TMMOB’ye bağlı Elektrik Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası, 17 Ağustos Depreminin 22. yılı nedeniyle ortak bir basın açıklaması yaptı.
Yapılan açıklama şu şekilde:
'Kanal İstanbul projesi varlığıyla bir beka sorunudur'
Başta İstanbul ve İzmir gibi afet riski altındaki şehirlerde
UDSEP'te ifade edilen tehlike ve riskleri esas alan planlar geliştirilip çevre
ile uyumu sağlanmadığı gibi, ilin afet tehlike ve risklerinin mekânsal
planlamaya aktarılması temel prensibine aykırı olarak İstanbul'da 'Kanal
İstanbul Projesi' hayata geçirilmek istenmektedir. Kanalın kendi yapısı ve
Kanal İstanbul kapsamındaki, karayolu, demiryolu geçiş köprüleri, demiryolu,
metro, altyapı tünelleri gibi geçiş tünelleri, altyapı geçiş yapıları (atıksu,
içmesuyu, enerji nakil hatları, doğalgaz, telekomünikasyon hatları, kıyı-deniz
yapıları) gibi mühendislik yapılarının deprem riskleri açısından konu ele
alındığında, deprem riski çok yüksek olan bu kentin Avrupa yakasını ikiye
bölmenin yaratacağı açmazlar karar vericiler tarafından fark edilemediği gibi
uzmanların söylemlerine de kulak tıkamaya devam edildiği görülmektedir. Mevcut
durumda bile deprem toplanma alanları, ulaşım güzergâhları yok edilen bir
kentin afet müdahale olanakları adeta engellenirken, bölünmüş bir kentin deprem
sonrasında nasıl tepki vereceği de bilinememektedir.
'Yapı stokumuzun durumu kaderine terk edilmiştir'
Ülkemizin yapı stokunun durumu belirsizliğini korumaktadır.
UDSEP'e göre 2017 yılında tamamlanması öngörülen bina envanteri çalışması
tamamlanamamış, dahası resmi kurumlar hariç başlanamamıştır. Bunun sonucu
olarak mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi de mümkün olmamaktadır. Bu
binaların tespiti ne yazık ki deprem tarafından son derece ağır bedeller
karşılığı yapılmaktadır.
Kamu binaları hakkında bilinmezlik devam etmektedir.
Okulların, yurtların, kreşlerin, hastanelerin sayısı, ne kadarının tarandığı,
ne kadarı hakkında yıkım, güçlendirme veya kullanım kararı verildiği, ne
kadarının yıkıldığı veya güçlendirilecekse projelerinin yapıldığı ve ayrıca ne
kadarının güçlendirildiği konusu kamuoyunun bilgisi dahilinde değildir.
'Yapı Denetim Yasası'nda köklü, kalıcı, önleyici
değişikliklere ihtiyaç var'
Yapı denetimi konusunda AFAD Eylem Planı gerekçesinde 'Yapı
Denetim Yasası'nın bir bileşeni ve içerisinde müteahhitlik sektörü ile ilgili
düzenlemelerin olacağı Yapı Yasası'nın çıkarılması depremle mücadelede önemli
bir aşamadır. Böylelikle Kentsel Dönüşüm Yasası'nın deprem odaklı olarak
düzenlenmesi de sağlanabilecektir. Yapı Denetim sisteminin etkin bir şekilde
uygulanması sağlanacaktır' denilmektedir. Bu iyi niyetli beyanların yapı
mevzuatı ile nasıl gerçekleştirileceği bilinmemekle birlikte, çıkarılan 6306
sayılı 'Afet Riski Altında Bulunan Alanların Dönüştürülmesi Yasası'nın ifade
edilen Deprem Odaklı dönüşümün tersine sonuçlar verdiği görülmüştür.
Eylem Planının gerekçesinde yapı mevzuatı ile Yapı
Denetimi'nin etkin bir şekilde kullanılması ifade edilmektedir. Ancak
vatandaşların Anayasal hakkı olan can ve mal güvenliği etik kurallardan yoksun
olan serbest piyasa koşullarına bırakılmamalıdır. Kamu hizmeti veren/vermesi
gereken kuruluşlar birbirleriyle rekabet eder durumda olmamalıdır. Ülkemizdeki
denetimsizliğin temel nedeni rant ilişkilerinin, tekniğin, fen ve sanat
kurallarının önüne geçmiş olmasıdır. Yapı Denetim sisteminin sağlıklı çalışması
için gereken yasal düzenlemeler yapılmalı, her şantiyede bir şantiye şefi
bulunması zorunluluğu getirilmelidir.
'Kentsel dönüşüm' adı altında rant projeleri’
Asli görevi sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler kurmak
ve yaşanabilir bir çevre oluşturmak olan devlet eliyle, mühendislik, mimarlık
ve şehir planlama disiplinlerinin teknik, bilimsel ve yasal gereklilikleri ile
teknik ilkelerini görmezden gelerek, ormanları, kıyıları, doğal kaynakları hiçe
sayan, kentlerin tarihini, kültürünü yok eden, toplumu ve kentleri
kimliksizleştiren rant projeleri 'Kentsel Dönüşüm' adı altında hayata
geçirilmektedir.
Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu bugüne kadar daha
çok gayrimenkul piyasasının talepleri doğrultusunda gündeme getirilmiştir.
Bugün kentlerimizde bulunan yapı stokunun önemli bir kısmının yenilenmesinin
zorunlu olduğu bir gerçektir. Bu kapsamda kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm
konusu, çağdaş ve demokrasisi güçlü olan ülkelerde sadece mekân düzeyinde ele
alınmaz; sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınır.
Ancak bizdeki uygulama ise; yeni bir rant düzeni oluşturulması şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Açıkçası kişi ve grup çıkarını dikkate alan rant eksenli bir
düzen, kentsel dönüşüm kavramı ile ne yazık ki eşdeğer bir hale gelmektedir.
'İmar affı başlı başına cinayettir'
Halihazırda yapı stokumuzla ilgili belirsizlikler ve
tehlikelerin üzerine siyasal iktidarlarca çıkarılan imar afları can ve mal
kayıpları tehdidini büyütmektedir. İmar afları kaçak yapılaşmanın en önemli
teşvik unsurlarından birisi olmuştur. İmar affı toplumun sağlıklı ve güvenli
konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmaktadır. Mühendislik hizmeti almadığını
varsaydığımız yapıların yasallaştırılmasıyla, bu yapıların doğa olayları
karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk, bu kararı alan devletin, siyasi
iktidarın üzerindedir. Bir binaya iskan ruhsatı verilmesi, devletin vatandaşa
'Bu binada oturabilirsin' demesi anlamına gelir.
'Her şantiyeye bir şantiye şefi zorunlu olmalıdır'
Ülkemizin yakın tarihinde yaşanan depremlerin ardından
ortaya çıkan tablolar bize göstermektedir ki, büyük oranda inşa sürecinde
yaşanan olumsuzluklar ve hatalardan kaynaklı yapılar hasar görmektedir. Buna
rağmen, yapı üretim sürecinde kilit rol oynayan şantiye şefliği en çok ihmal
edilen, önemsizleştirilen ve yalnızca bir imzaya indirgenen görevlerin başında
gelmektedir. Karar vericiler tarafından mühendis-mimarların maalesef ara eleman
statüsüne getirilmeye çalışılmasının somut ifadesi şantiye şefliği gibi önemli
bir görevin konumlandırıldığı seviyede kendini göstermektedir.
'Mühendislik, Mimarlık, Şehir Planlama eğitiminde
acilen düzenleme yapılmalıdır'
Mühendislik, mimarlık ve şehir planlama; insan yaşamının her
anına, her mekanına dokunan meslek gruplarıdır. Bu yüzden insanların can ve mal
güvenliği için en önemli konu, mühendislik, mimarlık ve şehir planlama
eğitiminin niteliğidir. Eylem Planında konuya ilişkin olarak 'Üniversitelerde
daha nitelikli, verimli ve uygulamaya yönelik mühendislik ve mimarlık
eğitiminin verilmesi sağlanacaktır' denilmektedir. 11 yıllık hedef programın 9
yılı geride kalırken bugün mühendislik, mimarlık, şehir planlama eğitimi,
açılan kontenjanlarla tarihsel rekorlar kırmaktadır.
Bugün mühendislik fakültelerinin birçoğu öğretim üyesi,
laboratuvar, fiziksel mekan, bilgisayar, yazılım gibi konularda yeterli
imkanlara sahip değildir. Bununla birlikte Şehir Planlama Bölümlerinin
bazılarında ise yeterli akademik kadro bulunmamakta, şehir plancısı istihdamı
olmayan üniversite bölümleri yer almaktadır. Bu tabloya eğitim kalitesinin
düşüklüğü de eklendiğinde sınırsız yetkilerle donatılmış genç mühendis, mimar
ve şehir plancılarını mezun etmenin yaratacağı sorunlar daha da çoğalacaktır.
'Kamuda çalışan mimar, mühendis, şehir plancısı sayısı
artırılmalı'
Deprem diğer afetlerde de geçerli olduğu üzere mühendislik,
mimarlık ve şehir planlama meslek disiplinlerinin birlikteliğini içeren ve en
nihayetinde bir süreç yönetimini zorunlu kılan bir konudur. Bu anlamda
depremlerle ilgili olarak özellikle denetleyici ve kimi zaman uygulayıcı rolü
olan kamunun, teknik olarak güçlü kılınması bir zorunluluktur. Ancak günümüzde
kamu kesiminde çalışan mimar-mühendis ve şehir plancısı sayısı yetersizdir. Bu
nedenle merkezi ve yerel yönetimlerin hepsinde çalışan teknik personel
sayısının ivedilikle artırılması gerekmektedir.
Sorunların çözümü için kamusal mesleki denetim, yeterlilik,
eğitim ve belgelendirmeye dayalı yeni bir yapı üretim ve denetimi modeli
benimsenmelidir.
Halkın güvenli yaşam hakkının korunması için işlerin odaları
tarafından eğitilen ve belgelendirilen Yetkili Mühendis/Mimar/Şehir Plancıları
eliyle yapılması sağlanmalıdır.
