Zarei: Hizbullah’ın Silahsızlandırılması Dayatılan Bir Amerikan Projesidir

Uluslararası ilişkiler uzmanı Sadullah Zarei, Hizbullah’ın silahsızlandırılması meselesinin kesinlikle başarısızlıkla sonuçlanacağını belirterek, “Bu plan dayatılmış ve Amerikan projesidir” dedi.

Lübnan hükümetine karşı Amerika ve diğer Batılı ülkelerden gelen dış baskıların etkisiyle Hizbullah’ın silahsızlandırılması konusunun gündeme gelmesiyle birlikte, “Nur Düşünce Liderleri” düşünce kuruluşu tarafından Hizbullah’ın Silahsızlandırılması Meselesinin Ufku” başlıklı medya oturumu, düzenlendi.

Bu toplantıda Nur Düşünce Liderleri düşünce kuruluşu müdürü ve uluslararası ilişkiler uzmanı Sadullah Zarei, Hizbullah’ın silahsızlandırılması meselesinin geleceği konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Hizbullah’ın Silahsızlandırılmasının Gündeme Gelme Sebebi

Zarei toplantının başında, Hizbullah’ın silahsızlandırılması meselesinin 66 günlük ağır bir savaşın ardından gündeme geldiğini belirterek şöyle dedi: “Bu savaşın çıkış nedeni, Siyonist rejimin, Hizbullah’ı bölgedeki siyasi denklemlerden çıkarma hedefiydi ve böylece Hizbullah, etkili bir güç olarak sahneden silinecekti.

Peki neden Hizbullah’ı bölgesel denklemlerden çıkarma hedefi gerçekleşmedi ve Siyonist rejim Amerika ile birlikte ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı? Bunun temel nedeni, Hizbullah’ın gücü ve bu hareketin ağır operasyonlarla işgal altındaki toprakların çeşitli bölgelerine verdiği büyük zararlardı. Öyle ki Siyonist rejimin Başbakanı Binyamin Netanyahu, “Hizbullah İsrail’i ateşe verdi” itirafında bulundu.

Sonuç olarak bu baskılar her ne kadar ateşkese bağlı kalmayıp Lübnan’a karşı sınırlı düzeyde güvenlik ve askeri faaliyetlerini sürdürmüş olsa Siyonist rejimi ateşkese zorladı. Nitekim son iki gün içinde de Siyonist rejim Güney Lübnan’da askeri girişimlerde bulundu.’

Silahsızlandırmanın Önündeki Engeller

Zarei, sözlerinin devamında Tel Aviv’in ateşkesi kabul etmesinin aslında Hizbullah’ın gücünün bir itirafı olduğunu belirterek şunları söyledi: ‘İşte bu yüzden, Siyonistler askeri alandaki başarısızlığın ardından Amerika’nın desteğine dayanarak başka bir senaryoya yöneldiler. Bu çerçevede, Amerika temsilcisi Tom Barrack, Hizbullah’ın silahsızlandırılması planını Lübnan Başbakanı Nevaf Selam’a sundu.

Nevaf Selam hükümeti geçtiğimiz ay, Amerika’nın silahsızlandırma planını kabine toplantısında onayladı ve Lübnan ordusundan 20 gün içinde, yani Ağustos ayının sonuna kadar, bunun uygulama planını sunmasını istedi. Sonunda birkaç gün önce Lübnan ordusu komutanı General Rudolf Heykel, Başbakana resmi bir mektup sundu. Bu mektupta, silahsızlandırma planının uygulanmasının bazı şartlar ve ön hazırlıklar gerektirdiği, bu şartlar gerçekleşmeden uygulanmasının mümkün olmadığı ifade edildi.

Bu ön koşullardan bazıları, Siyonist rejimin Güney Lübnan’daki yedi işgal noktasından çekilmesi ve Siyonist rejimin Lübnan topraklarına yönelik hava ve kara saldırılarının sona ermesi için güvenilir güvenlik garantilerinin verilmesidir. Bu hususlar, söz konusu planın yalnızca zor değil, mevcut koşullar altında da uygulanamaz olduğunu göstermektedir.’

Hizbullah’ın Düşmana Karşı Mantığı

Zarei, Siyonist rejimin Lübnan hava sahasını defalarca ihlal etmesine değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Hizbullah’ın silahsızlandırılması mantıksız ve Lübnan’ın ulusal çıkarlarıyla çelişen bir adımdır. Ayrıca, Lübnan’ın mozaik yapısı ve etnik çeşitliliği ile koalisyon hükümetinin varlığı, bu planın uygulanması önünde ciddi iç engeller oluşturuyor. Bu yapı, bir anlamda Siyonist saldırılara karşı direniş silahlarının korunmasının en büyük teminatı olarak görülüyor.

