Madde, Ruh ve Yaratılış Yasaları

Şüphesiz ki biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin/4)

Hayat bir yolculuktur; geçici, değişken, fakat aynı zamanda güzelliklerle dolu bir geçiştir. Bize mutluluk için sayısız imkân sunar. Ancak insan, bu zenginliğin içinde bile sık sık sorular sorar: Gerçekte ne istiyoruz? Burada bulunma amacımız nedir? Neden hiçbir zaman tam anlamıyla tatmin olamıyoruz? Ve neden dünyada bu kadar çok mutsuzluk, doyumsuzluk ve huzursuzluk var?

Bu sorular, insanın sadece maddi varlığıyla değil, aynı zamanda ruhsal yapısıyla da derin bir ilişki içindedir.

İnsanın Maddi Yaratılışı ve Doğayla Uyumu

Kur’an’da insanın “çamurdan” ve “topraktan” yaratıldığı bildirilir. Toprak, doğası gereği emici bir özelliğe sahiptir; yağmuru, atıkları, üzerine bırakılan her şeyi içine alır. Bu durum bir kusur değil, aksine bir kabiliyetin göstergesidir.

Aynı şekilde insan bedeni de hem gıdayı hem de sevinç ve üzüntüleri içine alır; çünkü yaşam, bu alışveriş üzerine kuruludur. Yemek, içmek, nefes almak ve doğayla etkileşim kurmak insanın varoluş şartıdır. Dolayısıyla bu gereklilikleri “kötü” ya da “aşağı” görmek yanlıştır. Doğa, belli yasalar çerçevesinde yaratılmıştır; kendi dengesini korur, yenilenir ve hem kendi varlığını hem de insanın yaşamını sürdürür. İnsan da bu ilahi düzenin bir parçasıdır ve varlığını koruyabilmek için bu yasalara uymakla yükümlüdür.

Yeri sizin için bir barınak, göğü de bir tavan kılan, size şekil verip biçiminizi güzel yapan ve sizi temiz, helâl rızıklarla besleyen O’dur.” (Mü’minûn Suresi, 64. ayet)

İnsanın yaşamı için gerekli her şey doğada vardır: su, toprak, hava, ateş… Hepsi, yaratılışın maddi temelini oluşturur. “Gerçek şu ki, insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş kara balçıktan yarattık.” (Hicr Suresi, 26. ayet)

İnsan, yaratıldığı maddenin doğasına uygun bir yaşam sürmelidir. Nasıl ki bitkiler ve hayvanlar rızıklarını doğal biçimde elde ederlerse, insan da temel ihtiyaçları konusunda aşırı endişe taşımamalıdır. Çünkü doğa, bu ihtiyaçları karşılaması için insana emanet edilmiştir.

Ruhun Üflenmesi ve Manevi Boyut

Buraya kadar insanın maddi yönünü ele aldık. Ancak insan sadece beden değildir. O, aynı zamanda ruh sahibi bir varlıktır. Yüce Allah, insana kendi ruhundan üflemiş ve onu diğer tüm varlıklardan üstün kılmıştır: “Onu şekillendirip biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üflediğimde, hemen onun önünde secdeye kapanın.” (Sad Suresi, 72. ayet)

İnsanın değerini belirleyen, işte bu ilahi nefestir. Bu nefes, insana sadece yaşam değil, aynı zamanda idrak, sezgi ve bilme yeteneği kazandırır.

“İsimlerin Öğretilmesi” ve Bilginin Anlamı

Kur’an’da Allah, Âdem’e “bütün isimleri öğrettiğini” bildirir. “Ve Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra meleklere dedi ki: ‘Eğer doğru söylüyorsanız, bana onların isimlerini haber verin.’ …” (Bakara Suresi, 31–33. ayetler)

Bu ayet, insanın bilgiyle donatılmış bir varlık olduğunu ifade eder. Ancak “isimleri bilmek” yalnızca kelimeleri ezberlemek anlamına gelmez; bu, yaratılışın özünü kavrama, varlıkların mahiyetini anlama ve onlara anlam verme kabiliyetidir.

Bu yönüyle insan, Allah’ın isimlerini yeryüzünde yansıtan bir aynadır. Bu “bilme” yeteneği, sadece zihinsel değil, ruhsal bir idraktir.

Yapay Zekâ Örneği: Bilgi mi, Bilgelik mi?

Bu noktada modern bir örnek düşünebiliriz: Yapay zekâ, insanlık tarihine dair tüm bilgileri bir anda öğrenebilir. Fakat bu bilgi, öğretilmiş bilgidir; kendi başına bir anlam üretmez. Eğer insan ona “isimleri”, yani varlığın anlamını öğretmezse, yapay zekâ hiçbir zaman gerçek bilgiye ulaşamaz.

İşte insan ile makine arasındaki fark da burada gizlidir:

– Makine bilir, insan ise anlar.

– Makine veri toplar, insan ise mana üretir.

Tatminsizliğin Kaynağı

İnsanın tatminsizliği, bedenin ihtiyaçlarını sınırsızca besleyip ruhun ihtiyaçlarını ihmal etmesinden kaynaklanır. Doğa kanunlarına uymak, bedensel dengeyi sağlar; ilahi yasaları anlamak ve ruhu beslemek ise iç huzuru getirir. İnsan, Ruhuyla bedenini -bedeniyel Tabiatı – kendisiyle sosyal çevresini dengede tutması gerekir.

Gerçek mutluluk, bu dengeyi kurmakla mümkündür: Topraktan gelen yönümüzü tanımak ve Ruh’tan gelen nefesi diri tutarak hür olmak dolaysıyla egomuzun kölesi olmamak.

Mustafa Kemal TAŞPINAR

13 EKİM 2025

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın