Sarıkaya, Muğla'nın iki hafta önce yanan 6 köyünde
"Arazözler söndürmek için emir bekledi, yangın her tarafı sardı"
cümlesinin ısrarla dile getirildiğini belirtti.
Sarıkaya’nın yazısından satır başları şöyle:
"Özellikle de kadınlar... Bir anda etraflarını saran
orman yangının etkisinden kurtulamamışlar, yanıp giden geçim kaynağı
zeytinliklerinin yeniden yetişmesi için en az 10 yıl gerektiğinden söz
ediyorlar. İçlerinden biri Milas’ın Bozalan Köyü’ne Van’dan gelin gelmiş. Eşi
ile birlikte dağdan yaban zeytinlerinin fidelerini alıp ehlileştirip kendilerine
gelir kapısı yapmış. Geçim kapısı olan tek ağacı kalmamış... Bir diğeri, yanan
ağaçlardan çok, yok olup giden bitki örtüsünün üzüntüsünde. Çünkü dağdan
topladığı kekik, fesleğen, naneyi kurutup, küçük paketler yaparak pazarda
satıyormuş.
Ağıdın ardından gelen iç çekmesine benzer hıçkırıklı ses
tonuyla hayıflanmasını sürdürdü: 'Giden sadece ağaçlar değil, bize şifa olan,
hastalandığımızda iyileşmemizi sağlayan otlarımız, arılarımız, ballarımız da
gitti... Söndürmediler, yanmasını beklediler...'
Ardından bedduası geldi... 'Bana diyor ki emir gelmedi su
sıkmam için. Ne emri. Ben 80 yıldır burada yaşıyorum, yangınla savaşın emri mi
olurmuş?’
Siz ne kadar nem oranı çok düştü, 'sadece bizde değil,
Avrupa'nın birçok ülkesinde de benzer yangınlar var' deseniz de kanaati oluşmuş,
dinleme taraftarı değil.
Çökertme’de de Mazı’da da; Bozalan, Türkevleri köylerinde de
aynı cümle tekrarlandı. İçlerinden birine, 'Neden yanmasına izin versinler'
diyecek oldum, bana öyle bir baktı ki, ikinci sorumu sormaya cesaretim kalmadı
Dolayısıyla öyle ikna olacak durumları da yok, çünkü yangını
bizzat yaşamışlar... Her yerde önce kadınlar söze girdi, ardını muhtarlar ve
erkekler getirdi. Bozalan Muhtarı Dursun Kayhan, yıllarca orman yangını ile
karşılaştıklarını, ilk kez böyle bir uygulama gördükleriniz belirterek başladı.
Bu olaya kadar bir yangın olduğunda jandarma ve orman
muhafaza, köyün güçlü erkeklerinden destek ister, onlar da evde kazma kürek ne
varsa yüklenir gider, Orman’ın arazözlerinin de desteği ile söndürürmüş.
Bu kez öyle olmamış... 'Bizi yangının üstüne sürmediler,
köyü terk etmemizi istediler...' Akşener, anlatılanlara anlam verememiş halde
dönüp bir daha sordu. Gittiği her köyde aynı cümleyi işittiğini belirtti;
muhtar yaşadıklarını tekrar anlatırken, köy meydanına doluşmuş kadınlar, 'Aynen
öyle oldu...' diye kendisini tasdik ediyordu..."