İsrail’in soykırım yaptığını ortaya
koyan kararı yüzünden ABD'nin yaptırımlar uygulayıp etkisizleştirmek istediği
Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni desteklemek üzere, Hollanda’nın idari başkenti
Lahey’de bir araya gelen Belize, Bolivya, Kolombiya, Küba, Honduras, Malezya,
Namibya, Senegal ve Güney Afrika, ortak bir bildiri yayımlayarak Lahey Grubu’nu
kurdu. Üye ülkeler İsrail'e askeri yakıt ve silah taşıyan gemilerin kendi
karasularına girmelerine izin vermeyeceklerini duyurdu.
Grup’ta Türkiye’nin yer almamasını
değerlendiren Emekli Büyükelçi Fatih Ceylan, “İsrail’in hukuka aykırı
eylemlerini kınamaktan imtina etmeyen yönetimin Lahey Grubu girişimine destek
vermemesi çelişki” derken, Emekli Büyükelçi Ümit Yardım, “Yeni ABD yönetimi ile
ilişkilerin normalleştirilmesi çabaları bakımından Türkiye’nin yakın ilgi
göstereceğini pek sanmıyorum” dedi. SP milletvekili Mustafa Kaya ise “Bu gruba
destek vermek İsrail’in hareket alanını daraltır” ifadesini kullandı.
Filistin’e destek veren 9 ülke
‘Lahey Grubu’nu oluşturarak İsrail’e yakıt ve silah taşıyan gemilerin kendi
karasularında demirlenmesini yasakladı. Oluşumun içinde Türkiye’nin yer
almaması tepki topladı. SP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya “Doğru bir
yaklaşım değil aksine şimdi bu tür girişimlere tam destek verilmeli” derken
emekli büyükelçi Mehmet Fatih Ceylan “Grubun içinde İslam dünyasından sadece
Malezya ve Senegal’in yer alması düşündürücü” ifadesini kullandı.
Filistin’le dayanışma ve İsrail’e
yönelik ortak politikalar geliştirmek amacıyla Belize, Bolivya, Kolombiya,
Küba, Honduras, Malezya, Namibya, Senegal ve Güney Afrika’nın oluşturduğu
“Lahey Grubu” kuruldu. 31 Ocak’ta Hollanda’nın idari başkenti Lahey’de düzenlenen
toplantıda bir araya gelen ülke temsilcileri, ortak bildiri yayımlayarak
İsrail’in Gazze’deki eylemlerini “soykırım” olarak nitelendirdi. Grup,
Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) 18 Temmuz 2024’te İsrail’in işgalinin
hukuka aykırı olduğunu ve derhal sonlandırması gerektiğine ilişkin danışma
görüşü ile Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) 21 Kasım 2024 tarihli
tutuklama emri çıkarılması kararını destekleme taahhüdünde bulundu. Aynı
ülkeler, İsrail’e yakıt ve silah taşıyan gemilerin kendi karasularında
demirlenmesini yasakladıklarını; diplomatik ilişkileri kestiklerini, Tel
Aviv’den silah alımının durdurulması gibi adımlar atılacaklarını ilan etti.
‘Lahey Grubu’nun içinde Türkiye’nin
yer almaması, tartışmamalara yol açtı. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul milletvekili Mustafa Kaya
“Uluslararası hukuka göre; bir eylemin soykırım sayılabilmesi için ırksal,
dinsel, ve siyasal açıdan bir topluluğun hedef alınması gerekir. İsrail
Gazze’de soykırımın bütün aşamalarını canice uygulamış ve soykırımcı olarak
tescil edilmiştir. BM yerleşkeleri, hastaneler, mülteci kampları, ambulanslar,
yardım konvoyları aklınıza gelebilecek, ‘bu da olmaz’ diyebileceğiniz ne kadar
ihlal varsa her birisi gerçekleştirildi. Soykırım karşısında insanlık vicdanı
harekete geçti. Güney Afrika Cumhuriyeti, katliamları, Lahey Adalet Divanı’na
taşıdı. Yargılama neticesinde Binyamin Netanyahu hakkında çok önemli bir
şekilde tutuklama kararı çıktı. Özellikle İsrail’le ticaret konusunda kötü bir
sicile sahip olan mevcut iktidar, Güney Afrika’nın bu girişiminden sonra davaya
müdahil olmak için geçtiğimiz ağustos ayında Lahey Adalet Divanı’na başvurdu.
