Lübnan Hizbullah Hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah
19 Ağustos Perşembe günü Hüseyin'in -as- şehit düştüğü Aşura günü yıldönümü dolayısı
ile yaptığı konuşmasında yakıt taşıyan gemilerin İran'dan Lübnan'a doğru yola
çıktığını açıklamıştı. Lübnan'da yakıt
krizi yaşandığı bir sırada İran İslam Cumhuriyeti böyle bir girişimde
bulunmuştur. Lübnan'da ortaya çıkan bu kriz birçok benzin ve mazot
istasyonunun, bazı hastanelerin ve hatta kimi fırıncıların da kapanmasına yol
açtı. Bu durum ise halkın bu durumu protesto etmek için sokaklara inmelerine
sebebiyet verdi.
İran İslam Cumhuriyeti'nin Lübnan'ın yakıt krizinin
üstesinden gelmesine yardımcı olmak için bu ülkeye yakıt gönderme hamlesi,
Lübnan'da halkın sorunlarını çözmek için ulusal bir irade olmadığını ve bazı
Lübnanlı şahsiyetlerin ve siyasi grupların açıkça kişisel çıkarları peşinde koştuğu
bir sırada gerçekleşmektedir. Bu bağlamda kimi çıkarcı tarafların halkın ve
ulusal çıkarların önünde partileri ve kendilerinin kişisel istekleri
doğrultusunda hareket ettikleri görülmektedir.
Hizbullah Genel Sekreteri'nin Lübnan'a yakıt gönderileceğini
açıklamasının hemen ardından, özellikle Lübnan içindeki direnişe karşı çıkan
bazı kişiler, medya ve ağlar, sevkiyatların karşılığının nasıl ödeneceğini
sorgulamaya başladı. Aslında Lübnan direnişinin muhalifleri Hizbullah'ı Lübnan
ekonomisine müdahale etmekle suçladı ve imajını zedelemeye çalıştı. Ancak
Lübnan medyası, İran akaryakıt sevkiyatının maliyetinin tamamının bir grup
Lübnanlı Şii iş adamı tarafından satın alındığını ve Hizbullah'ın bunun için
ödeme yapmadığını bildirdi.
İran'dan yakıt gönderilmesine açıkça karşı çıkan Saad
el-Hariri ve Samir Ca'ca tarafından başka bir tepki de geldi. Saad el-Hariri,
dokuz aralıksız tweetinde İran'ın hareketini protesto etti ve dokuz tweetinin
sonunda İran'ın yakıt gemisini kabul etmenin "cehenneme giden hızlı bir
yol" olarak nitelendirdi. El-Hariri'nin tepkisine rağmen Lübnan'daki yakıt
krizini sona erdirmek veya azaltmak için hiçbir yol önermemesi dikkat
çekmektedir.
Aslında El-Hariri'nin İran'dan Lübnan'a yakıt gönderilmesine
karşı duruşu Lübnan'ın çıkarına uygun değil, tam tersi bir yandan el-Hariri'nin
İran'ın direniş konumunu ve Lübnan güç yapısındaki destekçilerini
iyileştireceğini düşündüğü iç siyasi çatışmadan kaynaklanmaktadır. Öbür yandan
da bölgedeki direnişi zayıflatmaya çalışan uzlaşma akımının düşünce çizgisi
doğrultusundadır.
Saad el-Hariri ve
diğer bazı Lübnanlıların bu tür duruşunun tam karşı noktasında İran petrol tankerinin Lübnan'a hareket
ettiğinden beri Lübnan topraklarının bir parçası olduğunu vurgulayan Seyyid
Hasan Nasrallah'ın tutumudur. Aslında Lübnan Hizbullah hareketi Genel
Sekreteri, petrol tankerine saldırmak isteyen ülkeleri uyardı, çünkü Seyyid
Hasan Nasrallah için Lübnan halkının sorunlarını azaltmak, partici ve kişisel
bir görüşten daha üstündür.
İran'ın Lübnan'a yakıt göndermesine bir başka tepki de siyonistlerden
geldi. İsrail kabinesi konuyla ilgili henüz resmi bir tepki vermemiş olsa da,
İsrailli gazeteciler ve medya kuruluşları öfkelerini dile getirerek
Hizbullah'ın bu girişimini, İsrail için bir başka yenilgi örneği olarak
nitelendirdiler. Onlara göre Seyyid
Hasan Nasrallah tarafından caydırıcılık
denklemi genişletilmeye çalışıldı.
Son nokta ise; İran İslam Cumhuriyeti'nin eyleminin, Lübnan'daki istikrarsızlığa ve krizin
tırmanmasına karşı olduğunu göstermesidir. Diğer yandan Lübnan'daki Hizbullah
hareketi de, politikacıların halkın sorunlarını azaltmak için geç kalan
harekete geçmelerini bekleyemeyeceğini gösterdi.
ParsToday