Müslüman Yönetimlerin İslam’a İhaneti

BismillahiRahmaniRahim

 “Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse muhakkak ki o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez.” (Mâide/51)

Hak ile batılın birbirine karıştırıldığı bir döneme girdik. İnsanlar hakikatten uzaklaştırıldığı gibi, Ümmet içinde nadir bilinen ülkeler haricinde, Müslüman yönetimler ve yobaz imamlar, tarikat çatısı altında Allah’ın adı kullanılarak İslam’a karşı savaştırılmakta; tefrika ve fitne ile Müslümanları bir birbirlerine düşman edip, Allah’a karşı isyana ve şirke yönlendirilmektedir. İslam tarihinde benzer olaylar yaşanmış olsa da, içerden ve dışardan ekilen fitne ve nifak tohumları Müslümanların birlik ve beraberliğinin önüne geçmeye devam etmektedir. Nifak ağacı büyümüş, çeşit çeşit fitne & nifak meyvelerini vermekte.

Allah’ın dini hurafelerle saptırılarak içi boşaltılmış; İslam adıyla “saray dini” oluşturulmuş ve insanlar farkında olmadan Allah’a isyan eder hâle getirilmiştir.

Son Peygamber Muhammed Mustafa (sav)’in tebliğ ettiği Tevhid dini, bugün yöneticilerin ve politikacıların elinde yoğurulan ve istenilen şekli alan hamuru olmuştur. Muaviye ve Yezid ile temeli atılan dinastik yapı, ümmete sahte bir din olarak dayatılmış, fakat çoğu kişi bunun farkında bile değildir.

Bugün İslam ümmeti tarihinin en aciz dönemini yaşamaktadır:

— Sayıca çok olmalarına rağmen köle,

— Yeraltı ve yerüstü zenginliklere sahip olmalarına rağmen fakir,

— İlahi bilgiye sahip olmalarına rağmen cahil,

— Ahiret bilincine sahip olmalarına rağmen dünyaperesttir.

Sorunun kaynağı bilinse de, ümmet bu durumdan kurtulmak için hiçbir şey yapmamaktadır. Asıl mesele, müslümanların aşırı derecede açgözlü ve bencil olmasıdan kaynaklı kurtuluş iradesinin kaybolmuş olmasıdır. Bununla birlikte, Ümmetin hurafelere körü körüne bağlılığı, sahte tarikatlar ve din âlimi kisvesindeki yobazların etkisiyle bu körlük daha da pekişmektedir. Dünyaperest yönetimler ve onların hırsları, toplumu hakikatten daha da uzaklaştırmaktadır. İman yalnız sözde kalmış, kalplere inmeyen bir iddiaya dönüşmüştür.

Bunun en açık örneği Gazze’de yaşanan soykırıma karşı takınılan tavırda görülmektedir, gözümüzün önünde yapılan zulme sadece seyirci kalınmakla yetinilmemiş, Zalim siyonist yapıya maddi ve manevi destek verilmiştir, İslamcı yönetimleri iktidarları dahilinde olması daha vahim durumdur, bu hem ümmete hem Allah’ın dinine ihanet etmektir.

Küfre karşı direnen mümin toplumlar düşman ilan edilmekte; tuzak ve hilelerle arkadan vurulmaktadır. Siyonist ve şeytani yapılar tarafından yönlendirilen fitne odakları, sözde İslam adına hareket eden hain politikacılarla işbirliği yaparak ümmeti sırtından hançerlemektedir. “Onlar ki müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Onların yanında izzet mi arıyorlar? Hiç şüphesiz, izzetin tamamı Allaha aittir. (Nisâ/139)

Filistin’i siyonistlere peşkeş çekmeleri yetmezmiş gibi; orada direnen halka karşı savaşan fitne örgütleri oluşturup desteklenmektedir. Bu en büyük ihanetlerden biridir ve Allah katında asla affı olmayacaktır. “Allah, ancak dininizden ötürü sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanıza yardım etmiş olanları dost edinmenizi yasaklar. Kim de onları veli/dost edinirse işte bunlar, zalimlerin ta kendileridir.”(Mümtehine/ 9)

Müslüman halklar, bu yöneticilere dünya malı ve rızık korkusuyla boyun eğmekte, haksızlığa sessiz kalarak suça ortak olmaktadır. “ Kim dünya hayatını ve onun ziynetini arzu ederse, onların bu amellerinin  karşılığını tastamam öderiz. Onlar bu hususta  bir  eksikliğe  de  uğratılmazlar. Ama bunlar  öyle   kimselerdir ki, ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur. Dünya da yaptıkları işler boşa gitmiş ve amelleri batıl olmuştur. ” (Hud/15,16) Bu tavır onları Allah katında kurtarmayacak; ibadetleri de yalnız gösteriş olarak kalacaktır. Ne yazık ki Müslüman toplumlar batı halkları kadar Filistin’deki zulme karşı koyamamıştır.

Bugün İslam’ın düşmanı, kendini Müslüman olarak tanıtan hainlerdir. Ümmeti iktidar ve dünyevi çıkar uğruna satanlardan daha büyük Allah düşman yoktur.

Ancak bu durum sürekli olmayacaktır. Allah dinini koruyacaktır. Peygamber gelmeyeceğine göre, Allah’ın seçtiği imamın rehberliğiyle hak ehli galip gelecektir; münafıklar, mürtetler ve kâfirler elenecektir. Tevhid ehli, ırk ve renk fark etmeksizin, Yahudi ve Hristiyan hakikat talipleriyle birlikte hakikat için mücadele ederek İslam’ın gerçek hükmünü yeryüzüne hâkim kılacaktır.

O gün ise çok yakındır!

Batı her yönüyle çöküşte ve tam bir kaosa sürüklenen batan bir gemi. Batan bir gemiye binmek ya da o’na binmek için acele etmek, ümmete ve Müslümanlara karşı yapılabilecek en büyük hata, en büyük cehalet ya da en büyük ihanet olacaktır. Müslüman liderlerin yapması gereken tek şey, İslam Birliği D8’i yeniden canlandırmak, onu işlevsel hale getirmek ve saldırgan ve çöküşte olan Siyonist Batı’ya karşı büyük güç oluşturmaktır. Rusya ve Çin,  beraber olunması gereken stratejik bir çözümdür, şu anda gereklidirler.

Sonuç olarak;

Yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz erdemlilik değildir” (Bakara/177) ve “İnanmış olan Müslümanlara en sert düşman olarak Yahudiler ile dinsizleri (Müşrikler: AB & GB & ABD siyonist batı) göreceksin. Ve Müslümanlara sevgi yönünden en yakınlarını, tek Allah’a inanan Hıristiyanları” bulacaksın.” (Maida/82), “-Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah’a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” (4 Nisa 144.)

Mustafa Kemal Taspınar

29 Ekim 2025

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın