Üstat Allâme Seyyid Muhammed Hüseyin Fazlullah ile
söyleşi
Soru: Kerbelâ faciasından sonra günümüze kadar
süregelen matem ve yas merasimleri sizce neden bu kadar önemli yer tutmuş ve
neleri temsil etmektedir?
M. H. Fazlullah: Müslümanlar arasında Hz.
Hüseyin'i anma merasimlerini tertiplemek birçok açıdan önem arz etmektedir:
İmam Hüseyin (a.s) İslâmî bir semboldür. Bütün Müslümanlar
ona sevgi beslemek ve ona saygı göstermek noktasında birleşiyorlar. Çünkü o,
cennet gençlerinin efendisidir. Ve çünkü o, Hz. Peygamber'in (s.a.a) torunudur.
Peygamber (s.a.a) onu seviyordu, Allah'a, onu sevmesi ve onu sevenleri sevmesi
için dua ediyordu. Bu bakımdan Hz. Hüseyin, temel İslâmî çizgi açısından İslâmî
kardeşliğin de sembolüdür.
İmam Hüseyin'in söylemi, İslâm ümmetinin içinde, yönetim
erki düzleminde ortaya çıkan sapkın pratiğe karşı gelişen pratik İslâmî
çizgilerin belirlenmesi açısından belirleyici ve temel bir çıkıştır. Bu, İslâmî
hiçbir değer taşımayan ve İslâm ümmetine dayatılan önderliğe karşı bir
başkaldırı manifestosudur. Nitekim bu sapkın yönetim erkini destekleyen akım
da, İslâmî yöntemi temsil etmemektedir. Çünkü İslâmî hareket dosdoğru yola
iletmeyi hedeflerken ve izleyicisini fiilen bu yola iletirken, İslâm ümmeti arasında
ortaya çıkan bu sapkın akım yeryüzünde ifsadı ve yıkımı temsil ediyordu.
İmam Hüseyin (a.s) aşağıdaki sözleriyle buna dikkat
çekiyordu:
"Ey insanlar! Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: 'Sizden
biriniz, Allah'a verdiği sözü çiğneyerek, Peygamber'in (s.a.a) sünnetine
muhalefet ederek Allah'ın haram kıldıklarını helâl sayan, Allah'ın kulları
arasında günah ve düşmanlık esasında hareket eden zalim bir sultan görür de,
ona karşı gelmez veya sözleriyle onun pratiğini değiştirmeye yönelik
girişimlerde bulunmazsa, Allah'ın, bu kimseyi de, o zalim sultanın girdiği yere
girdirmesi üzerine aldığı bir haktır...' Haberiniz olsun! Şu kavim
(Emevîler), şeytana itaati prensip edindiler ve Rahman'a itaatten yüz
çevirdiler. Yeryüzünde fesadı açıktan işleyerek yaygınlaştırdılar. Allah'ın
koyduğu hadleri işlevsiz hâle getirdiler. Ganimeti kişisel mallarıymış gibi gasp
ettiler. Allah'ın haram kıldığını helâl ve helâl kıldığını da haram saydılar.
Ben bütün insanlar içinde buna itiraz edecek ve karşı koyacak insanların
başında geliyorum. Herkesten çok benim görevimdir bu...."
Hz. Hüseyin (a.s) meşru önderliğe bağlılığın, ona yardımcı
olmanın, onunla dayanışma içinde olmanın, gayri meşru sapkın önderliğe karşı
çıkmanın, Müslümanların maslahatlarından uzak bir siyasî yapılanmayı
reddetmenin, kamu mallarına el koymayı temel prensip hâline getiren haramzade
yönetim anlayışına karşı savaşım vermenin yöntemini kendi pratiğiyle ortaya
koyuyordu.