Odaların en önemli görevlerinden bir tanesi işlerin ehil
(bilen, yetkili..) insanlar eliyle yapılması, bunu gereklerinin yerine
getirilmesi ve üyelerinin sicilinin tutulmasıdır. Bunun sağlanabilmesi de ancak
işlerin odaları tarafından eğitilen, belgelendirilen Yetkili
Mühendis/Mimar/Şehir Plancıları tarafından yapılmasının sağlanmasıyla
mümkündür.
Sonuç olarak:
Sadece deprem konusunda değil orman yangınları, heyelan,
sel, tsunami, küresel iklim değişikliğinin yarattığı etkiler gibi tehlike
unsurlarına karşı yerel düzeydeki sınırlı ve çoğunlukla afet sonrası çabaların
dışında, ülke genelinde, sistematik bir 'risk yönetim sistemi' inşa edilmemiş,
ülkemizin 'afet gerçekliği' imar, tarım, madencilik, enerji, sanayi gibi ana
sektörlerde karar süreçlerinde göz ardı edilmiş/edilmeye devam etmektedir.
Depremlere karşı bütünlüklü, sağlıklı, insanca bir yaşam ve
çevre için, ülkemizin yeni büyük sosyal afetler, sosyal yıkımlar yaşamaması
için gereken önlemlerin ivedilikle alınması, yapı denetimi uygulamasını
yönlendiren kararlar ve ilgili tüm mevzuatın, TMMOB ve bağlı odalar,
üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla düzenlenmesi gerektiğinin altını
çiziyoruz.
Mevzuatta yapılan kabul edilemez değişiklilerle, TMMOB
Yasası'nda tanımlanmasına karşın, TMMOB ve bağlı odalarının, kamu/özel sektör
projelerini planlama, tasarım, üretim ve denetleme süreçlerinden dışlanmasını,
odaların üyelerini denetlemesi, sicillerini tutması, mesleki faaliyetlerinin
kayıt altına alması, 'imzacılıkla' ve sahte mühendis ve mimarlarla mücadelesi
gibi mesleki ve kamusal görevlerinin engellenmesini, meslek odaları üzerinde
mali ve idari denetim kurarak vesayet ilişkisinin hayata geçirilmek istenmesini
tümüyle reddediyoruz.
Kalıcı önlemler kapsamında yapılması gerekenler
Depremlere karşı kalıcı önlemler kapsamında yapılması
gerekenler özetle şunlardır:
1. İmar afları cinayete davetiye çıkarmaktadır. İmar
affından yararlanan tüm yapılar mühendislik hizmeti almamış varsayılmalı ve
denetime tabi tutulmalıdır.
2. İstisnai durumlar dışında, her şantiye şefi sadece bir
şantiyede tam zamanlı olarak görevlendirilmeli, bu görevi yerine getirecek
kişilerin ilgili meslek odalarınca verilen eğitimlere katılıp
belgelendirilmeleri zorunlu tutulmalıdır. Şantiye şefleri TMMOB tarafından
belirlenen mühendislik asgari ücretinin altında çalıştırılmamalı, hak ve
ücretleri yasal güvenceye alınmalıdır.
3. Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu, mekân
düzeyinde değil sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele
alınmalıdır.
4. Başta İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Kentsel Dönüşüm
Kanunu ve ilgili tüm Kanunlar ve bağlı yönetmelikleri, kamu yararı ilkesi
gözetilerek ve bütüncül bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir.
5. Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı odalar,
üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden
düzenlenmelidir. Ülke genelindeki yapılar incelenerek riskli yapılar tespit
edilip güvenli hale getirilmelidir. Tüm yaşam alanlarımız bilimin ve
teknolojinin rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla
barışık biçimde yapılandırılmalıdır.
6. Kanal İstanbul bir ulaşım ve kentleşme projesi değildir.
Kanal İstanbul'un ülke ekonomisine hiçbir katkısı olmayacağı gibi çok büyük
yükler getireceği açıktır. Kamu kaynakları afet hasarlarını önleyecek
tedbirleri almak için seferber edileceğine her yönüyle rasyonaliteden uzak
çılgın projelere harcanmamalıdır.
7. Mühendislik mimarlık fakültelerinde verilen eğitimde
yaşanan sorunların çözümü olarak; kontenjan azaltma çalışmalarına ilk olarak
ikinci öğretimlerin kapatılması ile başlanmalı, altyapı imkanları yetersiz olan
bazı üniversitelerdeki bölümlerin kapatılması ile tamamlanmalıdır. Ara eleman
yetiştirmek amacıyla Teknoloji Fakülteleri yeniden yapılandırılmalıdır.
8. Halkın güvenli yaşam hakkının korunması için işlerin
odaları tarafından eğitilen ve belgelendirilen Yetkili Mühendis/Mimar/Şehir
Plancıları eliyle yapılması sağlanmalıdır.
9. Deprem konusunda denetleyici ve uygulayıcı rolü olan
kamunun teknik anlamda güçlü kılınması için, kamuda yetersiz olan mimar,
mühendis ve şehir plancısı sayısının artırılması gerekmektedir.