ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ulus devletleri hedef alan ve Suriye’de bölünmeyi savunan sözlerini Sputnik’e değerlendiren Prof. Dr. Ali Fuat Gökçe ABD’nin böl parçala yönet politikasını sürdürmeye çalıştığını belirtti.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack yaptığı açıklamalarda ulus devleti hedef alarak, “1919’dan beri ulus devletler tarafından engellendiklerini. Her ülkenin, her eyaletin farklı bir yönetim biçimi tarafından idare edilmesi fikrinin pek de işe yaramadı’ ifadelerini kullandı.
Barrack Suriye başlığında da ise “SDG bir tür YPG ya da PKK, bırakalım birbirleriyle baş etsinler. Neden? Çünkü daha kolay ve iyi görünüyor. Özerk olabilirler. Kendi kültürleri var, kendi dilleri olabilir, kendi okulları olabilir, hatta kendi yerel orduları bile olabilir” değerlendirmesini yaptı.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın ulus devletleri hedef alan ve Suriye’nin bölünmesini öneren açıklamalarını Sputnik’e değerlendiren Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Fuat Gökçe şunları söyledi:
“ABD Ankara Büyükelçisi Yunan basınına ulus devlet ve Suriye özelinde SDG hakkındaki açıklaması tam anlamıyla farklılıkları kullanarak böl parçala yönet politikasının sahaya yansımasıdır. Aslında bu açıklamamanın temelinde ekonomik politikalar yatmaktadır. Küresel sermaye mal ihracında ve hammadde temininde önünde hiçbir engel olmasını istenmez. Tom Barrac’ın ‘ulus devletler tarafından engellendikleri’ açıklaması da tam bu noktaya değinmektedir. Ve işin ilginç tarafı telaffuz ettiği tarihtir. ABD 1919 öncesi kendi iç piyasasını ve aktörlerini uluslararası piyasa ve aktörlere karşı korumak ve güçlendirmek amacıyla 19. yüzyılın başlarından itibaren uyguladığı ‘Korumacı iktisadi politikalar’, örneğin ithalata uygulanan yüksek tarifeler ve yerli şirket ve bankaların sübvanse edilmesi politikaları sonucu 20. yüzyılın başlarında söz konusu şirketler diğer ülkelerin şirketleriyle rekabet edebilecek hale gelmenin ötesinde onları baskılayıcı güce ulaşmıştı. Bu tarihten itibaren küresel sermaye olarak adlandırılabilecek bu şirketler ihracatlarının ve mali sermayesinin önünde hiçbir engel kalmasını istemeyen bir pozisyona gelmişlerdir. Ulus devletleri ekonomik politikalarına engel olarak gören bu zihniyet çeşitli siyasi politikalar üreterek şirketlerin ülkelerin iç işlerine karışacak hale gelmeye başlamışlardır. Askeri darbeler, demokrasi söylemleri askeri müdahaleler, ekonomik yaptırımlar gibi çeşitli yöntemler her ülkenin siyasi kültürüne ve toplumsal yapısına göre farklı şekillerde uygulanmaktadır.”
‘Suriye’de bölünme isteniyor’
Suriye’deki gelişmeler hakkında Barrack’ın açıklamalarını değerlendiren Prof. Dr. Gökçe sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye’de de etnik, dini ve mezhepsel farklılıklar kullanılarak ulus devlet formatındaki Suriye’nin parçalara ayrılması hedeflenmektedir. Suriye’nin parçalanması ekonomik anlamda küresel sermayenin bölgeye sirayet etmesine yardımcı olurken siyasi-güvenlik anlamında da İsrail’in güvenliğinin sağlanmasına yardımcı olacaktır. Kendisinin itiraf ettiği gibi Irak federatif bir yapıda, Suriye sahada uygulanmaya çalışılıyor. Peki hedefte kim var? diye soracak olursak sanırım Türkiye ve İran diyebiliriz. Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından 2003’te kaleme alınan “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişmesiyle alakalı makale hafızalardan çıkmaması gerekiyor.”
sputnik
