“İKTİDAR, ADETA BÖLÜMÜ BİTİRMEK İÇİN TÜM TUŞLARA BASAN
BİLGİSAYAR OYUNCUSU GİBİ”
İktidarın hayat pahalılığını ortadan kaldıramadığına değinen
Karamollaoğlu, bu durumun oluşturduğu olumsuz havaya karşı ise seçime yönelik
ellerindeki tüm kartları ortaya koyduğunu belirtti. Karamollaoğlu, “İktidar,
adeta bölümü bitirmek için tüm tuşlara basan bilgisayar oyuncusu gibi
davranıyor. Ne var ki iktidarın vatandaşa verdiği müjdeler, bu hayat
pahalılığının yanında birer köpükten farksız gözüküyor. Sözde ‘en büyük müjde’
olarak takdim edilen konular bile birkaç hafta içinde etkisini bitiriyor.
Asgari ücret zammı, ek gösterge, EYT düzenlemesi derken, yakın zamanda
açıklanan TOKİ kampanyası; iktidarın, kendisinden hızla uzaklaşan seçmene
yaptığı son girişimlerden birisi oldu” diye konuştu.
“GEÇMİŞTEKİ MÜJDELERİN AKIBETİ NE OLACAK?”
İktidarın yaptığı girişimler ile dar gelirli vatandaşların
ev sahibi olma hevesini kullandığına vurgu yapan Karamollaoğlu, vatandaşın
hayalleri ile oynandığına dikkat çekerek, “Bu sefer 500 bin konut müjdesi veren
Cumhurbaşkanı, acaba 2019 yılında müjdesini verdikleri 100 bin konutun
akıbetinden haberdar mı merak ediyoruz. Biz söyleyelim, 2019’da benzer
cümlelerle duyurulan 100 bin konut projesi temel aşamasından öteye geçemedi.
Aksaray’da gölete dönüşen bu temellerden biri 16 yaşındaki bir yavrumuzun
ölümüne sebep oldu. Birbirine bağlamak için değil. Bir gerçeği ortaya koymak
için bunları söylüyorum. TOKİ, vatandaşın umutları üzerine inşa edeceği bu 500
bin konuta başlamadan önce acaba 2019’daki, hatta 2018 ve 2020’de kuraya açtığı
projeleri de bitirebilecek mi? Biz bunun endişesini, şüphesini taşıyoruz”
ifadelerini kullandı.
“GELİRİNİ ARTIRAMADIKLARI AİLELER İLE İLGİLİ OLMAYAN BİR
PROJE”
Sosyal konutlar ile ilgili ödeme planlarına dikkat çeken
Karamollaoğlu, ödeme koşullarının dar gelirli vatandaşa uygun olmadığını
belirterek, “ İstanbul’da 18 bin lira, Türkiye genelinde ise 16 bin liranın
altında geliri olanların bu projelerde herhangi bir payının olmayacağı
biliniyor. Bu bir itiraf, kendileri söylüyor bunu. Çalışanlarımızın tahminen
yaklaşık yüzde 70’i bu gelirin altında bir ücrete mahkûm. Mesela Sayın Bakan’ın
ifadeleriyle; ‘biraz dişini sıkarak, biraz eşinden, dostundan borç alarak,
biraz ek mesai yaparak ödeyebilirsiniz’ dedi Bakan. El insaf. Bu açık bir
şekilde gösteriyor ki. Gelirini artıramadıkları bu aileler ile ilgili olmayan
bir proje” diye konuştu.
“KONUTA SADECE KÜÇÜK BİR AZINLIK ULAŞABİLİYOR”
TOKİ tarafından yürütülecek projenin vatandaşa faydasının
olmayacağına dikkat çeken Karamollaoğlu, yapılacak evlerin devletin açığını
kapatmaya yönelik olduğunu belirterek, “Bir projenin önüne ‘sosyal’ ibaresi
eklenince; o proje, sosyal bir proje olmuyor maalesef. Bunu iktidar akıl
edemiyor. Bu hiç de ‘sosyal olmayan konut projesi’nin ödeme planlarıyla, yine
ancak toplumun belli bir kesimi ev sahibi olabilir. 500 bin konutun bugünkü
şartlarda tamamlanabileceğini sanmıyorum. Açıkça söyleyeyim, bu paralar sıkışık
oldukları, açıkları kapatmak için kullanılacak yine. Bakınız, Merkez Bankası
tarafından yayımlanan konut fiyat endeksine göre; son bir yılda konut fiyatları
yüzde 173,8 oranında artış göstermiştir. Konut fiyatlarında son bir yıldaki
artış, konutu sadece küçük bir azınlığın erişebileceği bir meta haline getirmiş
bulunuyor maalesef” dedi.
