MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıkması
ve Öcalan’ı Meclis kürsüsüne davetiyle başlayan yeni süreç, Suriye’deki kriz
konusunda iki farklı cephe yarattı. Bahçeli’nin çıkışıyla özgüven bulan
Amerikancı isimler, ABD ile birlikte PKK/PYD’nin tanınması planını dillendirirken,
Ankara ise Türkiye-Suriye ve bölge ülkeleri ile işbirliğinde ısrarcı olduğunu
ortaya koydu.
‘BU BİR ÖN ŞART DEĞİL’
Ankara’da önceki gün basın mensuplarıyla buluşan Dışişleri
Bakanı Hakan Fidan, “Esad rejimiyle, istihbarat birimleri haricinde, diplomatik
yönden herhangi bir temas söz konusu mu? Liderlerin bir araya gelmesi gündemde
mi?” sorusuna yanıt verdi.
Daha önce sarf ettiği “Bizim temennimiz, Esad’ın kendi
muhalefeti ile anlaşması” sözlerine açıklık getiren Fidan, açıklamasında bunun
ön şart olmadığını vurguladı. Fidan şu ifadeleri kullandı:
“Suriye tarafı, özellikle şu süreç içerisinde belli konuları
çok fazla değerlendirmeye hazır ve açık gözükmüyor. Yani kendi muhalefetiyle
görüşmeye bile açık değil. Ben bunları anlattığım zaman, ‘Türkiye, Esad'ın
muhalefetle anlaşmasını ön şart koşuyor’ diyenler oluyor. Hayır, bu bir ön şart
olarak değil. Ama benim sorunumu halletmesinin yolu pratikte bu türden bir
şeyden geçiyor. Yani bana şöyle demesi çözüm değil: ‘Ya biz seninle anlaşalım,
sen bana güven. Ben terörle mücadele edeceğim, sen de benim sınırlarımdan çık,
gerisine karışma’. Çünkü bunun gerçeklikte hiçbir bir karşılığı yok.”
‘DAHA İYİ TEKLİF OTURUP KONUŞULMALI’
“Bizim Astana Süreci sayesinde orada arazideki güçler
arasında sağladığımız ve yıllardır da devam eden bir ateşkes var. Yapılması
gereken, bunu daha iyi bir yapısal mekanizmayla ve ancak daha iyi bir hedef
için değiştirmektir. Bundan daha iyi bir alternatif sunmadığınız zaman,
getireceğiniz her türlü teklif bizim için kabul edilemez bir öneri olacaktır.
Daha iyi bir teklifin ne olacağı meselesi ise ancak oturup konuşmak suretiyle
çözülebilir.”
Fidan “Suriye, Irak ve Türkiye üçü birbirine kara hududu olan
ülkeler. Üç ülkenin de bir araya gelip belli konuları daha yapısal şekilde
konuşmaları gerekiyor. Üçlü işbirliği mekanizmasını biz açıkçası
destekliyoruz.” sözleriyle bölge ülkeleriyle çözüm arayışını dile getirdi.
‘TERÖR YAPILARINI YOK ETMEMİZ LAZIM’
Azerbaycan’dan dönerken geçen hafta açıklama yapan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da önceliğin bölgedeki terörün bitirilmesi
olduğunu vurgulamıştı. “Ben hâlâ Esed’den umutluyum.” diyen Erdoğan, iki
ülkenin birlikte terörü temizlemesi gerektiğini söylemişti: “Bir araya gelip
Suriye-Türkiye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hâlâ umudum var. Çünkü
bizim Suriye-Türkiye arasındaki terör yapılanmalarını yok etmemiz lazım.
Suriye’de adil ve kalıcı barışın zemini vardır. Bunu sağlamak için atılacak
adımlar da bellidir. Biz Suriye tarafına normalleşme konusunda elimizi uzattık.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden biz değiliz.”
Suriye’nin kuzeyindeki terör yapılanmasının silahla
ezilmesine karşı ‘Türkiye himayesinde Kürdistan Planı’ da dillendirilmeye
başladı.
ABD PLANLARININ SÖZCÜSÜ CENGİZ ÇANDAR OLDU
ABD planlarının sözcülüğünü ise DEM Partili Cengiz Çandar
yaptı. Dışişleri Bakanlığı 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi görüşmelerinde
konuşan Çandar, Türkiye’nin, geçen yıldan bugüne Suriye Devlet Başkanı Başar
Esad ile ilişkilerin yeniden başlaması girişimleri konusunda nafile çaba
harcadığını ifade etti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK’nın silah
bırakması ve Öcalan çağrılarını, ‘yeni sürecin’ miladı kabul eden Çandar
şunları kaydetti:
‘TÜRKİYE PKK/PYD İLE İLİŞKİ KURSUN’
“Bu yıl, 1 Ekim’den başlayarak, Türkiye’deki mevcut güçler
dengesi, Suriye politikasının tepeden tırnağa değişmesi için gayet elverişli
şartları ortaya koyuyor. Esad ile ilişkileri yeniden tesis etmek için beyhude
ve nafile bir mesai harcandı… Suriye topraklarının yaklaşık üçte birinde ve
sınırlarımızın dibinde oluşmuş yönetimle kurmak için harcansaydı, her bakımdan
çok daha isabetli bir iş yapılmış olacaktı. Suriye’de -bir klişe olarak tekrarlanıyor-
bir terör koridoru yok. Orada tam 12 yıldır hüküm süren bir yönetim var ve bu
yapı, Suriye’den ayrılıp bağımsız bir devlet kurmayı da hedef almıyor. Onları,
Amerika ve İsrail’in potansiyel maşaları, o bölgeyi Amerika ve İsrail’in nüfuzu
altına girecek ‘uydu yapı’ olarak niçin görüyorsunuz? Orayı, niçin Amerika ve
İsrail’in eline bırakmayı öngörüyorsunuz? Türkiye o bölgeyle yoğun ve doğal bir
ilişki kurmak durumundadır, zorundadır. Trump’ın bugünlerde kurduğu ekibe
bakarsanız, bu adımı yani söz konusu bölge ve yönetim ile barışçı ilişkileri
bir an önce kurmakta, o adımı atmakta sonsuz yarar var.”
BÖLÜNMÜŞ IRAK’I ÖRNEK GÖSTERDİ
Çandar, Irak’taki federasyon yönetimine işaret ederek, Erbil
hükümeti örneğini verdi.
“Irak Kürdistan Bölge Yönetimi için nasıl bir dil
kullanılıyordu buralarda. Oysa bugün Türkiye’nin bütün Ortadoğu’da en sıkı
ilişkilere sahip olduğu yer orası, siyasi, ekonomik ve ticari olarak
Türkiye’nin en yakın ortağı. Suriye’deki söz konusu bölge niye farklı olsun?
Orası, Türkiye’nin her yönden en yakın ortağı olmaya adaydır.”/aydınlık