Hizbullah silah bırakma konusunda dış baskılardan ötürü özel bir kaygı taşımıyor, çünkü elinde silah bulundurmak için açık ve rasyonel bir mantığa sahip. Bu hareket defalarca direnişin silahlarının yalnızca meşru değil, aynı zamanda Siyonist rejimin sürekli saldırılarına karşı akılcı bir savunma çerçevesinde olduğunu vurguladı.

Buna karşın, Hizbullah’a muhalif bazı iç gruplar, yabancıların kışkırtmasıyla güvenliksiz ortamı ve iç savaş çıkararak bu Amerikan planının uygulanmasının yolunu açmaya çalışıyor. Hizbullah ise uyarıda bulunarak, iç karışıklık planlarının yalnızca Amerika’nın hedeflerini ilerletmek için bir baskı aracı olduğunu ifade etti.

Lübnan’ın geçmiş tecrübeleri de Hizbullah’ın bu tür senaryolara karşı uyanık davrandığını göstermiştir. Nitekim 2008 yılında silahsızlandırma baskıları ve hatta Seyyid Hasan Nasrallah’ın fotoğraflarına yapılan hakaretlere rağmen, Hizbullah’ın dirayeti ülkenin iç savaşa sürüklenmesini engellemiştir.’

Planın Baştan Başarısızlığı

Zarei, mevcut koşullarda da Hizbullah’ın Siyonist rejimin saldırılarına karşı savunma mantığında ısrarcı olduğunu vurgulayarak şöyle dedi: ‘Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn da açıkça silahsızlandırma planının Amerikalılara ve Trump yönetiminin temsilcisi Tom Barrack’a ait olduğunu ifade etmiştir.

Hizbullah defalarca, silahsızlandırmaya Amerika’nın dayatması olan bir proje olarak karşı çıktığını açıklamıştır. Bununla birlikte, belirli şartlar sağlanırsa, direnişin silahlarının geleceği konusunda dış müdahale olmaksızın ülke içindeki bir diyalog ortamında konuşulabileceğini de belirtmiştir.

Bu şartlardan bazıları, Lübnan ordusunun sınırlarını savunabilecek şekilde güçlendirilmesi, Siyonist rejimin sınır bölgelerinden çekilmesi ve Lübnan’a yönelik saldırgan politikasını durdurmasıdır.

Ortaya konulan bu koşullar göz önünde bulundurulduğunda, analistler Barrack’ın Hizbullah’ı silahsızlandırma planının başarısızlıktan başka bir onucu olmayacağına inanmaktadır. Ancak Amerikalıların, bu başarısızlığı örtmek amacıyla, coğrafi sınırlama veya yalnızca belirli silahların hedef alınması gibi daha yumuşak içerikli alternatif planlar öne sürmesi ihtimali vardır.

Bu noktada Hizbullah, siyasi müzakerelere katılımı nedeniyle şimdilik temkinli davranıyor, ancak Siyonist rejimin saldırılarına karşılık verme hakkını defalarca saklı tuttuğunu açıkladı. Şeyh Naim Kasım da Erbainn gecesinde yaptığı konuşmada açıkça “Bu duruma tahammül edemeyiz ve Lübnan’ın güvenliğini kendi haline bırakamayız” dedi.

Öte yandan, gelecek yıl Mayıs ayında yapılacak Lübnan parlamento seçimleri dikkate alındığında Nevaf Selam hükümeti de uzun ömürlü olmayabilir. Bu seçimlerin sonucunun, parlamentonun siyasi yapısını değiştireceği bekleniyor.

Şii bloku Emel ve Hizbullah’tan oluşan kalıcı bir ittifak olarak kalacak olsa da, Hristiyan ve Sünni milletvekillerinin dağılımında değişim ihtimali vardır. Hâlihazırda, Maruni milletvekillerinin çoğunluğu Hizbullah’a muhalif Semir Caca akımının elindedir. Ancak Süleyman Franjiye’ye yakın Hristiyan çevrelerin iktidarı ele geçirme olasılığı da söz konusudur.

Sünniler arasında da değişiklikler muhtemeldir. Bu koşullar altında, gelecek Lübnan parlamentosunun Amerika’nın silahsızlandırma planını gündemden çıkarma ve fiilen onu tam bir başarısızlığa sürükleme ihtimali oldukça yüksektir.’

Sadullah Zarei

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın