ABD medyası ve bazı siyasetçiler tarafından ortaya atılan, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S‑400 hava savunma sistemlerini geri göndermeyi planladığı iddiası henüz doğrulanmadı. Ankara’nın, bu sistem nedeniyle Moskova ile ilişkilerini zedelemeye niyetli olmadığı açıkça görülüyor.
Türkiye’nin 2017 yılından bu yana Rusya’dan S‑400 sistemlerini satın alması, Washington ile Ankara arasındaki en büyük diplomatik krizlerden biri haline geldi. 2019’da sistemin parçalarının Türkiye’ye taşınması, Trump yönetiminin sert tepkisini ve Türkiye’ye yönelik CAATSA yaptırımları (ABD’nin Hasımlarıyla Mücadele Yasası) ile F‑35 ortak üretim projesinden çıkarılmasını beraberinde getirdi.
Washington, bu adımın yalnızca askeri bir ticaret değil, Türkiye’nin Rusya’ya yakınlaşmasının sembolü olduğunu düşünüyordu.
Son dönemde bazı Amerikan medya organları ve yetkililer, S‑400’lerin Rusya’ya iade edilmesi karşılığında Türkiye’ye F‑35 savaş uçaklarının teslim edileceğini öne sürdü. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, sorunun “dört ila altı ay içinde çözüleceğini” iddia etti.
Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri Basın ve Halkla İlişkiler Danışmanı Amiral Zeki Aktürk, Türkiye’nin S‑400 konusundaki tavrının sabit ve değişmez olduğunu vurguladı.
Öte yandan Bloomberg, Türkiye’nin sistemi geri vermeyi düşündüğünü ve bunun ABD ile ilişkilerin normalleşmesine yardımcı olabileceğini yazdı. Bazı Avrupa yetkilileri ise S‑400’lerin Ukrayna’ya gönderilmesi fikrini gündeme getirdi.
Bu iddialar artarken akıllarda şu soru belirdi: Türkiye, Rusya’dan aldığı bu hava savunma sistemlerinden vaz mı geçiyor?
Cevap için geçmişe bakmak gerekiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sistemin alımının ilk günlerinde verdiği bir röportajda, NATO’nun Türkiye’ye Patriot savunma sistemlerini vermeyi reddettiğini ve bu nedenle Ankara’nın dışa bağımsız hava savunması kurmak zorunda kaldığını söylemişti.
Türkiye, 2017’de Çin’den bir askeri sistemi almak üzere anlaşma imzalamış, ancak ABD’nin baskısıyla sözleşmeyi iptal etmişti. Aynı yıl, bunun yerine Rusya’dan S‑400 satın alma kararı aldı.
Çin ve Rusya’yı tedarikçi olarak seçmek, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin denge politikası olarak görülmektedir. Bu politika, Osmanlı padişahı II. Abdülhamid’in “denge diplomasisi”ne benzetiliyor — yani, ABD’ye karşı Rusya ile, Rusya’ya karşı ise ABD ile denge oluşturmak.
Ankara, Rusya ile yakın ilişkilerin Washington’daki çevreleri rahatsız ettiğini biliyordu; aynı şekilde, ABD ile fazla yakınlığın da Moskova’yı rahatsız edeceğini hesaplıyordu. Bu nedenle Türkiye, Rusya ile 2,5 milyar dolarlık S‑400 anlaşmasını imzaladı. ABD, diplomatik teamülleri aşan uyarı mektuplarıyla bu anlaşmayı engellemeye çalıştıysa da, Ankara bağımsız dış politika imajını korumak için geri adım atmadı.
Bugün hâlâ Adana ve Ankara gibi şehirlerde S‑400 sistemlerinin konuşlandırıldığı biliniyor. Türkiye için Rusya ile istikrarlı ilişkiler büyük önem taşıyor ve Ankara, 2015’te bir Rus Su‑24 uçağını düşürmesiyle yaşanan diplomatik krizin tekrarını istemiyor. Bu nedenle, S‑400’lerin Putin ve Erdoğan işbirliğinin sembolü olarak kolay kolay Rusya’ya iade edilmesi beklenmiyor.
Peki Hangi Durumda S‑400’ler Geri Verilebilir?
Bu olasılığın gerçekleşmesi için Rusya’nın iade sürecini kendi çıkarına uygun görmesi gerekir. Türkiye’nin ABD’ye karşı bağımsız bir duruş göstermek amacıyla aldığı bu sistem, zaman içinde Ankara’ya beklenenden daha fazla diplomatik ve ekonomik maliyet getirdi. ABD’nin sürekli baskısı nedeniyle bu maliyetin önümüzdeki dönemde daha da artması olası görünüyor.
Yine de, eğer Türkiye gerçekten S‑400’leri geri vermeye karar verirse, bu süreci Moskova ile tam koordinasyon içinde yürütür. Böylece, ülke içindeki kamuoyunda “bağımsız dış politika” imajının zarar görmesi önlenmiş olur.
Avrupalı yetkililerin bahsettiği “S‑400’leri üçüncü ülkelere satma” fikri ise uygulanabilir değil, çünkü analaşmaya göre, Türkiye’nin sistemleri başka ülkelere satma veya devretme hakkı bulunmuyor/mehr