İmam Hüseyin'in hareketinin en belirgin özelliği, bütün
İslâm ümmeti çapında bir ıslâh talebini seslendirmiş olmasıydı. Bunun için de
marufu emretmeyi esas alıyordu. Çünkü marufu emretmekle İslâm ümmetini, her
hareketiyle Allah'ın rızasını gözetmeye yöneltmeyi hedefliyordu. Hareketinin
tamamlayıcı bir diğer unsuru da, münkeri nehyetmekti. Bu ise, ümmetin Allah'ın
rızasına aykırı davranışlarına karşı tepkisini ortaya koymasıydı. O, adil ve
insanî yönetim tarzı istiyordu. Ama bunda tamamen şefkat ve yumuşaklığı esas
alan bir yaklaşım içindeydi. Şiddet esaslı bir hareketi temsil etmiyordu. Çünkü
İmam Hüseyin (a.s) savaşçı olarak yola çıkmamıştı. Bilakis bir ıslâhatçı, bir
diyalog taraftarı ve ümmeti bilinçlendirme amacına yönelik bir değişimci olarak
yola çıkmıştı. Şiddet, ne Hüseyin'in, ne de yandaşlarının benimsedikleri bir
çizgiydi. Sadece kendilerini savunmak zorunda kaldıklarında savaşa başvurmak
durumunda kalmışlardı. Düşman kuvvetleri, kendisinden baskıcı ve zalim yönetime
boyun eğmeyi isteyince buna şiddetle karşı çıkmış ve ölümü göze almıştı. Bu da
gösteriyor ki, Hüseyin'in ıslâhatçı, değişimci söylemi, çağdaş ıslâhatçı ve
değişimci hareketlere örnek oluşturmalıdır. Bu ise, pratiğin doğasını iyi etüt
etmeye ve değişim olgusunun düşünsel, pratik ve yöntemsel gereksinimlerine
ilişkin sorunlarını çözümleme esasına dayanır. Unutmamak gerekir ki, Kerbelâ
hadisesi, mezhebi değil, İslâmî bir meseledir. Çünkü İmam Hüseyin (a.s) bütün
Müslümanları temsil ediyordu. Kerbelâ, İslâm uğruna İslâmî bir hareketti. Çünkü
Yezit, sünneti temsil etmiyordu, bilakis, Emevî saltanatının bir ferdi olarak
sünneti reddediyordu.
* * *
Soru: Asırlar önce gerçekleşen Hz. Hüseyin'in
kıyamı insanlığa, özellikle Müslümanlara nasıl bir mesaj içermektedir. Ayrıca
Hz. Hüseyin'in bu kıyamdaki amaç ve hedefleri nelerdir?
M. H. Fazlullah: Şurası açıktır ki, İmam
Hüseyin'in devrimci hareketinden önce, İslâm dünyasındaki yönetim erki, temel
İslâmî değerlerle tüm irtibatını kesmişti. İmam Hüseyin (a.s) meşhur
konuşmasında bunu dile getirmişti. İnsanlar dünyanın kulu hâline gelmişlerdi.
Din ise, sadece dillerde tekrarlanan kuru bir söylem hâline gelmişti. Belâlarla
kuşatıldıkları zaman, çok azı dine bağlılık gösterebiliyordu. Bunun yanında ne
olursa olsun, yönetim erkine boyun eğme eğilimindeydiler. Bu yönetim ifsat
edici ve zalim dahi olsaydı, koşulsuz teslim olma eğilimi temel bir yaklaşım
hâline gelmişti. Bunun en belirgin göstergesi, Yezit gibi bir adama biat
edilmesiydi. Ki İmam Hüseyin onun hakkında şunları söylüyor: "Yezit, şarap
içen, haram olan cana kıyan, fasık bir adamdır." Bu dünyaperestlik ve
sıkıştıkları zaman hak çizgisini terk etme karakterini İmam Hüseyin'in elçisi
Müslim b. Akil'i yalnız bırakmalarında gözlemleyebiliriz. Oysa Müslim b. Akil,
İmam Hüseyin (a.s) adına onlardan biat almıştı ve sayıları sekiz bini buluyordu.
