Bu cenahta, Ankara’nın da “selefi terör örgütü” saydığı
HTŞ’nin bu kimliği geçiştiriliyor… Cihatçılarla yan yana gelme kaygısında
olanlarsa “Halep’e Türk bayrağını diktik” sloganlarıyla milliyetçi gurura
oynuyor… “Ecdadın şehrini yeniden fethetmemize sevinemeyenler” hedefte!
Yeni Şafak bu konuda lider… Gazete yazarı İsmail
Kılıçarslan’a göre “Esad Sünnileri katleden Nusayri bir diktatör.” Bu kez
hızını alamayıp bugünkü yazısında;
“Rusya ve İran’a uşaklık yaparak yaparak halkına
zulmetti…ABD’nin Kürtleri mayın eşeği yapmasının sorumlusu da Esad ve İran’dır…
HTŞ’liler mücahittir. Süleymani ve Nasrallah, Suriye’deki İran yayılmacılığına
için çalışan iki katil ve pisliktir.” dedi. Özetle "oh olsun" diyor.
YENİ ŞAFAKÇI YAZARIN TUHAF LİSTESİ
Dün aynı gazetenin diğer yazarı Aydın Ünal, “Halep’in
fethine üzülenlerin tam listesi” başlıklı yazısını yazdı. Ünal, “CHP, DEM,
Vatan Partisi, Aleviler, Caferiler, Türkiye Nusayrileri, Türkçü ırkçılar,
FETÖ’cüler ve emekli generalleri” bir araya getirdi… “HTŞ’nin işgaline karşı
çıktılar” diye bu listedekileri mahkum etti. “Halep’in özgürleşmesi Türkiye
içinde adeta turnusol oldu. İşte milletin coşkusunu ve sevincini
paylaşamadılar” ifadelerini kullandı.
AKŞAM SURİYE İKTİDARINI DEVİRDİ
Akşam yazarı Murat Özer şimdiden Suriye'deki iktidarı devrik
saydı, şu tespiti yaptı: "Rejim artık çökmüştür. Esat'ı bugüne kadar
ayakta tutan şey, İran ve Rusya'nın sivillere yönelik pervasız saldırılarıydı.
Artık bu iki ülkenin de Suriye halkı karşısında yapabilecekleri sınırlıdır.
Şehirlere yönelik hava saldırılarıyla sonuç alabilmeleri mümkün değildir."
Yine Akşam'dan Yaşar Hacısalihoğlu, "Suriye'nin en kıymetli topraklarını
işgaline Esad seyirci kaldı." iddiasında bulundu ve şöyle devam etti:
"Suriye'ye çağırdığı Rusya'nın ne DEAŞ'a, ne de PKK terör örgütlerine
karşı herhangi bir hamlesi olmadı. Aksine PKK ile o da dirsek temasına girdi.
İran da aynı refleksle davrandı. Suriye'ye soktuğu silahlı güçleriyle
Suriye'nin muhalefetine, halkına yönelik saldırılarla tıpkı Rusya gibi Esad'ı,
rejimini korumanın önceliğiyle davrandı."
TÜRKİYE’DEN HALEP SELAMI
Türkiye gazetesinden İsmail Kapan, “Bütün bu gelişmeler,
şüphesiz Esad ve yandaşlarını fena hâlde kızdırıyor. Rejim ve Rusya her zamanki
gibi hava saldırıları ile sivilleri katlediyor. Ama şurasını unutmayalım, bu
katliamlar muhalifleri durduramayacak… “ sözleriyle “Halep fethini” selamladı.
AKİT BİLDİĞİNİZ GİBİ
Akit yazarı Refik Tuzcuoğlu, Halep’teki mevcut durumdan
dolayı çok keyifli olduğunu kaydetti, keyfinin nedenini şöyle açıkladı:
“Keyfim, Halep’in Esad zulmünden kurtarılışından kaynaklanıyor… HTŞ şöyle
örgütmüş, Ahrar-u Şam böyle örgütmüş. Olabilir. Ortadoğu öyle dramlar yaşıyor
ki. İnsanların, evlerine topraklarına dönme umudu doğdu ya!”
SABAH’TA DA AYNI ÖFKE
Sabah’tan Mahmut Övür de şu sözlerle, Suriye’nin başına
gelenlerin suçlusu olarak Esad'ı ilan etti: “Türkiye'yle görüşmemesi sonunun
başlangıcı oldu. Olması gereken de bu. Çünkü Esad'ın ne yapacağını, Suriye'yi
bir felakete sürükleyeceğini yıllar önce Lübnanlı Dürzi Lider Velid Canbolat
söylemişti.” Yine gazetenin diğer yazarı Hilal Kaplan, “Aklımda Halep Kalesi'ne
çok yakışan Türk bayrağımız ve Filistin bayrağı var. Kudüs'te Mescid-i Aksa'nın
içinde bulunan Kubbetüs Sahra'da da dalgalandığını görmek nasip olur inşallah.”
diye görüş bildirdi.
