İran devlet televizyonu, İsrail'e yaklaşık 200 füzenin
atıldığını ve hipersonik Fettah-1 füzelerinin ilk kez kullanıldığını duyurdu.
Operasyon görüntüleri de Fettah-1’lerin İsrail hava savunmasını rahatlıkla
aşabildiğini gösterdi. Uzmanlara göre bu kabiliyetteki füzeler, dünyada hiçbir
hava savunma sisteminin başa çıkabileceği cinsten değil. Böylece İran, dünyada
hipersonik füze üretebilen beş ülkeden biri içine de resmen girmiş oldu. Harp
sahasının en stratejik kabiliyetlerinden biri olarak gösterilen hipersonik
füzeler, şu an yalnızca ABD, Çin, Rusya ve Hindistan’ın elinde bulunuyor.
‘UÇAK GEMİLERİMİZİN ÖNEMİ KALMAYACAK’
Resmi adı hipersonik kayma aracı (HGV) olan bu sistemler,
balistik füzelerden daha farklı çalışıyor. Hava soluyan bir itki sistemi olduğu
için, füzeden çok savaş jetine benziyor. Kullandıkları Ramjet ve Scramjet
motorlarda kompansatör ve döner parçalar bulunmuyor. Bu nedenle turbojet
motorlara göre çok daha kabiliyetli, çok daha güvenilirler. 5 Mach (ses hızının
5 kat üstü) süratin üzerinde ilerleyen hipersonik füzeler, manevralarda da hız
kaybetmiyor. Şu an dünyada hipersonik füzeleri tespit, teşhis ve imha
edebilecek bir hava savunma sistemi bulunmuyor.
Pentagon yetkilisi Michael Griffin'in bu konudaki endişeleri
ise oldukça aydınlatıcı. Bir konuşmasında Çin ve Rusya’nın hipersonik
silahlarına karşı hava savunma sistemleri geliştirmelerinin önemini vurgulayan
Griffin, “Yoksa uçak gemilerimizin hiçbir önemi kalmayacak.” itirafında
bulunuyor.
RAMJET-SCRAMJET İŞBİRLİĞİ
İran, füze ve roket teknolojisi konusunda bölgemizin en
derin bilgi birikimine sahip askeri gücü. 90'larda Yugoslavya'dan elde ettiği
teknolojiyi ilerleyen yıllarda Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve Çin'den
aldığı teknoloji ile pekiştiren ve özgün yorumları ile kabiliyetlerini her
geçen gün geliştiren İran, şu an Ortadoğu'daki en geniş füze envanterine sahip.
Fettah füzesi ile 8 Mach hıza ulaşan İranlılar, 1500 kilometrelik etkili
menzille İsrail’e ulaşabiliyorlar.
Fakat İran'ın aksine Türkiye, hipersonik kabiliyete sahip
olma noktasında işin oldukça başında. Her ne kadar TÜBİTAK SAGE sıvı yakıtlı,
ROKETSAN katı yakıtlı Ramjet motorlar konusunda çalışmalar yürütse de, bir üst
versiyon olarak nitelenen Scramjet için henüz ön tasarım çalışması dahi
bulunmuyor.
Tam da bu noktada Ankara’nın Tahran ile yapacağı işbirliği,
Türkiye'nin bu kabiliyete çok daha erken ulaşmasını sağlayabilir. Neticede
güçlü Türkiye, güçlü İran demektir.
İRAN DENİZ GÜCÜNÜ YENİLEMELİ
Diğer yandan Türkiye'nin de İran'ın acil ihtiyaçlarına yanıt
verebilecek üstün kabiliyetleri bulunuyor. Bunların başında ise gemi inşa
sektörü geliyor.
İran'ın deniz gücü, iki münhasır kuvvetten oluşuyor. Devrim
Muhafızları Deniz Kuvvetleri Basra Körfezi'nde güvenliği sağlarken, İslam
Cumhuriyeti Donanması Umman Denizi ile Hint Okyanusu'nda bayrak gösteriyor.
Bölge, Ortadoğu petrollerinin yüzde 90'ının dünyaya açıldığı
nokta olarak öne çıkıyor.
Bu coğrafyada güvenliği sağlamak içinse İran'daki
platformlar oldukça eski. Yıllarca ambargolar nedeniyle elindeki gemileri
tekrar tekrar modernize etmek zorunda kalan İran güçleri, teknolojik gelişimden
de büyük oranda geride kaldı. Örneğin 1936 yılında denize indirilen İran Şahı'nın
kraliyet yatı, askeri gemiye çevrilerek hala envanterde tutuluyor. Donanmadaki
hemen hemen hiçbir gemide atış kontrol radarı bulunmuyor. Elektronikte tamamen
Ermenistan'a bağımlı durumdalar. Envanterde stabilize platformları yok. 30 yıl
önce Ruslardan aldıkları Kilo sınıfı denizaltılar bile, çok gürültülü
olduğundan Basra yerine Hint Okyanusu'nda işletiliyor. Her ne kadar İngiliz
Alwand'lardan kopyaladıkları Moudge sınıfı gemiler için “görünmez destroyerler”
deseler de, 1500 tonluk bu gemiler günümüzde korvet ya da hafif sınıf firkateyn
seviyesinde kalıyor(Türkiye'nin MİLGEM korvetleri 2200 ton). Kısacası İran'ın,
donanmasını ciddi şekilde yenilemeye ihtiyacı var.
HER ŞEY DAHİL DONATIRIZ!