Ama Ubeydullah b. Ziyad gelip kendilerine mal dağıtıp hediyeler verdikten sonra
ondan uzaklaşmış ve onu yalnız bırakmışlardı. Fakat zalim yönetime karşı çıkan
bir grup da vardı. Bunların bir kısmı, İmam Hüseyin'in (a.s) yanında yer aldı,
onunla birlikte şehit oldular. Bir kısmı da zorlayıcı etkenlerden dolayı
katılamadılar. Nitekim Medine'de Yezid'in yönetimine karşı çıkıp başkaldıranlar
vardı. İmam Hüseyin'in (a.s) devrimci hareketi, aşamalı olarak, bu çeşitli
eğilimlere sahip toplumun ıslâhını, salih, İslâmî bir topluma dönüştürülmesini,
İslâmî düşünce, duygu, hareket ve hayat için bir münbit zemin olmasını
amaçlıyordu.
* * *
Soru: Kerbelâ kıyamında ilgi çekici olaylardan
biri de, Hz. Zeynep isminin sıkça geçmesidir. Hz. Zeynep bir kadın olarak bu
kıyamda nasıl bir rol oynadı? Ve Müslüman kadınlar bundan nasıl bir ders
almalıdır?
M. H. Fazlullah: İmam Hüseyin'in (a.s) hareketi
içinde Hz. Zeyneb'in (a.s) oynadığı rol, bir önderlik, öncülük rolüydü. Bir
önder gibi, İmam Hüseyin'e yardım ediyor, ona destek oluyor, Kerbelâ çölünde
kadınları ve çocukları koruyordu. Sonra, İmam Hüseyin'in şehadetinin ardından
sergilediği kahramanlık da onun önder kişiliğinin bir göstergesidir. Akıllara
durgunluk veren bir cesareti ve müthiş bir sabrı vardı. Esirlerin durumlarını
güçlü ve belirgin bir nitelikte düzenlemesi de bu önder kişiliğinin somut bir
yansımasıydı. Yine zalimlere karşı duruşu da kahramancaydı. İbn-i Ziyad'ın
meclisinde sergilediği direniş ve İmam Zeynelabidin'in (a.s) hayatını
kurtarışı, sağlam ve etkileyici kişiliğinin somut belgesidir. Sonra Yezid'e
karşı yaptığı etkileyici, kanıtlarla destekli sert konuşması... Hurafenin
üzerine giydirilmiş İslâmîlik maskesini yırtışı... Müslüman kadının göz
kamaştırıcı bir tablosunu çizişi... Gelecekteki Müslüman kadın için pratik bir
hareket metodu ortaya koyuşu... O, kadın ve erkek olarak tüm insanları kuşatan
İslâmî düşünce sistemini özümseyen doğal ve fıtrî bir önderlik sergilemişti.
Sonra Kûfelilere hitaben yaptığı konuşması... İçlerinden bazılarının İmam
Hüseyin'e karşı savaşmasından dolayı onları kınaması ve bunun kendileri için
tarihî bir utanç olduğunu haykırması...
Bu rolün özü şudur: Hz. Zeynep (a.s), İmam Hüseyin'in
ıslâhatçı hareketinin önderliğini üstlenmişti. O, zalim yönetime karşı,
yükselen siyasî, kültürel ve muhalif hareketin devamını sağlayan bir öncüydü.
