Allah Teala'yı Tanımayı Zorunlu Kılan Akli Deliller

GİRİŞ: 17.06.2022 10:21      GÜNCELLEME: 17.06.2022 10:21
Rasthaber -  Allah Teala'yı tanımanın gerekliliği hakkındaki bu birkaç hadisten sonra şimdi de konuyu akli yönden kısaca inceleyelim.

Allah Teala'yı tanımanın gerekliliği kelam ilminde akli yönden ele alınmış ve bu gibi araştırmaların gerekliliği için birçok akli delil zikredilmiştir. Biz sadece bunların bazısına işaret edeceğiz:

Birinci Delil:

Fıtrattan Kaynaklanan Bilinçlenme İçgüdüsü

İnsanı Allah Teala'yı tanımaya ve onu bu gibi konularda araştırma yapmaya zorlayan şey, onun kendi yaratılışı ve fıtratıdır. Başka bir deyişle insan aklı kendi zatında bulunan içgüdülerle bu tür araştırmalara girmiş ve girmek zorundadır da.

O içgüdülerden birisi, insanın bilinçlenme içgüdüsüdür. Bu içgüdü istisnasız her insanda vardır. İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren etrafında bulunan varlıkların ne olduklarını, onların ve kendisinin nasıl meydana geldiğini ve sonunda ne olacaklarını anlamaya çalışır. Bunu kavramak onun için en büyük amaç sayılmaktadır. Bu içgüdü ta çocukluktan insanda uyanmaya başlar. Çocuğun baba ve annesini soru yağmuruna tutması, işte bu içgüdünün zorlaması sonucudur. Elbette bu içgüdü her şahısta var olmasına rağmen, bütün insanlarda eşit derecede olmayabilir ve her dönemde çalışma alanı değişebilir. Örneğin, çocukluk yaşlarında çocuğu basit şeyleri öğrenmeye zorlayan bu içgüdü, daha sonraları derinleşerek insanı daha derin ve ağır şeyleri bilmeye zorlar. İşte insanı Allah Teala'yı tanımaya ve bu gibi konularda araştırma yapmaya iten en büyük etken de bu duygudur. Çünkü, kavrayış seviyesi yükselen her insanın zihninde bu defa; "Ben neyim? Bu alem nedir? Nereden geldik? Bizi var eden biri var mı? Nereye gideceğiz?" gibi sorular doğar ve bunlara müspet veya menfi bir cevap buluncaya kadar rahat edemez. O halde insan aklı, yaratılışı gereği Allah'ı aramak zorundadır.

İkinci Delil:

Muhtemel Zarardan Kaçınma Duygusu

İnsanı bu sahada araştırmaya zorlayan ikinci bir etken de, yine insanın kendi yaratılışında bulunan muhtemel zarardan kaçınma ve muhtemel bir yararı elde etme duygusudur. Yani, insan aklı, doğuştan herhangi bir zarar ihtimali olduğunda, özellikle de önemsenecek bir zarar olduğu söz konusu ise, onu önleyici tedbirlere baş vurur. Muhtemel bir yararla karşılaşınca da onu elde etme yollarını araştırır. Bu duygu ve aklın bu hükmü hepimizde bulunmaktadır. Örneğin, muhtemel bir deprem veya sel karşısında tedbir almamız veya ihmalkarlıktan dolayı muhtemel bir yararı kaçırdığımızda kendimizi kınamamız, bu duygudan ve aklın bu hükmünden kaynaklanır.

Bu duyguya sahip olan insan, bir takım çok muhterem, sadık, dürüst ve son derece üstün akıl ve bilgi sahibi olan insanların, Allah tarafından gönderilen peygamber olduklarını iddia ederek, insanları O'na iman getirip, O'nun emirlerine itaat etmeye davet ettiklerini, O'na inanıp itaat edenler için büyük mükafatların, kafir olup isyan edenler için de büyük ve acı verici azapların olduğunu ileri sürdüklerini, üstelik hem onların kendilerinin bu yolda istikrarlı olduklarını, hem de doğru, akıllı, bilgin kimselerin onlara iman edip uyduklarını gördüğünde, ister istemez içerisinde onların sözünün doğru olabileceği ihtimali doğar ve bu nedenle kendi yaratılışında bulunan bu duygusu gereğince aklı, ona bu konuda gereken araştırmayı yapıp tedbirli olmasını emreder. İşte bu duygu, insanı özel olarak Allah Tebareke ve Teala, genel olarak da din hakkında inceleme yapmaya zorlayan, insanın kendi yaratılışından kaynaklanan ayrı bir etkendir.

Üçüncü Delil:

Şükran Duygusu

İnsanı Allah Teala'yı tanımaya iten bir diğer etken de, insanın iyilik karşısında minnettar olma duygusu ve insan aklının, her iyilik ve nimet karşısında iyilik yapana ve nimet sahibine teşekkür etmenin gerekliliğine dair olan hükmüdür. İşte bu duygu ve aklın bu hükmü gereğince, her insan kendisine yapılan iyilik karşısında minnet duyar ve iyilik yapana teşekkür eder.

Öte yandan insanoğlu, dünyaya gözünü açtığı andan itibaren kendisinin yararlanması için hazırlanan nimetlerin sayılmasının imkansız olduğunu görür ve ister istemez sahip olduğu bu duygu gereğince aklı, ona bu nimetlerin sahibine teşekkür etme emrini verir. Nimet sahibini tanımadan da ona teşekkür etmek mümkün olmadığından; aklı onu bu nimetleri kendisi için hazırlayanı tanımak ve bu konuda araştırma yapmak zorunda bırakıyor. İşte böylece insan nimet sahibini tanımayı araştırmaya koyulur.

Buna göre, insanın Allah Teala'yı tanıma isteği ve genel olarak dini araştırması onun kendi akli yapısı ve fıtratında bulunan duygulardan kaynaklanır.

Böylece bazı materyalistlerin ileri sürdükleri; "İnsanı din konusunda araştırmaya iten ve dine yönelten bir takım dış etkenlerin olduğuna" dair görüşlerinin batıl olduğu ortaya çıkmaktadır. Fakat biz yine de aşağıda onların ileri sürdükleri etkenleri ele alarak kısaca inceleyeceğiz.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM