Prof. Görür'ün açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Ben bir yer bilimci olarak şununla da bağdaştırınca daha da
içten içe sinirleniyorum; Bu bölgede depremin olacağını, buranın bir deprem
kenti olduğunu, büyük bir depreme gebe olduğunu ben başta olmak üzere birçok
yer bilimci arkadaşımız da söyledi ki özellikle 2020 yılının ocak ayında Elazığ
depremi olduğu zaman ben Elazığ depremini değerlendirirken gazetecilere şunu
söyledim; ‘Bundan sonraki hedef Maraş yöresi olur, bundan sonra büyük
depremleri Maraş yöresinde yani Çelikhan, Erkenek civarında bekliyorum’ dedim,
nokta atışı gibi. Bu bilimsel bir öngörü, benim özel yeteneğim filan değil,
başka arkadaşlarım da bunu söylediler. Şimdi, bu uyarıyı 3 sene önce yaptık ve
hiçbir şekilde ciddiye alınmadığını, hiçbir çalışma yapılmadığını burada
görüyoruz. En azından burada yeterince çadır depolanma vs. yok muydu, işte
Hatay'da yangınlar var, gerekli jeneratörler, moloz kaldırma, göçük altından
kurtarma faaliyetleri yetersiz, bende gerekli hazırlığın olmadığı gibi bir
kanaat oluştu. Yıkımın büyüklüğünü göz önüne alırsak 10 ilde bu iş zor ama 10
ilin de deprem bölgesi olduğu, deprem gelebileceği eğer yıllarca önce
söylenmişse, biliniyorsa bir deprem kuşağında yer alan kentlerin olası bir
depremi düşünerek böyle bir yapı stoku, böyle bir alt yapı, böyle bir afet
yönetimi organizasyonuyla bu depreme yakalanmaları da doğrusu ‘Biz bu işi
sahada adam gibi yapmamışız, masa başında zaman geçirmişiz’ gibi bir algı
yarattı.
Ben İstanbul ölçeğinde kaybın çok büyük olacağını
düşünüyorum. Çünkü İstanbul'da mikro bölgeleme çalışmasının olması, kentin
mikro bölgeleme esaslarına göre mekanlarının kullanıldığı anlamına gelmiyor.
Yapılmaması gereken birçok yerde binalar yapılıyor. Zemin etüdü olmayan
yerlerde gökdelenler dikiliyor. Yani İstanbul gecekondu mentalitesiyle inşa
edilmiş bir kent, yüzde 60'ı mühendislik hizmeti bile görmemiş. Böyle bir kent
büyük bir depremde bu yapı stokuyla büyük zayiat verir.
Bizde bugün aklı başında bir yönetici ‘bu bilgileri bana
getirin’ derse, Türkiye'deki bütün deprem kuşaklarına ait temel bilgiler çok
kısa zamanda önüne konabilir. Ülkede bilim dünyası, üniversiteler ve MTA gibi
bazı kamu kuruluşları bunları yapabilecek niteliktedir. Bunu isteyen yönetici
yok. Türkiye büyük ölçüde bir deprem ülkesi, dolayısıyla deprem bu ülkenin en
önemli, en temel, en gerçek sorunlarından biri. Yani ekonomi kadar, işsizlik
kadar, ‘çocuklarımız yatağa aç girmesin’ düşüncesi kadar önemli. Niye bunu siz
bir gün bile gündeme getirip ciddiye almıyorsunuz?
İktidar kentsel dönüşümü başlattı, sonradan yanlış
uygulandı, rantsal dönüşüme döndü. Bir şeyi ortaya koymakla o işi
gerçekleştirmek ayrı bir şey. Ben şunu diyorum; ister muhalefet olsun, ister
iktidar deprem parti ayrımı yapmaz. Bugün ölenlerin, göçük altında kalanların
hangisi AKP'li, hangisi CHP'li, hangisi MHP'li bilmeyiz, bilmemize de gerek
yok, hepsi bizim insanımız. Dolayısıyla ben bu ülkede günlerce, saatlerce
televizyonlarda incir çekirdeğini doldurmayan lüzumsuz gündem maddeleriyle
konuşulduğunu görüyorum. Tamam konuşun ama unutmayın gün geçmiyor ki
sallanmayalım ve gün geliyor böyle binlerce insanımız ölüyor. Daha 23 sene önce
1999'da 25 bin insanımız öldü, 1939'da 33 bin insanımız öldü. Şimdi de 3-4 bin
kişi öldü diyorlar ya, bu sayı 10 binleri bulacak, bunu niye ciddiye
almıyorsunuz?”