İnsanlara Kerbelâ katliamının nasıl gerçekleştiğini anlatıyordu. Hüseyin'in
hareketinin ümmetin ıslâhına yönelik olduğunu vurguluyordu. Bu hareketiyle de
Müslüman kadının İslâmî hareket içindeki misyonunun göz kamaştırıcı bir
örneğini oluşturuyordu. Dolayısıyla, hakkın ve haklının savunmasında zorbalığa
karşı mücadele etme bakımından, Resulullah'ın (s.a.a) masume kızı annesi
Fatıma'nın (a.s) çizgisini sürdürüyordu. Bu da gösteriyor ki İslâmî davet
hareketi, Zeyneb'in (a.s) ve annesi Fatıma'nın (a.s) misyonunu, bir program
dâhilinde belirginleştirmek ve bu sayede Müslüman kadının yerini, İslâmî
hayattaki sosyal ve kültürel rolünü iyice tespit etmek zorundadır. Bu sayede
evrensel çapta kadının misyonu bağlamında İslâmî bir model sunulmuş olacaktır.
* * *
Soru: Bulunduğumuz bölgede Şiî ve Sünnîler bir
arada yaşamaktayız. Kerbelâ hadisesini bu gibi bölgelerde nasıl yaşamalı,
yaşatmalı ve anlatmalıyız ki sürtüşmelere sebep olmasın?
M. H. Fazlullah: Şiî olmayan Müslüman halklara
İmam Hüseyin olgusunu anlatmanın en ideal yöntemi, onu mezhebî çerçevenin
dışına çıkarıp, İslâmî şiarlar aracılığıyla İslâmî/insanî bir çerçeveye
oturtmaktır. İmam Hüseyin'in hareketinin siyasî, kültürel, sosyal ve ahlâkî
düzlemde İslâm dünyasının pratiğinin değişmesine yönelik değişimci bir hareket
olduğunu gözler önüne sermektir. Bunun için İmam Hüseyin'in (a.s) kişiliğinin,
dar mezhebî çerçeveden çıkarılıp geniş İslâmî çerçeveye mal edilmesi
kaçınılmazdır. Çünkü o, cennet gençlerinin efendisi ve bütün Müslümanların
imamıdır. Bu bağlamda Yezid'in Müslümanların meşru halifesi olduğu tezinin de
çürütülmesi gerekir. Çünkü o, hiçbir şer'î nitelik taşımadığı gibi bütün
Müslümanlar tarafından da reddedilmektedir.
* * *
Soru: Dünya çapında fikirleriniz ve
eserlerinizle tanınmış bir düşünür ve yazar olarak, okuyucularınıza neleri
tavsiye edersiniz?
M. H. Fazlullah: Dünyadaki Müslüman gençlere
tavsiyem şudur: Müslüman halkın, çağımızın getirdiği sorunlar muvacehesinde
İslâmî bir bilince sahip olmasına büyük önem versinler. O zaman çağın getirdiği
sayısız sorunlar, çok daha kolay çözüme kavuşabilir. Çünkü İslâm, siyasî,
sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda evrensel çözümler sunacak hareket
metotlarının geliştirilmesine elverişlidir. Ayrıca, İslâm'ın temel ahlâkî
değerlerine bağlılık anlamında dengeli bir şer'î eğitim yöntemi geliştirmeleri
de son derece önemlidir. Ki Müslüman insan, her davranışında sırf Allah'ın
rızasını gözeten bir yaklaşım içinde olsun. Sonra İslâmî birliğin korunmasına
da özen göstersinler. Birliklerini korumaya, aralarını düzeltmeye ve
birbirlerini Allah'ın rızasına davet etmeye yönelik çabalar içinde olsunlar.
İttifak ettikleri hususları ön plâna çıkarıp, ihtilâflı meseleleri deşmekten
kaçınsınlar. Allah'ın şu ayetleri onlara şiar ve yol gösterici olsun:
"Hepiniz Allah'ın ipine sarılın; ayrılığa
düşmeyin."[i] "Müminler ancak
kardeştirler. O hâlde kardeşlerinizin arasını düzeltin."[ii] "Bir hususta çekişirseniz,
onu Allah ve Resulü'ne götürün..."[iii]
Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Sevgi
ve dualarımla.
[i]- Âl-i İmrân, 103
[ii]- Hucurat, 10
[iii]- Nisâ, 59