah ya da beyaz) arifesidir. Bizlerin partizanlık yapmayı (A partisi,
B partisi taraftarlığı), kültürel yapımızı dini olarak kullanmayı (Mezhepçilik),
ırksal farklılıkları (Türk, Kürt, Acem, arpa) üstünlük görmeyi bir
kenara bırakmalıyız, çünkü Bunlar şeytanin bizi kandırmak için kullandığı
vaatleridir. Şeytanin adımları/çağrısı
olan bu vaatlerin temeli “şehvet, şöhret, iktidar, mal-mülk ve dünyanın
çekiciliğine tapınmaya/köle olmaya” dayanmaktadır. Müslümanların bu yalan
vaatler kanmayarak Tevhit bayrağı altında toplanma zaman gelmiş ve
geçmektedir. Bizlerin sloganı nettir
ve sadece ilahi vaattir. “Ne Batı ne Doğu sadece İslam”. Bizlerin kurtuluşu için başka bir yol yoktur. Dolaysıyla Allah'ın dininden sapmamak için Allah'ın
hüccetin tanımalıyız, Allah'ın hüccetini tanımak için Allah Resulünü
tanımalıyız, Allah'ın resulünü tanımak içinde Allah'ı tanıyıp
inanmalıyız onu içinde kendimizi tanımamız gerekir. “Ben kimim?”
“Allah humme arifini nefsek, feinneke inlem tuarifni nefsek lem arifini
rasullek. Allahume arifini rasulek, feinneke in lem tuarifni rasulek lem arif
huccetek. Allahume arifni huccetek, feinneke in lem tuarifni huccetek dalatu an
dinni” Dolaysıyla ya Allah'ın Hüccetin tanıyacağız ve
takipçisi/taraftarı/yandaşı olacağız yoksa Şeytani önderlerin takipçisi oluruz
ki oda bizi hem bu dünyada hem de ahiret ateş götürür. Bilin ki Üçüncü yol
yoktur. 3. yol var diyenler yine şeytanin yolundadır.
Son olarak ironi olacak ama, birçok Müslümanlar görünür de değil ama
gönülden şeytana olan sevgi bağını anlatacak Fransız şarkıcı “Serge
Gainsbourg” şarkı sözüyle yazımı noktalayacağım.
Dünyaya köle olmuş insanlar şeytana “Seni seviyorum” (Je T’aime)
derken, şeytanından o insanlara cevabı: “Bende, değil” (Moi, Non plus)
Mustafa Kemal TASPINAR
22 Mart 2022