“PROJE HİÇBİR YARAYA MERHEM OLMAYACAK”
1999 depremi ile birlikte alınmaya başlanan Özel Tüketim
Vergisi’ne de değinen Karamollaoğlu, toplanan vergiler ile 17 yılda yeni
binaların yapılabileceğine dikkat çekerken, ancak toplanan vergilerin başka
yerlerde kullanıldığına vurgu yaparak, “Depremin yaralarını sarmak için bugüne
kadar toplanan vergilerden sadece özel iletişim vergisiyle, toplam 2 milyon 467
bin 500 kişinin konut sorunu çözülebilecekti ve Türkiye, bugün yaşadığı konut
sorununu yaşamayacaktı. Biraz önce söylediğim gibi. Siz bir yerde kaynak
oluşturuyor fakat o kaynakları başka yerlerde kullanıyorsunuz. Bu iktidarın
yönetiminden Türkiye’de sıkıştı. Özetle; ‘Büyük Konut Hamlesi’ diye sunulan ve
seçim yatırımı olduğu açık olan TOKİ projesinin hiçbir yaraya merhem olmayacağı
açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Üzülerek ifade ediyoruz. Bu proje önemli bir
proje. Mutlaka çözüme kavuşturulmalı” diye konuştu.
“ERDOĞAN, EKONOMİST OLDUĞU İDDİASINI VE ISRARINI
SÜRDÜRÜYOR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından söylenen ‘ben
ekonomistim’ lafını hatırlatan Karamollaoğlu, enflasyon ile ilgili
açıklamalarına tepki göstererek, “Ekonomi yönetimi duvara tosladı ama Sayın
Erdoğan hâlâ, ‘enflasyon aşılamaz bir tehlike değil’ diyor ve ‘ekonomist’
olduğu iddiasını ısrarla tekrarlıyor. Artık vatandaş ümidi kesti. Kendisinin de
ben bu işi biliyorum demesi en büyük sorunlardan birisi. ‘Ekonomist’ olan
birisinin 20 yıldır yönettiği ülkemizde ise tanesi 2-3 liraya ulaşan yumurta,
litresi yirmi lirayı aşan süt, bugün pek çok çocuğun erişemediği gıda sıkıntısı
ile karşı karşıya kalan ailelere şahit oluyoruz. Makroekonomik verilere
baktığımızda da, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre; önümüzdeki
bir yıl içinde Türkiye’nin sadece dış borç ödemesi 182 milyar dolara dayandı.
Ayrıca her geçen gün bozulan dış ticaret açığı endişelerimizi daha da
artırıyor. Bu arkadaşlar sadece ihracattan bahsediyor. Ama bunun bir de
ithalatı var. İşte o es geçilirse iflas edersin, bunun bedelini ise ülke öder”
ifadelerini kullandı.
“KÜRSÜDE KONUŞTUKLARI İLE İNDİKTEN SONRA YAPTIKLARI
FARKLI”
Türkiye’nin dış borcunun ve dış ticaret açığının bir döviz
darboğazını tetikleyeceğini ifade eden Karamollaoğlu, iktidarın çözüm bulmak
yerine seyrettiğine dikkat çekerek, “Türkiye’nin bu denli döviz ihtiyacı
olduğunu gören uluslararası finans çevreleri ise Türkiye’yi olağanüstü yüksek
faiz oranlarına zorlamaktadır. Başkalarının yüzde 2 ile kullandığını biz yüzde
8-9-10 ile kullanmak zorunda kalıyoruz. Böylece faize karşı olduğunu ısrarla
vurgulayan iktidar, ülke kaynaklarını dış finans çevrelerine faiz olarak
akıtmaktadır. Maalesef kürsüde konuştukları ile kürsüye çıkmadan önce ve
kürsüden indikten sonra yaptıkları işler arasındaki tezatlık her geçen gün
artan bir iktidarla karşı karşıyayız. Üzülerek ve söylediğim cümlenin
ağırlığını bilerek ifade ediyorum ki; lastik gibi esnek bir ahlak anlayışları
ve her an keskin bir U dönüşü yapmaya uygun siyaset anlayışları var” dedi.
“GENÇLERİN KARNINI DOYURAMAYAN İKTİDAR, 5 YIL DAHA
YÖNETME YETKİSİ İSTİYOR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üniversite
öğrencilerinin bursları ile ilgili açıklamalarını anımsatan Karamollaoğlu,
artan burs miktarının öğrencilere fayda sağlamadığını belirterek, “Sayın
Erdoğan, her fırsatta üniversiteli gençlere verilen burs miktarını örnek
veriyor. İktidara geldiklerinde 45 lira olan öğrenci bursunun, paranın değerine
bağlı olarak 800 liraya çıkışını anlata anlata bitiremiyor. Ama ne hikmetse,
bursu artan üniversiteli gençlerin sofrasındaki ekmek her geçen gün küçülüyor.
