Cahiliyet zamanında yaşamalarına rağmen böyle değerli âilede
yetişen Hz. Hatice, öylesine şeref, haysiyet, iffet ve temizlik dolu bir hayat
yaşıyordu ki toplum içerisinde "Tâhira" (temiz) diye meşhur olmuştu.
Hazret-i Hatice’nin (a.s) Faziletleri
1-Hatice’nin (a.s) Peygamberi (s.a.a) Tanıması
Hazret-i Hatice (a.s) Peygamber efendimize (s.a.a) evlenme
teklifinde bulunarak (Peygamberlikten önce) onun eşi olma onuruna ulaşmıştır.
Hazret-i Hatice (a.s) evlenme teklifinin sırrını şöyle açıklamaktadır: “Bana
olan akrabalığın, kavmin arasında büyük şeref sahibi olman, emaneti sahibine
vermen, güzel ahlaklı ve doğru sözlü olman nedeniyle seninle evlenmek
istiyorum.”[1]
Bu sözlerden İslam’ın yüce kadınının Peygamber’e (s.a.a)
olan ilgisinin nefsi tutkular ve evlenmeye arzusu nedeniyle kaynaklanmadığı
anlaşılmaktadır. Hatice (a.s) Peygamber efendimizin (s.a.a) olağan üstün
kişiliğini bilmekteydi. Dolayısıyla Peygamber’in (s.a.a) hedefleri
doğrultusunda samimice çaba göstermiştir. O’nun Peygamber’e (s.a.a) olan
bağlılığından dolayı yapmış olduğu fedakarlıklar, bütün Kureyş kadınlarının onu
terk etmelerine neden olacak bir seviyeye ulaşmıştı. Hatta, hazret-i Fatıma’nın
(a.s) doğumunda hiçbirisi Hatice’nin (a.s) yardımına gelmemişti.[2] Ancak bütün
bu baskılar, imanından dolayı ona hiç de ağır gelmiyordu.
2-Hazret-i Hatice
(a.s) İlk Müslüman Kadındır
“Ey Peygamber hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi
değilsiniz.”[3]
Bütün tarihçilerin nakline göre, Yüce İslam dinine İman eden
ilk Kadın Hazret-i Hatice (a.s)dir. İbn-i Abduved Dur Katade’den şöyle
nakletmektedir:
“Allah’a ve Rasulüne (s.a.a) iman eden ilk kişi Hazret-i
Hatice (a.s) idi.[4]
İbn-i Abduddur, kendi senediyle babası Ebi Rafi’den şöyle
nakletmektedir: “Peygamber (s.a.a) pazartesi günü namaz kıldı. Hatice ise o
günün son saatlerinde namaz kıldı.”[5]
3-Hazret-i Hatice (a.s) Cennet Kadınlarının En Üstünüdür
İkrime, İbn-i Abbas’dan şöyle nakletmektedir: “Peygamber
(s.a.a) yerin üzerine dört çizgi çizerek şöyle buyurdu: Cennetin en üstün
kadınları, Huveylid kızı Hatice, Muhammet kızı Fatıma, İmran kızı Meryam ve
firavun’un karısı Mezahim kızı Asiye’dir”[6]
İbn-i Esir, kendi senediyle, Enes İbn-i Malik’ten Peygamber’in
(s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Meryem, Asiye, Hatice ve Fatıma,
alemin en üstün kadınlarıdır.”[7]
4-Hazret-i Hatice (a.s) Peygamber’in (s.a.a) Eşlerinin En
Üstünüdür. (Müminlerin Annesi)
“Peygamber’in eşleri, müminlerin annesidirler.”[8]
Şeyh Saduk, İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakletmiştir:
“Peygamber (s.a.a) on beş kadınla evlenmiştir ve onların, en üstünü Huveylid
kızı Hatice’dir”[9]
5-Hazret-i Hatice (a.s) Peygamber’in (s.a.a) Çocuklarının
Annesidir
Hazret-i Hatice (a.s) Kur’an ayetine göre bütün müminlerin
manevi annesi olmasına karşın, vasıtasız, direkt olarak “Peygamber’in (s.a.a)
bütün çocuklarının annesi” ünvanına da sahiptir. Tarihçiler şöyle
nakletmektedirler: “Maria-i Kıbtiye’den dünyaya gelen İbrahim dışındaki
Peygamber’in (s.a.a) çocuklarının hepsi, Hatice’den (a.s) dünyaya gelmişlerdir.
