İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Laricani, Ticaret Odası üyeleriyle yaptığı görüşmede onların “12 günlük savaş” sürecindeki çabalarından ötürü teşekkür ederek şu ifadeleri kullandı: “Fabrikaların üretimini aktif tutarak milletin direncine büyük katkıda bulundunuz.”
Laricani, İran İslam Cumhuriyeti’nin son dönemdeki girişimlerini ulusal kalkınma yönünde değerlendirdi ve şöyle ifade etti: “Amacımız, güvenlik meselelerini çözmek ve İran’ın kalkınması için uygun bir zemin oluşturmaktır. Bu nedenle, Ticaret Odası ile Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreterliği arasında bir mekanizma kurulması yönündeki önerinizi memnuniyetle karşılıyoruz. Böylece, ekonomik aktörlerin görüşleri Konseyin karar alma süreçlerinde dikkate alınabilecektir.”
Laricani, özel sektörün dış müzakerelerde rol oynamasını faydalı gördüğünü belirterek, “Bazı müzakereler, diğer meselelerin çözümüne de zemin hazırlayabilir.” diye sözlerine ekledi.
Onun ifadelerine göre, Ticaret Odası ekonomik aktörler için medeni bir kurumdur ve kanun çerçevesinde gerekli kararları almalıdır. Böyle kurumların üzerinde güvenlikçi bir yaklaşımın üstünlüğüne gerek yoktur; ayrıca, yasa dışı bir müdahale olursa ona karşı çıkacağız.
Laricani, “Snapback” konusundaki girişimlere açıklık getirerek şunları söyledi: “İran, meseleyi müzakere yoluyla çözmek için tüm yolları denedi, ancak muhatap taraflar aşırı talepler ileri sürerek engellemeler yaptılar. Örneğin Fransa, UAEK Genel Müdürü aracılığıyla mesaj gönderdi: Eğer Ajans ile özel bir düzenlemeye varırsanız, snapback talebimizi geri çekeriz. Bu anlaşma sağlandı ve İran Dışişleri Bakanı Mısır’da imzaladı. Özel düzenlemelere ihtiyaç duyulmasının nedeni, bazı nükleer tesislerin bombalanmış olmasıydı. Bu nedenle, denetimler olağan usulle yürütülemezdi; güvenlik kaygıları ve Meclis’in kararı göz önünde bulundurulmalıydı. Ancak buna rağmen, onlar verdikleri sözü yerine getirmediler.”
Laricani sözlerine şöyle devam etti: “Daha sonra Avrupalılar bir plan sundu, Rusya da başka bir plan önerdi. İran, bazı çekincelerle her iki planı da kabul etti ve altı aylık müzakere süresi öngörülmüştü. Fakat onlar yine sözlerinde durmadılar ve Güvenlik Konseyi’nde snapback sürecini takip ettiler.”
İki önemli noktaya değinen Laricani şöyle konuştu: “Birincisi, Amerikalıların ilk planında öne sürülen şart hiçbir onurlu insanın kabul edemeyeceği bir talepti; füzelerin menzilinin 500 kilometrenin altına düşürülmesi! Böyle bir şey bir İranlı için kabul edilebilir mi? Sorun tam da burada; onlar kabul edilemez talepler ileri sürüyorlar. İkincisi, nükleer anlaşmada, taraflardan biri taahhütlerini yerine getirmezse, diğer tarafın karşılık verebilmesi için bir mekanizma öngörülmüştü. Peki, kim taahhütlerini ihlal etti? Önce ABD anlaşmadan çekildi, ardından Avrupalılar taahhütlerine uymadı, hatta sonrasında bombalamalara giriştiler. O halde, itiraz etmesi gereken kimdir?”
İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri, Batı’nın verdiği sözleri tutmama geçmişine atıfta bulunarak şöyle dedi: “Sorun, onların sözleşme metinlerini kötüye kullanmalarıdır. İran hiçbir zaman meseleleri çözmek için müzakereden kaçınmadı; hatta müzakereler sürerken bizi bombaladılar. Onlar müzakere sloganı atıyor, ama fiiliyatta başka amaçlar güdüyorlar. Eğer İran’ın çıkarlarını güvence altına alan makul ve adil bir teklif sunulursa, biz onu kabul ederiz. Fakat biz ulusal çıkarlarımıza ve güvenliğimize hassasiyet gösteriyoruz ve direneceğiz; tıpkı füze menzili konusunda direndiğimiz gibi.”
Laricani sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Bizim izlediğimiz yol, Siyonist rejimin kargaşa yaratma politikalarıyla çelişmektedir. Bu nedenle, bölgedeki tüm ülkelerle siyasi, ticari ve güvenlik ilişkilerinden memnuniyet duyarız ve bu yolu sürdürmeye devam edeceğiz.”