KYK yurtlarındaki 2-3 kişilik odaları ranza koyarak hapishane hücresine çeviren
hükümet, şimdi de yemeklerde fiks menü tarifesine geçti. Öğrenciler artık sabah
kahvaltısında zeytinli poğaça yemeye mecbur bırakılıyor. Zeytinli poğaça
dediklerinin içinde zeytini bulamıyorlar. Gençlerimiz, dışarıda yemek yemeyi
bırakmış, yurtlarda karınlarını doyurmaya çalışıyor ancak şimdi kaldıkları
yurtlarda bile yalnızca açlıklarını giderecek kadar yiyebiliyor. Geleceğini
emanet edeceği gençlerin karnını doyuramayan iktidar, şimdi 5 yıl daha yönetme
yetkisi istiyor, 2053 ve 2071 hedeflerinden söz ediyor” ifadelerini kullandı.
“DIŞ POLİTİKADA İTİBAR EKONOMİK VE SOSYAL RAKAMLARINIZ
İLE BELİRLENİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’deki temaslarına da değinen
Karamollaoğlu, temasların önemli olduğunu belirterek, “Türkiye, savaşın değil
barışın, çatışmanın değil diyaloğun esas olduğu bir süreç için her türlü
ülkeyle, her türlü oluşumla temas halinde bulunmalıdır. Önemli bir vazifedir.
Ancak bir gerçeği de ifade etmek isteriz ki; dış politikadaki itibarınız ve
etkinliğiniz, içerdeki gücünüz ile doğrudan doğruya orantılıdır. Eğer
istikrarlı bir ekonominiz, güçlü bir demokrasiniz, güven veren bir adaletiniz
yoksa etkili bir dış politikanız da maalesef olamaz. Size bakanlar arkanızdaki
milletin durumuna da bakarlar. Türkiye’de ki iç meselelerde iktidarın tavrını
da incelerler. Çünkü dış politikadaki itibarınız sembolik fotoğraflarla, boyla
posla değil, ekonomik ve sosyal rakamlarınızla belirlenir. Ekonominiz açık bir
şekilde ne halde olduğunu gösteriyor. En azından dolara baktığımızda son 1
senede yaşananlar ortada. Maalesef bugün sadece rakamlar değil, bugün
demokrasimiz de, adaletimiz de endişe verici noktada. Zaten bu yüzden dün
meydan okuduğunuz ülkelerle dost olmak zorunda kalıyorsunuz. Bu yüzden, Şanghay
ile New York, Putin ile Biden, Patriot ile S-400 arasında savrulup duruyoruz.
Bugün ‘ak’ dediğinize yarın ‘kara’ demekten kaçmıyorsunuz” diye konuştu.
“HERKESLE KUCAKLAŞAN BİR CUMHURBAŞKANINA İHTİYACIMIZ VAR”
İktidarın, rotasını kaybetmiş bir gemi gibi sürekli dümen
kırdığına dikkat çeken Karamollaoğlu, Cumhuriyet tarihinde en fazla ABD
ziyaretinin Sayın Erdoğan tarafından gerçekleştirildiğine vurgu yaparak,
“Bölgesel barış için kalıcı çözümün adresi ne Washington ne de Moskova’dır. Ne
NATO ne de Şanghay 5’lisidir! Bunu sayın Erdoğan’ın kabul etmesi gerekir. Çare;
kendi ayaklarının üzerinde durabilen bir Türkiye oluşturmaktır. Ekonomisini
güçlendirmiş, demokrasisini oturtmuş bir Türkiye’ye ihtiyacımız var bizim. Çare
şahsiyetli bir dış politikadır, D-8‘leri canlandıracak bir politika anlayışına
gelmektir. Biz bunların hiçbirini gerçekleştiremiyoruz. Görüntüler güzel bazen,
ABD’de Central Park’ta az korumayla yürüyüş yapan, her kesimden insanlarla
rahatça sohbet edebilen Cumhurbaşkanımız var ama kendi ülkesinde bin kişilik
koruma ordusuyla, dışarıda gezebilen birisi. Neden, çünkü kendisini güvende
hissetmiyor. Tıpkı New York Central Park’ta nasılsa, Ankara Altınpark’ta,
İstanbul Taksim’de, İzmir Kordon’da, Diyarbakır Sur’da da aynı şekilde
insanlarla kucaklaşabilen bir Cumhurbaşkanı’na ihtiyacımız var” ifadelerini
kullandı.