Yalnızca bunun kendisi, Hatice’nin (a.s) maneviyetinin yüceliğini, değerinin
üstünlüğünü ve önemi artırmaktadır.”
Hazret-i Hatice’nin (a.s) çocukları şunlardır:
“Kasım, Abdullah, Zeyneb, Ümmü Gülsüm ve Fatıma (a.s). Erkek
çocukları küçük yaşta ölmüşlerdir. Kız çocukları ise yaşamışlardır.”[10]
Bu yüce kadının erdemlerinin arasında, yalnızca Fatıma’nın
(a.s) annesi olması şerefi yeterlidir. Çünkü Hazret-i Fatıma (a.s)
Peygamber’den (s.a.a) sonra imamet ve velayet görevini üstlenen kuşağın annesi
idi.
Muhaddis Kummi, Muntehel A’mal kitabında, Hazret-i
Hatice’den (a.s) şöyle nakletmektedir:
“Fatıma’ya hamile olduğum ilk anlarda, karnımda onun nurunu
görmeye başlamıştım”
Buna ilave olarak, Şeyh Saduk, Mufazzal b. Ömer’den İmam
Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Hatice-i Kübra (a.s) Fatıma’ya
(a.s) hamile olunca Fatıma (a.s) onunla karnındayken konuşuyordu. Onun dostu
idi. Ona sabretmesini öğütlüyordu. Hatice (a.s) bu durumu peygamber’den (s.a.a)
gizliyordu. Bir gün Peygamber (s.a.a) içeri girdi ve Hatice’nin (a.s) yanında
olmayan bir kişiyle sohbet ettiğini duydu. Şöyle buyurdu:
-Ey Hatice, kiminle konuşuyorsun?
Hazret-i Hatice (a.s) şöyle cevap verdi:
-Karnımda olan çocuk benimle konuşuyor.
Sonra Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
-Şimdi Cebrail, bana bu çocuğun kız olduğunu, tertemiz,
kutlu ve bereketli bir soy sahibi olacağını haber verdi. Yüce Allah benim
soyumu ondan yaratacak, dinin imamları onun soyundan olacaklardır.” Hazret-i
Fatıma’nın (a.s) doğum zamanı yaklaşınca, Hatice (a.s) kendisine yardım
etmeleri için Kureyş kadınlarına ve Haşim oğullarının kadınlarına birini
gönderdi. Ancak onlar cevap olarak şöyle söylediler: “Sen bizim sözümüzü
dinlemedin. Abdulmuttalib’in fakir, yoksul ve yetim oğluyla evlendin. Onun için
senin evine gelmeyeceğiz.”
Hazret-i Hatice’ye (a.s) onların cevabını söyledikleri zaman
çok üzüldü. Ancak, uzun boylu esmer dört kadının yanında hazır olduğunu gördü.
Hatice (a.s) onları görünce korktu. Ancak, onlardan biri şöyle dedi: “Ey Hatice
(a.s) korkma. Bizi yüce Allah sana yardım etmemiz için gönderdi.
İlk kadın, “Ben Sare, İbrahim’in karısıyım” dedi.
İkinci kadın, “Ben Asiye, Mezahim’in kızıyım” dedi.
Üçüncü kadın, “Ben Meryem, İmran’ın kızıyım” dedi.
Dördüncü kadın, “Ben Külsüm, İran’ın oğlu Musa’nın kız
kardeşiyim” dedi.
