Trump, bölgeye ardı ardına büyükelçi ve özel temsilciler atıyor. Kimi iş ortağı kimi golf arkadaşı… Ortak noktaları ‘tüccar’ olmaları. Hariciye geleneği kalmadı. Bu büyükelçiler devletlerin geleneklerini, halkların hassasiyetlerini önemsemiyor. Gittikleri ülkelerde patron gibi davranıyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Doğu Akdeniz ve Batı Asya’da kritik ülkelere peş peşe büyükelçi ve özel temsilciler atıyor. Dikkat çekici biçimde bu isimlerin hiçbiri hariciye kökenli değil, doğrudan iş dünyasından gelen kişiler. Bu yaklaşımın en çarpıcı örneklerinden biri, halihazırda ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack.
İş dünyasından gelen Barrack, aynı zamanda Washington’un Suriye Özel Temsilciliği görevini yürütüyor. Lübnan’da ise Trump’ın golf arkadaşı Michel Issa sahaya sürülüyor. Barrack, X hesabında yaptığı paylaşımda Issa’nın “Hizbullah’ın silahsızlandırılması sürecinde başat rol oynayacağını” duyurmuştu. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne atanması beklenen John Breslow ile Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya da iş çevrelerinden geliyor. Yunanistan’a atanan Kimberly Guilfoyle ise savcı kökenli bir isim; ancak perde arkasında Trump’ın dünürü ve iş dünyasının önde gelen isimlerinden Massad Boulos’un etkili olduğu belirtiliyor. Washington’un klasik diplomasiden uzaklaşıp ekonomik nüfuz merkezli bir dış politika izleme stratejisini Emekli Tuğgeneral İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahri Erenel, İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni, Siyaset Bilimci Umur Tugay Yücel ve Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Coşkun Soysal Aydınlık’a değerlendirdi.
ERENEL: ABD EKONOMİK ÇIKMAZDA
Erenel, Trump’ın diplomatları “hantal” bulduğunu ve bu nedenle iş dünyasından gelen, hızlı karar verebilen isimleri tercih ettiğini belirtti. Diplomasinin kendini yenileyemediğini, hâlâ geçmiş tecrübeler üzerine kurulu olduğunu vurgulayan Erenel, dünyanın hızla değiştiğini ve dış politikanın artık ekonomik dinamikler üzerine kurulduğunu söyledi.
Erenel, Trump’ın yaklaşımının “Make America Great Again” stratejisiyle örtüştüğünü belirterek, “ABD’nin gücü artık askeri kapasiteden değil, ekonomik etkiden geliyor. İç borç ve harcamalar ülkeyi zorluyor. Bu nedenle Trump her ülkeden siyasi veya ekonomik kazanç sağlamaya çalışıyor. Grönland talebi ya da Ukrayna anlaşması bu anlayışın örneği. Beklemeye tahammülü olmayan Trump, hızlı sonuç için iş dünyasından gelen isimlere güveniyor.” dedi.
KÖNİ: ABD BÖLGEDE AÇIK VERDİ
Prof. Dr. Hasan Köni, Trump’ın diplomasi çizgisinde değil, “işletme ve pazarlık” yöntemleriyle hareket ettiğini söyledi. ABD’nin bölgede kaybettiği etkiyi hızlı sonuç alarak telafi etmeye çalıştığını belirten Köni, “Yanına aldığı isimler teknoloji devleri, iş sahipleri. Bakanlar arkada, çünkü memur. Trump ekonomiyi bilen ve pazarlık yapabilen kişileri öne çıkarıyor.” dedi.
Köni, bu yaklaşımın bölgeye yatırım dizaynı anlamına gelmediğini vurgulayarak, “Ortadoğu’yu İsrail lobisi yönlendiriyor. Trump genelde zengin ülkelerle çalışıyor; Irak, Suriye ve Mısır kısa vadede ‘işe yarar’ görülmüyor. Türkiye’ye bazı satışlar yaptı ama bu ülkeleri verimli bulmuyor. Şimdi nadir element anlaşmalarına yöneliyor; geleceğin pazarlarını kuruyor.” ifadelerini kullandı.
