Erdoğan’ın 6 yıl sonra Beyaz Saray’da kabul edilmesi, Washington’ın “geniş Ortadoğu’da” Ankara’dan beklentileri nedeniyleydi. Böyle olduğu için de iktidar partisi ziyareti “küresel ve bölgesel olarak yeni diplomatik sayfalar açacak” diyerek değerlendirildi.
Peki hangi yeni sayfalar?
Washington’ın üç beklentisi
Washington’ın Ankara’dan “geniş Ortadoğu’da” üç beklentisi var:
1) Rusya’yla derinleşen işbirliğini azaltması: Enerji ve nükleer ilişkilerini rafa kaldırarak bunları ABD ve Batı’yla değiştirmesi.
2) Suriye’de Washington’ın (ve dolayısıyla Tel Aviv’in) hedeflediği çözüme uyum göstermesi.
3) Gazze’de Trump’ın planının hayat bulmasını kolaylaştırması.
RUSYA’YLA İŞBİRLİĞİNİ ZAYIFLATMA TALEBİ
1) Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyareti sırasında imzalananlarla birlikte, son bir yılda ABD’li ve Batılı şirketlerle yapılan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) anlaşmaları, yıllık 22 milyar metreküp kapasiteli. Türkiye’nin yıllık tüketiminin 53 milyar metreküp olduğu göz önünde bulundurulursa, bu hayli yüksek bir hacim. Dolayısıyla Trump’ın Erdoğan’a kameraların önünde söylediği “Türkiye’nin yapacağı en iyi şey Rusya’dan petrol ve gaz alımını kesmektir” talebi, hayata geçmeye başlamış oluyor.
Öte yandan bu ziyaret sırasında Türkiye’nin ABD’yle imzaladığı nükleer işbirliği anlaşması da aynı talebin içindedir.
SURİYE’DE WASHİNGTON ÇÖZÜMÜNE UYUM TALEBİ
2) Suriye’de nasıl bir “çözüm” olacak? ABD, İsrail’in lehine, İsrail’in işgal ettiği toprakların da korunduğu, Şam’ın Tel Aviv’le normalleştiği, İbrahim Anlaşmalarının imzalandığı bir çözüm istiyor. Şam yönetimiyle İsrail arasında bu yönde güvenlik müzakereleri sürüyor.
Türkiye’yi ilgilendiren asıl boyut ise Şam ile SDG’nin entegrasyonunun nasıl olacağı. Ankara “Suriye’nin birliğini”, Washington ise “SDG’nin özerkliğini” savunuyor. Ama Washington Ankara’nın İsrail boyutlu çözüme itirazsızlığı karşılığında SDG’nin özerkliğini, “federasyon olmayan ama ademi-merkeziyetçiliğe yakın” bir çözüme geriletmiş durumda.
Bu entegrasyonun nasıl olacağı sorunu, Türkiye’deki açılımı ve “demokratik entegrasyonu” da etkiliyor.
GAZZE PLANINA DESTEK TALEBİ
3) Trump’ın Gazze planı tuzaklarla dolu.
Birincisi Avrupalı devletlerin bile Filistin’i tanıdığı şartlarda bu plan Filistin devletinin tanınmasını belirsiz bir tarihe, üstelik olasılık olarak havale ederek bir nevi tanınmaya fren koymuş oldu.
İkinci olarak bu plan, Trump’ın Gazze’ye “çökmesi” anlamına geliyor. Beyaz Saray’a oturduğu günden bu yana “Gazze’ye sahip olmak istediğini” açıkça söyleyen Trump, plana göre Gazze’yi yönetecek konseyin başkanı olacak.
Üçüncüsü de plan, İsrail’in işgalini fiilen sona erdirmiyor, uzatıyor. Geri çekilmeleri üç aşamada uyguluyor ve nihai geri çekilmeyi bile İsrail’in Gazze topraklarında tampon hat kuracağı yere kadar planlıyor. Böyle olduğu için de Netanyahu Trump’ın planının hem İsrail’in lehine olduğunu hem de işgali sürdürmeye açık olduğunu savunuyor.
Washington Ankara’dan bu plana destek istedi. 23 Eylül’de New York’ta Trump’ın ev sahipliğinde yapılan ve Türkiye ile 7 ülkenin katıldığı toplantı bunun içindi. Nitekim Trump Netanyahu’yla birlikte Gazze planını açıkladıktan hemen sonra Erdoğan desteğini açıkladı, Fidan da diğer 7 ülkenin dışişleri bakanlarıyla plana ortak destek açıklaması yaptı.
Peki Erdoğan-Fidan tuzaklarla dolu bu plana AKP tabanını nasıl ikna edecek? Yeni Şafak’ın plana itiraz eden dünkü manşeti, bunun çok kolay olmayacağına işaret ediyor.
İRAN’A KARŞI CEPHE PLANI
Peki sayfalar bu üçünden mi ibaret? Asıl mesele de bu. Zira bu üç sayfa, asıl sayfaya giden yol aslında. 1991-2004 yılları arasında Irak’ı, 2011-2024 arasında Suriye’yi hedef alan ABD’nin şimdiki “geniş Ortadoğu” hedefi İran.