Cennetlik olan bu dört kadın, on huri ile birlikte
Fatıma’nın (a.s) doğumu için Hatice’ye (a.s) yardım ettiler.[11]
6-Hazret-i Hatice’nin (a.s) Ali b. Ebi Talib’e İmanı
Merhum Meclisi, Bihar’ul-Envar’da Hazret-i Haticece’nin
(a.s) Ali’ye (a.s) olan ilgisini ve şefkatini şöyle nakletmiştir: “Hatice (a.s)
Peygamber (s.a.a) ile evlendikten sonra Ali (a) dünyaya gözlerini açtı. Allah
Resulü (s.a.a) Hatice’ye (a.s) Ali’nin (a) sevgisi ve muhabbeti hakkında
birşeyler söyledi. Ondan sonra, Ali’ye (a.s) karşı büyük bir ilgi göstermeye
başladı. Ali’yi (a.s) hizmetçileri yardımıyla elbise, süs eşyaları ve ihtiyaç
malzemeleri gönderiyordu. Bunu gören insanlar şöyle diyorlardı: “Ali, Hatice’ye
göre en sevilen kişi ve onun gözünün nurudur.”
Hatice’nin (a.s) hediyeleri, sabah akşam Ebu Talib’in evine
yağıyordu.[12]
Bunlara ilave olarak, Hatice (a.s) o zaman bu görevle
sorumlu olmamasına rağmen, Ali (a) ve evlatlarının velayetini kabul etmişti.
Merhum Mahallati, Meclisi’den şöyle nakletmektedir: “Birgün
Allah Resulü (s.a.a) Hatice’yi (a.s) yanına çağırarak şöyle buyurdu: “Bu
Cebrail’dir ve Müslüman olmak için bazı şartların olduğunu söylüyor. İlki;
Allah’ın bir olduğunu söylemektir. İkincisi; Peygamber’in risaletini kabul
etmektir. Üçüncüsü; Şeriat’ın emirleri ile amel etmek ve ahirete iman etmektir.
Dördüncüsü, O’nun çocuklarından olan masum imamlara ve emir sahiplerine uymak,
onların düşmanlarından uzak durmaktır. Hazret-i Hatice (a.s) onların hepsini
söyleyerek kabul etti.[13]
7-Hazret-i Hatice’nin (a.s) İslam’a Yardımı
Tarihçiler Hazret-i Hatice’nin 8s) servetini şöyle
açıklamışlardır:
1-Onun ticaret mallarını taşıyan binlerce devesi vardı.
2-Evinin çatısına ipek iplerle yeşil ipekten bir kubbe
yapılmıştı. Bu onun zenginliğinin göstergesiydi.
3-Onun hizmetini yerine getiren dörtyüz köle ve cariye[14]
Ebu Cehil ve Ukbe b. Ebi Muit gibi Kureyş’in en
zenginlerinin serveti, Hazret-i Hatice’nin mal varlığı karşısında hiç
sayılıyordu.
Hatice (a.s) Peygamber efendimizle (s.a.a) evlendikten
sonra, bütün mal varlığını, Allah Resulü’nün (s.a.a) kullanımına sundu.[15]
İslam’ın ilerleyişinin önünü ekonomik ambargo ile önlemeye
çalışarak “Allah Resulü’nün yanındakilere, dağılıp gidinceye kadar, infak
etmeyin”[16] şeklinde aptalca sözler söyleyen münafıklar karşısında bütün
varlığını İslam’ın yayılması için harcadı. Özellikle, Ebu Talib vadisinde
ambargo altında yaşadıkları günlerde, Peygamber (s.a.a) ile birlikte olmasının
ve ona manevi olarak büyük destek vermesinin yanısıra bütün mal varlığını da
İslam’ı savunmak ve Müslümanlar’ı korumak için harcadı.
Gerçekten O’nun, Bakara suresindeki sakınanların ölçütü
olduğunu söylemek gerekir.
Onlar (sakınanlar) gayba inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine
rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler.”[17]
“Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle: Eğer şu dünya hayatını
ve onun süsünü istiyorsanız, haydi gelin size boşanma bedellerinizi vereyim ve
sizi güzellikle serbest bırakayım. Eğer Allah’ı, Resulünü ve ahiret hayatını
istiyorsanız, Allah sizin iyileriniz için büyük bir ödül hazırlamıştır.”[18]
“Sizden kim, Allah’a ve Resulüne itaat eder, iyilik yaparsa,
ona da ödülünü iki kat olarak veririz. Kendisi için bol ve bereketli bir rızık
da hazırlamışızdır.”[19]
Hazret-i Hatice’nin (a.s) Allah Katındaki Makamı
Zürare, Hamran İbn-i Ayen’den, o da Muhammed b. Müslim
yoluyla İmam bakır’dan (a.s) şöyle nakletmişlerdir:
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Mirac’ta olduğum gece, manevi yokluktan dönüşte Cebrail’e
şöyle dedim:
-Ey Cebrail bir ihtiyacın var mı?