Türkiye ise özellikle gemi inşa sektöründe dünyanın en
kabiliyetli ülkeleri arasında yer alıyor. Özellikle denizaltıcılığımızın
gelişimi o kadar yerli yerinde ki, yıllar içinde öğrene öğrene ulaştığımız
seviye bizi lider konumlara yükseltiyor. İran'ın Basra gibi oldukça sığ ve dar
sularda ihtiyacı olan platformlar, artık Türkiye'de yerli ve milli olarak
üretilebiliyor. Örneğin STM500 mini denizaltısı gibi platformlar, İran'ın
istediği zaman torpido ya da güdümlü mermi atabilmesine, istediğinde mayın
dökebilmesine, istediğinde özel kuvvetlerini intikal ettirip istediğinde insansız
deniz araçları ile keşif yapabilmesine imkân sağlayabilir. Üstelik tespit
edilmesi çok zor, gelişmiş radar ve sensörleri ile daima uyanık.
Bunun yanında İran'ın Moudge'lerine karşılık Türkiye'nin
MİLGEM'leri de radarından füzesine, savaş yönetim sisteminden silah sistemine
kadar çok daha üstün kabiliyetler sunuyor. İran açık denizleri hedefliyorsa ona
yanıt verecek platformlarımız da var. İ sınıfı firkateynlerden çok maksatlı
amfibi çıkarma gemisine, lojistik destek gemisinden açık deniz karakol gemilerine
kadar... Üstelik elektroniğinden radar suitine, füzelerinden sensörlerine...
Her şey dahil!
İRAN SAVAŞA HAZIR DEĞİL
Aydınlık yazarı Emekli Deniz Kurmay Albay Halil Özsaraç’ın
bu noktadaki tespitlerini de hatırlamakta fayda var. “Dost acı söyler.” diyen
Özsaraç, “Her iki İran Donanması da, savaşta, emperyalist Batı’yı İran
sularından uzak tutabilecek nitelikte değildir; yalnızca birkaç gün
geciktirir.” değerlendirmesinde bulunuyor. Özsaraç, şöyle devam ediyor:
“İran-Irak Savaşı’ndan sonra, yerlileşme ve millîleşme
çabasına giren İran savunma endüstrisi, tersine mühendislik yöntemleriyle bir
miktar ilerleme kaydetmiştir. Fakat, know-how eksiklikleri nedeniyle, modern
donanma teknolojileri ile rekabet edebilecek düzeye henüz ulaşamamıştır. Mevcut
donanma silahları üzerinden bir değerlendirme yapacak olursam; İran’ın elinde
Batı donanmalarının başa çıkamayacağı bir silah yoktur.”
İran’ın acilen asimetrik donanma yapılanmasını küçülterek
konvansiyonel ve ötesi bir yapılanmaya doğru hamle yapmasının, yani kendisini
ileriden savunmayı düşünmemesinin bir zorunluluk olduğunu kaydeden Özsaraç,
“İran, bunu Türkiye ile el ele vererek yapabilir mi? Yapabilir… Örneğin;
emperyalizm ile kaçınılmaz bir savaşa doğru adım adım ilerleyen birer Batı Asya
devleti olarak, savunma sanayinde devleşen Türkiye ile nükleer alanda devleşen
İran, neden becerilerini birleştirip ortak nükleer denizaltı tasarımı ve inşa
işine girişmiyor? Neden birlikte insansız savaş gemileri -yani, robot savaş
gemileri- tasarlamıyoruz?” diye soruyor.
Bunun şimdilik hayal gibi gelebileceğini, ancak mümkün
olduğunu vurgulayan Özsaraç, sözlerini şöyle tamamlıyor: “20 yıl sonra bir
bakmışsınız, İran semalarını KAAN sınıfı İran jetleri koruyorEmperyalizm ile
mücadelede başarının anahtarı, elbette, Batı Asya’nın güç birliği yapmasından
geçiyor. İşi hayallerde bırakmayalım, gerçeğe dönüştürelim.”
KAAN'I BİRLİKTE ÜRETEBİLİRİZ
İran’a KAAN satma önerisine bir ek de biz yapalım. Türkiye,
son yıllarda havacılık konusunda sınıf atlamış durumda. ANKA-III, AKINCI ve TB3
gibi İHA/SİHA'lardan HÜRKUŞ, HÜRJET ve KAAN gibi savaş uçaklarına kadar geniş
bir ürün yelpazesi oluşuyor. Ayrıca Türkiye, beşinci nesil ilk jeti olacak KAAN
uçağı için de üretim ortağı arıyor. Eski Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr.
İsmail Demir, Milli Muharip Uçak konusunda dost ve kardeş ülkelere ortaklık
teklif edildiğini duyurmuş, bu ülkeler içinde Endonezya, Pakistan, Malezya ve
Azerbaycan'ı saymıştı. “Eğer talep olursa, ki çeşitli seviyede bu konuyu
kendilerine açtık, bu ortaklığın her taraf için faydalı olacağını düşünüyoruz.”
diyen Demir, üretim ortağı aradıklarını birkaç kez de tekrarlamıştı. Şimdilik
Azerbaycan ile bazı alt parçaların üretimi konusunda anlaşma imzalandı. Peki
aynı teklifin İran'a da iletilmesi neden düşünülmesin?
AMBARGODAN KORKMAYALIM
Türkiye'nin İran ile teknolojik işbirliği konusundaki en
büyük çekincesi ambargolar. İşbirliği durumunda İran'a yönelik ambargoların
ihracat problemleri çıkarabileceği söylenebilir. Ancak hedef pazarımız Batılı
ülkeler olmadığı için, ambargolar da büyük sorun teşkil etmeyecektir. Hatta
İran'ın üye olacağı bir Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), KAAN'ları birlikte de
üretebilir. Afrika'dan Körfez ülkelerine, Latin Amerika'dan Asya-Pasifik'e
kadar silah bekleyen çok ülke var. Biz evvela güçlerimizi birleştirelim/aydınlık