DİRİLİŞ POSTASI'NDA İHLAL VURGUSU
Diriliş Postası Yazarı Nihat Nasır, Suriye'de cereyan eden
son olayların faturasını Suriye ve Rusya'ya çıkardı. "2019 yılında
Türkiye, İran ve Rusya Federasyonu’nun mutabık kaldığı ‘İdlib Gerginliği
Azaltma Bölgesi’ anlaşması yukarıda dercettiğimiz veçhiyle İran, Rusya
Federasyonu ve rejim güçleri tarafından ihlal edilmiş, bunun üzerine bahsini
ettiğimiz operasyon da daha önce üzerinde mutabık kalınan sınırların muhafazası
doğrultusunda gelişmiştir." saptamasını yaptı.
HİBULLAH'IN GAZETESİ İHTİYATLI
Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen Doğru Haber gazetesi ise
doğrudan bir Esad karşıtlığı yapmadı. Gazete yazarlarından Veysi Demir, bugünkü
köşesinde "Suriye iç savaşının başladığı ilk dönemde HÜDA PAR’ın yerinde
çok önemli bir önerisi vardı: Türkiye, İran, Mısır ve Suudi gibi bölge ülkeleri
bir araya gelip sorunu çözmeli, emperyalist ülkeler dahil olursa fitne daha da
büyüyecek… Evet, bu öneri uygulansaydı sorun çoktan çözülmüştü." dedi ve
bugün de bu formülün geçerli olduğunu kaydetti. Bir diğer yazar Yusuf Arifoğlu,
"Suriye’deki otorite boşluğundan yararlanarak ümmeti farklı farklı kartlar
ve hesaplarla emperyalistlerin eline koz olarak vermek bu mazlum ve kadim halka
karşı bir haksızlıktır." diye konuya ihtiyatlı yaklaştı.
EKRANLAR NUTUKTAN GEÇİLMİYOR
Ekranlara baktığımızda objektif habercilik iddiasında
olanlar da farksız… Demirören medya kanallarında haritalar önünde konuşanlar,
ister gazeteci ister emekli general olsun hamasi nutuklar atıyor… Yakın bir
zamanda “Esad’la görüşmeliyiz” diyenler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tekrar edenler
şimdi ekranda “Katil Esad”ı anlatıyor. Çoğu, “Bizi dinlemezsen, görüşmezsen bak
başına bunlar gelir” retoriğine girdiler.
Liste, diğer iktidar gazeteleri ve yazarları ile uzayıp
gidiyor.
O GÖZLER BUNLARA KAPALI
HTŞ’nin;
El Kaide’den türemesi.. Tekfirci yani kendi selefi inancı
dışında herkesi kafir sayması… Suriye’de sırf Alevi olduğu için katliamlar
yapması, kadınları, çocukları öldürmesi… Yalnızca Müslüman kanı dökmesi...
ABD’nin, İngiltere’nin, İsrail’in bölgeyi parçalama
planlarının aparatı olarak görev alması… Bu ülkeleri dost olarak görmesi…
Tel Aviv medyasının, siyonist stratejistlerin, hakkında
“Bizim sayemize Halep’e girdi” saptamasını yapması... Kendi sözde
komutanlarının, başarılarını İsrail’e bağlayan itirafları…
Suriye krizinde komşumuzla barışmanın, normalleşmenin önünde
en büyük engellerden olması…
İran ve Hizbullah, Lübnan’da, Suriye’de İsrail’le
savaşırken, liderlerini kaybederken… Hedefinde siyonistlerin değil yine Şii
mezhebindeki mücahitlerin olması…
Bunların hiçbiri ama hiçbiri, söz konusu yazarların
analizlerine, yorumlarına etki etmiyor.
Tek ölçütler MEZHEPÇİLİK… Sünni mezhebinden oldun mu… büyük
şeytana, ABD’ye, İsrail’e hizmet etsen de makbuldür…
Yeter ki Alevi olma, Şii olma, Nusayri olma…
EMPERYALİZMİN SİLAHI
Büyük Ortadoğu Projesi’nde 22 ülkenin sınırları değişecekti…
Irak savaşı, Arap Baharı, Libya, Suriye, Mısır iç
karışıklıkları… bunun içindi. Bu ülkelerin hepsinin zayıf karnı, Müslüman
halkları içinde mezheplerin varlığıydı... Etnik kavgaların kardeşi mezhep
kavgasının zeminlerini barındırmasıydı. ABD, işte oraya yüklendi... bir mezhebi
diğerlerine karşı kışkırttı. İçlerinden vekalet savaşını yürütecek örgütler
peydah etti. Arada birbirine kırdırdı… Liderlerini diktatör ilan ettiği,
eyanlaştırdığı ülkelerin bazılarını teslim aldı, bazıları ise dişli çıktı,
olmadı.
Türkiye’mizin çıkarı nerede?
ABD’ye ve İsrail’e teslim olmayan komşumuz Suriye’nin
parçalanmasından yana mı…
HTŞ ile birlikte Halep fethinde mi?
Evet, rehberiniz mezhepçilikse sizin çıkarınız ve yeriniz
burası…
Osman Erbil
Odatv