Cebrail şöyle cevap verdi:
-Allah’ın ve benim selamımı Hatice’ye (a.s) söylemeni
istiyorum.
Peygamber (s.a.a) Cebrail’in haberini Hatice’ye (a.s)
ulaştırınca, şöyle cevap verdi:
-Allah selam’dır, selam O’ndandır ve selam O’na dır.
Cebrail’e selam olsun.[20]
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hatice (a.s) vefat
ettiği zaman, Fatıma (a.s) Peygamber’in (s.a.a) etrafında dönüyor ve şöyle
soruyordu:
-Ey Allah Resulü! Annem nerededir?
Allah Resulü (s.a.a) ona cevap vermedi. Ancak, Fatıma (a.s)
sorunun cevabını ısrarla istiyordu. Peygamber (s.a.a) Fatıma’ya nasıl bir cevap
vereceğini bilmiyordu. Sonra Cebrail inerek şöyle dedi:
Yüce Allah, Fatıma’ya Allah’ın selamını bildirmeni ve şöyle
söylemeni buyuruyor:
Annen, duvarları altın, sütunları kırmızı yakut’tan olan
zümrüt bir evdedir. O, Firavun eşi Asiye ile İmran kızı Meryem’in arasındadır.
Sonra Fatıma (a.s) şöyle dedi: “Kuşkusuz Allah selamdır. Selam O’ndandır ve
selam O’nadır.[21]
Aynı şekilde, Peygamber efendimiz (s.a.a) ölüm döşeğinde
iken, Fatıma’nın (a.s) annesinin kıyametteki makamı hakkında soru sorduğu da
rivayet edilmiştir. O soru şöyle idi: “Annem Hatice-i Kübra, o gün nerede
olacaktır?”
Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle cevap verdi: Hatice, dört
kapısı cennete açılan bir sarayda olacaktır.”[22]
Sefinet’ul-Bihar’da merhum Muhammdis Kummi şöyle
söylemektedir:
“Yüce Allah, Hz. İsa’ya Peygamber efendimizin özelliklerini
açıklarken “O’nun soyu “mübareke”den olacaktır” şeklinde vahyederek, Hatice’yi “mübareke”
olarak açıklamıştır.
Kenz’ul-Ummal’da şöyle nakledilmektedir: A’raf suresinin 46.
ayetinde yer alan “Araf üzerinde herkesi yüzlerinden tanıyan adamlar vardır”
hakkında “onlar, Peygamber (s.a.a) Hatice (a.s), Ali (a.s), Fatıma (a.s), Hasan
(a.s), Hüseyin (a.s)dir” şeklinde rivayet edilmiştir.
Yine, Ebu Müslim Hulayi, Peygamber’e (s.a.a) “Allah; Âdem’i,
Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini seçip âlemlere üstün kılmıştır” (Al-i
İmran/33) ayeti hakkında sorunca Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Ali, Hasan,
Hüseyin, Hamza, Cafer, Fatıma ve Hatice’dir”[23]
Peygamber Efendimizin (s.a.a) Hz. Hatice’ye (a.s) İlgisi
Hazret-i Hatice (a.s) Peygamber efendimizle (s.a.a) birlikte
24 yıl yaşamıştır.[24] Hatice (a.s) hayatta iken Peygamber (s.a.a) başka bir
kadınla evlenmedi, Hatice (a.s) vefat ettikten sonra Hatice’nin (a.s) kabrine
inerek oraya yerleştirdi.[25]
Abdullah b. Cafer, Ali’den (a.s) Peygamber’in (s.a.a) şöyle
buyurduğunu nakletmiştir:
“Ümmetimin kadınlarının en üstünü Hatice’dir. Önceki ümmetlerin
en üstün kadını da Meryem idi”[26]
Enes b. Malik’ten Peygamberimize (s.a.a) ne zaman hediye
getirilse şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Onu falan kadının evine götürünüz. O
kadın, Hatice’nin dostu idi ve Hatice’yi seviyordu.”[27]
Peygamberimizin (s.a.a) eşi Ayşe şöyle söylemiştir:
“Peygamber, onu andığı zaman duyduğumda, kurban kestiği zaman onu Hatice’nin
dostlarına hediye verdiğinde, Hatice’yi kıskandığım kadar, başka bir kadını
kıskanmadım.[28]
Aişe şöyle söylemiştir: “Peygamber (s.a.a) Hatice’yi anmadan
ve onu için bağışlanma dilemeden evden dışarı çıkmıyordu. Yine bir gün onu
andı. Ben de kıskanarak, şöyle dedim:
-O yaşlı bir kadındı. Allah, size onun yerine ondan daha
iyisine verdi.