YÜCEL: ABD DEMEK İSRAİL DEMEK
Siyaset Bilimci Umur Tugay Yücel, Trump’ın Amerikan değerlerinden çok çıkarlarını doğrudan ve agresif biçimde öne çıkardığını söyledi. “Bu adımlar, diplomasi yerine iş insanlarının ekonomik çıkarları doğrultusunda hareket eden bir Amerikan bürokrasisini gösteriyor.” diyen Yücel, atanan isimlerin ortak noktasının Amerikan sermaye çevreleri olduğunu vurguladı.
“Bölgeye atanan isimlerin hedeflerine baktığımızda tablo net. Suriye’nin yeniden inşası, Lübnan’daki liman yatırımları, GKRY’de enerji, Yunanistan’daki enerji projeleri ve Irak’ın yeniden yapılanması Amerikan iş çevreleri için cazip fırsatlar. Trump ve ekibi bunu klasik diplomasi yerine ekonomik-ticari perspektifle ele alıyor; fakat bu yaklaşımın jeopolitik sonuçları olacak. Çünkü Amerika demek bölgede İsrail demektir.”
Yücel, Lübnan ile GKRY arasındaki MEB anlaşmasının ABD ve İsrail’in Lübnan üzerindeki etkisinin sonucu olduğunu vurguladı. “İsrail’in Hizbullah’ı silahsızlandırma hedefi ile ABD’nin finansal desteği birleşince tablonun tesadüf olmadığı görülür.” dedi.
“Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Batı Asya’daki etkisinin sınırlandırılması İsrail için açık, ABD için örtülü hedeftir. Bu hamleler, Amerikan-İsrail ittifakının Türkiye karşıtı stratejisinin parçasıdır. Bu nedenle Türkiye’yi Rusya, Çin ve İran gibi güçlerle ittifaka çağıran sesler artıyor. KKTC’nin önemi de bu süreçte büyüyor; Kıbrıs Türklüğü Asya’nın ilk kalesidir. KKTC’nin el birliğiyle güçlendirilmesi ve geliştirilmesi zorunludur. Bu adımlar da Batı dışı partnerlerle, yani Asyalı müttefiklerle birlikte atılmalıdır.”
SOYSAL: TRUMP SOMUT ÇIKARLA İLGİLENİYOR
Dr. Coşkun Soysal, Trump’ın dış politikada tarihsel ya da kültürel değerlere değil, doğrudan somut çıkarlara odaklandığını söyledi. Trump’ın iki ülke arasındaki ilişkilere bakarken yalnızca “Amerika lehine kazanç var mı, yok mu?” sorusunu sorduğunu belirtti.
Kimberly Guilfoyle’un Yunanistan’a atanmasının tesadüf olmadığını vurgulayan Soysal, “Guilfoyle hukukçu, eski savcı, güçlü bir geçmişe sahip. Hem Trump ailesine hem Demokrat Parti’ye yakın bir isim. Bu atama Yunanistan’a verilen önemin göstergesi.” dedi. Soysal, Trump’ın ilk döneminde Yunanistan’daki ABD üslerinin arttığını hatırlatarak, “Yunanistan, ABD’ye üslerini açarak Türkiye karşısında avantaj arıyor. Bu çizgi Pompeo döneminde başladı; Guilfoyle’un atanmasıyla sürüyor.” dedi.
Trump’ın bu hamlelerle ABD’yi kısa vadeli anlaşmalar üzerinden Çin’le yaşanacak büyük hesaplaşmaya hazırladığını belirten Soysal, “Washington’un hedefi, ekonomik gücü jeopolitik silaha dönüştürerek küresel üstünlüğünü yeniden kurmak.” değerlendirmesinde bulundu/aydınlık