Bu adım önemliydi” şeklinde konuştu.
“Ateşkes sonrası yürüyen süreç
sonrası şimdi de yine Güney Afrika öncülüğünde Filistin’i destekleyen
ülkelerden oluşan ‘Lahey Grubu’ kuruldu” diyen Kaya, şöyle devam etti:
“Burada akıllara doğal olarak bir
soru geliyor; Türkiye neden bu grubun üyesi değil? İşte fırsat. Netanyahu
hakkında tutuklama kararı çıkmış. Uluslararası hukuk sürecin adını koymuş.
Türkiye’ye düşen bu gruba dahil olmak... Bu da yetmez.. Grubun sayısının
artması adına gerekli diplomatik çaba içerisine girilmelidir. Güney Afrika’nın
Lahey’de açtığı davaya müdahil olmanın prosedür açısından çeşitli zorlukları
var ama bu gruba dahil olmak ona göre çok daha kolay ve hızlı şekilde
gerçekleşebilir. Türkiye’nin ateşkes sonrası sürecin zarar göreceği endişesiyle
bu tür girişimlere taraf olmama düşüncesi doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
Aksine şimdi bu tür girişimlere destek verilmelidir. Ancak böylece İsrail’in
hareket alanı daralacak ve ateşkese bağlı kalmak zorunda olacaktır.”
Türkiye’nin eski NATO Daimi Temsilcisi
Büyükelçi Mehmet Fatih Ceylan da benzer görüşleri savundu:
“Lahey Grubu’nun İsrail’e karşı
hukukî, ekonomik ve diplomatik önlemler alınmasını kararlaştırması; söz konusu
9 ülkenin meseleye dair izledikleri politikayla uyumlu bir davranış. Grup, daha
önce Güney Afrika’nın UCM nezdinde İsrail’e açtığı soykırım davasının doğal bir
uzantısı ve mahkemenin aldığı kararları yeniden takviye edecek bir adım. Trump
yönetiminin UCM’ye yaptırım uygulama tehdidini dolaşıma soktuğu bugünlerde
Lahey Grubu’nun uluslararası hukuktan, dolayısıyla adalet, eşitlik ve insan
haklarından yana olan bu girişimi anlamlıdır; desteklenmelidir. Grubun içinde
İslam dünyasından sadece iki ülkenin (Malezya ve Senegal) yer alması ise,
düşündürücüdür. Grubun ağırlığını Latin Amerika ülkeleri oluşturmakta. UCM’nin
imzacısı olmamakla birlikte Türkiye’nin mahkeme üyesi dokuz ülkenin bu
girişimini destekleyen resmî bir yaklaşım sergilemesi beklenir. Bugüne değin
İsrail’in Gazze’de ve bölgede yaptığı uluslararası hukuka aykırı acımasız eylemlerini
kınamaktan imtina etmeyen yönetim çevrelerinin Lahey Grubu girişimine destek
vermemesi, ses çıkarmaması çelişkili bir tutuma örnek oluşturur. Diğer yandan,
Lahey Grubu girişimi karşısında İslam dünyasına mensup diğer ülkelerin de bu
konuda samimiyet testine tabi tutulacaklarını görmek mümkün.”
Emekli Büyükelçi Ümit Yardım ise,
şunları kaydetti: “Yeni ABD yönetimi ile ilişkilerin normalleştirilmesi
çabaları bakımından Türkiye’nin oluşuma yakın ilgi göstereceğini pek
sanmıyorum.”/karar