Peygamber öfkelenerek şöyle buyurdu:
-Hayır! Allah’a yemin ederim ki ondan daha iyisini bana
vermemiştir. Hatice gibisi nerededir? O, insanlar beni inkar ettiği zaman, iman
etti. O, insanlar beni yalanladığı zaman, doğruladı. O, malıyla bana yardım
etti. Yüce Allah kadınların arasında, yanlızca ondan çocuk verdi.
Şöyle nakletmişlerdir: Peygamber (s.a.a) ne zaman Hatice’nin
(a.s) adını duysa ağlardı.
Yine şöyle nakledilmiştir:
Bir gün yaşlı bir kadın Peygamber’in (s.a.a) yanına geldi.
Peygamber (s.a.a) ona çok şefkatli davrandı. O yaşlı kadın gittikten sonra,
Aişe nedenini sorunca Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Bu kadın, Hatice (a.s) zamanında bize gelirdi.”[29]
Hazret-i Hatice’nin (a.s) Vefatı
Müslümanlar, Ebu Talib vadisinde üç yıl zor şartlar altında
yaşadıktan ve Hazret-i Hatice’nin (a.s) mali yardımları sayesinde kurtulduktan
sonra, zorluklar Hazret-i Hatice’nin (a.s) direncini kırarak ömrünü kısalttı.
Dolayısıyla, ondan sonra hastalandı.
İlk önce, Peygamber’in (s.a.a) büyük koruyucusu Ebu Talip
(r.a) vefat etti. Bazı tarihçilerin nakline göre, üç gün sonra da Hazret-i
Hatice (a.s) 65 yaşında vefat ederek, “Hücun” bölgesine defnedildi.
Bu yazının sonunda şu olayında antılması gerekir ki;
Hazret-i Hatice (a.s) ölüm döşeğinde iken, Esma Binti Umeys’i yanına çağırarak,
kızı Fatıma (a.s) hakkında öğütler vermiştir. Sonra Fatıma’yı (a.s)
Peygamber’in (s.a.a) yanına göndererek, şefaatçi olması için, elbiselerinden
birini kefen olarak vermesini rica etti. Sonra gözlerini dünyaya kapattı.
Bu olay, Peygamber efendimize (s.a.a) çok ağır gelmişti.
Onun için, bir kaç gün evden dışarı çıkmadı ve o yılı “hüzün yılı” olarak
adlandırdı.
Ali b. Ebi Talib (a.s) da bu iki büyük insan hakkında şu
şiiri söylemiştir:
“Ey gözlerim! Aferin size!
Artık giden o ikisi gibisine bakmayacaksınız.
Büyük derin ırmağa ve kadınların kadınına,
O ilk namaz kılan kişidir.
Yüce Allah’ın arındırdığı ve üstün kıldığı
O seçkin kadına göz yaşı dökünüz.
Bu ikisinin ölümü gündüzümü geceye çevirdi.
Bundan sonra, geceleri
O iki kişinin üzüntüsüyle geçireceğim.
O ikisi, zalimlere karşı
Muhammed’in (s.a.a) dinine yardım ettiler.
Sözlerini yerine getirdiler.[30]
Dipnotlar