Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki lideri Yahya Sinvar ve Kassam
Tugayları Komutanı Muhammed Deif’in İsrail’in terör listesinde yer alması
şaşırtıcı değildir. Çünkü bu mücahidler, Hamas hareketinin diğer liderleri ve
direnişin diğer gruplarıyla birlikte özellikle Siyonist rejimin her tarafının
iç ve dış yenilgilerle kuşatıldığı, iktidar mücadeleleri ve anlaşmazlıklar
nedeniyle benzeri görülmemiş bir çöküşle karşı karşıya olduğu bir dönemde işgalci
İsrail rejimi için korkunç bir kâbus haline geldiler. Son iki yılda beş kez
tekrarlanan seçim öncesi bu çöküşün en bariz örneği, işgal altındaki
topraklarda üçüncü intifada ile ilgili faaliyetlerin yoğunlaşmasıdır.
Şehit Şirin Ebu Akile’yi şehit edenler, Yahya Sinvar ve onun
şimdiye kadar birçok defa suikasta uğrayan ve bu suikastların birinde ölümcül
bir şekilde yararlanan ve mucizevi bir şekilde ve Allah’ın yardımıyla kurtulan
yoldaşı Muhammed Deif’i de şehit etmekten kaçınmayacaktır.
Ancak bu iki komutana suikast düzenlemek şüphesiz işgalci
rejim için kolay olmayacak ve işgal altındaki toprakların içinde ve dışında
İsraillilere cehennemin kapılarını açacaktır.
Performansı işgalci rejim ve yerleşimciler için gurur
kaynağı olan Siyonist rejim güvenlik servisi, şimdi art arda birçok aşağılayıcı
yenilgi yaşıyor ve yakın zamanda Beerşeba, Tel Aviv, el-Hudayra ve Bney Brak’ta
Siyonistlerin hedef alındığı ve çoğu üst düzey askeri yetkililerden oluşan 19
Siyonist'in öldürüldüğü 5 fedakârlık operasyonuna şahit oldu ve tüm bunlar bu
rejimin güvenlik sistemlerinin zayıf olduğunu ve kolayca nüfuz edilebileceğini
gösterdi.
Yahya Sinvar (Ebu İbrahim) İsrail makamlarını korkuttu.
Çünkü o, sade, cesur, ölümden korkmayan ve şehadeti arzulayan ve en önemlisi,
bir savaş başlatmaya karar verme yeteneği ve Muhammed Deif’in koordinasyonuyla
çatışma ateşini yakma gücü olan bir adamdır ve bu, Mescid-i Aksa ile dayanışma
doğrultusunda İsrail hedeflerine yapılan son roket saldırısında, tüm İsrail
havaalanlarının kapatılmasında ve 6 milyon İsraillinin 11 günden fazla
sığınmaya zorlanmasında somutlaşmıştır. Yahya Sinvar, güpegündüz Gazze'deki
el-Cezire ofisine gidip, Şirin Abu Akile’nin şehadetinden dolayı taziyelerini
ileterek işgalci rejime meydan okudu ve onun el-Cezire ofisine gidişi
televizyondan canlı yayınlandı.
İsrail şimdi, tehdit eden, ancak başına gelebilecek korkunç
sonuçlardan korktuğu için bu tehditleri yerine getirmekten kaçınan dişsiz ve
pençesiz bir sırtlan gibidir.
Bu rejimin son dönemde Yahya Sinvar, Muhammed Deif ve
arkadaşlarına yönelik suikast tehditleri de bu bağlamda yorumlanabilir. İşgalci
rejimin bu ayın sonundaki askeri tatbikatları da bu rejimin tüm vücudunu saran
korku ve dehşetin yansımasından başka bir şey değildir. Bu tatbikatlar,
güvenlik bulmak için göç eden korkuya kapılmış yerleşimcilere güven vermek için
başarısız bir çabadır.
Kaderi, Meretz partisinin Arap bir milletvekiline bağlı olan
(Gayda Rinavi Zuabi) ve Başbakanının Knesset'teki sandalye sayısı altıyı
geçmeyen bir rejim, savunmasız bir gazeteci olan Şirin Ebu Akile’yi körü körüne
öldürebilir ama Yahya Sinvar ve Muhammed Deif’e suikast düzenlemeye asla
cesaret edemez. Çünkü böyle bir eylem, bu rejimin yok olması için geri sayım
demektir.’